Yazan: Ziya Şakir Bir gün Abdülhamidin oda kapısı açılmış, içeriye sarışın bir kadın başı uzanarak genç şehzadeye : - Ne güzel piyano çalıyorsunuz! diye fısıldamıştı Abdülhamid, piyanonun üstündeki — aynadan — gördüğü — bu lâtif çeh- reye birkaç saniye baktıktan sonra, | — birdenbire başım geriye çevirmişti. H . ış | Daha hâlâ, kapının aralığında duran — genç kadın, kaçmamıştı. Bilâkis, gü - Tümseyerek yanına yaklaşmıştı. Munis — bir tavırla genç şehzadeye sokularak: — — Ne güzel çalıyorsunuz, aslanım. — Ne olur. biraz daha çalsanıza! Diye mırıldanmıştı. Abdülhamid, genç kadının bu yumu- — şaklığı karşısında fena halde sersemle- — Mmekle beraber, derhal yerinden fırla- Mıştı. Korkusundan: - — Gidiniz.. çok rica ederim, derhal Bidiniz. Diye yalvarmıştı. Çünkü Abdülha- e — mid, bu saraylının gelişini; amcasının | kendisine karşı yapmak - istediği bir — tecrübe sanmıştı. Genç saraylı, bir kaç dakika orada kaldıktan sonra, çekilip gitmişti. Fakat — Abdülhamidin kalbinde de derin bir D tesir huüsüle getirmişti. Günlerce ve — gecelerce onun hayalini hafızasından — çıkaramamıştı. Hayatında, ilk defa o- — larak aşkın ateşile yanmıya başlamış - 5 Onun günden güne sararıp solması, — Valide Sultanın nazarı dikkatini celb D validesinin Nişantaşındaki etmişti. Bu hassâs kadın, nihayet bir — gün onu İsticvaptan geçirmişti. Abdül- — hamid, gene amcasının iİmtihanı korku- sile evvelâ müphem cevaplar vermiş- *ti Fakat sonra, hıçkıra hıçkıra ağlı- yarak aşkını itiraf etmişti, Bu itiraf karşısında, Valide sultanın “füyleri ürpermişti. Çünkü. Abdülha - midin bahsettiği kızı, Sultan Aziz he- nüz gözde etmişti. Ve o da çıldırasıya seymekte idi ş Valide sultan; Abdülhamidin aşkının ciddiyeti karşısında, çok derin bir eza ve ıztırap hissetmişti. Eğer onun ders dine derman olmak mümkün olsa, her geyi feda edecektl Fakat oğluna gidip B de: — Bu genç gözdeni bırak. Çünkü o- Nu yeğenin çıldırasıya seviyor, demek Mümkün değildi. Abdülhamid, artık Beşiktaş sarayını — terketmişti. Hamşiresi Cemile sultanın — Alemdağındaki çiftliğine çekilmişti. — Fakat orada da, bir türlü sükün kesbe- — Gdememişti. Boğaziçine gitmişti. Ora - — da da vakit geçirememişti. Nihayet, bir teselli ve şifa bulmak ümidi ile, üvey dairesine — Belmişti. Bu kadın, elinde büyüttüğü Abdül- — hamidi görünce, son derecede mütces- — Bir olmuş ve derhal tedavisine koyul - — Muüştu. Fakat daoktorların -tedavileri, — hiç bir tesir husule getirmiyordu. Ab- — dülhamiü, vakit vakit derin baygınlık- | lar geçiriyor ve sonra, dakikalarca ih- tilâçlar içinde çırpınıyordu. Presto Kkadınefendi bu halleri gördükçe, dil- — hün oluyordu. Bir gün Abdülhamide birini tavsiye — frangını fi bir çirkin kıza vereceğim, — demişti. Çirkinlik kızları büsbütün ok - kanın altına götürüyor. Haksızlık! Kimse — de onlara hakkile acımıyor... Senelerce bu sözleri tekrar etmişti. — Yazıhaneye bir kız kâtib almak lâzim ge- Dince o da herkes gibi en güzelini, en se- Wimlisini seçerdi ve her seferinde de — böyle bir haksızlık ettiği için üzülürdü. — Nihayet tahvilâttan birine bir milyon — frank çıktı. İhtiyar noter adağını yerine — getirdi ve artık kendisinde hayata gül - — mek hakkını buldü. | Yarınci nüshamızdı: |NASIL AYRILDI '-Yıun; Salâhattin Enis etmişlerdi. Bu âdam, Balıklıdaki tekke- nin şeyhi idi. Esasen bu şeyh, saray a- damlarından birinin ifşaatından İstifa- de etmiş: — Hastayı bana getirin. Ben, iyi ede- Abdülhamid, derhal atına binmiş, Balıklı tekkesine gitmişti. Fakat o ka- dar halsiz ve mecalsiz idi ki; Nişanta- şından oraya gidinceye kadar bir hayli ıztırab çekmiş, bir kaç yerde istirahat etmek mecburiyetini -hissetmişti. Fa- kat tekkenin kapısına varır varmaz, iş değişmişti. Bizzat kendisinin naklettiğine göre, şeyhin karşısına çıkar çıkmaz, hıçkıra hıçkıra ağlamıya: — Bir tek ümidim sende kaldı. Genç- liğime acı. Ne yaparsan yap; beni kur- tar... Diye yalvarmıya başlamıştı. Şeyh ile, bir saat kadar bir odada ka- İpanıp kalmışlardı. Şeyh, ne yapmıştı? Onu hangi efsunla, hangi şaklabanlıkla, nasıl bir düzenbazlıkla oyalamıştı? Bu- nu, kimse bilmiyor, kendisi de bu hu- susta ketum davranıyordu. Gene kendi rivayetine nazaran, aradan bir saat ge- çip de, şeyh ile odadan çıktıkları za- man, artık Abdülhamid değişmişti. Ay- lardanberi gülmiyen yüzüne, bir tebes- süm gelmişti. Gelirken, at üzerinde ine Tye inliye durabilen Abdülhamid; ü- mid edilmiyen bir zindelikle atına bin- miş, hiçbir yerde istirahat etmen sa - rayına avdet etmişti. Burada, küçük bir istirahat yapaca- ğim. Sansar Mahmudün vefatından, Belediye Sular Eb'at ve mikdarı şartnamesinde yazılı 1 takriben bir sene kadar evveldi. Bir gün, Abdülhamid bir iş için İkimizi me- rasim köşküne göndermişti. Oraya git- miş, işimizi bitirmiştik. Yalnız başımı- za avdet ediyorduk. Bilmem nasıl oldu? Bu mesele aklıma geldi: — Kuzum haci efendi.. şu meseleyi bana anlat. Balıklı şeyhi ile efendimiz bir odaya kapanıp kaldıkları zaman, a- caba şeyh efendi nasıl bir tedavi usulü tatbik etti de efendimiz bir saat zarfın- da şifayab oluverdi? Dedim. Bunu, bilse bilse,'o bilebilir- di. Malüm ya, evvelce de arzetmiştim. Sonraları, hact Mahmud efendi namile kahvecibaşı, ve gidiş müdürü olan San- sar Mahmud; Abdülhamidin efendilik zamanında da en eski bendesi idi. Ve ©o gün Balıklı tekkesine o da gitmişti. Benim bu sualim üzerine Sansar Mah mud güldü: — Bunu, ben de çok merak ettim. Ni- hayet bir gün, efendimizin âlt çenesin- den girdim, üst çenesinden çıktım, bu 1 öğrendim. Dur da, sana naklede- yim. Fakat dikkat et, Sakın ağzından kaçırma. Dedi. Ve bu hâdiseyi şöylece naklet- ti. — Bilenem yalan, bilmem gerçek. Mah mud efendinin anlatışına nazaran, Ba- lıklı tekkesinin şeyhi, çok zeki, çok kurnaz, çok ehlidil bir adammış. Genç Abdülhamidin, mutlaka bir gönül ille- tine tutulduğunu anlamış, Her halde böyle olacak ki; onunla başbaşa kalın- Ca: (Arkası var) İdaresinden : cem'an 80 ton betonarme demiri satın dzce açık eksiltmeye konmuştur. bu iş için tanzim edilen irler. şartnameyi levazım servisinden parasız iksiltme 27/10/937 Çarşamba günü saat 15 de Taksimdeki Sular İda- resinde yapılacaktır. <7203> Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı İstanbul Satınalma Komisyonundan 1 — 63 sayılı motör için yaptırılacak olan 3 tane piston kolu ile 6 çift grank jyatağının 25/10/937 pazartesi günü saat 10 da pazarlığı yapılacaktır. Tasınlanan bedeli 585 lira ve ilk teminatı # liradır. Şartname ve evsaf komisyondadır alınabilir. 8 — İsteklilerin belli gün ve saatte ilk teminat makbuzları ve kanuni vesika « larile Galata eski İthalât Gümrüğündeki komisyona gelmeleri. (7223) l Inhisarlar U. Müdürlüğünde I 1 — Kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuş olan 3 adet siğara makinesi - için teklif olunan bedel haddi lâyıkında görülmediğinden pazarlıkla alınması karar- laştırılmıştır. W — Poazarlık 6/X1/937 tarihine rastlayan Cumartesi günü saat 11 de Kabaşat- da levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır, III — Muhammen bedeli 30,000 lira ve muvakkat teminat 2250 liradır. IV — Şartnameler her gün 150 kuruş mukabilinde adı geçen komisyondan almabilir. V — İdarece alınması mutasavver makineler «Molens, Standard ve Müller» olup bunlardan başka firmalardan pazarlığa iştinâk arzusunda bulunanların, fiatsız teklif ve kataloklarını münakasa gününden, en geç 8 gün evvel Tütün Fabrikalar Şubesine ibraz ederek pazarlığa iştirâk vesikası almaları lâzımdır. VI — İsteklilerin pazarlık için tayin olunan gün ve saatte 96 7,5 güvenme pa- ralarile birlikte yukarıda adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur. «7216> Mikdarı 4193 Kilo 1708 5054 1440 y 407 # » 9 Adet Bulunduğu yer Ahırkapı , » » Cibali Tütün Fabrikası » » » » » », Fener, Bomonti, Balat, Bahariye, A. hırkapı Bakım evlerinde. Yukarıda cins ve mikdarı yazılı eşya 25/X/937 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 10 da pazarlıkla satılacaktır. İsteklilerin malları hizalarında yazılı yerlerde hergün görebilecekleri ve pazarlık için de $6 15 teminat paralariyle bir- likte muayyen gün ve saatte tış Komisyonuna gelmeleri ilân olunur. — «B. B aü Levazım ve Mubayaat Şubesindeki Sa- «6888» M Çeviren : Ahmet Cemalettin Saraçoğlu Artık öz vatanıma kavuşmuştum, Sayısız eller sıkiyor, hesapsız biralar içiyor, rahat bir ömür geçiriyordum — Sefarethanemize müracaat edip ataşenaval kaptan Barthing'i görünüz! Tavsiyesinde bulundu, Kendisine tara- fimdan gönderilmiş olduğunuzu söy- leyiniz!.. Dediği gibi*de yaptım, Öğle yemeğini kaptan «Barthingsle karşı karşıya yiyorduk. Kendisi pasa- portum için icap eden muameleyi he- men yaptırıp akşam üzeri apartımanına döndüğüm zaman Almanyaya âavdet etmem için her şey hazırdı, Saat dokuz- da, deniz yolu ile «Kopenhag» tan ayrılıyordum, 1915 yılı ikinei teşrininin onuncu gü- nü öğleden sonra saât dörtte uzun se - yahatim sona ermişti ve ben vatanıma kavuşmuştum. «Warnemunde» limamı- na girdiğimiz zaman sahilde büyük bir labalık toplanmış olduğunu gördüm. Bu liman doğduğum kasabadan yirmi dakikalık bir mesafededir. Mevsim bir hayli ilerlemiş olduğundan bu kadar kesif bir kalabalığın böyle plâjda top- lanmış olmasına bir mâna veremedim. Kendi kendime: — Bu adamlar akıllarını mı kaçır - mışlar?.. diye söylendim. yaz çoktan bitti. Yoksa harp vatandaşlarımın âdet- lerini değiştirdi de artık yaz yerine son baharda mı denize giriyorlar? Meğer iş büsbütün başka imiş ve plâjda gördüğüm kalabalık beni kar- şılamak için toplanmış hemşerilerim imiş. Babam evvelçe civardaki şehir- de mevki kumandanlığı etmiş oldu - ğundan onun yerine mevki kumandan- lığına geçmiş olan albay askeri bando muzikayı bile göndermek necaketini Böstermiş, Karaya ayak basar basmaz bando muzika: «Deutsehland über alles!» marşını çalmıya başladı. Belediye reisi yanın- da kadınlardan mürekkeb bir heyet bulunduğu halde beni resmen tebrik etti. Halk etrafımıza üşüşmüş hayretle beni seyrediyordu. Birisi elime bir zarf sıkıştırd. Baktım ki annemden gelmiş bir telgrafname, Benim için gelirilmiş hususi arabaya bindim. Etrafımda beni evime kadar götürecek alay sıralandı. Bandomuzika şefi elindeki değneği kaldırır kaldırmaz tannan ve şakrak bir hava etrafı çın- latmıya başladı: Lauterbah valsı... XXHI ÇİN DENİZİNDEN BALTIK DENİZİNE Artık öz vatanımla; ılık yuvama ka- vuüşmüştum. Sayısız eller skıyor, he- sapsız bira içiyor, kayitsiz ve şartsız bir ümür geçiriyordum. Çin kıyıları, «Singapur» zindanı; «eSomatras»nın ce- hennemi havasını, hattıiüstüvanın sı - caktan tüten vahşi ormanları, «Jolo» denizinin insan kanı içen korsanları falan benim için uzaklarda çok uzak- larda kalmışlardı. Bunları tepkı kor- kulu bir rüyayı hatırlayan mes'ut kimseler gibi hayal meyal hatırlıyor- dum. Muvasalatımdan iki gün sonra «Hamburg - Amerika» şirketinin mü- dürü umumisi bulunan Her « Albert Ballin» den bir telsiz aldım. Bu kıy- metli ve yüksek adam beni görmek, benimle görüşmek arzu ediyormuş. Ta- bit derhal «eHamburgsa koşarak kendi- &ini ziyaret ettim, Beni dostça kabul etti ve: — Sicilinizi tetkik ettim kaptan La- mize mensub kaptanlardan birisinin «Emden» in kahramanca seferinde bi- rinti sınıf bir rol oynamış olmasiına doğrusu pek memnun oldum. Elinizi sıkmak isterim kaptan «Lauterbah» si- zi tebrik ederim. Biraz görüştük ve «Emden» deki ser- güzeştlerimden, «Singapur» dan kaç- tıktan sonra başımdan geçenlerden bahsettim. Tamam müsaade isleyip kendisinden ayrılacağım zaman umiı müdürümüz tekrar elimi sıkarak: — Kaptan Lauterbah, dedi, daima si- mek, kendisile görüşmek fırsatına na- il oldum. «Berlin» de bulunduğum sırada her- kes beni görmek istiyor, her taraftan davetler yağıyordu. İlk önce saraya da- vet edildim. Sa Majeste İmparator ve İmparatoriçeye bizzat «Emden» mace- Tasını ve «Singapur» dan kaçışımı an- hattım. (Arkası var) Bugünkü program 22 Birinciteşcin 1997 CUMA İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk müsikisi, 1250: Havm Gis. 13.05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 1830; Plâkla dans musiklal, 19: Piyano s0l0: Cemal Reşit tarafından, 19,30: Radyo Tonik dram (O...) 20: Mustafa ve arkadaşları tarafından Türk mizikisi ve balk şarkıları, 2030: Ömer Rıza tarafından arapça söyler, 2045: Semilha ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı), 21,15 Örkestra, 22,15: Ajans ve borsa haber- leri, 22,80 Plâkla sololar. Opera — ve operet parçaları, YARINKİ PROGRAM 937 Onmartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Çöcük tiyatro: — Kedi - Tülki v. 1250: Havadis. 130$: Muhtelif plâk megri - yatı. Akşam neşriyatı: ! 1830: Plâkla dans müuslkisi. 19: Klâsik 'Türk müsikisi: Nebil oğlu İsmall Hakiı. 19. 30: Konferans: Dr. Fahreddin Kerim (Fikir Yorgunluğu), 20: Sadi ve arkadaşları tara- fından Türk muzlkisi ve halk şarkıları. 20. 30: Ömer Rıza tarafından arabca söyler. 20- 45: Bemahat ve arkadaşları tarafından 'Türk mustkisi ve halk şarkıları, (saat Ayarı). 21. 15: Örkestra, 2215: Ajans ve borsa 22.30: Plâkla sololar, opera ve operet parça- ları. aa İstanbul 6 ıncı Noterliğine 9 T. sani 997 tarihinde ayda (23-25) Hra bedel müukabilinde Recep Gür'den kiraladığım Yenlicamide eski 70 ve yeni 35 numaralı dükkân kirasına mukabil 9 'T. sani tarihli ve İstanbul İkinci Noterlr ginden musaddak borç senedile işbu ki- rayı Recep Gür'e aydan aya (23-25) lirü üzerine tediye edecektim. Recep Gür'üü sarih bir adresi olmadığı gibi kendisi de nezdime gelmediğinden ve esasen kandi- &nin mükaddema benden 1 T. sani 956 — tarihinde kiraladığı mezkür gayrimen” kul hissesi içıin ayda yedi buçuk liradat mezkür gayrimenkul işgalim tarihi olafi 9 temmuz 837 tarihine kadar kendi istir carı tahtırda geçen sekiz ay dokuz gÜN” iük bedeli icardan matlubum bulunan — 8235 liraya mukabil 9 temmuz $87 tarit hinden 9 T. evvel 937 tarihine kadar ket> disinin benden matlubu bulunan 69:75 İF radan makstbu suretile bakiye kalan 740 lira ile 9 T. sani evvel 937 tarihinden 9 T" söni 937 tazihine kadar bir aylık (22.25) Ş Hranın mecmuu olan (30,65) lirayı DÜ gün kendisinin adresi malüm olmadığır” Jan bu baptaki hüsnüniyetimi isbat maf” şsadile ve ilânen yapılacak tebligat cesi gelip dairenizden almasını teminci veznenize #manet süretile tevdi ediYi” rum. Ve sarih adres gösterinceye xadaf da bu suretle muamele yıpıub"”ı .keyfiyetin Son Posta gazetesile ilün sUrt” tle tebliğ ve isalini taleb ederim- ADRES: Yenicamide 33-35 mumarali mağazada hazır eibise flcaretile memtti — Nuri Güven ”