Roman piyasasındaki Sukut Yazan: Muhittin Birgen ünkü Son Postada çıkan iki ya- zı çok dikkate Jâyıktı: Başka memleketlerde romancı, edib, müellif ak siyonları yükselirken bizde korkunç bir kilde düşüyormuş. Bir romanının telif hakkını yirmi liraya satmağa razı olan raman müellifleri peyda olmuş. Bir ro - man, yirm! liraya! Bu gidişle roman mü- ellifleri, Mahmudpaşa başındaki İşpor - tacılara benzeyecekler! Halbuki bir ro- man, ne kadar çalakalem yazılırsa yazıl- r insanın pek Tratır. ve gi ü — bir hayli kadar emeğin ve yorgunluğun , bir rorman, hattâ bir gaze - a edilip bir miktar para alın- mış bile olsa yirmi liraya nasıl satılabi- lir? Buna aklım bir türlü ermez. Naci Sadullah'ın yazısını dikkatle e- kuduktan ve kendisile konuştuktan son ra uzun uzadıya düşündüm. Zihnimde bu hâdisenin bir tahlilini yaptım. Bu tah , beni, bir Azeri tabirile, muattal bı- raktı; yani, hayrete düştüm ve ne diye- ceğimi bilemedim. * Roman piyasasının düşmesinin muhte Jif sebepleri olabilir; evvelâ bunları sa - yahm: 1 — Türk okuyucusu az okuyor. Mem teketlte okuyup yazanların adedi çoğal - makta olmazına rağmen kitap satın alip ın miktarlarının — hiç olmazsa namasını pek tabil bulurum. Çünkü kiyede bayat pahalıdır ve türkçe ro- man okuyacak münevver zümrenin iradı madığı halde medeni ihtiyaçları çoğal- maktadır. Şu halde kitap — masraflarını bütçeden tarhetmek, ilk yapılacak iş olur. — Türkiyede roman müellifi çoğalı- yor. Münevver için iş sahası daraldık - ça ve iyi ramanla, kötü romanı seçecek bir toman zevki teşekkül etmemiş bulun- dukça her rastgelen roman yazımıya kal- kabilir ve bu ramanlar da gerek gazete- lerde, gerek kütüphanelerde yer bula - bilirler. Düşkünlükte bu da bir âmildir. 3 — Türkiyede kâğıt çök pahalıdır. Me- selâ, bizde kötü kâğıtlı bir mektup blo - ku ile yirmi beş zarfı dalma yüz kuruşa alırdım. Geçende Viyanada böyle — bir bloku, elli zarf ile birlikte, yirmi beş ku- Tuşa aldim. Kâğıt ta, zarf ta bizdekinden | çok iyiydi. 4 — Piyasada roman arzının bolluğu, roman anlayıcısının azlığı, roman tâbi- | lerinin hayli işlerine yarıya Serme- yedar tâbi, fakir ve muhtaç müellifi ko- layca «kafese» kor ve kendisi fazla kaza- nıp, ötekine az verir. Piyasada bu politi- kanın tatbiki için zemin çok müsait, şartlar kâmülen hazırdır. İşte bütün bu şartlar bir araya gelin - ce, roman telif hakkının düşmesi de ga- yet tabil olur. yıp Bu yorar * Fakat, bu bir felâkettir; Türkiyede kül- tür hareketinin bütün yükse hamle- lerini kıran, güzel eser yaratmak şevki- »i kökünden mahveden bir felâket, Bir memlekette, fikir, hayal, san'at müstah- silleri bu kadar düşerler ve bu kadar pe- rişanhığa uğrarlarsa 0 memlekette artık güzellik ve iyinin hiç manası kalmamış demektir. Düşen roman piyasası, düşen ve düşecek olan kültürün iktisaden ifa- desidir. İtiraf etmeliyiz ki, biz henüz ro- | man yolile kültür yapma devrinde bulu- | nuyoruz. Bu, belki de biraz çok geri kal- mış bir kültür yapma yoludur ve bu iti- barla afıklıdır; fakat, hakikati inkâra mahal yok, henüz Ahmet Mithat Efendi- — nin Kırkambar devri, Kırkambarda kül- — für yaratma kabiliyeti arama devri geç- — Miş değildir. Şu halde romanın ve romancının hi - Maye edilmesi Jâzımdır. İyi raman, kötü mandan ayrılmalı ve iyi romancı, ro - manına mukabil bir şey almalıdır ki mem lekete güzel eserler versin ve yetişen | nesiller, güzel yazılmış sayfalar Üstün - de, güzel zevkler alsın ve güzel şeyler- | le ünsiyet peyda etsin, | * Ramanın ve romancının himaye edil - | mesi nasıl mümkün ölur? Asıl mesele budur ve bünun halli ko- lay değildir. Gazete patronları mı hima- ye etsin? Bunu düşünmek hatadır, Mad- de hayatında insaf ve vicdanın, hayır yapma fiksnin bir haddi vardır; bu had de, maalcsef, bugünkü meateryalist dün- Resimli Makale: ziye ederler. —— alanlara sık sık tesadüf ederiz. Halk önünde göze çar- panlar bunlardır, fakat asıl dikkate lâyık olanları bunların karşısında soğukkanlılık ile sükünu terketmiyenler B Kuvvel gizlidir. 38 Sinir haksızlıktan, tehdid zâftan ileri gelir. Bağırıp çağır- teşkil tur. Vaziyeti kar i Diğd Genç Yugoslav kralı Çok zeki ve meraklıdır Genç Yugoslav kralı ikinci Petar, çok zeki ve çok meraklıdır. Her şeyi mutlaka anlamak, öğrenmek ister. Yukarıdaki re- simde kendisini Belgradda açılan bir ser- gide, bir paviyondan izahat alırken gö - rüyorsunuz. ya için hiç geniş değildir. Tâbiler mi hi- maye etsinler? Ölü gözünden evinden aş' Hükümet mi himaye etsin? Bu, bir kere güçtür; sonra da her şeyi hükümetin himaye etmesi lâzım gelse bu işin içinden çıkılamaz. Buna başka bil şekil ve çare bulmak lâzımdır. Bence bu işin en güzel hal çaresi, mü- elliflerin kendi aralarında birleşip bir | tâbilik kooperatifi yapmalarıdır. Böyle bir kooparatif teşekkül edip işi eline âlır- sa o0 zaman hükümet te kendisine yar- dim edebilir. Bu kooperatifin tabedeceği eserlerden muayyen bir kısmının hükü- met tarafından satın alımması kabil bileceği gibi, meselâ, kâğıdın kooperatif elile daha ucuz alınması ve tabedilecek eserlerin tabı sermayeleri içiâ kredi- ves | rilmesi gibi şeyler bu yardımın muhtelif ve müessir bir kaç şeklidir. Elverir ki bu- günün perişan bir halde münferiden pi- yasaya çıkan müellifleri, hepsini alâka- dar eden mühim bir mosele üzerinde müt- tehiden çalışma esasını kabul edip böyle bir teşekkül vücuda getirmiş bulunsun- lar. Eğer, müelliflerde bu kabiliyet var- #a kendilerini pek kolay toplıyabilirler. Yoksa, bu hal böyle devam edip gide - cek demektir. Şunu da iyeyim ki böyle bir köc- peratif bir at ve bir deveye malolacak iş değildir. Yalnız müelliflerin şuurlanmış olmaları küfidir. Üst tarafı, hukuki, ik- tısadi ve mali tarafları gayet basit bir meseledir. Muhittin Birgen ISTER İNAN «Gerede> de hir arkadağımız anintti: «Şehrimizi «Bolu» ya bağlıyan 52 kometrelik şose üze- rinde posta nakliyatı haflada üç defa yapılmak Üzere geçen yıl 28 liraya bir otomobil sahibine :hale edilmişti. Müddeti bittiği için ayni iş bu yıl tekrar eksiltmeye konuldu. Bida- yette epeyce talib vardı, sonraları buz'arın sav.sı ikiye indi İSTER ARAS HERGÜN BİR FAKRA | Fazla iltifat Meşhur romancı Aleksandr Düma, bir gün zumanın en meşhur doktor - larından olan doktor Gistal'in evinde yemek yemişti. Yemekten sonra dok- tor Giştal bir albüm uzattı ve ken- disi hakkında bir şeyler yazmasını ri- ca etti, Aleksandr. Düma: — Hay hay yazayım. diyerek albü- mü aldı. «Doktor Gistal hastaları -tedaviye başlıyalıdanberi hastahaneleri yıktı - lar.. Cümlesini yazdı. Yanlanları okuyan doktor: — FPazla iltifat ediyorsunuz! dedi... Fakat Aleksandr Düma cevap verme- den yazmıya devam etti: «Fakat onun yerine mezurlıklar yaptılar.> * e Londrada bir mihracenin yaptığı azizlik Londrada bulunan Gualipor mihra- |cesi hakkında İngiliz gazeteleri garip bir hikâye anlatıyorlar. —Bugünlerde Londrada bulunan ve dünyanın en zen gin adamlarından olan bu mihrace, ya! nız başına Londra sokaklarını dolaş - mak arzusunda bulunduğu için kendi |Jsine böyle bir müsaade verilmiştir. Mihrace rastgele bir İngiliz gibi gi- yinerek sokaklarda dolaşırken bir oto- büse binmiş, i tçi otobüsü durdurup müşteri- yi aşağı indirmek istemiş, müşteri in- mek istememiş ve bu.suretle bir hayli Ve acele işine yetişmek isteyen bir a - mele biletçiye parası olmıyan müşte - rinin ücretini vermiş, böylece otobüs de hareket etmişti. ©O vakit meçhul müşteri yol arkada- şina teşekkür ederek adresini istemiş ve bu arada kendi kartını da vermişti. Amele cebinde beş para bulunmıyan bu adamın kartını görür görmez gül - mekten bayılırcasına: müddet otobüsün yürümediğini gören| ku hastalığına teşadüf etmişlerdir. mak haksızlığı ilân etmek, boş yere yumruk sallamak ta içte biriken korkuyu herkese göstermek demektir. Böyle yapan adamın bütün silâhlarını düşmana teslim edenden farkı yok- dakinin merhametine kalmıştır. INDA Ressamlık yapan Bir otobüs şoförü Elmae bir tablo tutan bu adam, bir otobüs şoförüdür. Direksiyonun başın- da geçirdiği saatlerde, sevdiği manza- raları, kafasında hazırladıktan sonra, paydos zamanlarında evine döner, ya - rısını atölye haline getirdiği odasında resme çalışır. Sırf kendi eserlerinden mürekkep bir sergi açmakla gşöhret kazanan oto- rünün yüksek bir san'atkâr ol- duğu ilân edilmektedir. İki sene gözleri açık uyuyan çocuk Pansilvanyanın Eri hastanesinde dok- torlar şiradiye kadar görülmemiş bir uy- Bu- gün 4 yaşında bulunan bir çocuk 1935 se- nesi eylülünden hu sene eylülünün seki- zine kadar Mütemadiyen uyumuştur. Maxin Jarinktön isminde olan bu küçü- n uykusunun diğerlezinden farkı, bu iki sene müddet 1ıçinde gözlerinin açık bulunmasıdır. Doktorlar Maxin'in uyuduğu müddet ernasında kendiğine yemek yedirmek ça- resini bulduklarından bu arada boyu 30 — Öyle ise ben de Belçika kralıyım |santim büyümüş, ve 4 kilo da ağırlaşmış- demiştir. tır. İkl sene süren uykusundan — ayılan Fakat ertesi günü amelenin namıma| küçük, bugün pürsıhhattir. Yalnız yüzü- gelen bir mektup içinde 10,000 lizalık|nü kimseye ve hattâ annesine bile öptür- bir çek çıkıvermiş. Mihrace amelenin| memektedir. Çünkü annesi Maxin'i ö- J iki penilik otobüs ücretini bu | perken uykuya dalmış ve bu uykusu iki suretle ödemiştir. ISTER sene sürmüştü. «" İNANMA! ve bu iki rak:b ihâle bedelini kırdıkça kırdılor, neticede de sordü.. İNAN İSTER sıfıra indirerek: Bedava yapacağız dediler. Bu vaziyet karşı- sında posta idaresi, işi ikisi de bedava yapacak olan iki ta- Hibden hangisine tevdi edeceğinde tereddüde düştü. Kat'i karar vermeyi 10 gün talik ederek nmeseleyi merciinden İNANMA! Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Pehiivanlarımıza meydan Okuyan Dan Kolofu İstanbula davet ettik (Baş tarafı 1 inci sayfada) Dan Kolof bu beyanatında şöyle di - yordu. «— Bana İstanbuldan hiç bir teklif va- olmadı. Eğer olsaydı tereddüt etme - gider ve bütün Türk pehlivanları - sırtlarını birer birer yere getirirdim » e alâkadar kimselerle te- şhur Bulgar pehlivanını meğe ve kendisini Türk pehlivaylarile karşılaştırmağa karar ver- dik. Bu kararı derhal filiyat sahasına nakletmi n de kendisine Utro gaze- tesi vasıtasile bir telgraf çekerek tekli - #mizi bildirdik. Bu d kadar kendisinden müsbet, ne de menfi bir cevap almış de ğiliz. Fakat Dan Kolofa yaptığımız tek Üf, çok müsbi açik olduğundan, ha: kikt bir pehlivan ise bunu kabul etme- mesine hiç bir sebep yoktur. Dan Kolofa bu ayın 10 ve 17 sinde Mülâyim ve Te - kirdağlı Hüseyinle güreşmesini teklif e- diyor, ve Utro gazetesinin sütunlârında çıkan meydan okuyuşuna bu suretle ce - vap vermiş © Eğer, Sofy pehlivanl. kurdu kendi k Ve m şehrimize gı aya ni ada bir takım tanınmış (!) rinde yatırdı arını yen- sin! , tığırı: rağmen gel de Türk pehli - e a güreşçi değil, palavracı bi ğunu ilân etmek hakkını Şimdilik. bekliyoruz. Dan Kolaf kimdir? Dan Kolof muhtelif turihlerde Avru - pa profesyotel serbest güreş şampiyonu ilân edilmiş ve karşısına çıkarılan Jerce güreşçiyi mağlüp etmiştir. l En son olarak geçenlerde Sofyada Por- tekizli Periayı yenmiştir. Bu sırada ken: disinc Türkiye başpehlivanı süsünü veren etle de güreşeceğini sö haklı ve şiddetli m mda bu güreş yapılma: kazanacağız. arında olan bu ihtiyar kurt, çol i bir vücuda malik ve serbest gü- in hile ve oyunlarına vâkıftır. Maamaf-h biz, bütün bu meziyetlerinin Türk gücü önünde eriyeceğine kani bu- lunuyoruz. Galalasara;lılaı: Eırm;rî turuna devam ediyorlar Galatasaray denizcilerinin hazırla - dığı Marmara turuna çikan küreki ler, ilk merhalelerinden itibaren yolla- rına devam etmeğe — başlamışlardır. Marmara turunu yapmakta olan Mar- mara adındaki tek çifte, Yalovadan, Ça nakkaleye harı etmiştir. İstanbul, Mudanya, Gemlik, Bebek arasındaki yolu katetmekte olan Şirin Neş'et fıtası kürekçileri Mudanyada müddet durduktan sonra Çanakka- leye hareket etmişlerdir . Dün hava açık ve serin geçli Kandilli rasat istasyonunun dün öğle- den sönra saat 14 de kaydettiğine göre hava açık ve ge - ne serin olarak | geçmiştir. Güneşte hara - ret 52, gölgede en fazla hararet 22, en az da 17 olarak kaydedil- miştir. Rüzgâr sa - niyede . 7 metre sür'atle yıldızdan esmiş, hava tazyiki 763 ü göstermiştir.