Te kE S 'f!/'ğ Yurdda çay ziraati kıyıların yıl harice giden bir milyon liramızın büyük bir kıs - x %Mwolnkıdıdıhph köşesindeki Sinm ve bu suretle de boş yamaçlar bir servet kaynağı haline gelecektir. Yazan: Tarımman ı“:::lllmıg&ımımlwıçıy inkişafını temin edecek esaslı Ptogram hazırlanmıştır. Büyük zi- kongresinin de gözden geçireceği bu bilhassa Karadenizin şark kıyılarında çay yetiştirilme- edecek güzel fikirler derpiş Nemleketimizde çokça sarfedilen mad- biri olan çaya her yıl bir milyon fazla para verilmekte olması, ö- hükümetin gözünden — kaçmı- 925 senesinde yapılan ted- geçen yerlerin çay ziraalin2 olduğu anlaşılmış ve hemen işe başlanmıştı. Rizede ku- devlet fidanlığı, Batumdan çay Betirterek dikmiş ve bunları ço- etrafa dağıtmıştı. Şimdi ayni devam edilmekte ve her yıl bin- Tn Üdan dikilerek çaylıkların genişle- Çalışılmaktadır. Bu defa hazır- Nt söylediğim program, bu mev- eti bir kat daha hızlandıracak :% bunun hayırlı sonucunu bir SVVel görmeyi temin edecektir. ;î" Zirastine ehemmiyet verilmesi, sa- .,.""l bir ihtiyacın içerden karşılan- tay a ltselesi değildir. Memleketimizde W"—h'm ehemmiyet verilmekle her bir milyon lira tasarruf edildiği gi- ,:'Meııun bugün hiçbir işe iyaramı- h'— rı da birer servet :yn;üğı İnkılâb edecektir. Ayrıca Z- Toğacak hacmini de, köylü Jehine i Unutmamalıdır. Batuma kadar süren zahil €n çok 150 metre yükseklikte- Yamaçlarında pek güzel çay yetişir. kızıl ağaçlarla ve orman güllerile Bir; biz Tant l 'iT f adı İ Ti T bir ef E x V x £f —l—'"'l Bu saha, hiçbir işe yaramadan Ta (* bakıp yatıyor. 4-5 yüz bin dekar ı—;:*müüm) tahmin odilen bu kızıl B ür, açmakla, bir o kadar yerin Böyye Atine tahsisi mümkündür. Ve N% takdirde hem bu topraklar Mlkey, “Mağa geçecek, hem ekip. biç- Beçinemiyen ve nafakalarını çok bekliyen ora köylüsü de Olacaktır. senede hasılatını verdiğini ve Belince beher dekardan dört H 25-30 kilo çay alındığı- ederseniz, köylü için bunun ne kıiymet olduğunu takdir eder- kilo yaş yaprak bir kilo kuru aşağı bir buçuk-iki Itra fi- bile, bir dekarın hasılatı, her Temnun edecek bir karara ba- İş ğ e £ bi d hesapça o yerler için, çay zi- c l lku::uı etmek lâzım geliyor, Fil- narenciyeye bakarak çaya Müsalddir. İktısadi şartlar da Dört- ullırile rekabeti icab ettirin- bu köşesini münhasıran çaya İsabetli bir hareket olur. Nite- hızlandıracak olan bu defa- da bunu istihdaf etmektedir. lisi denizin ratıb iklimi ile Çok elverişlidir. Üstelik ce- S0ğuk yaylâ ile, Kafkasın sert ':';'dın tamamen — mahfuzdur. O « Biralanmış olan dağlar burayı Bİbİ çevirerek bambaşka mütedil Sahib etmiştir. Elbürz, Hemşin dağlar sık sık tekâsüfe Y $ we f Zf ' İ7 v !?l F ÜT ”'u._':ü bol yağmurlar verdirirler. Tz datlie böyle hem mütedii, hem de —. Sever, Havasını her zaman ! - hiç eksik olmıyan yağ- “daima nemli bulan çay fidan- durmadan serpilirler. Çay, su tutan yerlerden Toprağında nemi eksik ol- Ki H——Inı—':mı su halinde toprağa biri- lidır. Aksi ü - — Bürr. halde büyüme- 1 YŞ Bün ahlık gittikçe geriliyerek ş—&v Kütur, gider. Suyu süzecek, fa- Yağmurlarile istenen karar- "—ı wy-:,h* olmuyacak kumluca ya- .:'h-.k Hu Sevdiği yerlerdir. Yalnız TBusunda o kadar titiz değil- fazla yerleri sevmez. Bir çay fidanı ve çay tahı Çünkü bu tabiatteki topraklar yaprakla- Tyını sararlarak çayın evsafını bozar. Rize havalisinde de böyle yerler az olduğun- dan iklim kadar toprak ta elverişli de- mektir. Çayın soğuktan korkmıyacağını söyle- İmek manasız olur. Şu kadar var ki çay bölgemizin en aşağı iklimine müteham- mil olduğunu kaydetmeliyiz. Hattâ na- renciyelerin — 6 da genç filizleri kavrul- duğu halde, çaylara — 9 da dahi bir şey olmadığı görülmüştür. Denebilir ki çay ziraatinin inkişafı istenilen şu konuştu- ğumuz saha, dünyanın en iyi çay bölge- leri kadar, çay ziraatine müsâaiddir. Baş- ka yerlere bakarak hararet ve rütubetin devamlı oluşu, tenebbütün de o nisbette devamlı olmasına yardım ederek fidan- ların boyuna yapraklanmasını âadetâ kam- çılar bir vaziyet doğurmaktadır. Ziraatinde büyük zahmet ve emekleri Jecab ettirecek incelikler yoktur. Yeri te- mizce bellendikten ve kâfi müddet din- lendirildikten sonra, muayyen aralıklar- la bir sıra üzerine ya doğrudan doğruya tohumu ekilir, yahud da yoetişmiş fidan- Jarı dikilir. Rizedeki narenciye ve çay İl- danlığı şimdiye kadar bir milyondan faz- la çay fidanı tevzi etmiştir. Bundan sön- Ta meccanen tohum tevzi edilmesi de, son defa hazırlanan programın mukarreratı cümlesindendir. Çaylıklar vakit vakit kazılıp, temizlen- mek, ayıklanmak gibi hizmetlerden baş- ka büyücek zahmetler istemez, Üç yaşına gelen çay fidanları yapraklarını toplat- tıracak bir cesamete erişirler ve bu git- tikçe &rtarak 8-10 yaşında normal mah- sulünü vermeğe başlar. Yalnız unutmamalıdır ki, çay ziraati- nin inkişafı onun çok ekilip yetiştirilme- si kadar, işlenip pazara çıkarılmasile de alâkadardır. Çay işçiliğini organize e. mek, bilgisini köylüye öğretmek, bunun için de herhâlde rasyonel işliyen bir fab- rika kurulmak gerektir. Hükümetin programında memnuniyet- le öğrendik ki böyle bir karar da vardır. Rizede bir çay fabrikası kurulacak ve burayı idare edecek mütehassıslar çay yapraklarının toplanmasından — itibaren başlıyan ince işçiliği esaslı surette yolu- na koyacaklardır. İşte o zaman Rize fi. danlığının 925 de başladığı iş tamamılan- mış ve yurdumuz cidden iflihara değer bir davayı, başarmış olacaktır. ı Tarımman Bay Ruyen: Memleketimizde kahve yetiştirilip yetişti. rilemiyeceği hendüz tetkik " An- talya çevresi buna müsald gibi görünüyor. T. Seyahat edeceklere birkaç tavsiye Parise giderseniz, gurup vakti şehri do- Taşmıya çıkınız. Binalara vuran lâciverd, mavi ve erguvan renklerini seyretmekle büyük bir zevk duyacaksınız. İtalyada şapkanızı asla yatağınızın Ü- zerine bırakmayınız, Uğursuzluk alime- tidir. Viyanada bazı kahvelerde, tanımadığı- nız bir kadınla tanışmadan pekâlâ danse- SON POSTA Karakterinizi : bilmek ister misiniz? İcabı halinde kendisine istinad edile- bilecek emin bir dost musunuz? Sadık bir âşık mısınız? Tam manasile iyi bir adam mısınız? Size meşhur terbiyeciler tarafımndan hazırlanmış 20 sual sunuyoruz. Bu sual- lere samiml olarak (evet) veya (hayır) diye cevab veriniz. Cevablarınız. müm- kün mertebe sadıkane Olsun. Bundan Sayfa 7 Adalı Halil pehlivanın mezarını ziyaret Eğer “Türk gibi kuvvetli,, darbı meseline “Türk gibi unutkan ,, cümlesinin de ilâvesini istemiyorsak bu mezarı düşmanlarımızın gözlerinden gizlemeliyiz Yazan: Naci Sadullah Bundan on beş gün evvel, Edirnede Kırkpınar güreşlerini seyrederken, mem- sonra bu cevablarınızı aşağıdaki rakâmn-| y y okL en maruf pehlivanları etrafımı larla mukayese ediniz ve nasıl bir adam olduğunuzu anlayınız. İşte sualler: 1 — Bir adamın hayatını kurtarmak, bir otomobil tarafından çiğnenmek üzcre olan bir çocuğu hyılgmı pahasına ha- lüs etmek, yangın vukuunda ateşler içine dalıp bir çocuğu, bir kadını veya bir ih- tiyarı kurtarmak gibi kahramanane ha- reketler zihninizden geçer mi? 2 — Oturduğunuz vakit bir tarafa mey- lediyor musunuz? çevirmişler, ve bana: — Sizden, çok büyük bir dileğimiz var! Demişler ve ilâve etmişlerdi: — Güreşleri seyrettikten sonra, lütfen bizimle beraber gelin. Benden ne istenileceğini de, nereye, ni- çin götürüleceğimi de kestirememiştim. Fakat büyükçe bir heyet teşkil eden peh- Hivanlarımızın müşterek bir derdleri ol- duğü belliydi. Güreşleri seyrettiğim müddetçe, onların bu müşterek derdle- 3 — Sizi seven adam veya adamların | Tini tahmin etmeye çalıştım: Fakat gü- sizi methetmelerinden hoşlanıyor musu- reşler bittikten sonra, davetlerine icabet nuz? 4 — Sağ eliniz ile mi iş görürsünüz? $ü- «Ya hep, ya hiç!» cümlesinin mu- vaffakiyetin sırrı olduğuna kani misiniz? 6 — Sebebsiz başağrılarına duçar mı- sınız? '7 — Kolayca kızarır mısınız? 8 — Zihin ile yapılan işler hoşunuza gider mi? 9 — Uyurken kollarınızı başmınızın ü- zerine kaldırır. mısınız? 10 — Mütaleaya çok vakit hasreder misiniz? 11 — Uyurken kımıldamaz mısınız? 12 — Sizce bir kadın, bir erkeğin nş- kını daima muhafaza edebilir mi? 13 — Birisini takbih ettiğiniz bunu hissederek mi yaparsınız? vakit 14 — Kadınlara karşı düşmanca mı ha- reket edersiniz? 15 — İlk defa âşık olduğunuz vakit 22 yaşına irişmemiş miydiniz? 16 — Başkalarının hayatına, eserleri- ne, aşklarına vâkıf olmak ister misiniz? 1T — Dalma ön safta bulunmak ister misiniz? 18 — İzdivaçta uygun bir eşe rastgel- mediğiniz takdirde hayalınızı heder et-| tiğinize kani olacak mısınız? 19 — Sizce erkek kadının fevkinde midir? 20 — İzdivaçtan uzun zaman kaçındı- nız mı? * Kâmil bir tnsan için bu suallerden 1, 4, £, 9, 10, 11, 13, 14, 15 ve 16 ncının cevabı sevets, 2, 3, 5, 6, 7, 12, 17, 18, 19 ve 20 incl- nin de «hayır» dır. Bu suallerden onun- dan farlası İle. mutabiık - bulunursanız «hoşlanmılacak bir adam» olduğunuz mu- hakkaktır. Tam manasile normal bir a- dam, iyi bir koca, sadık bir dost olabilir- siniz. Cevablarınızın ondan fazlası muta- bık bulunmuyor ise, umduğunuz gibi «ideal» bir adam değilsiniz, iyi bir atle kuramazsınız. Bir İrlandalı memurun başına gelenler Irlandalı bir memur işinin az oldu- Bunu, ve bütün gün dairede oturmak- tan canı sıkıldığı için şefine müracaat etmiş.. Bana fazla iş veriniz, demiş. Şef, böyle bir müracaati is'af edemiyeceği- ni, fakat maaşının artırılmasını isterse, © zaman kendisine fazla iş verilebilece- Bini ve bu isteğini de icab eden makam- lara bildireceğini söylemiş. Memur da maaşının artırılmasını is- debilirsiniz. Ancak çizmeden yukarıya temiş. Gelen cevabda, büdeede yeri ol- çıkmamanız şarttır. seniz Osloya gidiniz. Bütün yaz asla gece, karanlık olmaz. |maadığından maaşının artırılamıyacağı, Gündüzü, sever, geceden nefret eder-| yalnız işinin çok olduğu nazarı itibara alınarak kendisine bir muavin tayin ol- ımıju bildirilmiş, edince anladım ki, az evvel yaptığım tah- minlerden hiç birisi isabetli değildir. Ve pehlivanlarımızın müşterek derdle- ri, kendi boyları kadar yüksek, kendi kanları kadar asil, ve kendi - seciyeleri, kendi alınları kadar temizdir... Beni, hiç tahmin etmediğim bir yere, yani bir mezarlığa götürdüler. Serviler, harab mezar taşları arasında bir müddet ilerledikten sonra durduk. İçlerinden bi- risi, şehadet parmağile, önünde bulundu- ğumuz bir taş yığınımı gösterdi: — Şuraya bakın... dedi... Gözlerimi, o taş yığınının ortasındaki çarpık, kırık mezar taşına diktim. Bana hiçbir şey ifşa edemiyen o harab mezar taşının, ölüm kadar sessiz ve ketum bir istifham işaretinden hiç farkı yoktu. Ba- oraya bakmamı söyliyen pehlivana Muhatabımın gözleri dolmuştu: — Burada, dedi, Hali! pehlivan yatıyor! Çınar yapılı pehlivanın gür sesi, rüz- gâra tutulmuş söğüd yaprağı gibi titri- yordu. Çoğalan bir merakla sordum: — Hangi Halil pehlivan? — Türkiyede kaç tane Halil pehlivan var bayım? Halil pehlivan... Yani şu meşhur Adalı Halil pehlivan... Bu cevabı alınca, onun kadar derin bir teessür ve hayret duymaktan kendimi a- lamadım: «Türk gibi kuvvetli, darbı meselinin bütün dünyaya duyurulmasında en bü- yük vazifeyi başaranlardan birisi olan koca Halil pehlivanın, bir taş yığını al- tında bırakılması, yüz kızartıcı bir ih- maldir, Ben, Adah Halilin mezarı üstün- deki kırık taş parçasına bakarken, «Hü- velbaki» nin altında, şu cümleyi okur gi- bi oldum: *Burada, ezeli kadirşinaslığımız med- dur!'» Üsküdar sahillerinin Karadan Muvasala ihtiyacı kolaylaştırılması için nakil vasıtaları pey- derpey çoğaltılıyor. Racümle gehir için- deki bütün otobüs hatlarının belediye tarafından — işletileceği de — öğreniliyor. Bu, çok iyi bir mülâhazadır. Bu arada mak ve Beykoza kadar bir hat yapmak hakkı Üzküdar halk tramvaylarına ve - rilmişse de Wamvay hattının — inşasına kadar Çimdilik otobüs seferleri yaptırıl - mak süretile halkın bu mühim muvasala Ihtiyacı giderilemez mi? Nitekim Saadet gazetesi de Üsküdarla Beykoz urasında bir elektrikli trumvay Hattı yapılacağını ve caddenin, bu mak- satla on beş metre genişletileceğini daha 335 yılında haber vermişti. Ogün, bugün tahakkuku beklenen bu güzel teşebbüse, ileri sürdüğüm fikir, bir Uk adım teşkil edemez mi?» o OKUYUCULARIMIZIN SORGULARIXA CEVABLARIMIZ Silivri Kurnallı köyünden Abdullah Üzel'e: Adalı Halil (solda) Kurddereli üle Bütün dünyayı, kalbi haysiyetlerinden, milli şereflerinden zırnık feda etmeden dolaşan Koca Yusufların, Filiz Nurulla'ı- ların, Kurdderelilerin şanlı kafilesine ka- tılmış kahramanlardan birisi olan Adalı Halil pehlivan, kendi vatanında mezar« sız kalabilir mi? Eğer «Türk gibl kuvvetli» darbı mese- line <Türk gibi unutkan» cümlesinin de ilâve olunmasını istemiyorsak Adalı Ha- lilin viran mezarını, bütün düşmanları- mıziın gözlerinden gizlemeliyiz! Çünkü onlar, bizim şerefli ve temiz adımızın başına, kötü bir sıfat eklemeye çalışmak için, Adalı Halilin harab mezarından da- ha müsaid bir fırsat bulamazlar!.. Biz, o harab mezarı, kendimizden bile gizlemeliyiz. Çünkü ben o gün, o mezara bakan peh- livanların ıslanan gözlerinde, endişe ve- rici bir sarsılış sezer gibi olmuştum. Hep- si de, muzafferane hayatını nümunel im- tisal edindikleri o koca pehlivanın kırık, harab mezar taşında, kendi ükıbetlerini okuyor gibi idiler!.. Eğer, o gün, o mezar başında yürekla. rine düşen tehlikeli şübhe, günün birin- Ge korkunç bir kanaat halini alırsa, e- minim ki, şerefli bir ebediyete kavuşmak (Devams 12 inci sayfada) — Bu meseleyi bir istida fle balunduğu- nüuz kazanın en büyük âmirine bildirin!z. €e Okuyucularımızdan «J, R ye: — 8094 numaraya hiçbir şey çıkmamış- tar. Diğler sorgunuzuan cevabı da şudur: Bu fıkra Cevad paşaya alddir. © Nizip'de Hilml Akdoğana: — Uzun dalgalı istasyonların ban Iyi tarafları olmakla beraber noksanları vur- dir. Yakın samanda mevcud noksanlar giderildiği vakit her şey — kendiliğinden düzelmiş olacaktır. e Gaziantebde Bahri: — Çok samimi hislerinize iştirak edoriz. Eâremidin Havran nahiyesinden İbra- him oğlu Hilmi Yaşar: — Bir istida ile bulunduğunuz mımta- kanın sıhhat müdürlüğüne müracaat edi- nİz ve vaziyeti bildiriniz. Yapılacak tah- kikatlan sonra bir netice alacağınızı u- marız. o Kütahyada Yahya oğlu Ryüb'e: — Barih adresiniz almadığı için mek. tubunuzu neşredemedik. Bize açık bir ad- zes gönderinla.