j Birinciteşrin 25 n aa — . Makğjğ Resimli Ş Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı Hergün Bütün Avrupada telâş Ve endişe havası var... — Yazan: Muhittin Birgen a devam ediyor. Gâh general Franco yeni bir taarruza kalkıyor; gâh Valancia, yeni bir mukabli taarruza girişiyor; gâh bir ta- ma Komisyo- şiddetile spanya İşlerine Karışmı nu içinde muharebe bütün Balkan Anliantı Erkânıharbiye raf müdafaaya, gâh öteki taraf & hazırlamıya çekiliyor; fakat, her raf da iddlalarında ve gayelerinde s devam ediyor. Harb sahnı gâh Lor gâh Cenevre, gâh M #ncak, muharebe şiddetinden bir şey kay- betmiş değildir.. Bugün gelen habe nikbindir; «Uzlaşac lar bir «Ohi» çeki krar beşeriyetin yüzü kararmıştır, uzlaşma imkânı olmadığını gi eren fena haberler geli t lü, gâh başka türlü, harb, da ırarak gidiyor. Bu işin ; herkesi o kadar kor- kutmiya başlamışlır ki, dünya borsala- rında, henüz iktısaden insana bu kadar endişe verecek göze görünür sebeb olma- dığı halde, her nevi kıymetli kâğıdlar dü- şŞÜp duruyor. , M Bugünkü vaziyet şudur: İtalya ile Al- manya, İspanyadaki gönüllülerini geri çekmeği kabul ediyorlar; bir şart ile; Burgös hükümetini hep birden tanımak, İngiltere ile Fransa da bu şartı kabul e- diyorlar. Hattâ Sovyetler de «Olmaz» de- miyorlar. Şu halde mesele, nihayet halle- dilmiş gibi görünüyor. Hayır, halledilmiş değildir. ve halledileceği hakkındaki Ü- midim de elddi değildir. Çi gibi iki taraf da kabül sından bir tatbik; Rusya diyor ki: sin, Burgos'u son Almanya diyorlar * nınsım, sanra gön Her iki taraf da biliyorlar ki evvelâ gö nüllüler çekilse Burgos tanınmıyacak ve evvelâ Burgosa tanısalar gönüllüler çe- kilmiyecek! Bu kadar keskin ve korkunç emniyetsizlikle karşı karşıya gelmiş ©- Janlar arasında anlaşına veya uzlaşma ih- timali olabilir mi? Diplomasi bir gayret daha edip iki da- vanın ortasını bulsa, meselâ, «Burgos hü- kümetinin tanınması gönüllülerin kâmi- len çekildiği tarihten itibaren met'i ola- caktır» diye bir formü)! etrafında herkesi toplamıya muvaffak olsa dah; mesele hal- ledilmiş olmıyacaktır. Ö zaman da fara- za, bizzat gönüllülerin çekilmeğe razı ol- mıyacaklarını ve devletlerin kendileri verecekleri emirleri dinlemiyeceklerini göreceğiz! muharebe a kızışa- * Anlaşamıyorlar, çünkü anlaşmak içte- miyorlar. Çünkü anlaşmak demek, mil- letlerin hayat mücadelesinden — vazgeç- meleri dermektir. Ha'buki, mücadeleyi bı- rakmak, ondan vürgeçmek, yaşamak ve yükselmekten feragat etmek demtektir Bu, hayatırn tabii bir kaldesidir. Bugünkü dünyâ, büyük mifletleri iki grupa ayırmıştır: Bol ve geniş müsteni> lekeler üzerinde oturüp dünyayı âralı- rında paylasmış olanlarIn bu müstemle an pay almak Rüsya, İngiltere, memnundür- İn, is Evvelkiler, ve yarın herkesin Xe ; yeni h hıklar yapmak arzusundadırlar. Öbür ta- raf da, Almonya, İtalya, Japonya, dünya- dan memnun değildirler. Pay istiyorlar, daha kuvvetlenmek fikrindedirler. İtal ya Habeşistam aldı, fakat, bu alışı öteki- ler kabul etmediler. Almanya istiyor, Ja- almak için harbediyor. Gürültünün sebebi buradadır. ve bu, atın hiçbir zaman halledilemiyecek v'an ebedi mücadele mMmeselesidir. * İspanya meselesinin içinde saklanan harb tehlikesi, nihayet patlak vermek ü- zere midir? Bütün Avrupada telâş ve en- dişe havası vardır. Bütün dünyada aynı havanın hâkim olduğunu görüyoruz. İn- giliz gazeteleri davanın sulh yolile halle- ebilmesi şanslarının yüzde bire ve hat- tâ binde bire indiğini yazmıya baş'adı- lar; bütün bunlara rağmen, harb veya ulh kararlarını verecek olanların kafala- meğe imkân yoktur. Bugün- ziyeti değişmedikte günün acafh mubakkak olan hat- di: — Harp terakkinin kırbacıdır, insanlık, tarihinde kayıtlı olan ilerleme hamlelerinin çoğunu harbe borçludur. Amerikanın en ünlü bir devlet adamı şöyle söyledi: — Harp olmasaydı açlık olmazdı, sefalet olmazdı, yek- durmuştur. diğerine zt içtimai akideler olmazdı. Harp terakkiyi dur- SOÜZZ Bu iki adamı Tantyor musunüz? Dikkatli bakın, bu iki adamı tanıyor musunuz? Sağdakini kolaylıkla tanıya- caksınız. Meşhur İngiliz diplomatı Loyd George'dur. Size soldakini de tanıtalım. Bu genç adam, bugün 74 yaşında olan Loyd Gecorge'un &4 sene evvelki yani 80 yaşında iken çekilmiş resmidir. Bir yaşında bir kız ana oldu İsveçte küçük bir şehirde bir sene ev. vel pek tuhil bir halde bir kiz çocuğu doğmuş ve birkaç ay evvelsine kadar ta- bil bir surette inkişaf etmekte bulunmuş- İtu. Fakat son zamanlarda şimdiye kadar | görülmemiş bir çocuk haslalığı ârâzı gö- |rülmesi üzerine silosi tarafından şehrin |çocuk hastanesine kaldırılmıştır. İ Hastanenin daktoru bu meçhul hasta- lığı teşhis edemediğinden en büyük pro- fesörleri yardımına çağırmıştı. Çocuk iki ay müşahede altında bulundurulduktan râ nihayet hayatının tehdid edildiği |görülmekle tehlikeli bir- ameliyat yapıl» masına karar verilmiştir. Doktorlar bu pek tabil şartlar içinde doğan' çocuğun karnında tabiatin bir intizamsızlığile ikiz Jolarak doğacak kardeşinin bulunduğu İkanastine veardıkları için inkişaf edeme- miş olan bu ceninin amejiyatla alınma- "İsından başka çare kalmadığını tesbit et |mişlerdir. Yapılan bu ameliyattan sonra dünya- nın en genç anası denilebilecek olan ço- cuk kurtarılmıştır. bin bugünlük ve yarınlık bir mescle ol- ması, büyük memleketlerin erkânıharb: yelerinin, politika zümrelerinin ve şele- rinin, nihayet, maliyecilerinin bilecekleri bir şeydir. Biz ancak etrafımızdaki alâmetlere gö- re hükmedebiliriz. Bu alâmetlerin fena olduğunda hiç şüphe yoktur. Allah, Av- rupanın encamını hayreyleye! Muhittin Birgen | HERGÜN BİR FIKAA ARA Yanlış gelmişim! Akıl hastalıkları hastanesinin büş- doktoru, bir gazete muharririni has- taneye çağırmıştı. Gazeteci akıl has- talıkları hastanesine gitti. Kapıdan girdi. Üzerinin kumaşı Üme lime yır- tılmiş bir şemsiye açmış, ağaç altın- da oturan bir adam gördü; sordu: — Affedersiniz, burası akıl hasta- hıkları hastanesi midir? Adam cevab verdi: — Burası yedi dünya şahının sara- yıdır. Gazeteci özür diledi: — Afjedersiniz, yanlış gelmişim! Geri döndü, kapıdan çıkıp gitti. Dünya güzellik Müsabakasında bir Hadise oldu Bu sene dünya güzellik müsabakaları yapılırken bir hâdise olmuş ve birincili- ğin en kuyvetli namzedlerinden bi ri olan Holanda güzeli — annesinin müracaatı üzerine memleketine dön- meğe mecbur kal- mıştır. İ Helsa Sehimp is- < minde sarı saçlı mavi gözlü ve çok güzel bir #enç kız * olan Holanda gü- zeli müsabaka için tam Tunusa hare- ket edeceği sırada bir pölis göerek kendisini komiser. liğe davet etmiş, oradan da Holan- da sefarethanesine gidilmiştir. Burada Holanda se! henüz 17 yaşında olan genç kıza, annesinin: «Kızımın — ismini bir güzellik müsabakasına “iş'irak eden- ier arasında görmek istemiyorum, — çek- Jinde müracaatta bulunduğunu ve kanü- nen ebeveyninin arzusuna tâbi olması Jüâzım geleceğini söyliyerek Laheye dön- mesini tavsiye etmiştir. Genç kız iİkönce bir mikdar ağlamışsa da nihayet emre itaate mecbur kalmış ve memleketine dönmüştür. Maamafih te- SIN * A | Kaplan yavrularını Emziren kedi Bu kaplan yavruları, anasız kalmışlar- dair. Sebebi de, anaları pek merhametsiz olması ve yavrularını emzirmektense ye- mek yemeği tercih etmesidir. Londra hayvanat bahçesi müdürü, üç yavruyu, yeni doğuran kara kedisine ver- * meği düşünmüş, kedi de, kaplan yavru- larını öz yavruları imiş gibi yalamış, sevmiş ve kendilerine süt vermeğe başla- mıştır. İyileşmek için kuluçkaya yatan adam Romanın halk mahallelerinin biri - sinde çıkan bir yangını söndürmeğe ko şan itfaiyeciler yangının sirayet etme- si muhtemel bir odada oturan 65 ya - şında bir mütekaidi yatağından çıkara- bilmek için pek çok uğraşmışlardır. De fabriç izminde olan bu ihtiyar bir tür - lü yatağından kalkmak istemiyordu. Nibayet tehlikenin daha ziyade yaklaş- toğını gören itfaiyeciler ihtiyarı yata » ğindan zorla sürükleyince yatağın ( çinde on jki yumurtanın odanın döşe - mesi üstünde sıralandığını görüp şa - şırmışlardır. İhtiyar yumurtuların es rarını şöyle anlatmıştır: «— Birkaç gün evvelisi hastalan - dım. Apartımanda oturanlar bana bir büyücü tavsiye ettiler. Gittim buldum. Bana on beş liret mukabilinde bu on-i- ki yumurtayı verdi. Ve dedi ki: Bu yu- müurlaları yatağına alıp bir tavuk gibi küluçkaya yatacaksın, civeiyler çıkın- câ hastalığından kat'iyen bir eser kal - muyacaklır, Dikkat et civcivler çıkma - dan kat'iyen yatağından dışarı çıkma- yasın, Ben de öyle — yapıyordum. On üç gündenberi kuluçkada idim. Siz geldiniz benim işimi bozdunuz. Şimdi hâstalıktan kurtulmıyacağım, demiş - tir. B essürünü, Holanda gazetelerinin hararet- li neşriyatı bir mikdar gidermiştir. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Yapılan bir istatistikten anlaşıldığına göre trikotaj fab- rikalarında bu yıl yapılan mahn yekünu umumi! nüfusu- muzun ancak onda birine tekabül edecek derecededir. Yani İSTER kışın — gözümüzün yoktur. İNAN, cak - birisinin arkasında — fanilâ önünden geçen ©on vardır, kişiden an- diğerlerinde İSTER İNANMA! Reisleri Ankarada (Baştarafı 1 inel sayfada) yçeviç, Albay Yesim0t | Yüzbaşı Gevşeviç'den mürekkeb erkâ harbiye heyeti dün saat onu şirmi gö konvansiyönelle - Belgraddan şehrimi gelmiştir. Heyet, Sirkec generaller tarafmdan karşılanmıştır.. Misafirlerimiz, istasyf dan olom erek doğru Perap lasa gilmişler, arını Heyet erkânı öğleden sanra, emirlt ne veriğen otomobillerle, mihmandarl? da beraber olduğu halde şehirde bir £ zinti yapmışlar, bu meyanda, Topkap! ! Ayasofya müzelerini de gezmişlerdir. & şam “ötele dönmüşler, bir müddet istlfi hat etmişterdir. Cuma günü kânıharbiye reisi Ge yasetindeki Yunan erkânıharbiye heyt erkânı da, dün öğleden sonra kendiler” tahsis edilen bir şirket vapurile Boğafl bir gezintiye çıkmışlardır. Heyet erkif Büyükderede vapurdan çıkmışlar. Kafİ da bir gezinti yapmışlar, tekrar vaptlf binerek Boğazın sonlarına doğru gitnifi ler, sonra limana dönerek, o lerk Perapalasa gelmişler ve bir müdde* i tirahat etmişlerdir. Ankaraya hareket Her iki>heyet/dün akşam saat 19.90'd MHaydarpaşadan kalkan hususl bir katsrk Ahnkarâya hareket etmişlerdir. İki heyetin” önih arların ve İf yetleri töşyi edecek zevatın rakib uıdukı’ Yı T1 numaralı şirket vapuru Haydarpâff iskelesine yanaşmıştır. Evvelâ Yunan HÜ yeti vapurdan çıkmış, gara dahil olmu askeri bir bando önce Yunan /milli mö şını, sonra da İstiklâl marşımızı çalm beyet irene binm Ondan sonra, Yugaslav heyeti VAP' dan çıkıp gara gelmiş, bu sefer de ka Yugoslav milli marşile İstiklâl mâfi mızı çalmış, Yugoslav heyeti de trent miş, her iki beyet bu suretle uğurlanı” lardır. imize gelen Yunan © Papagosun £ Türkçe alfabe Okutanlar Mahkemeye verildi (Baştarafı 1 inci sayfada) ziyafet verilmiştir. Ziyafet temiz Ve bir hava içinde geçmiştir. Hatay halkı delegeden çok memntti Hatay halkı, Delege Roge Garo'nun taraf hareketlerinden çok memnun ” tummaktadır. Bu arada Delegenin erarile İskendt | mâliye dairesinde çalışan Derviş M6 minde bir genç, taşkın hareketlerinin zası olarak Antakya nahiyelerindeti © su köyünde ikamete memur edilmişti” Tek tük hâdiseler Türk halkını &f ra mütecssır etmektedir. Bu hâdiselet şağıya sıralıyorum: Yeni bir tuzak: Şapkalılar, kd":, Kırıkhan jand: rahman, civar Türk köylerine şapkalı, fesli diye köylüleri birbiri * hin tahtik cimek istemiş, fakat müYü olamamıştır. Bu arada köy meydaf” «Şapkalılar Müslüman değildir!» d0? ğırmış, fakat köy delikanlılarında! bu saçma sapan söze şu cevabı V tir: ö «— Burada fesli, şapkali herkes ”) mandır. Hepsi de kardeşlikten his taşımıyorlar!» Jandarma kumandanı bütün Türk lerinde aynı soğuklukla karşılaştiğ' |çarnaçar geri dönmüştür. Garib bir emir Antakya lisesi talebelerine VE teb muallimlerine yeni ve garib bif verilmiştir. Buemre göre talebe rinde bulunan ay yıldız ve 'Türk rozetleri tamamen - İâ a Aksi takdirde bu gibi talebeler VeT allimler mekteblere sokulmıyatt