28 Bayfa Tarihten Tarihten sayfalar Görülmemiş bir hafıza * * * Şair Hammad durmadan ezbere kaside okuyordu. Okuduğu kaside- lerin sayısı beş yüzü geçti, bin beş yüz, il O hâlâ söylemekte Yazan: «— Yüz bin kasideyi İkinci Yezidin oğlu Velid, ahlâk ve dü- gönüşleri noktasından bambaşka ve pek sivri bir tip olarak tarihe geçmiştir. Velid, çalışmayı sevmezdi. Gençliğin- de hükümet işlerinden uzak bulundurul- müş, zevk ve sefahat içinde vakit geçir- mişti. Halife olduktan sonra da bu ha- yalı değiştirmedi. Onun gözünde islâm- ığın ve dinin hiçbir kıymeti yoktu. Yanında av köpekleri olduğu halde Köbeye girmişti. Gene Kâbenin içinde. beraber getirdi- ği kadınlarla şakalaşmaktan çekinme- mişti, Koynundan çıkardığı cariyelere yıkan» madan imamlık ettirmeğe çalışırdı. Hattâ bir gece Kur'anikerimi açtığı zaman çıkan ayete kızmış; kitabı duvara astırmış, onu okla delik deşik ettikten sonra şu manada bir kıt'a okumuştu: «Sen her inadci zalimı tehdid mi edi. yorsun? İşte ben öyle bir adamım. Mah- şer gününde, Allaha git te, Velid beni Parçaladı, diye şikâyet eth Bu haller herkesi ondan soğutmuştu. Velid fırsat buldukça şair ve âlimlerle de alay etmekten çekinmezdi. Bunların başmda Hammad Raviye gelir. Arablarda bilhassa islâmlıktan evvel gürleri ve bilgileri deri veya yapraklar Üzerine yazmak âdeti yoktu. Esasen yazı bilenler pek azdı. Bunun için âlim ve şa- irler bütün bilgilerini kafalarında muha- faza ederlerdi. Onlar ölünce de bütün bilgileri yok olurdu. Bu yüzden islâmlık- tan evvel Arabistanda geçen yetişen şairlerin ese tamamile kaybedilm Bu adayla (Çölün ayakları kütübhaneleri) demek doğru olurdu. Arablar islâmlık s devlet kurdukları zaman da bu eski an'a» neyi bırakmış değillerdi, Işte Hammad bin Raviye bunların en meşhurlarındar. biri, belki de en meşhutudur. yani rivayet edici lâkabını da dolayı almıştı. vak'alar, de büyük (Kavi bundan Velid bu adamın şöhretini biliyordu. Onu da terslemek, hattâ cezalandırmak istiyordu. Sanıyordu ki adının arkasına lâkabına lâyık değildir. Hammad Raviyeyi ondan evvelki hü- kümdarlar da bazı mühim bilgilerine i de etmek Üzere ld tarafından çağırılınca da böyle sanıldı. Fakat halife ona çatık kaş- Jarla baktı ve çıkıştı. — Sen (Raviye) adını ne hakla aldın? Bunu hak edeçek meziyetin var mı? Hammad gâyet ciddi ve kendinden €- min bir jestle şu cevabı verdi: — Çünkü tanıdığınız veya adını işitti- ğiniz ne kadar şair varsa hepsinin şiirle- rini hafızamda tutarım. Bunlardan baş- ka tanımadığınız ve adını işitmediğiniz pek çok şairlerin şiirleri de aklımdadır. Karşımda hiçbiri bir ş öyliyemez ki onun eski veya yeni olduğunu hemen an-| Yamayım. Velid bu cevaba kanmadı. O, rakam is-| tiyordu: — O halde bana söyle bakalım, hafi- zanda ne kadar şiir var? Hammad ayni ciddiyet ve cevabladı: — Pek çok. Size islâmlıktan evvelki zamana âid olmak Üzere pek çok kıt'a- lardan başka, harflerden her biri üzerine güvenişle , kemen hemen | , (attı. ağıs| i bin, iki bin beş yüz oldu. devam ediyordu. Kadircan Kaflı ezberden söyliyebilirim!; kafiyeli yüz bin kasideyi ezberden söy- liyebilirim. Velid buna inanamıyordu Bu adamı herhalde yenmek, hiç olmazsa onun bü- yük bir kıvançla taşıdığı (Raviye) Ismi- ni söküp almak istiyordu. — Seni imtihan edeceğim! Dedi. Hammad meydan okurcasına: — Dilediğiniz zaman hazırım! Cevabını ver — O halde hemen başla, dinliyorum! Hammad okumağa başlad: Kasideler büyük bir talökat ve fasa - hatle birbiri ardından, bereketl: bir çeş- meden akan su gibi dökülüyordu Velid her birinin sonunda bir bekliyordu. Adamın susm nisine başladığını görünce de: — Bu sonuncudur! Diye için için ümidleniyordu. Fakat ümidleri hep boşa gidiyordu Aradan saatler geçiyor, canı sıkıyordu. susuş ni ve ye Hammad bir türlü susmak bil Halife artık dayanamadı vendiği adamlardan birin! — Hammadı dinle. Söy ne kadar olursa bâna bildir! Dedi ve gitti, Yeniden saatler geçiyor, çenesi durmadan işliyordu. Kasidelerin sayısı beş yüzü geçti. Bin İbeş yüz oldu. İki bini buldu. İki bin beş İyüzden yukarı çıktı. O hâlâ durmuyordu. Velidin kendine vekil bıraktığı dam da yoruldu. Fakat sabred'yordu. İki bin dokuz yüz olur nâmadı; — Dur! Dedi. Velide gitti, Vaziyeti olduğu gibin İnadcı ve imansız halife belki ilk defa olarak «pes'» demişt Hammad 714 de doğmuştur mış yaşında olduğu halde indirilip te üstü toprakla örtülürken ko caman bir kasideler kütü mülmüş bulunuyordu. İnadcı ve zalim Velid ondan çok ev. vel, çılgınca hareketlerinden dolayı he kesin nefretini kazanmıştı Ancak bir İsene sonra akrabasından Yezid askerle Şam üzerine yürüdü. Evteli bu hücumu savuşturdu, fakat çok geçmeden mağlüb oldu. Bir kaleye çekildi. Kale kuşatıldığı İ sirada dövüş irken öldürüldü a artik daya» öldü nesi de gö- i Çin hikâyeleri (Baş tarafi 7 nci sayfada) kaçmıştı. Asekeyi teslim etmek te kim- senin eklından geçmiyordu. Hiddetli izin alabildiler. Sabahleyin “hiç te bekleni bir hâdise oldu, «Gül Tekin: in kahraman süvarileri şehrin harleinde görünmüşler, âşık generale aşkı ile intikamı unuttur- muşlar, bu mechunu alabildiğine kaçır. mışlardı. Böylece Kâşgür katliâmdan, İ mabed yanmaktan kurtulmuş, be; lek te kocasının ve rak kalmıştı. Çin tarihleri bu hususta şöyle derler: «Bu hokkabazlar; beyaz melek elbisesi altnda bir erkeği; mabedin rakkasesi diye Çin generaline vermişlerdi.» «Milâdi sekizinci asır» — Arkası var — bâlkin sev artık ea 714 de glt-' Mezara| Çinliden zorla sabaha kadar! SON POSTA Eğleneceğim Genç erkek elinde bi: valizis, polis ka« ediz yanına N | valizi bu- J ! bırakacağım komiser. Komiser sordu: — Ne münasebetle, içinde var? — Bir pijama, bir çift traş takımı?.. Ne mühasebetle olduğuna gelince, onu da söyliyeyim: Bu akşam cebimde yüz lira var. Biraz gezip eğle- ip eğlendikten sonra im yer burası olacaktır , o Senin gibi Baba oğul, müzeye gittiler, ve bir her- Venüsün heykeli durdu'ar. oğluna baktı: — İyi aki dedi gibi yermiş ne hale gördün önünde Baba, zat et, bu da senin tırnakların Sonradan gelmiş ya? Senin de olacağın budur. o Berberin köpeği Traş Sey — Kapının önünde bir kö- pek var.. hep içeri bakıyor. Berber — Evet bayım, bir defedemedik Traş olan — Ne- ye gitmiyor? Berber — Müşterileri traş ederken kulaklarını kesersem ona verirdim de türlü Hayır, ehemmi — Demek beni dü; müyordun? — Başka ne düşünebilirim ki, seni düşünüyordum. Ayakkabı hırsız! Hâkim — Altı AY evvel gene bu mali kemeye geldin. o 2â* man da bir çift âyak” kabi çulmışlın bay ayakkabilar dö şimdiki altı aydan fazla yanmıyor kil Fiat — Bu kumaşın met resini kaça aldın? — Mağaza sahibis nin istediğinden bif lira aşağıya, — Mağaza De istemişti? — Metresine bir lis ra fazla istemişti. | | ) j sahibi. ZE M Nuhun oğlu — Peki ama tufan bi- tince bu hayvanları ne yapacağız? Nuh — Bu da lâf mı, bir sirk açar, para kazanırız. Parkta muaşaka — Bügünü de unutâcaksın? — Nasıl üunutu. rum sevgilim, öm- rüm oldukça bu. günün hatıralarını ğ kalbimde ve şu ye- ni boyanmış kana» J perir İzlerini pan- talonumda sakliyacağım! o Evlenince Avukat, yanhanesinde makineyle yazı yanyordu, bir dostu içeri girdi. — Makinede sen mi yazıyorsun, dak» tilon ne oldu? — Evlendi. — Kimle? — Benimle! Karşıya geçecek Kadın, istasyon memuruna sordu: — Aşağıya tren ne vakit? — Bir saat sonra! — Ya yukarıya? — İki buçuk saat sonra.. sİz nereye gi- deceksiniz? — Tren yolundan — Resriniz geçeceğim yan” bitti Va Ama ber dudağını boyusummaş maydım.. Nasihat — Ben eskiden bir ço çalışırdım. dâima başım rirdi, b fabrikasında fakat — Sen de ne tu haf bir adammış. sin, madem ki İedir, ne diye çu- Baş ağrısı ilâç“ ları yapan bir fabrikada çalışsaydın ya? o Üşür ez Hizmetçi, odaya girdi: — Bayan bayan! — Ne var, ne oldu? Çocuğun battaniyesini silkerken düşürdüm. Ne fena. şimdi çocuk üşüyecek — Üşümez bayan, o battaniyenin için- de idi, gene orada kaldı “Lokantada Müşteri çağırdı: Garson, bu ye meklerin hiç biri ye- gibi d lokantanın Ya | rab fabrikasında çalıştın.. pencereden garsonu nilecek sen bana !sabibini çağır.. Garson özür diledi: — Affedersiriz ba- yım, boşuna çağırmış olacağım, çünkü oda «| yiyemez. Aport Avcı, fili gördü. Nişan aldı, fil vuruk du, avcı köpeğine bâ- gırdı: — Karabaş sport. — Nihad, hâlâ meyhanede dışarı çı- kamadı. — Bırak canım sarhoşu; şapkasını koyduğu yeri unutmuş. onu ariyor. — Köcam ölürken bana bir şeyler söylemek istiyordu. Po. kat bir türlü söyleyemedi. — Sen surmamışsındır ki, o söyliyebilsin! — Müsacd; deki noksanı da ben tü- o — marilyayım. Budala kim ? — Söyledikleri büe tün sözlerin doğru ole duğuna aksi iddia man kızanla Jalardır. — Bunun böyle ol duğura emin mi: — Tabii eminim! — Aksini iddia © diyorum, Şimdi beni kiz dırma! edin, vesim- Yenisi Mağaza sahibi bir — Bu tab eski bır tabi Zengin müşteri kızdı: —-Beni ne zan. varsa tablo güslerdi: nettiniz, ucuz ok sun diye eski eşya alacak kadar fakir değilim. elbamdü- Millâh param bol, yenisi varsa onu çi karın! o Hesap Hırsız, pencerede göründü, ta nı doğrultiu > — Ses çıkarayım deme, hesabını ta mamlarım! Dedi, masasının başında muhasebeci sevin- di: — Ben üç gündür türlü tamamlıyamadı, ne çok memnun oldu o Kolay mı? Denize dalmıştı, man suyun allın. da kaldı. Onun de- nize daldığım çalışan Mais orme Bır Üç saatten fazla za- gö renlerden bir kıs- mı meraklardılar; — Acaba ne ol- du? Eski bir sporcu olduğunu söylyien şö- xe karıştı: — Kolay şey mi bu, dünya rekorunu kıracak!