| Hâdiseler Karşısında | ZAVALLI SOMER H iç de mağrur olmadığı balde her- kese tepeden bakan iki metre ©- tuz yedi santim boylu Ömerden bahse - deceğim.. Gazetede devasa resmini gördüğüm 24» man hayret etmiştim. Dostum Naci Sa - “dullahın röportajını okuduktan sonra içim sızladı. Ömere acıdım, kendi ken - dime: — Zavallı Ömer! Dedim, Ömer bir köylü imiş. Kim bilir köyünde pe mes'ud yaşardı. Her hâlde evinde kendisine göre bir yat vardı, Ve evinin damı boyuna gö- re yapılmıştı, Koyun otlatırken yangın külesi boyile ayağa kalktığı zaman etra- fa dağılan koyunların hepsini bir anda görür ve bir araya toplıyabilirdi. Ağaç - ların en yüksek dallarındaki, başkaları - nın koparamadığı meyvaları o koparır, O Ve gökler selen başile kö - de güle oynıya gezer; dolaşırdı de zavallının şimdiki halini gözö- nüne getiriyorum. O da şehirli oldu. Şe - hirliler. gibi giyinmesi lâzım. Elbiseye, ayakkabıya, vereceği parâ bizim verdi - ğimizin iki misli olacak.. Ve daha fenâsı bunları taksitle yaptırır, taksitini vak;« tinde ödemezse bizim gibi kendini saklı. | Bunları biliyor mu idiniz? | yamıyacak, yakasına sarılmak güç olsa bile diz kapağından yakalıyacaklar ve: — Sökül paraları diyecekler! ©, hiç bir zaman bizim istifade ettiği » miz medeni nakil vasıtalarından istifade edemiyecek. Otomobile sığmıyacak, tramvaya bine- miyecek, hele otobüse sekiz büklüm ol- sa gene giremiyecek.. Yağmurlu havalarda sokaklarda yü * rürken bizim ufak ayaklarımızın buldu; adacıklara onun ayaklari sığmıya için ayağı çamurdan çıkmıyacak. Kübik apartımanlarımızın kapılarından girer » ken başını çarpıp beynini deldirecek. Lâ» | alettayin bir evin önünden geçerken, €- vin kıskanç erkeği: — Karma bakmak için pencereye tır » manan da kim? Diye, kaldırdığı bir sürahiyi kafasına atacak. Ve onun pabucu kadar bir otomobil İ kullanan; otomobil! meraklısı: «- Şunun bacakları arasından geçe » mem mi? Diye tecrübeye kalkıp bacaklarını ki- racak. Ve daha kim bilir neler olacak. Zavallı Ömer, ona çok acıyorum. İsmet Hulüsi İngilterede trenlere banyo konuluyor Trenlerde ilk de. o © fa banyo ve duş tertibatı İngiltere- de tecrübe edilmiş ve pek ziyade mu- vaffakiyet vermiş» tir. — İngilterenin banyolu trenleri şimdilik Londra ile E- dimburg arasında işlemektedirler. Bir duşun bedeli bir şilindir. Takriben (32) kuruş, A * Dünyada en çök şarab ve bira içen memleketler hangi.eridir? Büy iktısadi grupların neşret- tikleri istatistikler re göre dünyanm en çok şarab içen halkı . Fransızlar! en çok bira (bi de Belçikahlârdir. Fransızlar, adam başına senede (145) Bire, İtalyanlar 92, İspanyollar 88, İsviç- reliler 45, Yunanlılar 35, Macarlar 52, Bulgarlar 22, Avusturyalılar 15, Roman- yalılar ise senede 8-9 litre şarab içmek» tedirler, Bira bahsine gelince Belçikalı- lar senede 185, İngilizler 77, Avusturya- Mılar 72, Almanlar 68, Çekler ve Dani- markalılar 62. Avustralyahlar 51, İsviç. reliler 46, Frunsız ve İrlandalılar 45, İs- veçliler 48, Felemenk ve Norveçliler 25, şarab içiyorlar demektir... |,o0, ERÜLİLERİRİ| GON Okuyucularıma Cevablarım Ankarada (M. C. Y.) ye: Oğlum, sana istediğin şekilde cevab vereyim. Vaziyetin iyi, evlenmemen için hiç bir sebeb yok. Yalnız şu mektublaş - mak, konuşmak meselelerini bir yana bırak.. Bunlar pek ciddi şeyler değil « dir.. Mademki annen ve başka akra - baların onları tanıyorlar, kendilerinin tâvassutlarını iste. Kızı babasından istesinler. Mer halde red cevabı al » mazsın! Ve bir an evvel n'kâhınızı yas Pıp evlenin., Her ikiniz inşallah mes'ud olursunuz. > * Antalyeda Mustafaya: Karının niçin senden ayrıldığını bil- miyorum, Kabzhat acaba onun mu, yoksa senin mi? Her halde bu ayrılıkta bir sebeb olmaiL. O sebeb neyse onu GÖNÜLİSLERİZİ gidermek yoluna bak. Sebeb ortadan kalktığı zaman tekrar birleşmenize hiç bir mâni kalmaz. Dünya tem 1,850,000,000 yaşında imiş Nevyork, üniver» sitesinin maruf profesörle rinden John Mer- riam kürei arzın Kakiki yaşını riya- Zi kat'iyetle hesab etmiş olduğu iddi- asındadır. Bu zata göre İhtiyar küre» mizin. yaşı (1,850,000,000) senedi * Dünyanin en cüss:li hayvanı eli adr Cüsse itibarile memeli hayvanla- rın en büyüğü ba- lina balığıdır. Fil ondan sonra gelir. | Vasati olarak bir —— — balina, (10) ton kadar ağırdır. Filler 5-8 ton kadardır. | Zürafe bir tonu bulabilir. Deniz kaplum- i bağası da bu ağırlığa yaklaşır. Ayıların sıkleti 400 ile 500 kilo arasında değişir. Bu sebeble şişman insanlar için «fil» gi tâbiri yanlış olsa gerektir. Balina gibi demek daha doğru olurdu. Arjantin ve Kanadahlar 19 litre senede bira içmektedirler, Bu suretle nüfusu 600 İ milyonu bulan 28 memleket, senede 180 hektojitre bira ve 140 milyon hektöltre şarab iğiyorlar demektir. * Kal'yoncuda D, V. M. €, Belli ki bu vaziyet seni fazlaca mü- tecisir etmiş. olâbilir, İnsanlar böyle beklemedikleri bir söz veya hareket karşısınd. fazla teessüre (kapılırlar. Mislerine mağlüb olmadan vaziyeti muhakeme et.. Senelerce seninle bera ber yaşıyan, senden uzak kaldığı za- Manlarda üzülen, hasretini çeken bir kadın eski kocasını bir rüyasında gör. mekle birdenbire değişemez.. Kendisile konuş. İhtimal bu bir şakadır. Böyle bir rüya görmüs olsa bile sana: — Güzel bir rüya gördüm. Karına bi her zamanki göster. Ve o hâdiseyi bir fikri yapıp hep onunla meşgul olma.. TEYZE şefkati sabit SON-POSTA İKADINI Brodeli Elbiselerden iki Güzel örnek Sağda «— Yakası, kol ve ceb kapakları işlenmiş rob manto, Solda — Etek ceket, Ceketin yalnız göğsü işlenmiştir. Tayyör modeli Yİ öde bir tayyör. Kalçaların geniş gö- rünmemesi için etekler pek az yuvarlak- tur. gs BEYA A EM nal Uludağ i BUNDAN Gazi enstitüsünün kaya; kursu. * * * Titiz bir baba — Hani kar? — Tayyarede gibi — Kayakçıların sel | — İstanbul kayakçıları — Ferhad ile Şirin — 2000 metrede “| Atatürk köşesi — Kırk ş'lteli yatak Lokamotifin bı - raktığı buhar kö“ püklü bir çağlaya - nın heybetli gürül » tüsünü yapıyor. Bü- jük bir kalabalık peronu doldurmuş. Giden, gelen, sar - maşan, öpüşen ve yaşlı gözlerini giz - lice silenler var. Son kampana ça » lındı. Pencereler - den dışarıya ve pe « Tondan pencerelere doğru eller, mendil- ler ve şapkalar sa)- lanıyor. Enstitünün de - gerli müdürü Esad Altan, çocuklarını u zun bir yolculuğa gönderen titiz bir baba şefkatile son defa bizi gözden ge- girmişti, o Şimdi de tah gülüşile bize kuvvet veriyor; e « lini sallıyor. Gazi Enstitüsü - nün un ikisi kız ve on sekizi erkek o - lan otuz kayakcısı, marşlarını söylü - yorlar, Candan aetık cehle karşı bir savaş, Ey bu yolda and İçen genç arkadaş, Öğren, öğret halka hakkı, gürle, coş; Durma, durma koş! Halk coşuyor ve: (Uğur ola! Güle güle!) sesleri genç yolculara (kuvvet veriyor. Mendiller, eller, şapkalar ufalıyor; tren kırların karanlığında bir kuyruk- Yu yıldız hizile uzaklaşırken, geride ka lanlar Ankara istasyonunun ışık çağla- yanlarile yıkanan dekoru içinde sanki eriyorlardı. Sabaha Karaköyde bindiğimiz oto- büsler bizi epeyce sarstı. Güzel Bursa, herdem taze kalan es- rarlı kadınlar gibi şimdi bile yeşil... Öğ- retmen Daynas da bizde biran önce dağa çıkmak için acele ediyoruz. İçi - mizden bazıları soruyorlar: — Her taraf günlük, güneşlik... Âde- ta bir bahar havası var. Bu kış kar yağ- Kayakçı Çamlar arasında dığını anlatan hiç bir şey yok, li da nasıl olur da kar bulunur? Uludağa bakıyoruz. Bulutlar iç? kaybolmuş Otobüsler, kıvrıla kıvrıla yüke bir yolda durmadan tırmanıyor. w törler vakit vakit homurdanıyor V€ homurdanıştan sonra birdenbire niyoruz. gö Manzara gittikçe genişliyor. tayyaredoy!z Gemlik körfezi "5 güneşin altında bir ceva (o birikin andı iz. Apolyond gölü ovaya buğulu bir ayna parçası gibi Bir yerde durduk. — Ne kader geldik? Diye sorduk. Cevab verdiler: — On yedi kilemetre... Otobüslerden indik. Kayakla! ladık. Yarı yolda kalabalık bir gördük. Onlar da bizim “Gibiydi spor yapmağa gidiyorlardı: — Kayak aydın! (Devamı 8 inci sayfada) 5 Bacahsızın maskaralıkları : Sudaki gölge O 00 8 EE Lİ e e ei e aş