—XE Res ğt Hergün imli Makale: Dünkü büdcemiz, Bugünkü büdcemiz Yazan: Muhittin Birgen özlerinizi şu dünyanın dürt kös şesine çevirip hafızanızı hareke- den — tedkik te getiriniz. veyahud ediniz: Hemen hemen hiç bir memleket bulamazsınız ki büdcesi müvazene ha - linde bulunsun, yani yapacağı masrafla tahsil edeceği varidat tamam karşılaşa- bilsin. Hemen hemen, her büdcenin az veya çok açığı vardır. Biliriz ki bizim sizle, büyük Avrupa maliyeleri dan mukayese yapmak bile kabil değil dir; bil iliriz ki, onların büdeeleri birer imki de bir cücedir. Fakat, şunu liriz ki bizim büdcemiz müteva- zindir. Hayır, mütevazin c dır: Son genelerde yüzde T- bir varidat fazinliği gösteriyor! Bilir misiniz, bir memleket için müva- zeneli bir büdce sahibi olmak ne kadar büyük bir nlmettir ve bilhassa varidatın artmakta olduğunu gösteren hareketler ne kadar güzel alâmetlerdir! Türkiye, işte bu bakımdan da bu yer yüzünde| nadir bulunan memleketlerden bri ha- Bindedir. Ve bu ette şimdiye kadar yeni devrin y olduğu en! güzel işlerden biri de büdcemizdir. Hattâ © fikirdeyim ki, yabancılara göstereceği- | miz şeyler, günden güne büyük binalar ve umran eserlerile süslediğimiz Ankara, yahud yaptığımız yollar veya fabrikalar değil, bizzat büdecmizdir; Avrupalılara | şu Türkiye büdcesinin on beş senelik te- | kâmülünü tamam gösterebilsek bunlar « dan pek çoğunun ağızları bayretle açık kalırdı! olduklarını görürsünüz. Kendi cevherinden zi: ———H ——— SOÜZ Amerikada yakayı ele Veren casus kadın irel ğ * Balkan harbinden evvelki Osmanlı imparatorluğunun gerek nüfus, gerek is- tihsal kudretleri bugünkü Türkiyenin iki mislinden fazla idi. Buna Ttağmen, ayni devirde, Osmanlı büdeelerinin vari- dat fasılları yirmi dört milyon liradan fazlaya bir türlü çıkamazdı. Bugünkü paramız o zamankinden on misli daha düşkündür. Fakat, Türkiyenin nüfusu da imparatorluk nüfusunun tükriben yarı- sıdır. Bugünkü nüfus o günkü nüfusun yarısı olduğu halde o günkü nüfus, bugünkü nüfusa nisbetle otuz senelik bir sulhun nimetlerini görmüş ve rahat senelerini yaşamış bir kütle idi. Halbuki bugünün müfusu tamam sekiz sene harbetmiş, bu müddetin tam ortasında tamamen soyul- muş bir nüfus oldu. Sade nüfus değil, memleketin de en canlı noktaları harb sahnesi olmak felâketini gördü ve sade soyuldu değil, belki de bazı noktalarda taştaş üstüne kalmıyacak derecede tah- Trib edildi. Ayni zamanda, memleket siya- Bİ merkezini değiştirdi, bir takım nüfus muhacir olup memleketi terketti ve bir takım nüfus da muhacır olarak memle- kete gelip yenider. yerleşmek ve Kkök|humile, sun? surette tohumlamak - gibi salmak mecburiyetinde kaldı. hizmetler ifasına başlanmıştır. Bu kadar mücadeleler, istilâlar, h Bütün bunlar, bir taraftan hükümet ta- beler, muhaceretlerden tonra TRürkiye -| Tafından ifa edilen hizmetlerin ve diğer nİn nasıl kalkımmış olduğunu anlamak tAfaftan da refahın artmakta olduğunu için işte bugünkü büdceye bakmak kâ- gösteren vâkıâlardır. Daha bir çoklarını fidir. Bu büdce, bu memleketin varidat SAYMak ve geçmişle mukayeseler yap - kaynaklarının hiç bir zaman vermemiş mak kabildir. Dünü bilmiyenler, belki olduğu bir yekün gösteriyor; buna rı |)bugün taşıdıkları yükün ağ ğindan şi- men, bugünkü Türkiye halkı, dünkü kâyet ederler. Fakat, bizim gibi Osmanlı — imparatorluğunun — bugünkü hududları içinde yaşıyan insanlara niz- betle daha fazla bir yük altında değildir. Belki de bugünkü nüfus, dünkünden mü- reflehtir. Saçlarını portakal rengine boyamış ©- lan Johanna Hoffmann isminde bir genç kız Nevyork limanına ayak basar bas - maz, tevkif edilmiş ve casusluk suçile mahkemeye verilmiştir. Genç kız bir berberdir. Ve 30 kişilik bir şebeke ile ayni vapurla Amerikaya gelmiştir. Bu şebekenin maksadı, Totter Kkalesi kumandanını, sahte bir celb ile bir ötele davet ederek, üzerinde bulunduğu- nu tevehhüm ettikleri gizli " seferberlik plânını çalmak, sonra da öldürmekti. koyup dünle bugünü mukayese edehi « lenler, bugün taşıdıkları yükün altında bellerini seve seve eğmeği kabul ede - ceklerdir. Her yük ağırdır; iki yüz elli - ve hu « susi büdee birlikte üç yüz - milyon- luk ağırlığı taşımak kolay bir şey de - ğildir. Fakat, yüz kere şükredelim ki biz. de bu ağırlığı taşıma küdreti, düne nis- betle çok geniş bir nisbette artmıştır ve işte cumhuriyetin feyzi de buradadır. Bu feyzin kıymetini bilmezsek ilerlemek ve refah görmek hakkından mahrum oluruz. Muhittin Birgen * Bu refah farkını anlamak için Osmanlı imparatorluğu tarafından görülen hiz - metlerle Türkiye cumhuriyeti tarafından görülen hizmetler arasındaki farka mak kâtidir. Meselâ, bundan on sene ev- el orta mekteblerde en çok 9-10 bin Türk çocuğu okurken bugün ayni — derecede ftahsilde bulunanların mikdarı yüz bini Dünyada, herkesin sevdiği, saydığı, hi kişi vardır, bunları birer, birer gözlerinizin önüne getiriniz, hepsinin de basit, mütevazı, olduğu gibi görünen insanlar iyade görünüş çekline, sözünün haki- lenler ve ellerini vicdanlarının üzerine | n SON P OSTA DE Görünüşe değil, hakikate bakmalı Yg ürmet ettiği birkaç | kat olmasından ziyade muhite ve zamana uygun olmasına ehemmiyet veren adam hergün bir başka hüviyet takınan bir hayat aktörüdür, insanları görünüşlerine göre değil, cevherlerine göre tartınız. ASINDA 74 lik Hindli yavaş Yavaş gençleşiyor AR HERGÜN BİR FIKRA | Mantar ve şemsiye Aleksandr Doma, bir gün Holanda- da bir lokantaya girmiş.. canı mantar yemek istemiş. Lokantacı — fransızca bilmiyormuş, Aleksandr. Doma.. elile tarif etmiş. Lokantatı başile: — Anladım. İşareti yapmış ve koşa koşa uzak- laşmış; biraz sonra geri döndüğü za- man elinde, açılmış bir şemsiye var- miş. it————————”: —— * İngilterede erkehler Mükemmel Örgü örerler İngilterede örücülük san'atı çok ta- ammüm etmiştir. İngiliz harb gemileri- nin efradı ekseriyetle örmeği bilmekte ve birçok yüksek rütbeli zabitler de bil- dikleri örücülük san'atı ile iftihar et- mektedirler, Eski İngiliz kralı sekizinri Edward, veliahdliği zamanında «Ramilis» zırhlısile yayı dolaşırken birçok sa- atlerini örgü örmekle geçirmiştir. Hattâ geminin tiyatrosunda oynanan bir ko- medide kadın kıyafetile örgü örerken a- linmiış resmi bile bulunmaktadır. Son günlerde bir hayırperver klübü Plimut fakirleri için yün elbiseler örecek erkek- ler aramıştı. Ertesi gün Plimut bekârlar klübü, azalarından 75 kişinin bu örme İ- şint deruhte edeceğini bildirmiştir. Iı AOA 40 gün gençleşme perhizi yapan 77 lik Hindli Maloviyanın ak bıyıklarındaki kıl- |lar siyahlaşmyıa başlamış, ağzında da 4 tane yeni diş çıkmıştır. Eskiden beli bü- kük olan Hindli, şimdi bir delikanlı gibi dimdik yürümektedir. Yüzündeki bütün buruşukluklar kaybolmuştur. 40 yaşındaki bir adam gibi zevk ve safa sürmeğe başlıyan Hindli beş gün daha, |kapkaranlık ve mühürlü odada kalacak- tır. Keşfedilen faydalı bir ölüm şuat - İngiliz gazetesi profesör Roselin Dünyanın henüz keşf edilmemiş noktaları Bir İngiliz kâştfi, şimdiye kadar Yapı- | lan bütün keşiflere rağmen henüz dün- yada Gobi, Tibet, Burmer ve Avustralya- |nan ortaları gibi meçhul kalan yerler bü- lunduğunu söylemektedir. Gobi çölünde, tarihten evvelki devir- lerde yaşıyan hayvanat iskeletleri ile ilk insan hayatı izleri bulunuyormuş. Daha birkaç sene evveline kadar meçhul olan Tibette yakın zamanlarda hayal zannee dilen Sunkrilla isminde bir mahal var- mış. Büğün böyle bir makallin mevcud olduğu anlaşılmış ise de henüz izi keşfe. dilememiştir. Burmer vahşi ormanlarında da şimdiye kadar ancak tayyüre ile bazı keşiflerde bulunulmuş ise de kâşiflerin yere inmeleri mümkün olmamıştır. tedir. Bu yepyeni ölüm şüa: insan için kat'iyen tehlikesiz bulunuyormuş!. Rosel guar vasıtasile otuz saniyede iki metre uzakta bulunan kurtlar, haşarat, küçük balıklar ve kurbağalar öldürü- Jebilmektedir. Keza haşaratın yumur- taleri da imha edilmektedir. Bu ölüm Şşusr kâşifin esrarmı ortaya vermediği tıpkı kandil gibi bir şeydir. Kandil ev- lerin elektriğinden cereyan alarak iş- lemektedir. Profesör bu keşfinin zürra ile evlerdeki haşaratı imha için pek kıymetli olduğunu söylemektedir. Bu şua vasıtasile kürklere hiç bir zarar vermeden üzerlerinde husule gelen gü- veler de imha edilmektedir. bulmuştur. Bu, devletiz Ha ettiği maarif hizmetinin ne kadar yükseldiğini gös - terir. Sıhhiye teşkilâti bakımından bu- günle dün arasında hesabsız mesafeler büsıl olmuştur. Bugün şehirlere elektrik | girmiş, memlekette hareket imkânları kolaylaşmış ve ucuzlamış, Twemleketin her tarafında asayiş tam bir şekilde te- min edilmiştir. Bilhassa ziraat bakımın - dan büyük değişiklikler göze çarpıyor: Osmanlı imparatorluğu devrinde sürü » lJerle hayvan hastalıkları ortadan kalk - Miş, meselâ memleketin hir köşesinde bir senede yüz binlerce koyunu Merinos to- İSTER yazdığı bir habere bakılacak olurâa son nufi üzerine de o derece fazla radyo y kalmadığı için imalât birdenbire durm İSTER İNAN, Muhterem bir atkadaşımızın iktısadi mahfellerden alp | bütün memleketlerinde radyo hevesi 9 derece artmış ve bu- | denbire düşmüştür. Anlaşılan muhterem arkadaşimız raâdyo moraklısı olacak ki bu haberden memnun görünmektedir. | ea İSTER İNANMA! | Fakat bizde radyoyu pahalı yapan şey kendi fiatından ziya- de kendi Datının Üzerine binen gümrük resminin ağırlığıdır. Binaenaleyh senelerdenberi kaldırılacağı, yabüd da hiç de- recesine ndirileceği zivayet edildiği halde tahakkuk etmi- yen bu gümrük resm! aynı mikdarda kaldıkça radyo fiatları- ütün dünyada ucuzlamasında bizi memnun edecek bir nokta bulundi na İnanmuyoruz, fakal ey okuyucu sen; İSTER İNANMA! içinde dünyanın | İ | apılmıştır ki ihtiyaç uş ve fiatlar da bir- İNAN, Ga'nun ! E. Talu Çok şayanı itimad bir arkadaş 28 * lattı: Büyük şehirlerimizin birinde bü * yük bir mekteb.. hem de bir kız u tebi.. Bu mekteb, muallimlerinden b * zılarına, kolaylık olsun, ve inzibat İŞ * lerini de ayni zamanda teshil etsin di * ye, müessese dahilinde birer oda tah ” sis ediyormuş. Böyle, mekteb içerisinde ibate edi” len muallimlerden ufak bir kirâ alın * — ması da malf nizamlar icabatından İ ** miş. Şimdiye kadar, bu kira bedeli, hetf sene takriben tayin olunur ve muallii” lerin maaşlarından o suretle aydan ayd tevkif edilirmiş: Bu sene, direktörlük, alelusul gene başvurmuş: — Şu odalara birer kira bedeli tak* dir edin de, icabına bakalım! demiş. Bu müracaatı işiten yeni bir me ğ mur —hem de yüksek mekteb merzil * nu bir memur— hemen itiraz etmiş: — Yoool Bu, öyle üstünkörü ol Biz kıymet takdir edemeyiz! — Ya? — Kaç tane boş odanız varsa, icarö” sini müzayedeye koyacağız. Kim —- son peyi sürerse, oda onun üzerinde Kf hr. — Şaka mı ediyorsunuz? — Ben şaka, maka bilmem.. Devlet memuruyum... ğ — Bayım! Burası han değil: Mektebi Kız mektebi! — Ne olursa olsun! Bana kanun bü* nu böyle emrediyor. Başka türlü hare* ket edip de, mes'ul mu olayım? — Mekteb dahilindeki odalar yâ ” bancıya kiraya verilir mi? — Siz bunca zamandır - vermişsinli” ya! — Onlar bizim kendi miz. « — Kim olursa olsun! — Biraz makul düşünün. Çok rica0* AA LA A defterdarlığıi FF PERS #a rrr —e V— sac muallimleri « Bence ıl, ahkâmı kanuniye * dir.. Nef'i bazinedir.. Başka şey tani * mam. Çareriz. odalar müzayedeye — kon * muş. Allahtan ki muzibin biri çıkıp dör tuhaflık olsun diye, inadına arttırma “ mış. Yoksa, nef'i hazine ve kanun nâ” mına vukuaâ gelecek skandalın eşi, Öf” neği gürülmemiş olacaktı. Kanım kadar mukaddes — bir şeyik böyle, dar düşüncelerile kıymetlen düe şürüp acaibleştirenlerin yola getiril * meleri ve bugünkü kanun ile eski gü nun telâkkisi arasında çok büyük fark bulunduğunun kendilerine anlatılma * sı çok faydalı olur. p e . - . —— —X0 ( / Aksu vapuru getirildi Denizyolları idazesinin Aksu vaptft limanımıza gelmiştir. Vapur bugün Hâ < lice alınacak ve havuza konarak bir surette tamirata başlanacaktır. Aksunun karayâ oturduğu zaman #1 * dığı mütcaddid yaralarının bir kısmi nop limanında kapatılmıştı. Su bölü Tindeki yaralar da burada kapıu!ıcakn Vapur kısa bir müddet sonra tekrar y lerine başlıyacaktır. Denizyolları idaresi, vapurun M uğramasında, kaptan ve mürettebatıni kabahati olup olmadığını tedkik etmekli” dir. u TAKViM # #