“ Son Posta ,, nın edebi romanı Evvelki günkü ve dünkü kısımların hülâsası: Romanın kahramanı Adnan beyas saç * huı“ Yaşlarında zengin bir adamdır. İstân- tazün dört bucağında onu tamımıyan yok » vi Tanıştığı kadınların bepst onun bir güne Ük, bir gecelik gönül eğlencesi olm! N aazi' Bece uyuyamamıştı. Bütün düşün * SBü tek bir geydi: sey l Sevse, aevebilse, hiç olmazsa bir gün Tebileceğine inansa ne mes'ul OlACANtI. ge? düşüncelerle kalktı. Komodinin gözün- 2"’)' bir defter çıkardı. Bu defterde önun dâ- "___':ı_ g:yllîulnrı yardı. aııını;:b ıbıdı::g; n şülyor. Beylerbeyine, ga T:"V"ı Burada Gülsüm isşminde ellişine yak dd bir kadın ve kızları tir. Adnanın çocukluğunun en olaşı M kahramanıdır. Alenin ahiretii 16 aa ülsüm, henüz on sektzinde, Adldn (0 ö a iken aralarmda bir hâdise eçi seç Bir gün bu genç Kıs Ağnanı kollarının h;lxmai sıkmış, genç çocukta unutulmaz Hiralar bırakmıştır. Gülsüm bir. belediye Kanişlle evlendirüdiği gün Adnan — Biçkirâ “ekıra ağlamıştır. Gülsümün kırları artık yaşlanmışlar. YA Mahmure benüz 15 indedir ve anastının ::'::,V kızlığını taşımaktadır. Adnan Onunla h ğ vyr Wm_mm zaman büyük bir beyecan di ._;:“ln bir yubaşı gecesi eve hiç kimsevi Ğ etmiyor, Daha o gün bir oyuncakti * A gayri ihtiyari, kime vereceğini bilmeden Udi bir bebeği karşısna koyuyor Ve OrA *Mahmure, diye hitap ediyor. aei Aradan Iki hafta geçiyor. Bebeği kapici- n" kıtına veriyor, Mahmureyi de artık dü- Neplez oluyar, Onun en çok hoşuna giden yar Tandır. Onunla güzel geceler . geçiri - (Roman devam ediyor) A h, 22 İxincikânun 1936: Neriman, ikidir, sebebsız yere, ba- ha ayrı yaşadığı kocasından bahs Yor. Maksadı kıskandırmak m:? Âm hiçin kıskanayım? değil mi ki bugün Metresim, Fakat şüphem var? Acaba kocasını #€Viyor mu? 18 Mart 1936: Ressam Nimetin evindeki pokerden #ndwmmüz o fırtınalı gecedenberi €timanı görmedim. O kar tipisinde Kt köşedeki otomobile bindifinceye gadar az mı söylendi durdu idi? Sanki urtnayı ben koparmışım gibi... YVakıâ Teştbiş bir geceydi de... Btrafımmza ki- Mitler düşüyor, kapalı dükkânların kapenkleri zangırdıyordu. Hele bir bak: 'al dükkânının üstünde sallanan KocA lıu Teklâm tabelâsının, demir çubuk- kıi Ti koparak gürr diye tâ yanımıza Y ilması ikimiz için de atlatılmış bir ;:hlike sayılabilirdi. Fakat ne de oıls:ı v"!man bana o kadair kızmiama'ı idi. ıeî" Pokere gitmeği-o akşam ben İS- ümdi ama Neriman da benden da- & az hevesli görünmediydi. Şimdi ba- hi kendisini evde yok dedirtiyar: Bu- ha başka bir sebebi- var amâ nedir, € halde anlıyacağım: ?7 Mart 1936: lesele anlaşıldı: Neriman kocusı ile Orışmış; tekrar birleşmişler! İyi oldu, “işımdan bir derd eksildi. Zaten bu &rıdan bıkmıştım. Önceleri Yü Yandan biraz Mahmureye benzetiyor- düm da ondan hoşuma gidiyordu. Fa- &! sonra dikkat ettim, aldanmışını Hem düşünmeliyim ki Mahmure on be- Şinde bir kız, bir körpe kuzu, Neriman İse yirmi ikisinde, südünü emzirmiş bi- ©.. Mahmurenin İskarpinleri üstüne düşen kısa konçlu çorabları, bir hey- İtraş elinden çıkmış gibi, aşeğıdan Yukarıya göz alıcı bir nisbetle genişli- Yen bacaklarını gizlemez. Neriman ise, bütün kibar bayanlar gibi, yaz kış uzun İpek çorablar giyer, Ş Halbuki bilse, bilse ki ahiretlik Gül- Sümün kızı ve tütün deposunda çalışan 'atmanın kız kardeşi yosma Mahmure, ni acentesi müdürü Bay Tevfik n moönden karısından ziyade benim başımı döndürüyor, irademi e- limden alıyor. Kim bilir bunu bilse ön- €e nasıl kahkahalarla güler, sonra yü- Züme tükürür ve belki de İçinden müt- l Halid Fahri Ozansoy Mahmüure anasına oka dar benziyordu. ket... Ah, Nerimana bu ıztırabı verebilsey- dimm... 8 Nisan 1836: : Mahmureyi şimam sık sık gidip gö- rum. Bana alıştı. Eskisinden fazla yanıma sokuluyor. Bazan ona ufakte- fek hediyeler, bilhassa kutu kutu bon- banlar da götürüyorum. Gülsüm te- »kkür ediyor. Biraz da paraca yardı- ma başladım. Gülsümün kocasına inme ineli âdeta fakir ddş!ıi_!or. Fatmaya ge- lince, günde kaç para kazanıyor rüyol! 19 Nisan 1686: 'Yalı pek harab. Biraz tâmir ettirme- Ii Salon ve odalar da toz içinde! Zaval- h Gülsüm, ancak kötürüm kocası ve ev işlerile meşgül:. - koca yalının üç oda- sından başka neresin! temizlemeğe ye- tişsin ki... O üç ödada da kendiler! otu- gayör. Düşünüy bu yazı * yalı- da geçirsem mi? Gülsüm kim bilir ne memnun kalırdı!. Ya Mahmure?.. be- nitâ küçük kızım.. o da sevinir elbet... Ben onun bir dayısı, bir amcası sayı- srım. Öyle değil mi? “Ah, bünâ kendim inanabilsem... Hayır, Beylerbeyine bir daha gitme- meliyim. 21 Nisan 1836: Dayanamadım, bBügün gene oraya gittim. Mahmure ortâda yoktuü. Sor - dum, yazlık - Beylerböyine - sayfiyeye gelen bir ailenin yanma koyduk dedi- ler, Kızdım, Gülsüme söylendim. Ya - talak belediye çavüşü da bana hak ver- di, Zavdllıyı artık âdam yerine koy - ar. Gülsüm, Hacer, Fatma; hep- , akıllarınca Mahmu- özde bağ, bostan, te- ır sürtüklüğüne mâni olacak - Sanki çalıştığı evden dükkâna, yollamazlarmış Fibi... Söyle- © evden çıkaracaklar. Oradan reyi ezecekler. pe, bay f]ırmış. bostana glm, kızı 18 Mayıs 1936, Gene eski ki (beyine gitmiyece; Gülsümün aylı- İğmi bile geciktirmiştim. Nihayet yazı- hanemdeki kâtibimle yolladım. Bu iş oldu. Fakat sıkılıyorum. Bu gece eğlenmeliyim. 17 Mayıs 1486 gece yarısından sonra, Deciğim gibi.. bu gece Taksim bah- çn:i'ı de eğlendim. Ne zamandir numa- raları seyretmemiştim. Nleğer o M'?.c" danşları oynıyan kız ne güzelmiş! Durr düz, bi gibi bir siy:ılı.ık!a parlı - yan saçları var. Gözleri iki siyah alev sanki. Artisti gece yarısından sonta apar - tımana getirdim. Yılan gibi kıvrılan oynak vücudunu ilk defa ve yalnız başı karşıma al- dim. Yılbaşı bebeğimin şu boş kalan yerinde... Halbuki ben bu köşeye Mahmureyi oturtmalı idim.. karşısına da, yirmi yaş evveiki hayalimi... Of! içki başıma mı İseldirivör müyüum? vurdu? Yoksa Oda sessiz.. yanımda uyuyan bir ka- gın.. Ben bu satırları yazıyorum. 18 Mayıs 1996 sabah: Bilmem ki sabaha karşı uyandırıp ârtist kıza ne söylemişim? Birdenbire kızdı, gün ağarırken giyindi, gitti. Uğurlar ölsun! Bu numaran sahne - dekinden parlak, kızım! * Defter, bu gece tek sa' den, Adnanın elinden di ilâve etme- Uykusuzluk, bir duman gibi, gözle- rine çökmüştü. Gevşek bir elle yorganı açtı ve ışığı söndürmeden başını yastığa devirdi. Sarı ampul, şimdi, yörgün uyuyan bir yüzü aydınlatıyordu. « n Uyandığı zaman, vakit öğleye yak - laşmıştı. Hemen kalktı, perdeleri araladı. Karşıda, aşağıya doğru inen sıra sı- ra apartımanların arkasından yer yer kabarmış pariltili kubbeleri ve sivril: miş minarelerile İstanbul ufukları görü nüyordu. Sarayburnunu dönen bir va- pur Marmaraya açılmıştı. Deniz, bahar güneşinin altında parlıyordu. Adnan yüzünü bürüşturdu. Bir Za- ymandanberidir, artılr her sabah bu u- fükları ve bu denizi görmekten bir u - sanç duyuyordu. Kaç defa - bavülünü yakalamak, Avruüpada uzun bir seya - 'hate çıkmak, hattâ Amerikaya kadar 'yollanmak arzusuna kapılmıştı. Bu yol- culuğa karar verdiği günler bile olmüş- tü. Fakat her karar verişinde son dü- kikada, sebebini kendisinin de tayin e- demediği bir korkü ile bu seyahatten İvaz geçmişti. Meçhulün korkusw — idi bu, meçhu! ve yabancı diyarların kor- kusu.;. Öyde saniyordu ki yrudundan uzaklaştığı gün karanlık bir akıbete yuvarlanacak, belki de bit daha geri gelmemek üzere ebedi bir yokluğa gö- mülecektir. Amma nasıl tehlikedir o, bunu tayin edemiyordu. Yalnız uzak- laşmak, ona bir nevi ölmek hissi veri - yordu. Bu hissine, biraz da, Beylerbeyli küçük Mahmureden ayrilmak 1 ka- rışmıyor değildi. Adnan her sabah ay- nada, vakitsiz ağaran saçlarına bakar- ken, kalbini buran bir pençeyle bu acı- İhın daha başka, daha derin ve keskin batışlarını da hissediyordu. Sonra, bir- den, yüzü kızarıp başını pencereye doğ- ru çeviriyor, Nerimanın salonundaki e- tajetin üstündeşduran moda albümle - rinde gördüğü spor ve plâj kostümlü küçük kız resimleri karşısındaki bön ve şüpheli bakışile Üsküdar kıyılatına bakıyordu. Bu sahilin daha yukarısın- da, Böğazın hiç yenileşmemiş bir kö - yündeki yalıda sanki otuz yıldır hiç de- Bişmiyen, hiç büyümiyen, hep öyle on beş yaşında bir taze fidan, bir kapalı gönca kalan bir küçük kız vardı ki bu- gün yalnız ismini değiştirmiş, Gülsüm- ken, Mahmure olmuştu. Asıl Gülsü - mü, onun karşısına geçip konuşurken bile, sanki görmüyor, — tanımıyordu. : (4”:“ var) rini nasıl düzeltebiliriz? —— | Hiçbir klübü m;îğıiur etmemek için yapılacak biricik şey, birinci küme klüplerini 14 € iblâğ etmektir Futbol federasyonu başkanı, gazetele- 've verdiği beyanatta şunları söylemiştir: «— Mıntaka başkanlığı ile aramızda hiçbir ihtilâf yoktur. Esasen geçen sene- ki talimataame genel merkezden geçme- diği için bu seneki milli küme maçlarını ve ona tekaddüm eden lig maçlarını yeni talimatnameye göre idare edeceğiz. Yeni futbol talimatnamesinin 17 nci maddesi mucibince de Hilâli ikinci kümeye indir- dik ve yerine ikinci küme 1 incisi Anado- luhisarını aldık.» Eğer spor işlerini senelerdonberi lâyı kile takib etmemiş olsaydık sayın başka- nin bu beyanatını yerinde bulur ve ken- disine hak verirdik. Fakat mesele hiç de böyle değildir. Bir defa geçen sene bir milli küme ta- Himatnamesi yapılmış ve bu talimatna- me genel-merkez tarafından da tasdik & (ailmiştir. Eğer başkanın dediği gibi tas- | dik edilmemiş olsaydı genel merkez milli kümenin mas: milli küme takımları hakkında yapılan birçok itirazlara, milli küme talimatna- mesi abkâmmı tatbik etmezdi. Bu talimatname genel merkezce kabul edildiğine en büyük delil, klüblere milli küme için gönderilen tamimlerde O va- kitki 'T. 8. K. ikinci başkanının imzasının bulunmasıdır. O tamimlerde milli küme faaliyetinin İstanbulda nasıl yapılacağı ve lik kümelerinin ne şekilde olacağı ya- zılmıştı. Burada bunun bir. hülâsasını yapmağı faydalı buluyoruz: Evvelâ 12 klüb tek devreli lig maçı yapacak, birinciden dördüncüye kadar derece alan klübler milli kümede İstan- bulu temsil etmek üzere ayrılacaklar, ge- ri kalan sekiz klübe, ikinci kümenin an klübünün birinci ve ikincisi iltihak ede- cektir. 1937-1938 futbol mevsimind mede İstanbulu temsil eden dört klüb de şampiyan küme namı altında lig maçı ya- yıpı birincisi ile sonuncuşu taayyün ede- cek. O sırada birinci kümenin sekiz klü- büne iltihak eden ikinci kümenin birin- cisi ve ikincis de on klüb halnde lig maç- ları yapacaklar. Neticede birinci, şampi- yon kümenin sonuncusu, ikinci küme de sekiz klüb arasında yapılan şampiyona- nın birincisi ile otomatikman yer değiş- tirecektir. e İşte yukarıya bir hülâşasını yazdığımız | tamim, bütün klüblere gönderilen ve klüblerde- verilen bu karara göre kendi takımlarını hazırlamağa başlamışlardı. Bu moyanda bazı klübler ikinci küme- ye düşmek tehlikesi olmadığından ta- kımlarını gençleştirmişler ve tabil ola- rak İlk zamanlar iyli bir derece alama- mışlardır. Bunlara misal Hilâl ile Sü- leymaniyedir. Bu gençleştirme Işinin ne kadar fayda- h olduğu sekizler turnuvasında gö müş, Hilâ! klübü lig maçı esna a iyi derece almış olah takımları yenerek sekiz takım arasında üçüncü olmuştur. Süley- '© de ancak Beykoza yenilerek i- kinel olmuştur. Görülüyor l Hilâl ve Süleymaniye taki mi ikinci kümeye düşmek teklikesi um- madığından birçok iyi oyuncularını di- siplin ve takımı gençleştirme yolunda fe- da etmiş ve genç elemanlarla maçlara girmiştir. Hilâl klübüne böyle bir garantiyi ver- miş olan futbol federasyönu, bunu bir anda değiştirirse bütün klüblerin kendi- sine karşı olan itimadını elbette ki adam- akıllı sarsar, Gelelim ikinci küme birincisi Anadolu- hisarı ve ikincisi Altınorduya, Bunların da birinci kümeye geçmesi lâzımdır. Çünkü geçen sene bu takımlar birinci kümeye geçmek üzere çalışmışlar ve birçok para sarfetmişlerdir. Eğer bu iki takım da birinci kümeye geçmi- yecek olursa, ikinci derecede klüblerin çalışmak, muvaffak olmak ve ideale u- laşmak imkânlarının önüne bir sed çek- miş olunacaktır ki bu, Türk sporunun $ ainmasına ve daha ileri gitmesine de- Bil, geri gitmesine doğru bir adım öla- caklır. Bütün bunlardan çıkan netice, gerek Hilâlin gerek Anadoluhisarı ve Al- tınordunun istekleri ve itirazlarının haklı olduklarıdır. « |milli küme En hararet'i devresine giren İngiliz müçlarında heyecanlı birsahne Gelelim mıntaka ile federasyon başka- nının arasında hiçbir ihtilâf olmadığına: İstanbul mıntakasının doğrudan doğru- ya mercii Türk Spor Kurumu Genel Mer- kezidir, İstanbul mıntakası' başkanlığı da itirazını Ankarada bulunan genel mer- keze bildirmiştir. Genel merkez bu hu- sustaki fikrini ancak federasyon başka- nını dinledikten gonra verecek ve bildi- recektir. Halbuki federasyon başkanı bir iki haftadanberi şehrimizde idi ve ancak birkaç gün evvel Ankaraya gitmiştir. Ta- bil ki itirazdan haberi olmıyacaktı. 17 nci madde meselesine gelince, geçen sene yapılan bir talimatname ol- dı, federasyon başkanı bu 17 nci meselesinde haklı olurdu. Halbuki falimatnamesi — teşrinievvel 1936 da ve 'T, S. K. nizamnamesi ve tali- matnameleri ise 28 ikincikânun 937 de mevkil tatbika konmuş ve o madde de milli küme talimatnamesinden aynen a- homuşlr, Uzayıp giden bu münakaşaları kısa kesmek için en iyi çare 12 klübe iki ikin- ci küme takımının da ilâvesile 14 takım arasında tek devreli bir lig maçı yap- mak ve birinciden dördüncüye kadar de- yoce alacak takımları milli kümeye ayır- maktır. Zaten 4 klüble diğer klüblerin çarpışması hem bilgilerinin artması ve hem-de yüksek hasım karşısında oyun ka- biliyetlerini artırmağa ve biraz da büt- celerinin düzelmesine vesile olur. Aksi takdirde Türk sporu yükseleceğine ge- riler ve bir sene evvel berabere kaldığı- mız takımlara karşı daha fena neticeler alır ve daima yeniliriz. madı Halük San Dün yapılan futbo! maç!arı Tabsim #ladi tarafından tertib edilen Stad Kupası maçlarında dün Galatasa- ray ile Galataspor takınu arasında bir maç yapılmıştır latasper takımı, ilk devreyi 2-0 ga- vak hitirmiştir. Galatasaray da devrede iki gol yapmış ve oyun bu tle berabere bitmiştir. Pş ile Şişli takımları arasında da husuv! bir maç yapılmıştır. Güneş takımı ilk l>vrede biri Melih diğeri Salâhattin 'asile ibi gol yapmıştır. İkinci devre- de Şişli takımı dâha hâkini uynamışsa dü yapamamıştır. Buna mukabil Güneş sol açığı, oyunun sön Cakikasında bir sayı daha “yapmış ve Güreş oyunu 3-0 galib bitirmiştir. Fenerbuliçe de Kadıköyütde İstanbul- sporla husesi bir maç yapnıştır. Bu mas çın büyük bir sayı farkile Fenerbahçenin noeticelendiğini duyduk. Spor eririmiz Taksimde bulunduğundan neticeyi öğrenemenidşti, — Vaziyeti ânla- mak için Fenerbahçe klübünt telefon vt tik. Fakat telefona çıkan klüb memurla- rından biri anlamadığımız bir sebebden dolayı her nedense maçın neticesini söy- lemekten islinkâf etmiştir. Balıkesir: 4 - Manisa: | Manisa, 17 (Hususi) — Bugün iki şe- hir muhteliti arasındaki maç Balıkesirân 4-1 galebes!'e neticelendi.