B Sayfa SON POSTA KA E o KÖPEK VE Nİ Yüzbaşı, iri yarı, sarışm bir adamdı, Açık mavi gözleri, kocaman ve kalın kaşları altında âdeta kayboluyordu. O, geveze değildi; fazla konuşmasını sev- mezdi. Fakat buna karşılık geveze in- sanlardan hoşlaşırdı. Bu çeşid insanlar önun üzerinde iyi bir tesir bırakır, o, bunları sessizce, gülümsiyerek dinler- di. Birisi onun hoşuna gittiği zaman, yüzbaşı onu: — Hoş adam, sözlerile tavsif oderdi. Yüzbaşı resmi işlerinde çok soğuk- kanlı ve dikkatli idi. Maiyetindekiler- den de aynı derecede dikkat isterdi. İlk plânda dalma resmi işleri dururdu. Yüzbaşmın emrinde büyücek bir hu- dud parçast vardı. Hudud muhafazası, azami bir dikkat isterdi. Bu'unduğu mıntakada yüzbaşıyı her- kes severdi. Yüzbaşı herkesin yardımı- na koşar, herkese iyilik yapmak isterdi. Yalnız sevmediği kimseler eşkıyalar ve kaçakcılardı. ©, bu gibilerine karşı çok merhamet- $iz davranırdı. Yüzbaşının «Mayak» adh bir de kö- peği vardı. Yüzbaşının bu köpeği bir- çok defalar sergilerde mükâfatlar al- mıştı. Köpek de, yüzbaşı gibi eşkiyalara düşmandı.. onları gördüğü veya buldu- ğu zamanlar sessizce üzerlerine atılır- dı.. Haydud, küpeğin keskin dişlerini ensesinden iki üç milimetre mesafede hissettiği zaman korkusundan kendisi- ni kaybeder, derhal ellerini yukarı kal- dırırdı. Köpek haydudları esir almağa öğretilmişti. mukavemet görmedikce onları ısırmazdı. | Liza gülümsiyerek: ŞANLI Rusçadan çeviren: B. Alaz ku ile, kısmen de hayretle bakmakta ol- — Bu haş dağrusu, diye cevab ver -| duğunu görünce izahat vermek lüzu- di, demek o size bu kadar bağlı?. Bu küçük kanuşmadan sonra hep be- muru duydu,, titrek bir sesle: — Beni affet sevgilim, dedi. Ma- raber sokağa çıktılar.. caddeler müdhiş| yak'ın hatırı için sizi tevkif etmek kalabalıktı. Yirmi otuz metre kadar yü- | mecburiyetinde idim. Şayed köpeğe si- rüdükten sonra genç kız birdenbire|zi bırakmasını söyleseydim, çantasını evde unuttuğunu- hatırladı: — Ben çantamı evde unuttum, gidip şunu getirelim.. dedi ve yüzbaşıyı, ge- ri dönmesi için kolundan çekli. Fakat geriye bir adım atmağa vakit bulama- dan kocaman köpeğin müdhiş bir gö-| Güs darbesile yere yuvarlandı. Mayak, yere yuvarlanan kızın göğsüne çıkmış- tu. genç kız büyük bir dehşet içinde koca hayvanın pıril pir:l yanan dişle- rini görüyor, sıcak nefesini yüzünde duyuyordu. Yüzbaşı: — Eller yukarı! kumandasını verdi, Liza ellerini yukarı kaldırdı. Ve bi- raz doğrularak bu vaziyette kaldırımla- rin üstüne oturdu.. ömründe bu kadar büyük bir korkuya kapıldığını hatırla- mayordu. Yüzbaşı, ne olduğunu anlamıyan ve bu vak'ayı merakla seyretmekte olan ! halka ehemmiyel bile vermeksizin ta- ! bancasını çıkardı ve namlusunu kıza doğru çevirdi, Nişanlısının bu garib hareketi, köpe- ğin saldırışından ziyade genç kızı şa - şırttı. Yüzbaşı, bir kelime bile söyle- meksizin ,köpeğin homurtuları arasın- da, âdeta bir haydudu yakalar gibi k> zı yakasından yakaladı ve sürükleme- ğe başladı. Bu vaziyette en yakın bir Resmi işlerine fevkalâde dikkat et-/askeri müesseseye kadar geldiler.. mekle, gene teftişlerde birinciliği ka- Buraya geldikleri zaman köpek biraz zanmakla beraber son zamanlarda yüz-|sükünet bulur gibi oldu. Çünkü muk, başının halinde bir değişiklik göze çarp- | burada «düşmanın» kaçmasına imkân mağa başladı. Zaman zaman, genç kadın sesi telefonla onu Leningraddan vermiyecek olan askerler vardı. B âna kadar Lizaya bir kelime bile aramağa başladı. O zamana kadar mes- söylememiş olan yüzbaşı: leği aid kitablardan başka bir şey o- kum'yan yüzbaşı edebiyatla, şiirle meş-İRen sonra köpeksiz olarak size gul o'mağa başladı. Maamafih yüzbaşıdaki bu değişiklik pek de boşuna değildi. Yüzbaşı Lenin- grad': bir kız sevmiş, onunla evlenme- ğe karar vermişti. Fakat yüzbaşıyı dü- şündüren bir cihet vardı: Ku şehirli idi. Büyük şehir hayatmma alışmıştı.. a- caba bu 1ssız hudud boylarında sıkılmı yacak mı idi?.. O sıralarda Leningradda bir köpek Bergisi âçıldı. Yüzbaşı köpeğile bera- ber Leningrada gitti.. tabii bu arada sevg lisini de ziyaret etli.. evlenme ha- zırlıkları yapmak için çarşıdan öteberi almak icab ediyordu.. yüzbaşı, köpeği ve sovgilisi beraberce sokağa çıktılar.. yüzbaşı sokağa çıkmadan önce sevgili- sine: — Rica ederim Liza, dedi, sokakta kolurma falan girme!, Çünkü benim «Mayak» bundan hoşlanmaz!.. _Bi—r Genç ©, şapkasını elinde tutarak selâmına karşılık bekliyor gibiydi ve Selma yap- tığının bir çılgınlık olduğunu bildiği halde elile onu selâmlamaktan kendi- zini alamadı ve Fuadın hayali ufak bir nökta gibi yavaş yavaş gözünün önün- de kayboluncaya kadar ona baktı. Fa- kat vapur denize büsbütün açıldıktan sonra gene Üzüntülü düşünceler kendi- sini kaplamıştı: —Önu unutmak istiyorum, onu dü- şünmemek istiyorum artık.., Niçin ba- na yaklaşıyor? Niçin her zaman bana kendisini hatırlatıyor? Kimdir? Ben- den ne istiyor? Benimle eğlenmekten zevk mi duyuyor yoksa? Onu görünce telâslandığımı, kızardığımı - farketliği için beni kendisine hağlıyarak elleri a- rasında bir oyuncak yapmak mı isti- yör? Hayır, bu sevimli tavır'arı, bu kibar haller! sahte olamaz... O halde niçin — Liza, dedi, gidip çantanızı alınız!.. gı ge rim.. bugüne kadar anün üzerinde sarfettiğim bütün emeklerim baoşa giderdi. O artık. bana inanmaz olurdu. Bir daha da eşkiyala- rın Üstüne saldırmazdı. O, bir yaban- cının beni kolumdan tuttuğunu görün- ce.,. Lizacığım, o nihayet bir hayvan- dır.. Liza, ilk defa olarak nişanlısının göz- lerinde bir şaşkınlık, bir heyecan izi gördü. e Bir hafta sonra yüzbaşı ile Liza ev- lend'ler. Mayak Lizaya da alıştı. Li- zanıs çocuğuna, en iyi bir sütnineden daha iyi bekcilik yaptı.. Annesinin ve- yahud babasının husust müsaadesi ol- madıikca kimse çocuğa yanaşamaz ol- du. . YARINKİ NÜSHAMIZDA: Cinayet.. Yazan: Peride Celâl Yeniköyde bir adamı altı yerinden yaraladılar Yeniköyde üç kişi araşında çıkan bir kav- ga neticesinde Mehmed isminde bir genç vücudünün muhtelif yerlerinden bıçakla a - ğır surette yaralanmıştır. Mocruh Mehmed Jöjelin — mandırasında yçalışmaktadır. O civarda oturan Rizeli E « min Ali ve Ramizle aralarında bir alacak İyüzünden ihtilâf çıkmıştır. Wak'a günü Mehmede rastlıyan iki arka- daş ondan alacaklarını istemişler 0 da ver- mek istemeyince bıçaklarını çekerek — ikisi birden üzerine hücum etmişler, vücudünün altı yerinden derin yaralar açmışlardır. Mehmedin feryadına zabıta — memurları ve bekçiler yetişmişler derhal, çağırılan im- dadı sıhhi otomobili ile yaralıyı Beyoğlu has- |tanesine kaldırmışlardır. Yaralı ifade ver « meğe muktedir değildir. Suçlular yakalana - Fakat Lizanın kendisine kısmen kor-'rak müddetumumiliğe gönderilmişlerdir. ! «Son Posta ,, nın edebi romanı: 65 Baş, viş, Ç Belsoğukluğu ve Kızır. Romanı Muazzez Tahsin Berkand mtmıyor? Niçin karışık ve dolambaçlı yollardan gidiyor? Bütün bu birbirini tutmuyan yorucu ve üzücü sualleri başının içinde yuvar- lamaktan ve çevirmekten gizli bir zevk düyuüyormuş gibi tâ vapurun sularda açtığı uzun mavi yol kararıncaya ka- dar, tâ denizin üstü altın beneklerle süsleninceye kadar güvertede dolaşa- rak hep bunları düşündü, bu karışık ve çapraşık düğümü açmağa uğraştı. e Vapur gözden kaybolunca Fuad ya- vaş yavaş Tıhtımdan uzaklaştı. Omuz- larında ağırlaşan, adımlarını yoran bir ağırlık duyuyordu, fakat içinde derin bir saadet sıcaklığı vardı. İki ay evvel Ankaraya giderken tren- de hazırladığı kat'i ve sarsılmaz plânı yavaş yavaş yerine geliyor, Selma ona yaklaşıyordu. Bunu haftalardanberi evli bir adam olduğu halde benim gibi tecrübeli gözlerile gördüğü ve anladı- bir genç kıza nez'e, grip, romatizma ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında çünde üç kaşa alınavilir. ROFİLÂKSİ Ze Frengiden korur. — Selâmıma ne kadar dost ve yakın | çirkin bir hareket olduğunu bilerek ya-|alamadığını, onun kendisile ptyor ve bu çirkin hareket için kendisi- | istemediğini düşündüğü z29f y ni ayıblıyor, bunu aklına getlirmekten |kadar ıztırab çekmiş olduğunu ? d bir selâmla cevab verdi! Bunu düşünürken kalbinde, güç im- tihan'nı muvaffakiyetle veren bir genç mekteblinin duyduğu sevinci hissede- rek son iki ayda çektiği ıztırabların bir- denbire yok olduğunu, şaşırtıcı ve ser- semletici bir hafifliğin sinirlerini ve damarlarını kavradığını duydu, Ne kadar ızlırab çekmişti! Şimdiye kadar hırpalanmamış, ezilmemiş kal- binde bu genç kızın aşkı ne kâdar bü- yük bir yara açmıştı! Onu asıl üzen şey, Selmanın ona ba- kan gözlerindeki iğrenme ve tiksinme- ye benziyen hakaretli... Uzun zaman bunun sebebini kendi kendine araştır- mış, fakat bu muammayı halledeme- mişti. Her şeyi kabul ediyor, bütün acı- lara, hattâ Selmanın kendisini kıskanç- lıkla kıvrandıran flörilerine bile ta- hammül ediyordu ama onun gözlerin- deki bu nefret olmasa! Genç kızın Muzafferi sevmediğini ve onunla yalnızlıktan kaçmak, belki de haşka birisini düşünmemek için gezdi- ğini anlamıştı. Yabancı bir göz için Mus zafferin sevgisi ve Selmanın lâkaydli- ği o kadar belli idi ki bunu Fuad gibi çok görmüş ve yaşamış bir adam değil, tecrübesiz bir çocuk bile kolayca anlı- yakınlaşmak istiyor? ğı halde bugünkü son vak'a artık için-| yabilindi. Öyle iken ikisinin birlikte Maksadı nedir? Acaba evli değil midir? | deki en ufak bir şübheyi de alıp götür- gezmelerini kıskanıyor, onları takib et- © halde niçin kendisini açıkça bana ta-| müştü. eeei | |Tekirdağlı ile görüş - |Hüseyinin dün gece telefonla “ »? Posta ,, ya söyledikleri: “Merak etmeyin, buradaki pehlivanları mağlüb edeceğim 'Türkiye başpehlivanı Tekirdağlı Hü-|ki Tekirdağlının maneviyati çok seyinin Pariste yaptığı ilk güreşte Taki- bi 100 kilo sikletinde Letonya şampiyonu Passmann,ı 14 dakikada tuşla yendiğini dünkü nüshamızda ilk olarak, tafsilâ - tile bildirmiştik. Bu muvaffakiyetinden sonra şampiyonumuz Tekirdağlının intı balarını öğrenmek istedik. Dün gece Pa- rise telefon ettik. Tam saat onu on geçe Tekirdağlı, bulunduğu otelde telefon ba- şına geldi. Kendisini tebrik ettik. İs - tanbuldan (Son Poösta) namına . telefon ettiğimizi söyledik. Memnun ve neş'eli bir sesle cevab verdi, bize ilk söylediği söz şu oldu: — Hiç merak etmeyin. Buradaki bütün pehlivanları mağlüb ederim. Kendisine tekrar sorduk: — İlk güreşte meydana çıkınca heye- cana kapıldın mı? — Hayır, memleketimin, Türkün şere- fini düşünerek kendimi lüzumsuz heye- canlara kaptırmadım. Hesablı oynadım. Türkün sırtının yere gelmez olduğunu is- bat ettim. — İleride yapacağın güreşlerin netice- lerinden emin misin? — Elbette. Vatandaşlarımı ve taşıdı- ğım ünvanı unutmuyorum. Dün kazan- dığım muvaffakiyet sizleri sevindirdi ise birçok defalar daha sevineceğinizi söyli- yebilirim. 'Tekirdağlı gelecek hafta Bulgar oldu- Bu halde Türk ismi taşıyan Mehmed A- rifle karşılaşacağını, bu ikinci rakibini de mağlüb edeceğinden emin olduğunu söyledi ve telefon başından ayrılırken tekrar, tekrar bağırdı: — Hiç merak etmeyin, hiç merak et- meyin! Organiz törün sözleri Tekirdağlı ile görüştükten sonra kıy- metli pehlivanımızın ayni ötelde bulü-« nah organizatörü Asım Rıdvanla konuş- tuk. O da bize şunları söyledi: — Tekirdağlının sırtını yere getirecek pehlivan Avrupada yoktur. Buna tekrar kanaat getirdim. Dün akşamki maç fev- kalâde bir intıba bırakmıştır. Salon çok kalabalıktı. Paristeki bütün Türk talebe- leri ve Türk kolonisi maçta bulundu ve Tekirdağlıyı tebrik ettiler, Tekirdağlı dakikalarca alkışlandı. Ringe - çıkarken hiç heyecan göstermedi. Tekirdağlı Hüseyinin karşılaştığı Le- tonya şampiyonu Passmann tanınmış bir pehlivandır. Geçenlerde şampiyon Deg- lan ile karşılaşmıştı. Deglan Passmann'ı dakikâda yenmişti. Halbuki Te- kirdağlı Passmann'ın sırtını 14 dakikada İnis'in azli, İzvestiya gazetesi yere getirdi. Tekirdaği maneviyatı yüksek Size şunu kat'i olarak söyliyebilirim, |Liktinov tayin olunmuştur. — —4 utanıyordu. Seimanın bilhassa kendisini kıskan-|ni alamıyordu. dırmak için bu gibi hilelere başvur- makta olduğunu anladığı gün hayret et- medi; genç kızın onu bir gün seveceği- ne o kadar emindi ki... Onun çekingen halleri, sebebsiz ke zarması, konuşurken gözlerini önüne eğmesi, lüzumsuz telâşları, sesinin lit- siyen heyecanı hep sevgisini gösteren işaretler değil miydi? Fakat niçin kor- kuyor ve ondan niçin kaçıyordu? Bir gün, çok me'yus ve ümidsiz bir; saatinde, çocuk denilecek kadar genç | olan Selniayı sevmesinin ne kadar ma-|tün dik kafalılığı, bütün e nasız bir şey olduğunu kendi kendisine şu güzel kızın küçşük cüwM y tekrarlarken, buşmdan şimşek gibi ge- | miş kalmış! çen bir fikir birdenbire onu sevinç ve saadete boğdu.. önünde ışıklı bir yol aç- tı: Selmanın, imzasız mektublarına ce- vwab vermemesi ve tanımadığı bir kim- #a ile görüşmek istememesi de onun kendisini sevdiği ve başka birisi için kalbinde bir yer ayıramadığı için değil mi idi? Öyle olmasa, bu kadar ateşli ya- zılarına, yalvaran, dilenen sözlerine ka- rışık, iki kelime ile olsun mukabele et- mez miydi? Ona «Hayırl» demek için|nunla eskisi gibi olsun yazmaz mıydı? Bu düşünceyi iyice derinleştirip |takdirle, hayretle — bahsetiii zih-|duğu kadar az bahsettiğini mekten kendini alamıyordu. Bunun)|nine yerleştirdikten sonra, ondan cevab |ti. ğ bit tir. Hasımlarının hepsinit getireceğinden emindir. Gelecek hafta, yani aym rinci- pazartesi akşamı asıl dor Bakof olan ve Türk isii yetten emindir. Tekirdağlı ka, Parisde maç yapmıya! Parisde değildir. Yakındâ i Bu itibarla Tekirdağlıyı geleetk pazartesinden sonra Londrayâ yorum. Londradan şimdidet yağmaya başlamıştır. ; Pehlivanlar çekiniyof Tekirdağlının ismi derhal b? rise yayıldı. Bir çok pehliv disile güreşmeğe cesaret €€ Neticeden eminiz. Gene te rum. Tekirdağlı kuvvetlidir VE viyatı yüksektir.» Haftaya Londraya gidiyortk, daki pehlivanlara da meydan © cağız. Hüseyinin karşı! vanlar arasında Daydöva dâ Fransız gazetelerinin Paris 15 (Hususi muhs” den) — Tekirdağlı Hüseyinili yetile neticelenen ilk güreş F yük bir alâka uyandırmışlır. * h spor gazetelerinden maada gündelik — gazetelerde İ Fransada en çok satan Paris © zetesinin spor muharriri h « Passmann maçı hakkında YS makalede Hüseyinden takdifl€ settiklen sonra: «Avrupada Tekirdağlı sırtını yere getirecek pehlivafi turs demektedir. Avto gazetesi maç hakkında lât veren yazısında: ö «Tekirdeğli Hüseyin şimdifö ef Fransaya gelen Türk — pehi j en yükseğidir» diyor. ç Bazı meraklı Parisliler DUST g kirdağlıyı otelde ziyaret eti 1 maç gelecek pazartesi yapılâ” kirdağlı müteakiben Lot cektir. K Sovyet askeri tay a şefi azledildi Moskova 15 (Reuter bİdiFİFK Sövyet askeri tayyarecilik — kü nüshasında verdiği bir n eyyüd etmiştir. Bu vazifeye — — yarak bu saflığına gülmekteri Ü — Nasıl oldu da onun gördül "'L' nıdığı birisini ebene i severkefi / bancının, velev ki çok — sıcak ÜÜ canlı yazılar göndererek onâa iatan bir yabancının teklifleri” edemiyeceğini düşünememiş gi üzülecek yerde bilâkis memntil hyım. Küçük kızım hafif tab'” eh pa ve koket değil... i: ; laşmak isteyen her erkeğe i' Ş yor; fakat ne kadar mağrur, güzel Yarabbi! «Tatarlar» çi — Seni bu kadar çok - seVİ y mağrur başı ben yerlere € Jef ma; fakat bumu yaparsam g hırçın ağzının alacağı ederek titriyor, onların işik Yi e münü ebediyen söndürmekter N yorum. L Halasının niçin birdenbire Trabrona çağırdığını — Fuad * mıştı. Son aylarda ihtiyar *" mektublarında Selmadan M