SAYFİYE Muallim sordu: — Sayfiye neye detler? Talebe cevab verdi: — Sivri sineği bol yere sayfiye der- | ler. * Bu bir bilmecedir: — Giden bir pişman, — gitmiyen bir pişman, orası neresidir bil bakayım! — Bildim, bildiyn.. sayfiye! * Konu komşudan bazıları: — Adaya git! Dediler, bazıları: — Yeşilköye git! Dediler, bazıları Suadiyeyi ettiler. — Peki ama, dedim, sayfiyeye gide- cek ben, size ne oluyor? Cevab verdiler: — Sayfiyeye gidecek sensin ama, mi- gâfir gelecek de bizleriz. * — Ben sayfiyeyi Rokfor panayırına benzetirim! — Neden? — Biri kurdludur, öteki sivrisinekli! * Şehirden köye giden, — köydekine dordu: — Yazın burada hiç eğlence yok mu- dur? — BSizler için bilmem, fakat bizim i- tavsiye çin çok. Sizin eğlenceniz nedir? L Bunları biliyor mu idiniz? —| e * Dünyanın en kuvvetli çocuğu Dünyanın en küvvetli — çocuğu, herhâlde — Buddy Andrews — olmak Tâzımdır. Bu çocuk İngiliz Kolombiya- sndadır. Altı ya- gındadır. ve cüsse- sinin dört misli a. Hırlığında bir in- sanı taşıyabilmek- tedir. * Dünyanın en güzel erkeği — Şehirden gelenlere bakar bakar, güleriz, * — Plâjsız sayfiye, tuzsuz benzer! Dediler, cevab verdim: — Ama öteki de pek fazla tuzlul! * Boğaza giden boş vapur, Adaya gi- den dolu vapura baktı: — Bu:da geçer yahul Dedi. yemeğe * — Bu sene sayfiyeden çok — İstifade ettim. — Nereye gittin? — Ben bir yere gitmedim, — şehirde kaldım. Karım gitti. * — Plâja gilmiyor musunuz? — Hayır! — Neye? — Yanımıza bir erkek gelip oturu - yor, bönim canım sıkılıyor. — Bir kadın gelip otur muyor mu? — O da oluyor ama, o zaman da ka- rım sıkılıyor. * Sayfiyeye — taşınacaklardı. Kadın kendine bir mayo aldı. Kocası gördü: — Doktor sana denize girmeyi me - netmedi mi? — Etti. — Peki niye mayo aldın? — Doktor mayo giymeyi menetme - di ki!. İsmet Hulüsi 13 rakamı heryerde meş'um | On üç rakamı- Ğ pın şeameti halk xXXU//:, arasında o derece — * ve fazla — yayılmıştır ki, birçok memle- ketlerin belediyez leri, evleri (13) ra- kamı ile numara- lamadıkları — gibi birçok hastaneler- de de ne yataklarda ve ne koğuşlar- da 13 rakamına tesadüf edilmemektedir. Amerika güzellik enstitüleri «en güzel| Kadınlar ittifakla eski İngiliz hariciye erkeğin» kim olduğunu tesbit eylemek üzere üzere kadımlar arasında büyük bir müsabaka açmışlardır... Müsabakayı ka- zanan ne Robert Taylor, ne de Gary Coo- per olmuştur. nazırı Edeni seçmişlerdir. 1938 senesinin en güzel erkeğini tes- bit eylemek üzere Nevyorkta erkekler arasında dahi bir müsabaka açılmıştır. Birinciliği gene Eden kazanmıştır. HasaesennessANA snKK eT YU EEEnEN AAA D KARAA SS BESEKAKAK DU SERESAA N KAR A AAA LA KA SK BAEEEEEELEREERTERE SA RRRRANALRERRRR AA G İLELRRTEM AT SAA OK A AA K TULAL AA T MULTAZL Mahkemeye intikal Etmiş bir mesele... İstanbula yakın bir sahil şehrinde Oturan bir genç kadın epeyce zaman evvel bana M. Ö. imzası ile yazdığı bir mektubda bir aile faciasını anlatmıştı. Gerçekten tahammül edilemez bir va- giyet karşısındaydı. Buna rağmen ben gocuklarını düşünmesini, sabretmesini tavsiye etmiştim. Okuyucum sözümü dinlemiş, sabret- miş, fakat kocasının yabancı bir ka « dın arkasında evinden uzaklaştığın? görünce dayanamamış, mahkemeye baş vurmuş. Şimdiden bana sergüzeş- tinin bu neticesini anlatıyor ve mek» tubunu aynen yazmaklığımı — istiyor. Mahkemeye intikal etmiş bir mesele Üzerinde mütalea yürütmiye hakkım yoktur, isteğini yerine getiremiyece - ğim, yalnız şunu söyliyeyim: — Varacağınız netice ne olursa ol sun, hattâ hâkimden alabileceğiniz talâk kararından sonra dahi aranızda münasebet kesilmiş olmıyacaktır. Ço- cuklarınız sizi yekdiğerinize bağlıyan bir zincirdir ve bu zincirin kırılması mümkün değildir. Erkek bugün sinir- lerinin mağlübu olarak yabancı bi kadının arkasına düşmüş olabilir. fa « kat sinir her zaman gevşemiye, yo « rulmıya mahkümdur, o zaman erkek NÜLİSŞLER sizi olmasa bile, mutlaka arkada bı - raktığı çocuklarını düşünecektr.. O zaman kendisini affetmiyebilir « siniz. Daima çok müşfik ve yumuşak olan kadın, izzeti nefsine dokunuldu- ğu takdirde çelikleşir, fakat çocuğun gözünden akacak iki damla göz yaşı - nın çeliği yumuşatlığı da vakidir. Siz bir faclanın ikinci perdesini aç - fanız, sonuncusu size tabiat kanunları gösterecektir, * Gene zengin izdivaç meselesi... Tirede Bay A, İ. ye: — BSizi müzeyi tedkike giümiş bir ziyaretçiye benzetiyorum. Her tablo- nun, her Venüs heykelinin önünde bir defa duruyorsunuz, güzel diyorsunuz, beğeniyorsunuz, fakat diğer bir tablo veya heykele geçince bir evvelkini u- nutuyorsunuz. Resimden ve heykel » den henüz anlamadığınız muhakkak. Kendinize lâzım ölan mektebi daha bulamamışsınız. Bâahsettiğiniz genç kıza gelince: Si- zi sevip sevmediğini tabif bilemem. Fa- kat yüz ve huy güzelliğinden ziyade #ervetinin arkasından koştuğunuzdan haberdar olsa sizden nefret edeceği muhakkaktır. Kadın servetini arıyan erkek değil erkekciktir, YEYZE SON POSTA Kadın Köşesi Makyaj cildi bozar mı ? t Makyajın yüz derisini bozduğunu id- dia edenler çoktur. Bu iddiayı ileri sü- renler misal olarak boyanmıya düşkün bazı kadınların vaktinden evvel buru-| Kat hatırası, bütün şan yüzlerini gösterirler, Onların pudra, | Çinliler için lâhiyete allık, krem yüzünden o hâle geldiğini göylerler. Acaba bu iddia ne dereyece kadar doğ-| £ ( |. rudur? Krem, pudra kullandığı için erkenden buruştuğu iddia edilen kadım yüzlerine mukabil, bir de ömründe tuvalet malze- mezi kullanmamış kadınlara bakınız. Bunlar daha genç, daha güzel mi kalmış- lardır? Meselâ: Köylü kadınlar... Onla- rın daha genç denecek bir yaşta cildlerin- de yumuşaklıktan, şeffaflıktan eser bula- mazsınız. Hani insanı vakitsiz ihtiyarlı- ğa krem pudra sokuyordu ya? Halbuki bunlar boyansalardı derilerini harici tesirlere karşı maskelemiş olurlar, daha taze, yumuşak saklıyabilirlerdi. Bununla beraber her boyanmanın yü- zün tazeliği için bir koruyucu olduğu da iddia -edilemez. Lâzım olduğu kadar ve lâzım ol- duğu gibi boyanmak da başlı başına etüd edilmeye değer bir meseledir. Bazı ka- din vardır ki sabahtan boyanır, akşama kadar makyajın bozulan yerlerini vakıt vakit tazeler. Akşamı da boyalı geçirir. Gece yalan yanlış bir yıkanır yatar. Hat- tâ yüzünün makyajile yatanlar olduğu- nu söylersek mübalâga etmiş olmayız sarırım. Ayni kadın ertesi gün yeniden şöyle bir yıkandıktan sonra boyanmıya başlar. Ve bu boya maskesini geceye kadar hiç silmez. Böylece cildi hemen dalmi suret- te kalın bir pudra,'krem, allık tabakası altında mahpustur. Bu türlü makyaj çoktan yüzün dışarı- den gelen zararlara karşı bir koruyucusu olmaktan çıkmış, tamamen muzır bir hale gelmiştir. Çünkü en iyi cinsten olsa en iyi tarzda sürülse bile kalın bir boya ta- bakası arasında hapsedilen cild lâyıkile nefes almaktan mahrum birakilmış de- mektir. Göreceği zarar için bundan faz- Ta bir şey söylemiye lüzum var mı? Makyaj, yatarken dildden muhakkak tamamile çıkarılmalıdır. Hattâ bu da kâ- fi değildir. Deri yalnız geceleri dinlen- mekle yorgunluğunu almaz, Boyanan ka- dının haftada, hiç ölmazsa na günde bir, bir «Dinlenme günü» olmalıdır. O gün yüzüne pudra, allık namına hiçbir şey sürmemeli cildini sabahleyin kendine u- yan bir temizleme vasıtasile (su sabun, temizleyici krem, süt ve ilâh...) iyice te- mizlemeli, akşama kadar o halde bırak- malıdır. Pek hassas ve pek yağsız cildli- Ter temizlikten sonra gerilmemesi için bi- ÇIN LİDERLERi Her Japonun kin güttüğü esrarengiz Çinli T. V. Soong, nam diğer Ti - Vi bütün Çindeki servetif 10 da sekizinin sahibidir ve Japon düşmanlığının müşahhi$ timsalidir. Fakat üzerinde hiçbir resmi sıfat bulunmadil! gibi onun yüzünü görmek de hemen hemen imkânsızdi Bugünkü Çinde üç adam vardır ki Çin vatanının — yeniden hayat — bulması ve modernleşmesi bu üş adamın eseridir: Bunların biri Sün« Yat-Sen, diğeri Ma- reşal Şang-Kay-Çek, üçüncüsü de T. V. Soong'dur, Butlardan — Sün. Yat-Sen ölmüştür. Fa yakım bir kudsiyeti haizdir. İlk kelime ve öğrenen Çin çocuklarına Alla- hin adı ile beraber o- nun da adı öğretilir. Her evin duvarında onun Tesmi vardır. Milyonlarca — insan, bir fatiha gibi onun vasiyetnamesini yan- lışsız. olarak ezber bilirler. Çünkü Sün - Yat-Sen, vatandaş- dıindan kurtarmış ve geniş Çin ülkesine hürriyet âlemini ilk çeken insan olmuş- tur. Marteşal Şang-Kay-Çek bugün fiilen Çin hükümet reisi ve ordunun başku - mandanıdır. Otoritesi itiraz kabul etmez bir kudrettedir. Hayat ve faaliyetinin ar- kadaşı ile, karısile beraber bir papaz ha- yaâtı yaşar ve bu uzletten, ancak, muha- zebe eden ordularının cephelerini teftiş etmek için çıkar, O zaman, bu ordu çe- likleşir ve binlerce insan tek-bir irade olur. Çinin üçüncü ve çok mühim bir diğer şahsiyeti de doktor 'T. V, Soong'dur. Sün- Yat-Sen bir aziz gibi takdis olunan bir şahsiyettir. Mareşal Şang-Kay-Çek tak- dir olunan ve itaat edilen bir adamdır. Fakat 'T . V. Soong, muhakkak ki Çinin en kudretli şahsiyetidir. Nasıl ki İngiliz- ler, meşhur mubharrir Bernar Şavı ismile çağırmaz, sadece G. B. harflerile anar- larsa Çinliler de bu zata T. V. remizlerile işaret ederler ve bu-hârfleri, ingilizcede olduğu gibi Ti-Vi diye telâffuz ederler. Bu adamın hiç olmazsa (90) milyon düşmanı vardır. Çünkü her anasından doğan Japona, Vi-Vie karşı kin besle- mesi öğretilir. TweVi çok zengindir. O kadar zengindir ki bütün Çinin serveti- nin önda sekiti onundur. Amerikanm meşhur milyarderleri de dahil olmak ü - zere Ti-Vi dünyanın en zengin adamla - rının birinci saflarında gelir. Fakat ha - yatı derin bir sadelik içinde geçer. Bu adam, Amerikanın Harvard darülfünu - nunda reisicumhur Rocseveltle beraber okumuştur. Kız kardeşi, müteveffa Sün- Yat-Sen'in eşi idi. Diğer kız kardeşi ise Mareşal Şang-Kay-Çek'in karısıdır. Ti-Vi nin ise resmi ve salâhiyetli bir sıfatı yok- Yazan: ı PİERRE SEİZE ı Esrarengiz T. V. Soong (sağda), Çin ordusu generalleninden birile bir arada.. - ' larını müstebid hükümdarların istibda - | yalarını idare eder. Arasıra memli Tair | Avrupada ve Milletler Cemiyetinde ııll eder. dan hoşlanmaz. Ti-Vi ile görüşmek bir kat bu muhafaza edilişi rupaya gittiğini söyler. Çin cumhuriyetinin tayyareciliği disinin yaratlığını hatırlatırsanız, ya çok kolaydır, yahud imkânsızdır. kü, dünyanın en iyi muhafaza edilef bir adamdır. Ti-Vi'nin bulunabileceği vi sarsanız, biri siza Kantonda oldulül öteki Hankeu'da bulunduğunu veya ni bf bup * Bü meseledir. g göze çâl ye Avi Bulun! « tahmin ettiğim büyük bir dıınnmı:.. pıcısına sordum, Hayretle yüzüme ) — Ti-Vi! Bilmiyorum. belki bilen vardır. rine basmaz ilk karşıma çıkar sevimli yüzlü bir Çinli b söre bininiz ve kartınızı Tuna veriniz. düm ki tekrar ayak bastı; Yukarı katta Çin kızılhaçınımn vardı. Herkes ayni hayretle yü kıyor, boni, bir memurdan ötekint # — Binaya tekrar giriniz, di Yukarı Ş Z Hü vale ediyorlardı ve hiç kimse ne T- ne de B. Soong'u tanımıyordu. geldi ki heriflerin benimle alay hükmettim, Büyük — bif v detle binadan çıktım, Sokağa ayak n ihtiyâr, Üçge ana yal ASANSÖC Bitaz hayret etmekle berabet gti Çinlirtin dediğini yaptım ve hat « ğım daize, evvel terketliğim Çin kıulhlî“"'w ot larıdır ve şimdi herkes Ti-Vinin duğuna agüâhtır. Filvaki az sonra kapı açıldı VE bir alay insanın arasında iri, dam girdi. Başı açıktı. Bu mükemmel bir ingilizce Beni görür görmez: «— İstediğiniz yere gi zü Konuşayori” M' raz *Besleyici krem> sürünebilirler.. tur, Bir çok şimendifer, vapur kumpan- (Devamı 10 uncu sayfada) / Bacaksızın maskaralıkları : Korku