Hatay Türklerinin Bilmeleri Lâzım gelen şeyler Yazan: Muhittin Birgen H ataya, oradaki Türk kütlesi için mes'ud ve refahlı bir hayat ver. mek için Türkiye cumhuriyetinin ne Za- mandanberi sarfettiği emeğin derecesini izaha hacet yoktur. Emek, fedal ık, gayret, hülâsa, her ne yapmak lâzımsa bunu yapmaktan çekinmiyoruz. Fransa ile sıkı münakaşalardan sonza, bizim gö- Tüş tarzımızı, rejimin tatbikatı ve inti - hab meseleleri hakkında da Fransaya kabul ettirdik. Bu, davanın ikincı safha- gında da muvaflak olmamız demektir. 'Türkiye, bütün bunları her şeyden ev - vel Hatay Türklerinin saadeti ve bütün Hataylıların da refahları için yapıyor. Fransanın fiilen elinde tuttuğu bir mem- leketten, Türkiyenin himayesi ve garan- tisi altında hir parçaya istiklâl verdir « menin ne demek olduğunu Hataylıların ivi bilmeleri lâzımdır. Bu iş çok güçtü; 'Türkiye akil bir siyasetle bu güç işi ba- | şardi. Bu, Hataylıların çok iyi takdir et- meleri elzem olan bir nimettir. Onların her şeyden evvel bunu öğrenmeleri lâ- zımdır. * Fakat, Hataylılar milli bir şuur içinde| Kızlarından mürekkeb | tam bir ittihad göstermiyecek olurlarsa, yani Hatay Türkleri aralarında ufak te- fek, miskince şahsi ihtilâfları bir tarafa bırakıp, Türkiyenin gösterdiği milli bir- lik ve milli kucaklaşma yolundan gitmi- yecek olurlarsa Türkiyenin sarfettiği e- mekler berhava olmasa bile - ki biz bu emeklerin berhava olmasına hiç bir za- man mahal bırakmayız - bir taraftan bi- zim işlerimiz güçleşi bizzat Hataylılar, el rine geçen 'nimet- lerden hakkile istifade etmiş olamazlar. | Bunun için, Hataylıların ikinci derece- de öğrenmeleri lâzım gelen şey de şu - dur: Kendi aralarında meveod olmuş ve- ya olabilecek her nevi şahsi ihtilâfları bir tarafa brrakıp birbirlerile tam bir ittihad ve sevgi ruhu içinde kucak!; mak. Hatayblar bunu yapmıya mecbur- durlar ve Türkiye onlardan bunu ister ve günün birinde onlara sual sorma: bu prensiblere muhalif hareket edenleri «mes'ul etmesini» de bilir. Bu nokta üstünde ısrar zımdır; biliriz ki Hatay küçük bir yer - dir. Küçük yerlerde büyüklük iddiası gü- denler çok olur. Bu gibilerin ötedenberi alışmış oldukları bir oyun vardır ki bu- nâ nüfuz kavgası diyebiliriz. Böyle şahsf bir nüfuz hırsı yüzünden, bir takım in - sanların arkalarını ya şu veya bu tarafa dayayıp birbirlerile uğraşmalarına — ve bu arada Hatayın milli menlaatlerini u- nutmalarına bilhassa orası için Türkiye hiç bir zaman razı olamaz ve hiç bir z2- man müsaade edemez. Bu bukımdan her kimin kabahati ve mes'uliyeti varsa gün gelir, cezasını çeker, Bu söz Hataylıların kulaklarında küpe olmalıdır. * Hatay rejimi, Hatay istiklâli Bay X veya Bay Y in şahsi menfaat sevdaları- pa düşmeleri için verilmiş değil tay istiklâli, Hatay Türklerinin Türk ola- Tak sandetlerini temir ve Türklerin Türk tmemiz lâ - diğer taraftan d | Rmmnüühünk: W hazlardan bir nümunedir, -— Genç İngiliz Futbol takımı İngilterede (Bir oynıyan bir daha oy - namaz) isimli bir futbol klübü vardır. Takımının bütün âzası genç kızlardır. A- teş gibi pasları, şütleri ve kafa vuruşları olan bu takım maçlarda su gibi akmakta- dır. Mevzüun vücudlarını bir kat cazibe- leştiren gülümsemeleri, oyunlarını sey- |redenleri âdeta mesteder. Onlara bak - İmaktan gözleri o kadar kamaşır ki, topun nereye gittiğini fark bile edemezler. taydaki ittihad vazifesi, Hataylı için en büyük vazifedir. Buna muhalif hareket etmek de Türklüğe hiyanet olur. Şu hâlde, Hataylıların üçüncü dere - cede bilmeleri lâzım gelen şey de şu 0- lur: Türklüğe hiyanet demek olan ge - çimsizlik, şahsi menfaat peşinde koş - mak, nüfuz kavgasına düşmek gibi fe - nalıkları kim irtikâb ederse Türkiye aonu görecek, bilecek ve zamanı gelince onun yakasma yapışacaktır. Türklüğün kolu uzundur. Türklük, köndi ana prensiblerine karşı gösterile - cek sadakatsizlikleri affelmez ve uzak.- olmıyanlarla ne güzel anlaşabilecekleri. hin bir nümünesin; gösterimek iİçin vi tilmiştir. Türkiye bu maksadla ç Hataylılar da bu maksad uğruma ittihad etmelidirler. Eğer bunu yaparlarsa ne â- lâ. Yapmazlarsa, daha doğrusu bu pren- sib hilâfına hareket eden bir kaç Hataylı zuhur ederse bunlar Türklüğe ve Tür « kiyeye hiyanet etmiş olurlar. Herkes ve bu arada böyleleri öğrenmiş olmak lâzım gelir ki Türklük, kendisine hiyanet edenleri hiç bir zaman affet - miyor. On beş şene evvelki muzafferiyet, Türkiyede her günahı affetti, hiyanet gü- nahını affetmedi. Yüzellilikler namı al - tında maruf olan hainlerin nasıl büyük İara kadar uzanan kolunu kaldırıp Türk- lüğe karşı sadakatsizlik gösterenlerin ce- zalarını vermeğe her zaman kadirdir. Yukarıdaki satırları mevcud şu veya bu tarzdaki sadakatsizliklerden dolayı yaz- mıyorum. Hataylılara, sır? nazari olarak ve umumi surette hitab etmek ve onlara vazifelerini hatırlatmak için yazıyorum. Bütün Hataylılar, bu sözleri iyi dinleme- lidirler. Muhittin Birgen Bazı cihazlar vardır, bir defa âyür edildikten sonra iste- nilen dakikada istenilen hareketi yaparlar, el sürülüp âyâr bozulmadıkça otomatikliklerine halel gelmez. İnsan bu ci. İSTER İNAN, SON POSTA V Jik adım meselesi.. X dikkat ediniz, afkası gelir. SÖZ ARASİNDA İşaret memurluğu Yapan Papaz | RERGÜON BİR FIKAA (| Islik çalanları alkışlıyorum Tiyatroların birinde gayet fena bir piyes oynanıyordu. Bütün seyirciler ıslık çalıyorlardı. Yalmız bir tek kişi ellerini birbirine vurarak alkışlıyor- du. Yanında oturan kendini tutama- dı, sordu: — Herkesin ıslıkla karşıladığı dtu piyesi siz neye alkışlıyorsunuz? Alkışlıyan cevab verdi: — Ben de herkes gibi ıslık çalmak istiyorum ama, ıslık çalamam, ıslık çalamadığım için de wlik çalasları alkışlıyorum. * B İngiliz papazıdır. Tam bulunduğu nok tada kızına bir otomobil çarpmış, Halka para dağıltan Bir şehir belediyesi Birleşik Amerikada Deham şehri ge - çenlerde tesisinin yüzüncü yıldönümünü kutlulamıştır. Bu münasebetle belediye reisi ile mecliş âzaları bütün şehir aha - Hsini kendilerine hoş bir haber vermek üzere belediyenin önüne toplamışlardı. öz alan belediye reisi şöyle beyanatta bulunmuştur: «— Sevgili hemşeriletim, bu seneki büdcemiz fazla varidat ile kapandığı hal- | de bu fazlayı şehrimizin yüzüncü yıldö- | nümü münasebetile şenlikler, eğlenceler yapılmasma tahsis etmiyerek bankaya koyduk. Hükümetten de beş para ödünç almadan büdcemizi tevzin ettik. Şe miz diğer emsaline iyi bir misal gi mektedir. Size vereceğim hoöş haberi şim- di dinleyiniz: Yarın her biriniz belediye veznesine geliniz. Size verdiğiniz- vergi nisbetinde bir mikdar para verilecektir. İşte bu suretle fazla varkdatımızdan art. tırıp, boş yerlere sarfetmed dolar hepiniz arasında taksitm edilmiş ©- lacaktır» demiştir. girip çıkma zamanlarında, nöbet bekli tadır, İngiliz mağazalarından kibar müşteriler senede 6 milyonluk mal çalarlar | İngiltere mağazalarından senede maktadı -| dırlar. rak, daha şiddetli tedbirler istemektedirler. Prenses Juliananın kızı hakkında tahminler Prenses Jullana'nın kızı mavi ve katil yakalandı Tzi DN S olRr kif etmiştir. mak izleri alınmıştır. #ini söylemişlerdir. İSTER İNANMA! İyi harekete alışan çocuk yi hareketi, fena harekete alı- şan çocuk fena hareketi tekrar eder. Âyârının değiştirilme- si çok güçtür, senelerce ihtimam ister, çocukta ilk adıma Burada resmini gördüğünüz adam. bır bu yüzden fena halde canı yanan papaz be- lediye reisine müracaat ederek: «Ben bu- rada işaret fenerleri dikilinciye kadar, günde dört defa, yani çocukların mektebe yecek ve seyrüseferi idare edeceğim» de- miştir. O gündenberi de bu işi yapmak- bi. zim para ile 6 milyon liralık eşya çalın- ve bu eşyayı da mağazalara a- bşveriş için giren müşteriler çalmakta- Alâkadarlar, bazan yakalanan bu ki. bar müşterilere verilen cezâyı az bula- alınmasını Bözlü ——— ve kumral saçlıdır. 31 kânunusani 1938 Birkaç saat içinde 603 hırsız | âe sabah saat 947 de doğmuştur. Yıldız- Yeni doğan prensesin, gayet neş'eli Son zamanlarda dört memurunu kur-| tabiatli bir kız olacağını, ve Holanda tah- ban veren Amerika polisi, gece klüple-İtına hükümdarlık etmek ihtimali bulun- rinde, barlarda, kahvelerde, hanlarda ve| duğu fikirlerini serbestçe söyliyen, içti- kumarhanelerde ani bir araştırma ve ta-| mai inkılâblar yapacak olan bir kabili- rama yaparak birkaç saat içinde 603 hır-| yette yetişeceğini gayet kuvvetli ve sıh- s12, yankesici, haydud ve ganksteri tev- | katli bir ömür süreceğini;. genç yaşta ev- leneceğini, kendisine bir müşavir seçil- Yakalanan haydudların hepsinin par-| mek hususunda asla rıza göstermi yece- |— | 0 Ben, Esmeri un | " aaf af E. Teft arkıların da, insanlar kadderatı, talii oluyof. Bir iki yıl evvel, Fransada, " yf Dimanchez «Muzlim pızıdl"::'# şarkı çıkmış, bütün eıînyıM ve bir çok memleketlerde, » ğ l ruhları üzerinde fevkalâde sirler yaparak, intiharlara ı*"::' * tu Nihayet, iş o raddeye vardi İ kıyı yasak ettiler. idir, ).' | Bizde de bir kaç ıydânbenj' vi A nalı bir halk bestekârının B gilte itibarile saçma, beste " oldukca basit bir şarkı türedii ğ l: Ben esmeri fıstık ile« & Ben csmeri üzüm ile. W Ben esmeri badem ile 4 W Görüyorsunuz ya? Dam ustw # sağan.. vur beline kazmayı-. bunülf B nında şaheser Kalır. & Bununla beraber, -halkın & | A güç anlaşılan bir şeydir- bu di 4g Pa de yerli malı reklâmına benziyti İğg P| piyasada iyiden iyiye tuttu. Heni K sine tuttu ki, saz âlemlerîn“?' | başlı dinleyiciler, bu esmer h kunmağa başlar başlamaz, K simalarında beliren beşaşetle, mez aleniyete vuruyorlar. Gelgelelim, bu yavan güfte V? sit bestenin kendilerine göre leri var, Kaçtır, onun yüzü: gazinolarda çıngar çıktığını okuyorum. Ne yazık ki, Türk muslkidnleğ M Taştıran, onun düşmanlarının d vâne sade yağ değil, hattâ bal ? bu bayağılıklara efkârı um! şilacak bir tahânimül gösteriyd” Halk Türküsü ise değil.. fasıl O da değil! Ya nedir? Musiki Mi oy tikâp olunmuş bir çirkinlik Kİ larak, dinliyenlerin ayranla: yor, «Beyslik damarlarını uy! Bu kepazeliği eser diye OW v v Ça ğ!*'u v Si TP lar, esmeri ne ile islerlerse fakat biz, Türk musikisini art bil yâvelerle besliyemeyiz. Zirâ V rın onu batırmak tehlikesi yardir fr* | e SA ÇK F ' ğ Sade portakal suyt B'k ğ beslenen Amerikü ' Birleşik Amerika hükî.mel)erü”j fis şehri ahalisinden Bou'ya $Öf? Ve rilerit? zat nümüne olmak üzere yalnlz B suyu ile beslenmeğe karar VM hakika bu Amerikalı, uokwrlı:”. yemesini tavsiye etmelerine Ti kararından dönmemiş ve şımdlf bütün kuvvetlerini muhafaza Ş bulunmuştur. ' Bou, birkaç gün evvel daha fti7 # perhiz yapmağa teşebbüs PMA gün sabahtan akşama kadar / gibi ağzına bir şey koymamaktâ j ları da pek az mikdarda portakâl Tf içmektedir. Bu yeni zahidin B” » şiddetli perhizi de sıhhatini WS_J bozmamıştır. Bütün Amerikâ l nbuhdırazzıdıihbiıh’:’_ olup ta sıhbati bozulmadan Bini anlamağa uğrı;uıhıd“'w Ağ TAKViM/ ŞUBAT ” LKF EE L LKY P SD 0 bir sefalet —içinde — süründüklerini Tişg bilmiyen —yoktur. Dikkate — lâyıktır Bu sabah bir arkadaşımız matbaaya yüzü gözü sarılı ola- | telefon da mütemadiyen ötüyordu. Güç hal ile doğruldum || | x u rüimus ki bu adamlara verilmiş olan ceza|| rak geldi. Onu bu halde görünce telâş ettik: Merdivenlerden koşa koşa inerken ikinci defa olurak sürç- tüm, ikinci defa olorak yere yuvarlandım. Teleion boyuna çalıyordu. Gene doğrulup reseptöre sarıldım, ne İşitsem beğenirsiniz? Meçhul muhatabım yanlış numara çevirmiş, karşısında bir yabancımın sesini işitince: — Alfedersiniz, yanlışlık oldu. Telefonu kapayınız, de- mez mi? İNAN, İSTER Bgayet basit oldu: Vatan kapılarını yü lerine karşı kapamak. Dünyada en büyük cezanın bundan ibaret olduğunu da bu yüz elli serserinin çektiği sefalet pek gü- zel gösterir. — Bir şey yok, düştüm, dedi ve anlattı: — Gece evde banyo yapmak i#tehiştim. Tam suyun içine girdiğim zaman alt kattan telelonun çıngmrağı ışitildi. Almanyada hükümete yeni bir veçhe verildiğ'ni bi dum. İhtimal daha mühim hâdiseler de olmuştu. matbaadan arıyorlardı. Banyodan fırladım. Acele ile aya - Bim kaydı, boylu boyuna yere uzandım. Alnım sıyrılmıştı, 1 S J .ER * Bütün Türkiye Hatay işlerini- büyük bir dikkatle takib ediyor. Orada kimin vazilesini dürüst yaptığını, kimun yap « madığını Türkiye bilir ve bilecektir, Ha- Ö DA LK ÇK FÇ İNANMA!