Bvveliçi gün Fenerbahçeye karşı olduk- e Bir deröce alah : Ankara - ikincisi “çe afizgücü dün Taksim stadyomunda neşe karşılaştı, yün Muhafızgüclüler başladı. Rüz- ” lafız aleyhine. İl ofsayt vaziyetinde topu yakala- > T şüt, Top direğe çarptı. küt hakem daha evvel düdüğü çalmış. 4, Mühafiz sol içi birbiri arkasına iki eat kaçırdı. t oldukca Güneşin hâkimiyeti #ltın- Seçiyor, Güneş muhacimleri dört beşi Gi İlrsat kaçırdılar. Muhafızhlar da| PEŞ kalesine iki tehlikeli an geçirtti! Para Ptikları diğer akınlar Reşad ve tarafından kurtarılıyor. Sa Üncü dakikada Rebiinin ortaladığı he Niyazi yakaladı. Sol bir şütle taki- Ye bir gol kazandırdı. Top ortaya ge hakem devrenin bittiğini ilân etti, İkinci devre başladı. Oyun karşılıklı o Ml 13 üncü dakika, sağ açık Kemal to- “ir rtaladı. Rıza kafa ile Muhafızın be- Mlerlik golünü att. yaylada Rebii yer değiştiler. Muhafız- Coşkun oynuyorlar. Bugün düne na- Miran daha iyiler, Muhafız kalecisi bir Bel daha kurtardı. e Üneli dakikada sol müdafii topa vur» Pu Ssleci yakalamak için kaleden çıktı. â* Şayanı hayret bir şekilde top fal- di, Pi Ve kendi kendine ikinci gol gir- Muhafızllar hiç beklenmedik bir an- Yedikleri bu golden pek müteessir ol- lar, Tekrar akına geçtiler. Bir firi- oldi. Cihad çekti. Ali Rıza kaptı. Şüt, at üst direğin yanından avuta gitt teş ncü dakikada bir Güneş hücumuna ber çıkan bütün müdafaa ve kaleci durdüramadılar. Boş duran Nıyazi Mn Güneşin üçüncü golünü attı, Bu 4 “le maç 3-1 Güneşin galibiyetile.bit- ker Cihad - Faruk, Reşad - Ömer, Mur Yusuf - Salâhaddin, Niyazi, Melih, çe Rebil, shafızgücü: Fuad - Salih, Saffet - İb- Ehim, Chad, Ahmed - Naci, Şahin, Ri- : Adnan Akın (İstanbulspor). İzzet, C. Şahingiray Üalatasaray. 5 - İstanbulspor: 2 tabu şild maçı olarak Galatasarayla dün Beşiktaş Şeref sahasın- rma. Sarı kırmızılılar rakible- Kühyg aran çok tebrübeli olduklarından : bir oyun çıkardılar. Nedense bu pek şanssız olan sarı siyah genç- gol yedikten sonra gayretlerile $“İ çıkardılar, ci devrede Süleyman birinci, Ha- ci, Eşfak üçüncü golleri attılar. düne “0 bitti, İkinci devrede Eştak dör- Biniş, Haşim beşinci golleri kaydettiler. La Sonra İstahbulsporun - gollerini iş, © Müdafaanın hatasından istifade İsmet topu Galatasaray kalesine Metre Oyun bitmek üzere İken on, on beş tk © Kadar ofsayt vaziyetinde duran Ta- aş, düğü töpu kaleye gönderdi. Nec Biyaladığı topu kendi kalesine attı ve Ne bip Daş 5-2 Galatasarayın galibiye- Kemal. Mi ba £ SON POSTA Gücünü 3 - İ yendi Galatasaray - İstanbulspor Şild maçını Sarı - Kırmızılılar 5-2 Kazandılar. Kros şampiyonluğunu da Galatasaray kazandı Muhafızgücü - Güneş maçından başka bir görünüş İstanbulspor: Saim - Samih, Hasan * Faruk, Enis, İsmail - Kemal, Tarık, Bah- ri, İsmet, Nejad. Hakem: Tarık (Süleymaniye). Galatasaray İstanbul Kros şampiyonu oldu Atletizm federasyonu tarafından ter- tib edilen İstanbul kros şampiyonu dün den yapıldı. Mevsimin son kır koşusu klübler tarafından lâzım olan alâka ile karşılanmadığı için evvelce yapılan mü- sabakalar kadar sessiz sadsız cereyn ets mesine mukabil güzel ve heyecanlı oldu. İstanbul klüblerine her zaman olduğu İbrahim koşuyu birinci olarak bitiriyor gibi bir nümüne teşkil eden İzmit Akye- ş$1 klübü bu müsabakaya gene dört at- letini göndermek suretile bülün nazeri üzerine çekmekle gecikmedi. Üç hafta evvel İzmitli Galible aynı me- safe üzerinde çekişe çekişe bir yarış ya- pan İbrahim o zaman geçirdiği bir kaza dolayısile müsabakayı mağlüb terket- miş, dünkü müsabakada hakiki kuvvet ve kabiliyetini göstermek suretile kuv- wetli rakibini İstanbul şampiyonası gibi bir koşuda mağlüb etmeğe muvaffak ol- muştur. Kırktan fazla atletin iştirak ettiği bu müsabaka büyük küçük bütün atletlerin azami bir gayret sarfetmelerine sebeb ol)- muş; nitekim müsabakaya büyük bir hız- la başlıyan atletler yarışın son hattına kadar ipe bir an evvel varabilmek için son kuvvetlerini sarfetmeğe mecbur kal- mışlardır. Bu mevsim beş müsabaka yapılmış, bunların hepsinde birincilik mevktini muhafaza etmiş olan İbrahim, mevsimin son yarışında da bu şerefli mevkie lâyık bir atlet olduğunu isbat etmiştir. İstanbul kros şampiyonası gibi mühim bir yarışın yeri olarak intihab edilen Tapkapıdaki yarış yolu güzel bir buluş değildi. Kır koşularının asfalt bir yolda tertibi yarışı bitiren atletlerin günlerce sız içinde kıvranmalarına sebeb olduğu gelecek seneler nazarı dikkate almak lâzımdır. İstanbul kır koşusu şampiyonası vesi- İesile müsabakada bulunan atletizm fe- derasyonu reisinin de nazarı dikkatini celbeden çok küçük atletlerin bu kadar mesafeye girmele etmemes;, her şeydem, evvel onların. sıh- hatlerile alâkadar ayrı ve ciddi bir mev- zudur, Alınan neticeler: İbrahim, (Galâtasarây) 23.31.6, Sokrat (Galatasaray), Hüseyin (Demirspor). Galatasaray: 23 puvanla İstanbul şam- piyonu, Kasımpaşa: 53 puvanla ikinci, Güneş: 66 puvanla üçüncü. Ömer Besim Aston Villa İstanbula davet edilecek Haziranda Merkezi Avrupaya turneye çıkacak olan İngiliz profesyonel takımla rından birini İstanbula getirmek için hu- Susi teşebbüsler yapılmaktadır. oAğlebi ihtimal maruf İngiliz takımı Aston Villa İstanbul ve Ankarada birer maç yapmak üzere davet edilecektir , Galatasaray Kros takımı Ankaraya gidiyor İstanbul kros şampiyonu olan Galata- saray Timi 27 şubatia yapılacak kır ko- şusu müsabakası için perşembe günü An- karayay gidecektir. Ankarada 5000 met- relik bir müsabaka Yapılacaktır. Beşiktaş Üçoku 3-7 yendi İzmir,20 (Hususi) — Soğuk ve bol rüz- gârli bir havada, 6000 seyirci önünde Be- giktaş, Üçok maçı bire karşı üç say: 'le Beşiktaşın lehine neticelenmiştir. Dünkü maça nazaran ber iki takım da daha can- hı ve güzel oynamış, seyirciler nefis bir maç seyretmişlerdir. İlk devrede rüzgârı lehine alan Beşik- taş, Üçok'un kaçırdığı iki gol fırsatına, direğin kurtardığı bir gole mukabil ilk devrenin 23 üncü dakikasında Şerefin as yağile ilk gölünü çıkarmıştır. İkinci devrenin ilk on beş dakikası Ü- çok'un tazyikı'allında devam etmiştir. İkinci devrenin 25 inci dakikasında UÜ. çok'un penaltıdan golüne 28 ncı dakikada Hakkı, Beşiktaşın ikinci golile mukebe le etmiştir. 44 üncü dakikada Hayati Be- pikap üçüncü günü yapı Sayfa 7 “Son Posta,, nın zabıta romanı: 8 Üstkattaki cinayet Naklöden: İbrahim Hoyi — Ben. uyuyor. galiba... diye siırıttı ve masaya yaklaşarak Tamsieye «biz ye- mek yemiyeceğiz. İki kahve getirl.e de - meğe vakit bırakmadan, bir sürü kirli kaşıkları, bıçak ve çatalları masanın ü- zerine (oŞangırdatarak attı ve he- men Tamsie İle, yüzbaşının önüne makine gibi bir bir düzdü ve uzaklaştı Biraz sonra da, sözüm yabaha kahve di- ye de, içinden dumanlar tüten iki fincan getirdi. Tamsie de arkadaşile, yer yer yağ Jekelerile dolu masada oturup, pan- cerelere vuran yağmuru dinlediler. Ne kasvetli hava idi yarabbim? İnsanı hafakanlar boğuyordu sanki. etraf ka rarmış, göğü garib bir sis bürümüştü. Böş kahvenin ışıkları bile ölgün ölgür yanıyor. masalarda türlü türlü şekiller yaratıyordu. İki arkadaş, anlamadıkları, anlatamadıkları bir hüzünle ve hiç konuş madan kahvelerini yudumladılar. Tamsie daldığı derin bir uykudan uyanırmış gi- bi, gözlerini etrafına kaydırdı. O kendini kaptırdığı koyun gibi bakışlarını bıraktı, Bu düşünmeğe başladığını gösteriyordu ve kirli çatal bıçaklarla dolu massya gözlerini dikti. Garson tabak değiştirme- ğe, veyahud da beş fincanları almaya gelip te, tam bir şey söyliyeceği, nükte savurmaya hazırlanıyordu ki, birden kendini toparladı, tuttu, Tamsle, bu garson makulelerini pek iyi tanırdı, hele lokantacılık nedir da- niskasını bilirdi. Vaktile kendisi'de kaç kereler lokanta işletmişti. Onun için, en külüstür, işe daha yeni girmiş bir garson yamağı bile, müşteri Masaya otururca, bıçağı soluna, kaşığı sağına ve çatalı da önüne isabet edecek bir şekilde koymayı becerebileceğini düşündü. Bir müddet, bıçaklara, çatallara baktı, baktı. Olur şey değil, diye mırıldanırken, ense kökünden başlıyan bir titreme vü- cudünü sardı... Vallah, billâh yanlış gör» müyordu.. nah, işte tam bunun gibi bir şeyi bir yerde daha görmüştü. Gözlerin- de bir manzara resimlendi. Kahveden zorla bir yudum daha alan | Tamsie, ayağile, yüzbaşının bacağını tex- meledi. Ayağa kalktı ve kahveden dışa- rıya çıktılar. Cinayet gecesi müfettiş Toplisse teie fon ettiği ayni telefon barakasına koştu. i Topliss daha uyanıktı. Tamslenin sesini İ duyar duymaz: — Nerelerdesin yahu? Seni de mi tah- ialı köye yolladılar, merak ediyordum, (diye delikanlı ile şakalaştı, Sonra ciddi» leşerek sordu: — Ne var?., 'Tamsie, vereceği haberin ehemmiyeti. ne uygun bir sükünetle: — Üstad, dedi, aradığınız adamı bul- dum, samyorum. Daha doğrusu katili bulduğuma yüzde yüz eminim. 175 nu- marah evdeki yeşilli kızı kimin öldüröü- ünü, cinayeti işlerken görmüşüm gibi biliyorum. — Kim?. 'Tamsie memurlarına emir veren bir şe! vakarile: — Bir taksiye stla ve Jermyn sokağın- daki evime gel, diye telefonu kapattı. Beş dakika sonra yüzbaşı ile birlikte evine vardığı zaman, uşağı Tamsieye bir kâğıd uzattı, içinde şunlar yazıyordu: «Gelir gelmez, gazeteci Mister Wilkinse telefon etmeniz rica olunur.» Telefondan Willenin sesi uzadı, Tam- sie sordu: — Allo ne var üstad?. Willie adetâ kekeler gibi, güçlükle ko- nuştu; — Tamsie © kızı kimin öldürdüğünü öğrenmiş gibiyim,. — Kim öldürdü? — Telefonda söyliyemem. Fakat şu dakikada Nevyorktan bir telgraf aldık, O kadar esrarengiz şeyler yazılı ki, kati. lin kim olabileceğini düpedüz ortaya ko- yuyor. 'Tamsie, bir ıslık tutturdu, ve! — Aziz üstadım, dedi. Zahmet olmaz- $a, hemen bana kadar bir ulaş. Bekliyo- rum. Sonra, odada bekliyen yüzbaşıyu dö- merek: — Her ikiside bu işi yapamazlar!. dedi — Her ikisinden maksad kim? 'Tamsie — Yani o İspanyol mu, İta'yan mı olduğunu bilmediğim garsonla, Ame- rikahı milyoner Oscar Kuloff'dan bahse- diyorum.. diye cevab verdi. Kapı çalınca Tamsie ayağa fırladı, kapıyı açtı. Müfettiş Topliss eşikle gö ründü. — Vaaay canım Watson cenabları, bus yur, buyur efendim.. dedi Tamsie, Mü- fettiş, koskocaman, sizin benim başımıza koysak boğazımıza kadar geçecek olan melon şapkasını masaya vurarak; — Bana bak delikanlı, alay edecek sıra deği), hele gecenin bu vaktinde. diye hos murdandı. Sonra hâkim bir eda ile kö- caman bir bardak viski doldurdu: — Soda var mı?.. diye sordu. Tamsie, içki dolabını göstererek: — Orada! dedi. Hele bir otur bakalım. Birbirinizi tanımıyorsunuz, takdim ede- yim, Arkadaşım yüzbaşı Vereker, asker- lik arkadaşım. Vereker bu da, şu küçü- cük hâdişede benimle teşriki mesai eden umum emniyet müdürlüğü başmüfettiş- lerinden Mister Topliss.. Müfettiş ile yüzbaşı el sıkışırlarken 'Tamsie, sözüne devam etti; — İzin verirseniz, hâdiseyi bir kere das ha gözden geçirelim. Sahoda, Rum sökâ- ğmda 175 numaralı bir evde bir yeşili kızın cesedini buluyorum. Tam müfettiş arkadaşıma göstereceğim zaman ortadan sır olduğunu görüyor, sonra da Alhe- naeum klübünün taş basamaklarında bü- Yuyoruz bu cesedi, Her şeyden evvel, şu sorgunun cevabını bilmek isterim: — Polis evde oturan diğer kiracılar hakkında ne biliyor, ne gibi bir malü- mat toplamıştır?... Topliss, yüzbaşıya dönerek: — Şahsım itibarile, hu suale cevab vermekle mükellef değilim, polis, hiçbir zaman, ne yaptığını, hangi izler üzerinde yürüdüğünü etrafa yayarak iş görmez, çalışmaz. 'Tamsie, istilini bozmadı, gene konuştu; — Pekâlâ. Bu 175 numaralı evin, ü- çüncü katında gayet fakirce döşenmiş bir oda vardır ve burada kiracısının hü“ viyetini meydana koyacak yegâne iz ola» Tak pahalı mecmualar bulunmuştur. Bü. tün bu delillerden çıkararak, üçüncü kat» ta oturanın bir Amerikalı olduğunu teş- bit ettim. O zamandanberi izini buldu nuz mu?. Topliss buşile bir işaret yaptı: — Tellâlları bulduk, onlardan soruş- turduk ama, gene bir çıkmaza saplandık dedi. — Çok fena. şimdi de en alt kata gel- dik. Bu kat evden müstakildir ve bitişik evin bir parçasile birleştirilmiştir. Bura. sı da, bütün gece açık bir kahvedir, işte bir sual daha üstadım. Burayı kim İşle. tiyor, ve kimler çalışıyor?.. Topliss, kaşlarını çattı. Canı sıkılmış gibi derin bir nefes aldı. Sonra cebinden bir not defteri çıkardı: — Neye yarayacak, sanki.. diye sordu ve okumaya başladı: — Kahvenin sahibi Carlo Rinocchio- dur. İki de garsonu var; Pedro Mariati ile Emanuel Vissotti. İlki bir Maltızlı, & teki de bir Giridlidir. 'Tamsie mendil cebinden üç tane nefis kokulu havana sigarası çıkardı. Birini Topliss'e, ikincisini! yüzbaşı arkadaşına verdi. Üçüncüsünü de kendisi yaktı. Son- ira müfettişin omuzuna abanarak tane ta- ne konuştu: — Babelık, cinayeti yapan, bu iki ec nebi garsondan biridir. Dur telâşlanma, hele itiraza kalkışma. Bu nasıl, neden tahmin ediyorum, arzedeyim. İşkembel küberadan alacak değilim ya... Dinliyor müusun?. Kızın öldürüldüğü odada iki kişi için kurulmuş bir masa, sofra vardı, İşte bu resim, her nedense beynime nakşolmuştu ve bu sofranın kurulusun- da bir çabaçolluk vardı. Tamamile düz- gün bir kuruluş denemiyecek kadar gas Tİb bir-nokta vardı. Bunun ne olduğunu tamamile bulup çikaramamıştım. Fikat gene her nedense, sofranın bu şekilde kuruluşu beni sihirlendirmiş, adetâ kız. dırmıştı hani. 'Tamsle pürosundan derin bir nefes a Jarak, dumanlarını savurduktan sonra gene anlattı: — Bu gece, yüzbaşı Vereker ile bir- likte 175 numaralı eve gittik, kapıyı kk hdi bulduk, müdhiş te yağmur yağıyor. du. Ne yapalım, dedik. Evin alk tndaki daha doğrusu bitişiğindeki kah» veye, sözüm ona lokantaya girdik. Ne mundar yerdi yarabbim?.. Bir delikten kirli pasaklı bir garson zuhur etti, bize baktı. — Arkası var —