8 Sayfa D EDEE Tiyatronun geçirdiği buhran Yarın için sahnede muzafferiyet, ihtimal daha az ince, fakat kalbimizi, dumağımızdan ziyade heyecan- landırabilecek bir san'ate doğru ilerliyecektir Yazan: Halid Fahri Ozansoy —- İngiliz tiyatrosunda bir sahne tın getirdiği edebi yeni- | asında tiyatronun da büyük bir |& nez. Ancak is- ile çok geçn n, ikinci maşruti- ve nevkü olduğu inkâr edi tibdad rejiminin tazı tereddi eden bu san'a' yet tarihine k geçirdiği renksiz safha da unut asile modern rASL yatro, biz ulmamalıdır. De- |4 birçok kimseleri yavaş yavaş tiyatrodan tmağa başlamıştır. Pek nadir olarak teknik ve zekâ sahibi müellif ıkln beraber Bulvar tiyat- i, hakiki san'ata y de amansız balta dir. Öyle ya, maksad sadece gül- rolarını! hizme n- yanmı- ilbedayi ve bugünkü Şehir | ya Hakik 1 bir çeyrek as: vaktadır. bu müessese, aşağ yaklaşan hayalında, ıra uğrac zalara rağımen, muhakkak ki tiyatı kini maziden çok daha kuvvetle yapabil- miçtir. Bilhassa son ön sene zarfında ge- rek mizansen, gerek dekorasyon itibar gösterilen yenilikler ve kaçınılmıyan fe- dakârlıklar gözönündedir. Nitekim başta Shakespeare olmak üzere, en yüksek klâ- sık eserler de takdire lâyık bir muvaffa- kiyetle ancak bu devre zarfındâ oynâna- bilmiştir. Fakat neye yarar? Bütün bu emeklere ve hele iki senedir fiatlar sine- halde tiyatroya karşı hi kısmındaki alâkas verici bir mahiyet alıy Bunda sinemanın rekabeti mühim bir rol oynamakla beraber yalnız sinemayı da itham edemi Çünkü — tiyatronun geçirdiği buhran yalnız bizim memleke. timizde değil, tek sahne züfından ti luşu asırlarla hesab edilebilen en yüksek titatro cereyanlı memleketlerde de — bir san'at ıztırabı halinde ortaya çıkmış ve bilhassa Büyük Harbdenberi bu derde Çare aranmağa başlanmıştır. Demek ki Tiyatronun ge f yükarı san'atte bir dür vasıdır. İşte bu tetkiki: meseleyi kurcalıyacağız. - Önce şunu söyliyeyimi ki Avrupada cili * gene evvel tiyatro bütün kuvte â kimdi. O dereceye kadar ki, yük; yatrosu olan herhangi bir mühim bir hazırlandığı ayla finda h Avrupa, ur valara az çok derin bir alâka ile bağlana- biliyordu. Heyhat ki bu alâka bugün eski hararetini kaybetmiştir denebilir. Sonra şunu düşünelim: Herhangi bir memlekette tiyatronun yaşayıp iler bilmesi için üç grup insanların clbi İle çalışması, bir kelimede tam bir an!, ma ile birleşmesi lâzımdır. Bunlar da, sektörler, müellifler. ve mümessillerdir Zâhire bakılırsa bugün de ayni birleşi vardır, fakat bunların : eski nadl. 'a buhran me! birbirlerine karş 1 kalmamıştır, çünkü bir. birlerine külâh giydirmekle meşguldür- rinin rşısında çok ke- andığını re baltala ince tanınmaz hale geldiğini haykı adır. Artistlere gelince, ellerindeki metinden ziyade ken- di düşünce ve idesllerine göre hare ediyorla St biri tam manas le| ötekinden memnun görünmüyor. Sonra bugünkü tiyatroda âdi muhar- rirlerin çokluğu zevk ve kültür sahibi ran bugün 1ş_-* ri içinde başaran n ati vardır? Bunun içindir ki bugün bir tiyatrolarda muzaffer olan temaşa leri bllihassa vod,ıl revü, operet da sinemadan daha fazla espri ve vi lemelerde daha komik bir eda aranmak- tadır. Öperetlerin müsikisi de — es İnisbetle hem daha çok, hem daha çeşidli olmazsa rağbet görememektedir. İşte bütün bu zevk düşi üne karşı hakiki bir müeadele açılmak lâzım gel- diği bir zamanda ne yazık ki bu işlerle alâkadar olanlar en az silâhlı bir halde $ |bulunuyorlar. Bu suretle basit, kolay te- maşa nevilerinin ağır basışına karşı ayni siklette bir kuvvet ortaya sürülememesi dünkü âdi melodramı bile bugün bi ra baş tacı ettirecek acıklı bir aziyet yaratmıştır. Hele muntazam ti- -| yatroların ekonomik vaziyetleri büsbü- tün fenalaşmıştır. Komedi dramatik yatroları ise hemen hemen ortadan kalk- miş gibidir. Hattâ Fransada harbden son- raki avant garde tiyatroların verdikleri ümid bile sönmeğe başlamıştır. K vergilerse o nisbette or ki, bu şartlar içinde tam manasile edebi bir - tiyatro, Fransa gibi bu işin vaktile en İncesıni yapmış olan ve bugünkü buhrana rağmen â elerile yapmağa çabalı- tda bile artık yaşıyamaz ha- iyor, © gelmiştir Şimdiye kadar meselenin en fazla eko- nomik, cephesinden muhakeme yürüttük. Fakat psikolojik cephe daha mühimdir. Burada bilhassa durmak ve düşünmek geliy tâ ki tiyatronun bütün dünyada geçirdiği buhran daha esaslıca abilsin Muhakkak ki bügün insan san'ati, ze- kâ ve hassasiyetin iki kutbu arasında sal- lanıyor. Bir iki nesil hulya, tasavvuf ve şirle gıdalanmışsa onlardan sonra yeni gelenler babalarının - taptıkları — ge yakıyorlar ve hakikate, vesikaya, tahlile doğru yürlüy İşte büyük harbden 1 Antoin'in Theatre Libre'i, raman- tiyatronun lerine, gayelerine rlar. |ve çok geçmeden'Dumas fils'in fikrt te- sına karşı - pek tabil olarak müba- ı bir surette - böyle bir aksülâme yapmıştır. Bugün ise vaziyet tamamile işmiştir. Zaten natüralist tecrübonin ifâsından sonra bunun başka türlü ol masına imkân var mıydı? Hani nerede o, hakikati olduğu gibi göstermek iddiasile (Devamı 11 inci sayfada) Çünkü | — Bay direktör, günüz için almı bu Ramazan manileri Davulumu çaldım dan dan, Geçtim birçok sokaklardan; Pencereye çık ta dinle, Ba müniyi sen'de bir an. Yenicami mahya kurdu. Uzaklardan okunurdu; Haydi durma yanıma gel; Ne olursun fındık kurdu. Çok yerim var gezilecek; Yürek yufka ezilecek; Bu sevgimiz gizli kalsın, Ben korkarım sezilecek.. Çok isterim aza gelmem; Caz dururken saza gelmem; Artık yeter yaptıkların Ben pok tazla nasi yelkeğiz Teşhisi kuvvetli — Doktorünuzu ba- na tavsiye ediyc nuz ama, sıl? — Bak ona hiç di- k yok, bir Sü- mi, muhak- kak © ğından ölür. mide hastah- n Dakikada lç yüz Doktor — K dakikada üç Ibiniz çok fena, yüz atıyar. Hasta — Kulağ üze- dok- zı ceb saatimin rine koydunuz — Kullandığı vuj çok âdi. Dudağına baktın da mi anladın? — Hayır, yanandaki erkeğin yana, Yaşlı kadın söyledi: — Resim sergisinde benim portremi teşhir ettiler. ında sonbahar yazılı idi değil mi Nikbinler — Bu kadının bende gözü vâr, — Neri anladın? — Hep bana bakıyor. sıl bende gözü var. — Sen nereden anladın? — Bana hiç bakmadı.. — — Ba herkesin işi arsa birdenbire bayılacağından, anlıyacağından korkar. aA Hazımsızlık — Siz ahçı idiniz değil mi? — Evet bayan. — Bundan evvel oturduğunuz sizden memnunlar mıydı? — Memnunlardı bayan. kaldım. — Neye çıktınız, — Öldüler de. — Hastalıkları ne |di? — Hazımsızlık! yerde tam altı ay Daha ne yapabilirdim ? — Karım yemek pişirmektlen | hiç hoşlanmıyor. : — Onu evvelden düşünüp y?— mek pişirmekten hoşlanan - bir i|kadınla evlenseydin. — Daha ne yapabilirdim. Ka- rım, eskiden evimde ahçılık e- den kadındır. Merak etmeyin Sinema sahibi, sinemasına bir intizam memuru alıyordu, bir sual sordu: — Meselâ sinemada çıksa ne yaparsınız? Güldü: — Merak etmeyin patron ben kendimi kurtarmasını bilirim, yangın Lokantada Lokantada yemek yiyardu, garsonu çağırdı: — Garson. — Emrediniz bayım.. — Ben yemek yerken kapıdan bana bakan kızlar kimdir? yliyeyim bay, yanımızda bir mekteb var. Yemek derslerini bi lo- tada yaptılar. Şimdi siz onların pi- şirdikleri yemeği yiyorsunuz. Yemek kabinı nasıl kaldırıp yere atacağınızı görmek istiyorlar da.. — Affedersiniz, garaj burası değil, bitişiğimizdir. — Çok usta bir aşçı.. Bir tek kap yemek pişiriyor, listeye Ayrı ayrı ön beş yemek ismi yazıyor. n . 0 kadar da değ — Kat xı”_' de onunu muhakkâk bir köşeye koymal nemin — İmkân yok. — Neye? — Bentm Yemiyorum — Doktorum yi memi yasak etti. Şimdi yapt yorsun? — Yemek arasındâ iç olmamak içlM yemek yemiyoru — l Güzel fıkralar ] Gölgesinde Sıcak bir günde iri yarı kadının Pd sıra yürüyordum. İri yarı kadın arkasli baktı, beni gördü: — Peşim sıra neye geliyorsunuz. Dedi. Cevab verdim: — Şey bayan affediniz, güneşe hiç tü hammülüm yoktur. Ancak gölgenize $ #mp yürüyebiliyorum da... #AAPE Sadakat Bir kıux dan t'ıf—wlıu lardı: Dediler, biri il — Evet hakkınız var, & dıktır. Fakat sevgilisine değil, çünkü aşırı sevgili değiştirir. e aA Akıllı köpek — Benim köpeğim çok akıllıdır, her s8* bah ona bir frank veririm, gider ba3$ tütün alır getirir. — Yanlışın v sabah köpeğitle bir frank veriyorsun, tütün aldırmıy? gönderiyorsun ama, benim köpeğim $0 ninkini kandırmış. Sabahleyin yolunü kesiyor. Ondan bir frangı alıyor, yı yarım frank veriyor. Köpek te bir fral Müdafaa Avukat müekkilini gör - Dündenberi hep muruk" aBa da iş mi? <O öldürmedi, dürdüm» dersin olur biter, O zaman Köylü, şeh : — Tramvay hattına basarsaffı cereyan beni vurur mu? Şehirli cevab verdi: — Vurmaz ama, sa kaldırıp yukarıdaki tele dokül” mayın; o zaman vurur.