"Son Posta, nm ikâyesi o Bu zamanlarda yeni yıl hikâyeleri yaz- mak çok güçleşti. İnsan âdeta ne yapa - cağını şaşırıyor. Bir yandan halkın kül- tür seviyesi yükseldi. Fallara, martaval- lara inanmıyor. Diğer yandan memle - kette yeni yıl oyuncakları, çam mumları © kadar çoğaldı ki eczanelerde bile «iba- dullah!» satılıp duruyor. Yani sizin an- Uyacağınız buna da dil uzatamiyoruz. Bu şerait altında bir mizah muharriri yeni yıl için nasıl hikâye uydursun?. Neyse, bereket versin imdadıma bir kocakarı yetişti. Kadıncağız bizim ma - halle komşusu idi. Tam yeni yıl günü dünyasını değiştirdi. Ölüsüne bizi de ça- gırdılar; gittik, Ölen kadın, hayatında dindar bir in - san olduğu için dini merasime bir de pa- paz çağırılmıştı. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse kocakarının ailesi de din- dardı. Ben papazdan evvel gelmiştim. Boş on dakika sonra papaz da geldi. Papaz, adamakıllı çakır keyifti. Âdeta ayakları üzerinde duramıyordu., Kadmın akraba- ları papazın bu halini görünce usulca 0- na yanaşlılar; — Babalık, dediler, nedir bu halin?. Kendini de, bizi de elâleme rezil ettin!, Papaz oralı olmadı: — Helimde ne var, dedi?. Biraz salla- nıyorsam bundan ne çıkar?. Son zamalı- larda, bana böyle bir illet âriz oldu. Her halde acıkmış olacağım. Yiyecek bir şe- yiniz yok mu?, Papazı mutfağa götürdüler. İyice kar- pını doyurdular.. Az sonra papaz gene| ölünün bulunduğu odaya geldi.. Dini va- zifesini yapmağa başladı.. Fakat gelgele- lim sallantısı azalmamış, hattâ çoğalmış- tı.. Fakat papaz elimdeki buhurdanlığı sallamak suretile muvazenesini temin| etuği için bu sallantı pek de göze bötmi-| yordu. Fakat ne olursa olsun orada bu- Yunan dini bütünlerin dini kanaatleri İyi- ce sarsılmıştı. Odadaki merasim bittiği için ölüyü dırdılar; ölü arabasına bindirmek üzer merdivene doğru yollandılar.. Merasim icabı papaz en önde gidiyordu. Birdenbire kulağımıza oldukça güzel tenor bir ses geldi.. Herkes, bilhassa ölü- nün dindar akrabaları dehşetle birbine baktılar. Papaz, dini merasim icabı söylemeğe mecbur ulduğu «Açılın cennet kapıları.» ilâhisi yerine, bununla hiç de ilişiği ol- mıyan bir şarkı tutturmuştu. Hepimiz kulak kesildik. Şarkının mısraları teker teker anlaşılıyordu: aKamışlar sallanıyor, ağaçlar inliyor Gecenin karanlığı hep sizi dinliyor. Sevişen çiftlerin tathı feryadı Ufku aşarak bize geliyor.» Ölünün akrabaları bu şarkıyı duyun- ca Laş kesildiler. Bunlardan, vaktile Ça- rm sarayında lâkeylik etmiş olan birisi yavaşça papazın kulağına eğilerek: “Son Posta, , nın edebi romanı: 61 KAMIŞI Yazan; Mih. Zoşçenka so N POSTA AR SALLANIYOR Rusçadan çeviren: H. Alaz «— Halimde ne var? Biraz sallanıyorsam, bundan ne çıkar? — Babalık, dedi, bu sizin yaptığınız | sonra omuzlarını silkti: düpedüz edebsizliktir. Dine, ölüye hür - — İş henüz benim müdahale çerçevem metsizliktir, Siz ilâhi yerine şarkı söylü-! içine girmemiş, dedi. Baksanıza adamce- yorsunuz!. Biz sizi, cenaze alaylarında söylenmesi mutad olan bir kaç ilâk lemek için getirtmiştik.. Halbuki siz bize bu oyunu ettiniz.. Hohla bakayım ağzını!. Papaz lâkeyin ağzına hohladıktan son- Ta: — Kardeşin, dedi, ku Ben biraz kafayı tü dilim bep bu şarkıya kayıyor. Ölü iç bir ilâhi ile bir şarkı sında hiç bir fark yoktur. Ölünün a arma ge - Ünce: Onlara da böş ver!. Lâkey, mesleği icabı, işi tatlıya bağla - masını bilen bir adamdı: — Doğru babalık, dedi, doğru.. İşin as- bna bakarsan ben de ölü ilâhisi yerins böyle neş'eli bir şarkıyı £ h ederim... Bahusus senin sesin de çok güz Di buşka zaman olsa yava$ yavaş bı arkandan gelirim, Hattâ fırsat bulur - am bu şarkıyı yazmak bile istiy; “ukat şirndi bunların sırası d Gel gelelim, ölünün bütün akrabaları bu Jâkey kadar makul insanlar değildi. Bağırıp çağırmuğa başladılar.. Içlerin - den birisi bir Milisiyoner çağırmağa git- ti. Bu arada cenaze de avluya inmişti.. Ev sahiblerinin feryadını işiten bir çok kimseler avluya (birikmişti. Meselenin ne olduğunu anlamıyan kKupıtı, örbinde- &i imdad düdüğünü çıkararak üç defa çaldı. Kısa bir zaman sonra - çağırıldığı İçin mi, yoksa düdüğü duyduğu için mi bil- mem - Milisiyoner geldi. Ölünün akrabaları Milisiyoneri görür görmez hep bir ağızdan feryada başla - dılar: — Görüyor musunuz başımıza gelen - leri, dediler. Papazın şu haline bakınız!. Milisiyoner dikkatle papaza baktıktan ) Bir Genç Kızın Romanı | Müzaiferin yüzü çok munis, gözleri çok tatlıydı, dudakları: «Seni Len seviyorum Selma.. sana en yakın olan, seni en çok düşünen benim» di- yor gibi ttriyordu ve genç kız ilk de- ia olarak bu yüze bakarken içinde bir rahatlık duydu ve kat'i kararını vere- rek halasına yazmağa başladı: «Sevgili halacığım, «Bu gece gene içli Selma uyandı. Son aylarda size gönderdiğim eğlenceli ve neş'eli mektuplar yerine bu defa dur- gun Selmanın ya: ini okuyacaksınız. Ne yapalım hala; insanın her günü, ne bileyim her saati bile birbirinden baş- ka.. Bakıyorsunuz kahkaha ile güler- ken ufak bir sebeble bir dakika içinde bütün sevinçli düşünceler yok oluyor, yerine bir yığın üzüntü, acı ve göz yaşı geliyor. «Sakın yazılarıma bakarak başıma bir felâket geldi diye üzülmeyin... Ha- yır halacığım, kizınız çok, çok mes'ut- tur, Fakat bu gece işte içime gene s&- bebsiz bir hüzün düştü, gene kendimi w—* malnız, sizden çok uzakta buluyo- Muazzez Tahsin Berkand rum. Kendimi sizden uzakta duydu- Zum günler benim en kederli günle- riradir, çünkü benim için siz her şeysi- niz artık, benim anam, babam, karde şim, ailem, dostum ve her şeyim sizsi- niz hala; beni anlıyor musunuz bil- mem?.. Bakınız bu gece içimdeki derd bir halağan ziyade bir arkadaşa söylenile- cek cinsten... Öyle iken ben sizin ku- cağınıza sığınmayı tercih ediyorum. Bana öyle geliyor ki siz beni dünyada en çok tanıyan insansınız ve talihsizli- gim beni anasız bırakmasaydı ancak o da beni sizin Kadar sevecek, benimle sizin kadar alâkadar olacaktı. Mektluplarınızı okumak beni ne ka- dar sevindiriyor bilseniz hala; bana yakın olan duygularımız, benim yazdı- fum en ufak bir sevinç veya kederle candan meşgul olmanız; onları unut- mıyarak bir düzüye bana bahsetmeniz, benim isteklerimi ben söylemeden bu- iarak yapmanız benim bütün hayatımı dolduruyor, fiz pekâlâ ayakta duruyor. Şayed ayakta duramıyacak bir halde olsaydı o zaman hususi kanunu raucibince onu posta eder- dim. Fakat şimdi hakkım yok. Şarkı söy- lemesine gelince, ona biz karışmayız.. İs- terse taklak atsın. O kendi bileceği iş. Ölünün akrabaları büyük bir keder içinde: — Şu halde şimdi biz ne yapacağız, de- diler?, Papaz giyet sakin bir eda ile; — Yahu bu kadar gürültü koparmakta ne mana var?. Şunun şurasında kırk a- dımlık bir yolumuz kaldı. Allahın ina - yetile bunu da, düşmeden, geçeriz.. Siz keyfinize bakın!. Akrabaların içinde en fazla hiddet gös- teren birisi, papaza dönerek: — Bak sana ihtar ediyorum, dedi, tek- Tar şarkıya falan başlıyacak olursan ağ- - )zuni yartarım.. Cenaze al) yı tekrar yola düzüldü. Pa- paz bir müddet kendisini iyi idare etti Fakat cenaze arabaya bindirilirken artık kendini tutamadı Yüksek sesle: «Ah. Yalnız ezilen otlar değil...» Şarkısına başladı. Öfkeli akt istedi; fakat papazın üzerine atılmak mâni oldu. Papaz iyice içi işli; censze araba - ya biner binmez ki ile vedalaşmadan kendini sokağa attı. Az sonra: sKamışlar sallanıyor, ağaçlar inliyor» Şarkısınm mısraları, bu defa biraz u- znktan, gene kulağımıza geldi. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Vicdanımdaki leke Yazan! Maksim Gorki Rusçadan çeviren: H. Alaz kalan, kanmıyan ve dolmıyan bir kuyu vardı. Hattâ bazı dakikalarda samimi hislerimi ondan bile saklamak ihtiyacı- nı duyardım. Meselâ, bakmız. Amca- mun hain oğlundan o duygusuz mektu- bu aldığım gün ondan kaçmış, o mek- tubu müdireme göstermek bile isteme- miştim; gururum bunu bırakmamıştı. Fakat sizden, gülünç olduğunu bildi- ğim saçma ve manasız duygularımdan ve ovehimlerden başka hiç bir şeyi gizlemek lüzumunu duymuyorum. Bilâkis, sabah gözlerimi açtığım daki- kadan başlıyarak küçük Nezahatle oy- nadığımız oyunlardan tutun da, gezin- lerimi, çalışmamı: ve uğraşmamı size yazmaktan büyük bir zevk duyuyo- rum, bunları size anlattığım günün ak- şacu uykum daha derin, rüyalarım da- ha tatlı oluyor. Eminim ki o gecelerde teri uyurken görseniz dudaklarımın üstündeki mes'ud çocuk tebessümüne şaşarsımız. Bâzı günler kendi kendime: «Ya ha- lam olmasaydı!» diyorum. bu sual tüy- lerimi ürpertecek kadar korkunç... Siz olmasaydınız ne olacaktım ben? İzmir- de bir bankada daktilo değil mi? Ne konservatuardaki güzel çalışma saatle- ri.. ne kütübhânede geçen tatlı günler.. ne de ay sonunda her İstediğimi yapa- bilecek kadar bol kazanç... Bunların Çocukken oüzüntülerimi müdireme| hepsini size borçlu olduğumu bir sani- söylerdim sma her zaman içimde boşıye aklımdan çıkarırsam dünyanın di emme Naki! vasıtalarının Beyoğlu cihetinde dair verilen karar aşağıya yazı! 1 — Galatadan Taksim istikametine hane - Tozkoparan - Arslan sokağı - Kal yoncukulluğu - Tarlabaşı kib edeceklerdir. 2 — Müellif sokağından giriş yasağı 3 — Tepebaşı - Yeniçeri - Kallâvi-soka Karının yalnız Meşrutiyet İstiklâl caddesine geçişe hasr ve tahsis önünden Hamalbaşı - Kalyoncukulluğu meydanına çıkacaklardır. NEVR Güzel Yüz Mikrobları yüzde 100 öldürür, dişleri fırçanın giremediği ye” kadar nüfuz ederek temizler, parlatır, diş etlerini besler ve hastalanmalarına mâni olur. EN MÜKEMMEL, EN HO$' EN İKTISADİ İstanbul Belediyesi İlânları ıştır. İlân olunur. caddesine inmelerine giriş yasağı konmuştur. 4 — Tepebaşından sonra “Taksim İstikametine gidecek otobüslerl9 o Yardan çıkacak motörlü, motörsüz yük nakil vasıtaları İngiliz oi takib ile Zambak sokağından girerek Kurabiye ve Taksim sokağını” 5 — Taksimden gelecek bütün vesaitin de Tarlabaşı - Çakmak soköği” başı . Arslan sokağı iştikamstini takib edeceklerdir. Baş, dış, nezle, grip, romatizma va bütün ağrılarınıZ! keser, icabında günde üç kaşe alınabil için ilk şart güzel diş rd o gidecek olan motörsüz yük ei takib edecekleri yol isti kaldırılmıştır. edildiğinden vesaiti nakli sokağı - Tarlabaşı caddesi # B. 417 OZiN alçak, en bayağı insanı ben olurum ha- la; fakat bunda tehlike yök, kızınız nan- kör değildir, hiç değil... Asıl beni üzen meseleyi anlatmadan evvel, belki de vakit kazanmak ve ce- saretimi (oplamak için, size biraz son sylardan bahsetmek istiyorum. Zaten sık sık size yazmama rağmen samimi varlığımı gizliyorum diye her mektu- bunuzda şikâyet ettiğiniz için bunları anlatarak aramızda gizli kalan ufak tefek şeyleri de ortadan kaldırmış olu- yorum. Bir defa şu noktayı kat'i surette ve sarahatle söylemek isterim ki üzüntüm ve o günkü düşüncem ne olursa olsun, bâstalıktan başka hiçbir şey beni pi- yanomu çalmaktan ve konservatuara gitmekten monedemiyor. Derslerim her gün biraz daha iyi.. hocalarım her za- man benden biraz daha memnun. Hat- sâ, kulağınıza bir şey fısıldıyayım mı ? Ben büyük, çok büyük bir işe gi- riştim: Genç bir şairin bir perdelik bir piyesini besteliyorum. Sakın beni de- lirmiş zannederek gözlerinizi korku bürümesin! Bundan hocamın haberi var ve beni asıl o teşvik edivor, bana o yardım ediyor. Akşamları ve bilhassa sabah erken bununla uğraşıyorum. Öledenberi çok erken kalktığımı size söylemiştim değil gürültü ek? imi? Daha mektebde iken sabah zilinden aya evvel yatağımdan fırlayıP geli mı uyandırdığım için kaç “5 mıştım! Bu cezalar kâr © gi ki o huyum hâlâ geçmedi N zaman şafakla beraber K# Sabahları küçük balkonu zel ve sakin ki... Üşümem kimonomu giyerek açık A” # yor ve çalışıyorum. Ks bir Çetin bir meseleyi bağ den çıkılmıyacak kadar ! İyi bir cereyan vermek, vi tığı halde öğrenemediği Wi lemek isteyenlere tavsiye i yeri ağarırken kalksınla. eğ ; sinlar. Sanırsınız Kİ agi fikrine bir açıklık, dö parlaklık, bir kolaylık ig İki seat kadar çalıştı 9) d e | rar yatağıma giriyor VE yö Bazan uyuduğum da © A O. zaman Nezahatin sek gi naklarımda duyarak — Ablacığım geç 8 5 Diyerek küçük şeytan rasından yanıma süzülÜ 4 Çek heyecanlı s8! kompoze edebiliyorum io / sabah sakin ve rahat ol” e günün yorgunluğunda” ri anıyor ve çok daha 2 yaf yor. Yazdığım parçalar “ğg —