Son Posta» Posta'nın tarihi tefrikası: 3 il Timurlenk'in hi ON POSTA ——— > amenna BOZ ATLI Yazan: Ziya Şakir ç umulmıyan baskını gurub ediyordu. Ufuktaki 'pem be bulutlar arasında, geniş bir hat üzerinde, unç bir toz bulutu yükseliyordu. Kumandanlardan biri dişlerini sıkarak homurdandı: “Timurun atlıları bir sel gibi akıp geliyorlar.., V8 evvelki günkü Sımların hülâsası Bükme matem içindedir. Çün- “orumaş Hüseyin Sofu ölmüştür. Ak suçlı bir kadın ağlarken, de bir genç, Hükümda- Sofu gözyaşı dökmekte - Li 7 di ; i Ölümden beş gün sonra da Timurtenk'in sarayı önün - Içinde bir atlı gem kızdı. ile sarayın merdivenle- elinde yalın bir kuıç tu - adama doğru koştur «Çıbok m a ii is ver, çok acele bir haber . Biras sonra Hükan ken- #ÜL Ah önünde eğilerek, Suallere de ayrı ayrı vevab- anlattı: İseyin Sofu ödü. Yinik matem 1 - ib bir hükümdar olma - İP 5; > Eİi ş iy. m i da A alk kendisini seviyor. Şim- du rak api Yumuf Sofu hükümdar ol- Yük bir genç Hükana karşı da bü - Tim Muhabbet taşıyor.» Banan dire Mirke ismindeki bü casu - Biz Cihangir tini dinledikten (sonra “a Çağırdı. Cihangir oOhenüz ii güzel bir delikanlı idi. — dedi ki; z ğ 4 z si; Yarın akbah beş bin ae e) ek SÖZÜ işitmek için daha ne kadar za- leyi tirme yollardan Urkent'e gidip ka- man © mmül edeceğim? Bu kalb acı- Yeaızlara edeceksin. İçeriye girmü —|Eini daha me kadar gekeceğim? “ia, 'emirlerimi bekliyecek -| Susen de, heyecan içinde idi. Gözle Diğer taraftan Yusuf arı altında ses- man ÜN Harem mlm sizce süzülen ıxmağın bir altın seli gibi lan iyi gaktofu'nun fevkalâde güzel o. | parlıyan sularına çevirmişti: Bu aya) sevişiyor. — Evet. bir tek, yalnız bir tek söz... tek şaha Ordu bir baskın. şeklinde ge-| Bir ümid. hiç olmazsa, onunla yaşıya- muhasara ediyor. yım, man devam ediyor Susen, gözlerin! k kirpiklerinin arasında, rengi anlaşılmır Süren : yan bir elmas gibi parıldıyan gözlerile e bel bir sesle sordu Argon'a bakmıştı. Ve arlık, kalbinde 2 Ya niçin geldin? biriken hisleri taşırmak ihtiyaci # Se ben de ında: değilim. Şimdi, bu-| — Argon! Ne söyliyeyim. bilmem —Byeç, ayret ediyorum. Acaba... İki... ex > Hiç. acaba... Diye mırıldanmıştı. a e — Fazla bir şey değil, Sustn.. bir tek — gire Tica ederim, söyle... kelime söyle... Beni bu ıztırabdan kur- 1; 7 ”. Söz Süsen... Boş sözlerden neltar. Acımıyor musun bana?... , Senin üzerinde hiçbir Yim> tan sonra, ne söyliye-|hazin bir surette söylemişti ki; artık N Söyle, Suseni coşlurmıya kâfi gelmişti: 1'e. Allahaşkına, söyle... Evet.) — Ah, Argon. Söyleme, beni... — inin derin z j senel 77 / içini çekti. Hiç bir cevab|©©ler ii i Li ; göz gezdirdi, Kalsba- gözlerini ağaçlarınj 1” irdi. Hafif bir sesle:|lSdİĞ N iL. Gel, ırmağın kenarına ka- Meri #u > kalabalığı görmiye- n akşam a3 seslerimi. işitmiyelim... Ari hiç kimseyi görmek, hiç işitmemek istiyorum.. genç ir 1 ci # ağır yerinden kalktı. Sa- vine, ye yordum. evet, buraya geli-| ye başlarsam, bi de hayret ediyorum. Acaba, mıyacağım, Sen yarasına, bir merhem zannediyordun, İhennem szaplarından beter Kaç defalar niyet ettim. Çektiğim bu ıztırapları sana bildirmek; senin bek - , kalbimden kopup gelen göz yaşlarile ifade etmek istedim. Fa- erdenberi benim kalbimde bana senelerden uzun; in cev zon, Ss kızın ellerine sarıldı. ceğim? İki senedir çektiğim ızlırab, ye-| yeni bir hayat, Bir saadet tişmedi mi?, Senden beklediğim o bir Argon, bu sözleri o kadar melül ve İ Kalbim o kadar dolu ki; eğer söylemi- ir sözle, beş sözle kal- beni o kadar hissiz mi Argan... Senin aşkın yer biraz daha önüne eğdi, etmişti. Seni görmediğim günler ve ge- Artık bu yeni dünyada, saadet tün ümidleri içinde yaşıyacağım... Bu aşkımızı; babâma bildirmek için, mem- leketin tamamile kurtulduğu güne ka- dar sabır ve tahammül göstermiye ça- elşacağım. Babamın Timurlenk ile sulh yaptığı gün, onun ayaklarına kapana - rak, o saadet dünyasinda seninle bir- leşmek için yalvaracağım. orum.. çok korkuyorum. — Ölüm döşeğinin başında başlıyan bu aşkımız, bizim için de bir felâket olmasın... — Hayır Susen.. mes'ud olacağız. * Argon, Harzem tahtına yeni çıkan (Yusuf Sofu) nun bir tek evlâdı idi. Su sen de (Özbekler)in en büyük ve en âsil bir kabilesi olan (Kankratj)ların reisi, Harzem ordusunun kumandanı, ve (Yusuf Sofu)nun biraderi (Akso- fujnun kızı idi. AAksofo Özbek harlaryadan (Şirkor bey)in kız: ile izdivac etmiş.. bu izdi- vactan, bir Özbek incisi gibi, Susen dünyaya gelmişti. Ona (Susen bebek) -İgelince higbir söz “ Ben bir tımarhane kaçkınıyım!,, Koğuşların teftişi Birdenbire Fani babanın hastalığım cismani değil, sizin bir kızınız varmış. Onu bana verir misiniz? Röportajı yapan: Faruk Küçük («Tercüme ve İktibas Om Adamcağız o geceyi 14 de geçi- siyon. Ertesi gün de Karantinaya geti- riyorlar.» Fakat bu enteresan vak'anın hikâye- sini dinliyemiyorum. Rakı, Posyon Tod, sabahtanberi çektiğim heyecan göz ka- paklarımı kurşun takılmış gibi ağırlaş- tırmış, Gözlerimi açamıyorum. Hemen wi yanış. aynı 5 şekilde ekmek tevzli, Yalnız fazla ola- rak Yusuf peygamber, ben, sevgili ku- tuna gizlice bir bardak süt ikram etti. mber sakallı hoca, nit kulağını ısıra-| rak memesini kopa Bugün koğuşta fevkalâde temizlik var. Yatak çarşafları değişiyor. camlar azla olarak karyola- ların tozları y, En ağır hastaları bile yatak çarşaflarına yatırıyorlar. Hattâ tisör pijamalı eczacı da balkona ikarılmış, Ne oluyor? Bu ne temizlik... esi günleri ekstra a söylemek icab eder temizlik meselesine cidden temizdir. İyi ama kandil değil, bayram değil, bu temizlik bugüne neye? Gene merâ- mı Salamon tatmin ediyor: — Buyun ayin #4 üncü pazartesi. — Ey, ayın dördüncü pazartesinden bana ne?... Bey, her ayin ikinci ve dorduncu rlesi yunleri koğuşlari yezer. Has- İtalar yorur.. muayer Santler ilerledikce arlık artıyor, Gardiyanlar çoğalıyor. Dün 185 kişiye 2 gardiyan kalmıştı. bugün maşallah yalnız bizim koğuşta 8 tane gardiyan var. Halbuki dün bir deli Halil İbrahimin gırtlağına sarıldı- fı vakit ortada kimse yoktu. Koridorda Hali! İbrahimin koltuğun- *da bir sürü karton, harıl harıl bir aşâ- ğı bir yukarı gidip geliyor... Raşid baba, gri elbiseli hasta, tıbbi adlide beraber olduğumuz papağan bu- runlu, çini mavi gözlü, habre sağdan sola dönen hasta, hep bizim kata çıka- rılmışlar... Kıvırcık saçlı, kara gözlü hastabakıcı bizim hemşeri Mehmed bana da sesle- niyor: —— Faruk, gözönünden kaybolma. Bu- İki tirdi. ce gelmişti. da şaşırmıştı. Çılgın bir sevinç içinde — Niçin. bunları şimdiye kadar ni- id etti. Fakat bu, uzun (SL) söylemedin. HİÇ UMULMIYAN BİR HÂDİSE den üç gün Kadar geçmişti. zakerelere girişmişti. adı verildiği gibi, (Hanzade) de deni- i i Çin ipeklisinden atkısim, sardı. tâkibe başladı. .. bazan, “dülları ll ; Böylece “gürültüden sonra, orada durmuşlardı. ca dayanmıştı. Argon, 1, ğ f ; / ; #Ş# 7 rla, Süsenin yüzüne bak- ; Yordu. (Özbek) güzelliği £ Argon Me heye bütün vücudü, dayanılıfaz Verne, istiy titriyordu, Bir şeyler söy- lu. Nihayet; İiyan ağalçarın arasın-|Sen bana, küçük ırmağın ke-| Memleket alt üst oldu. Timürlenk, rkan dallarını tutarak; | ğer bir genç kızın narin çehre-| geldik; bu kaleye yapandık. İşte, beş linea eml olan bu çeh- bir haşmetle parlı-İsında, sena İçinde, Or; fakat bütün kelimeler, jolan Susenin ellerini hafifce sarstı: #elmişyi, P9 Sarpa, dudakları harekete | Her şeyi anladım. — Arkan var — Diye bağırdı. a ca ea ama Susen, mahzun bir tavırla cevab ver- Atlantikte fırtınaya di. — Söylemiye vakit kaldı mı, Argon... Başımıza gelen felâketleri, biliyorsun... ilk defa olarak aşkından bahsettiğin zaman, babam ölüm döşe » ğinde idi, Ondan sonra, harbler başla” dalımıza bindi. Her gün bir ielâketi, di- felâket takip etti. Aylarca, ka- ra günler içinde yaşadık, En nihayet on gün evvel de amcamuzı kaybetmek felâketine uğradık. Bütün bunlar ara- aşkımdan nasıl bahsedebi- Jirdim, Argon... Argon, ateş gibi yanan avuçları i - birer ipek yumağı kadar nermin mi, — Yeter, Susen. Söyleme artık... ii tunaya tutulmuş ve gördüğünüz gelmiştir. Bura Tağınen teknesinin sağ) suf, arkasında Mehmed... Uzunca boylu tıknaz uzun kumral sâç-İfian Beyoğlu 2 inci sulh ceza hükim <5 Tı. Kalın dudaklı gülünç yüzlü hafif gö-İliğine tayin edilmiş ve yeni vazifesine! bekli birisi karyolalarn önünde birer | başlamıştır. i Tutulan bir gemi Yukarıda resmini gördüğünüz ge - Atlas Okyanusunda şiddetli bir fır- .. Bana, bu kadarı dallam oluşu sayesinde betmamış ve kap» kâfi... Şu andan itibaren yeni bir ha -İtan vapuru bu şekilde limana getirme- Daha, pe kadar bekliyesİyüta girmiş, gibiyim... Evet, yeni yep. muvaffak gün sen de doktora çıkacaksın. — «Bey» e mi? — Hayır. Karantina doktoruna, Ca- hid Emreye... Saatler ilerliyor, telefon mütemadi- Sarayda verilen bu ziyafetin üzerin- | ven çalıyor. bir takım emirler geliyor. Bir telefon ili daha, Hall “İbrahim Bu müddet zarfında, yeni hükümdar| bizzat kendisi konuşuyor. Yusuf Sofu, bütün kumandanlarını ve usenin bu sözleri karşısın:İmemleketin bütün eşraf ve ülemasını| . toplıyarak Timurlenk ile on senelik z bir gulh muahedesi yapılması için mü- — Peki... — Başüstüne... Dönüyor, sesleniyor: — Doktor müdüriyet binasından çık- mış, Hastalar koğuşa gitsin. İzzet bağırıyor: — Haydi koğuşa... Koğuşa. Yalnız ya- takları bozmayın. doktor gider gitmez dışarı. yerlere sigara filân atmayın bi- sw (iyorsunuz Ya, «Bey» koğuşları gezecek. Hepimiz karyolslarımıza uzanıyoruz. Gözlerimiz kapıda doktoru bekliyoruz. a $ |Salamon Faniye nasihat veriyor; — Bak, Fani baba. şiındi, doktor ye- lecek, kizini istemeği unutma ha! — Unutmam cananım. Eski memur gene fevkalâde asabi; Vir- vır söyleniyor: Koridordan bir ses: — Doktor geliyor. Ses dalga dalga tekrar ediyor: — Doktor geliyor. — Dektor geliyor. Kapıdan sağ tarafında Hatl İbrahim, haleİsol tarafında urun saçlı nefti elbiseli Yu-|bul Ağırceza mahkemesi disine bir hasta tarafında: Sayfa 7 sesi yükseldi: “ Benim ruhanidir, Doktorcuğum, hakkı mahfuzdur) birer durarak ilerliyor. hastaya bir şey sormuyor, yalnız yüzlerine ba kıyor. İşte şimdi Faninin karyolasının önün de durdu ve Fani gayet tatlı bir sesle: — Doktorcuğum canubım, dedi. beni ne vakit buradan çıkaracaksın? Doktor tok fakat hafif poltek bir telâfe fuzla: — Biraz sâbret.. sonra... İyileşirsin.. — Fakat cananım benim bir şeyim yok. Siz anlıyorsunuz benim hastalığım ci$* mani değildir. Cananım. Doktor hayretle soruyor: — Ya... — Evet cananım, cismani değildir. Rus hanidir ruhant., benim hastalığımın bir tek ilâcı vardır. Siz onu bilmiyorsunuz | cananım. O ilâçtan bana bir yudumcuk tattırsanız evvel Allah so nizde bir şeyciğim kalm a sizin sayesiiiji Doktor şaşırmış, daha doğrusu kons ilmediği bir nefsi kırığa ilâç tavsiye ed den İ mış gibi soruyo — Ne imişo ? — Bir İstanbul kızı canatım.. tombul, güzel bir İstanbul kızı, Doktor hafif tebessüm ederek dinliyor? — Evet cananım. tombul, güze), €ive- lek bir İstanbul kızı bütün hastalığımı geçirecek... Doktor bey cananım. Senin kızın güzelmiş, bana verir misin vallah... Doktorun kaşları çatılıyor. Yüzünde deminki tebessümden eser kalmıyor... Hasta ile konuştuğuna ihtimal pişman, Karyolanın önünden ayzılıyor. İlerleme» ğe başlıyor. Fani hâlâ arkasından s6$- İeniyor: — Cananım.. ne olur kızını bana ver. Benden iyisine verecek deği'sin 4... Gardiyanlar gülmemek için kendiles rini 20r tatuyorlar. Doktor şimdi bizim karyolanın önünde, Benim de yüzüme Doktor Nihad beyi de & — Ne o. Sende mi geldin? Nihad bey boynunu büktü; — Aç kaldım. Dışarda iş bulamadım, buraya geldim. «Beye ya'vardım, on on beş gün kal. Bir şey yapararız» dedi. Doktor: — Peki.. dedi. Nihad bey rica etti: — Cahid beyefendi, Yemekleri yiye miyorum. Midem rahatsız, bana lütfen rejim yazımız. — Peki... Yanındaki gardiyana dönerek: — Yusuf bana hâtırlat, rejim yazayım, — Ailah ömürler versin evlâdım. — Arkası ver — Elektrik Şirketinden istenen para Elektrik şirketinin kendi memut ve müstahdemlerine verdiği ocereyandan nısıf ücret aldığı için bu sarfiyata is » tihlâk resmi vermek istemediği ve sex nelerdenberi bunun bu suretle devam ettiği hakkında defterdarlığa yapılan ihbar üzerine lâzım gelen tahkikat ve tedkikat yapılarak bu kaçak (o vergi 57,237 lira küsur kuruş olarak tahak- kuk ettirilmiş ve şirkete de bu hüsüs da tebligat yapılmıştı. Bu defa şirket paranın tahsilini dür- durmak için kendilerinden haksız ve kanunsuz vergi alınmak istendiğin - den bahisle Maliye Muhakemat Mü « İdürlüğü aleyhine Şürayı Devlet nezdin de bir dava açmışlar. Devlet Şürası defterdarlığın noktat 'nazarını muhik gördüğü (takdirde bü İpara derhal tahsil edilerek hazineye isi rad kaydolunacaktır. İstnabul adliyesinde bir tayin Kıymetli Adliyecilerimizden İstansi âzasındanı Muhlis Tünay kendi talebi vechile teri i