N T dt ae ddi a L U MA N L D » TER d V 16 a.. K - E"ılki kı l hü smın İr S Ü çağırı- & Ç T tüzeşt Braga t derya- & '““llmr. Davte Y Ruy Sbet edi- H a S Ça Okağındaki M EDarak evi Bipzay Ber katın kar İt .. Sühyor, — İik “Saldiklarile kar- G Ç İrin Rapry Ci kate Na LAY yüzüne çare BK bir Teti a ASYOR. Üçüncü biz kabak ka- Wır&n"ğh" a St — kata _M.h”'“r kapıyı .nklhıb alamı- 'ek e e gi - Ş:’ııuıuu bir kadın, yerde cansız| Tiyiç “Ur. Bir çorabla boğularak öldürül- "»ı."': Korkusundan biran tereddüd ge - ah piy C9Y evden çıkarak polis müfettişi _munı telefon ediyor. Gelen mü - | de, ceşedin bulunduğu — odaya t cesed kaybolmuştur. Müfet - Berede ise arkadaşından şüphe - | Fakat mantıkı galib gelerek «l iıwnı' dalreleri birer birer do - ’I“'A::üncıı kata — iniyorlar. Ve erikalının kapısını çalıyor - m,,_:';?llıor Burası da boştur. b yi b ika, ir. ğ z Ti F g &i bir tle, diyor. Burada ehemmiyete de- | de, ıııı"*' haydi yürü ikinci kata ine- M’“lnı üzel hatırın için orayı da bir (R, *Man devam etmektedir) rıx*p'h İ bi kaş ,,:":“ katına indiler, müfettiş, bir Başa & Bapıyı çaldı. Yumrukla. vurdü. aç abancı değil, polis. Kanun na- hmhmç'nu) diye seslendi. Neden sunra, Şek; #rkasına vurulmuş çifte sürgü- &y İtitlj, Ve birbirine değen zencirin ovanı tekrar kilidliyerek, bu tekinsiz Bi “lundü"'l'ündm da ayni pürsük yüz Ve: Za k B .:l:'“ 9. Ne istiyorsunuz?.. diye cılız S s İ ı,:'ı','_' Polis müfettişi Topliss. Tanırsı- S mm"lvdi aç kapıyı, öt Olduğumu biliyor musunuz? ö Beçi #enin kim olduğunu biliyorum. N fapgı Marleyin hayaletiyim.. Hani “tbaşm ” AYakkabılarının üstünde frakı Saçları gibi pırıl pırıl yanan bulunan Marleyin bayaleti - .- Kah.. Kah.. Kah!.. Mırıldandı: kaçık bel, Bu senin dostun T; ğ Re ."'.r!“” Dpll 'Mi,,,ı—ımı yükselterek, hattâ sert- Ş Tek: Dı,â'ydı " Uzun etme, aç kapıyı, diye Aöaj ik i t'ı., lan görünen yüz; bir saniye ka: ""n,ı h. Zincir çekildi. Ve kapı re- açit maği ağır dönerek açıldı. Tam- ldiy, Hüfettiş karanlıkta içeriye sü - e hiı'm“dicuk bir gölge, elinde tut- Ş humıı onları odaya götürürken Od diğer bir mumun ışığı geli- Ületk; ettiş. düy, Bu "h_ıı_dl:“e_bu evde bir gürültü filân ye başladı. tü (Eönele, daha hâlâ bunun ka - Mi olduğunu kestireme - İaçış fünde ki sakal namına bir şey yoktu. h:d"— ’ıı:"' haremağalarına benzi - Sve, SH Seği ipince idi) başını sal- İyiş'a u n 22 bu evde her zaman garib garib 1Yacak a AU şeyler.. dinleyiniz. ÜYOr musunuz? nn :':dhiş bir hayret ve anlatıla- dikiğpl ” Engin bir korku ile gi kapı çam, birden sallanmı- Adz, B Yi şında, bir gece takkesi var- | osta,nın Diğer bir mum ışığı lar da çalmıya başladılar. Bunların arka- sından, tâ aşağılardan, sanki bodrumda- ki vatillerin üzerinde ağır bir zincir sü- rükleniyormuş gibi bir takırdı duyuldu. ünetle bunları dinliyen Topliss sor- du; — Kim yapıyor bunları?. Cüce, ince bir çığlık kopararak — Allah belâsını versin, biliyorum, © yapıyor. Marleyin hayaleti yapıyor. To- kinsiz evlerde hep hayaletler, periler do- diye haykırdı. $, bu pejmürde kıyafetli cüceyi süzdükten sonra. - Öteki odaya da bakmama müsaade eder misiniz Mister Marley?. - dedi — Poekâlü, fakat benden nı nuz müfettiş efendi? Öteki odada bir kaç eşy tişin içini açıp baktığı bir dolabdan baş- ka bir şey yoktu. Topliss korldora dönerek cüceye: Teşekkürler ederim. Üzülmeyi Allah rahatlık versin Mister Marley, dedi ve kapıyı çekti. Birinci kata inerlerken merdivenlerin yarısında duran Topliss, Tamsieye başını çevi: — Bu adamı tayadın mi?.. Zavallı vak- tile pek meşhurdu. Bir varyetede her- kesin alâkasını çeken numaralar yapar, ne sorarsan sor, derhal cevab - verirdi. İsmine ayaklı kütübhane derlerdi. Şim- laşıyor takın ndan gayet ucuz ir kütüphane, ve müfet - İngiliz şair falanım» diye tutturmuştu. Dedi; sonra tekrar inmeğe başladı. Bi- rinci kata varır varmaz'da hemen kapıyı çaldı. Tamsie — Belki çıkmıştırlar, dedi. Kendilerini tanırım. Karı koca bir barda çalışırlar. Kızın ismi Tilly, erkeğin de Freddir. Namuslu insanlardır. Kız vak- bir bâle kumpanyasında şarkı söy- Gil lerdi Topliss gene elektrik: fenerini yakti. Öne düşerek sokak kapısında biten ka- ranlık basamaklardan inerken, — «Bura. larda bir yerde, elektrik düğmesi caktır mıtıldandı 'Tam bu sırada, Tamsie kösteklenir gi- bi oldu. Ayakları sert bir cisme çarp- mıştı. Can hevlile, trabzona yapıştı. Bu gırada müfettiş elektrik fenerini bir an için söndürmüştü Birden gene o mahud feryad duyuldu, eziyet edilen, işkenceye uğrıyan birisinin çığlığı halinde yükse- lerek uzadı. Müfettiş, «Vay canına!... Sen mi ba- Şardın Tamsie» dedi, ve fenerini zavallı Tamsienin korkudan Tengi uçan, bem- beyaz kesilen yüzüne çevirdi. Tamsienin korkudan ağzı mühürlen- mişti, sanki.. tek bir kelime bile söyliye. medi. Topliss dişlerini gicırdatarak: — Artık bü oyun yeter, diye söylendi vesokak kapısına doğru ilerliyerek ardı- ola- na kadar açtı Rum sokağının ışıkları, < sahanlığında oynaştı... Müfettiş kapıdaki polise seslendi: tekinsiz. evin T &kat © kadar ağır, belirsiz Hagelü Do Pek ender olarak ses ve- ,ıqm ven, w B » çanın sallanışı sıklaştı, durmamacasına çalmıya 3 Piçinde bulunan bütün çan- — Kapı açık kalsın. Sen de içeri gel... Tekrar geri dönerek elektrik düğmesi- ni aradı, bulup Çevirdi. Elektrikler yan- mayımca, fenerini duvarlarda gezdirdi, tavandan sarkan Kkopuük bir tel-gördü. zabıta romanı: di çıldırmış biçare... Geçen sefer de, <Ben İ SÖON POSTA 3 kattaki cinayet |Bir İngiliz gazetesâmanya. İtaiya ve Japonyanın İngil- Küçücük bir gölge elinde tuttuğu bir mumla onları odaya götürürken ar kadan da geliyordu. Kapı aralığında bir ayağı içeride, bir ayağı dişarıda duran Tamsienin yanına gelince sordu: — Ne dersin bu işe sen?... Tamsie yeni dili açılan dilsizler kekeliye kekeliye mırıldandı: — Allah derim, Bill. Bodruma yalnız dibdeki kapıdan gidilebilir. Halbuki bu yandan asma kilidle kapamışlar. Şu hal. de bodrum bitişikteki lokantaya aid ola- cak... Bibi * Tamsle, polisler küçük kahve ve lokan- tanın İtalyan olan sahibini sorguya çe- kerlerken anlardan ayrıldı. Shaftesbury caddesinden vurarak, Pali Mall'a saptı. lan da Jermyn sokağındaki apartıma- geld Geceyi hiç te iy Picade bulunan Cengelde karışlırmadık halt bi- rakmamıştı amma, hiçbir zaman böyle bir cesed bulmamış, sonunda da en yakın dostunun bile şübhesini uyandıracak ka- dar-föhmet altında kalacak bir iş yap- mamıştı. O kadar ki, grtesi gün tabil za- manlarında en ehemmiyetsiz bir surmı bile emniyet edemiyeci açamıyacağı Willie Wilkins'e koşup: Haydi gel, Berkeleye gidelim.., di- yecek kadar itidalini kaybetmişti. Willie olur züppelerden değildir. Bı- yıkları çengel gibidir. Güzelliğine aşırı | derecede itimedı vardır. Onun (i sie birlikte yola çıktığı zaman önünde durup bermüutad kendini se: ti, ayağına diken batmış gibi yürürken karşıdan şöyle akça pakça bir kadın sö- kün etti mi, sol kolunun yeninde bulu- nan ipek mendili çıkarıp gösterdi. Willie, bir gazetecidir. İnanışına göre de çalıştığı akşam gazetesi, bülün mü- | vaffakiyetini, titaj yüksekliğini kendisi- ne borçlüdür, Hangi taşı kaldırsanız, altından, muhakkak sürette Willie çıka- caktır. Bir yerde İhtilâl mi kopmuştur, günün en dedikodulu at yarışları mı ya- pılacaktır, grevler mi olmuştur, felâket. ler mi meydana gelmiştir. Bunları gaze- tesine €n heyecanlı bir surette yazan Williedir. Bilmem, gazeteci “dostumuzu RâfI derecede larif edebildik mi? İşte bu Willle, dostuna kinayeli kina- yeli taş attı: — Üstad! Sen büralara hiç dü; din.. ne 07.. Hangi dağda kurd öldü? Tamsie cevab verdi: — Dinle, Williie, artık bu izbe yerler- den, bu pis muhitten bıklım. Başka yer- ler görmek istiyorum. Sana gayet ente- resan bir havadisim var, amma yaza- mazsın... Willle, düşünceye dalan horoz gibi bir Közünü kırparak arkadaşına baktı ve a- ğir ağır öksürdü. Sonra: — Ya., öyle mi?.. diye mırıldandı. — Başımdan bir macera geçti. Onu an- latacağım sana. dün akşam, bâaktım bir telefon çalıyor, aâçtım. Meğerse yanlış aç- mışlar, çok heyecanlı bir ses: «Fred sen mişin» dedi ve «Aman hemen Rum suka- ğındaki falanca eve koş> diye Tica et Odamda yapayalnızdım. Fena halde si- kılmıştım.. canım da zaten gezmek İsti- yordu amma, üşeniyordum. Fırsat bu fır- sat, dedim ve verilen adrese damladım... — Arkası var. Tam- &art, * | İngilizlere göre dünyanın vaziyeti “Harb olamaz, telâş ve korkuya lüzum yok!,, tere ve dostları ile harb edemiyeceklerini iddia ediyor Aşağıda — okuyaca- ğinız yazıyı ingilizce Daily Express gaze- tesinden alıyoruz. Dünyanın — bugünkü vaziyetini İngiliz gö- rüşile tahlil eden bu yazı sırf bu bakım- dan iktibas olunmuş- tur «Harb olacak» sözü berkesi endişelendi. recek bir mahiyet ar- zediyor. Fakat telâşa kapılmayıp, hakikat. leri görecek olursa- nız, hiç te böyle bir endişeye mahal ol- madığını anlarsınız. Almanyanın son |günlerdeki — vaziyeti ve etrafta dönen ga- rib şaylalar neticesi olarak dünya harbe yaklaşmış — değildir. Bilâkis sulh tasav- vurları efkârı umu- miyenin sandığından fazla almış yürümüş- tür. Almanya Birçok - sebeblerle, Almanya şimdiye ka- dar Avrupanın duru- munu tehlikeye 80« kacak en kuvvetli â- mil olarak görünmüş- tü. Bu 70 milyonluk harble muş let, bugün silâh kullanmakta — mahir ve cesur, disiplinli, cidden harikulâde bir gürette yetiştirilmiş olarak — Avrupanın tam göbeğinde yerleşmiş bulunmaktadır. Milletler, bugün Almanya diktatörü Hitlerin bütün dahili ayrılıklarla başa çıktığına ve her türlü gediği kapamış olduğuna tamamile inanıyorlar, Fakat son dahili hâdiseler Alman hükümeti büyüklerile ordu arasındaki derin ihti. lâfhı meydana Çıkarmış - bulunmaktadır. Bu da Almanyanın başkasına zarar vere- cek halde olmadığını isbat eder. halya Almanyanın bir müttefiki vardır. Bu da dünyanın istikbali için, tatminini iste- mek işinde ortaklık eden İtalyadır. Al- manya ile İtalya, bir arada bulunurlarsa, fazlaca koparacaklarına inanıyorlar. İşte bu da meşhur Berlin - Roma mihverini doğurmuştur. Hakikati halde, her iki devletin men-« faatleri, iki diktatörün çarpışmasını tev- Bd edecektir. Mesele şudur: Hangisi reis olacaktır?.. Ve bu da ergeç meydana çı: kacaktır. İtalya, artık Almanyadan fazla umumi sulhu bozacak kabiliyette bulunmuyor. Habeşistanda 250 bin askeri çarpışıyor. 60 binlik seferi kuvveti İspanyol toprak- larında savaşıyor. Bu iki ordudan hiçbiri de muvaffak bir vaziyette sayılamaz. Ve- saire vesaire, Japonya Japonların da, Almanlar ve İtalyanlar- la olan münasebetleri, gevşekçedir. On- lar dünyada başgösteren yeni bir harbin biricik mes'ulleridir. Bu harb, Çin - Ja- pon harbidir. Japonya büyük söylüyor, atıyor, tutuyor, Ayni Japonya Avrupa- nın ihtilâflarından istifade ederek Çin- den büyük büyük lokmalar koparmıştır. Fakat Japonyanın bu lokmaları hâzmet- mesi uzun sürecektir. Zira bu muazzam askerl- seferile Japonya bütün mali kay- naklarını harcamaktadır. Japonyanın iki Avrupalı müttefiki ile hakiki bir yakınlığı yoktur. Üçlerin or- taklığı, Hitler ve Mussolininin ortaklı- ğından daha az ömürlüdür. * Şimdi de sulhu idame için hazır bulu- nan kuvvetleri mütalea edelim” Temmuz 194 de büyük harbin ilân edildiği gün, Berlin, Paris ve Londra sokakları 1 — İlk akla gelen Fransa ordusu ve halkıdır. Fransanın dahili inhilâl ve sle yast infisahı hakkında çıkarılan sözlere rağmen Fransız ordusu daha hâlâ kara kuvvetlerinin en küdretlisidir. Sonra Ruslar gelir. Sovyetler herhangi bir ülkede pallâe yıcı kuvvet olmaktan çıkmışlardır. Fa- kat Stalin dünyadaki devletlerin hemen hepsinden daha fazla asketi silâh altına çağırabilir. Ve belki ayni Stalin sulh taraftarıdır, Her zaman, her vesile ile, herkesle doste ça yaşamayı ister. Amerikaya gelince, Amerika dü! nın en zengin milletidir. İngiltere ile bire Teştiği takdirde, bütün kürenin sulhunu sigortalıyabilir. Şurası muhakkaktır ki, Fransa, Rusya, Amerika ve İngiltere birleşmiş değildir« ler, Fakat Almanya, İtalya ve Japanya da tam bir ittifak halinde değillerdir. Hakikat şudur: Hiçbir devlet, herhan- gi kuvvetli bir devlete taarruz etmeği is. temiyor. İstese bile pek sazı bu cesareti gösterebilir. Şurası da kat" vakit, bir devlet grupu İ ruz etmez. İngiltere kuvvetlidir. Günden güne de kuwvetleniyor. İngiliz bahriyesi bugü diğer devletlere nazaran 1914 deki vazi- yetten daha iyi vaziyette bulunuyor. Ordu yeniden sür'atle tensik ve techiz ediliyor, hava kuvvetlerimiz, fena bir başlangıçtan sonra inkişaf ediyorlar. Mali bakımdan, ihtiyat paramız çoks tur. Fabrikaların, tersanelerin, teknik davasında muhasımların en iyilerile boy ölçüşebiliriz. İngiltere imparatorluğu maden, ke- reste, ziraat kaymakları bakımından dâ diğer devletleri cebinden çıkarabilir. Hülâsa yeni vazifemiz, bilfill meydan okunulamaz bir şekilde ortaya çıkmaktıf, Çimento hisse senetleri düşüyor Aslan çimentosu hisse — senedleri dündenberi düşmeğe başlamış, dün Sa- bâh, İstanbul borsasında 13 lirada a » çılmış, 12,65 liraya kadar düşmüş ve kapanmıştır. Bayramdan evvel 13,60 lira idi,