SON FPOSTA Sayfa 13 sarsıyor, etrafta müthiş Her ne ise, gece «Sohenberg> ile «Re- en haberdar ettim ve inhart» 1 keyfiyı birer birer klübden sıvışıp deniz ena: rında bize intizar eden genç kızlarla buluştuk. İki dildadem vakitlerini boş geçirme- mişler ve bizim için küçük bir sandal hazırlatmışlardı. Bu sandala at'ıyarak ve biraz açıkta bizi bekliyenr yirmi ton- luk motörlü yük gemisine kapağı at- tik. Bu motörlü yük gemisi cenuba gide- cekti ve bizi «Somatrae nın tamam «Java>» adasının karşısına tesadüf eden bir noktasına bırakmayı kabul ediyor- du. O zaman bizim için iki adayı birbi- rinden ayıran «Sonde» boğazırı geç- mekten başka yapılacak bir şey kalmı- yordu. Motörün süvarisi Malezyalı bir ka tan ve cidden çok iyi yürekli ve çok babacan bir adamdı. Kendisine kim oi- duğumuzu anlattık ve mümkün oldu. kadar karaya yakın seyretmesini rica eti â ki, âni bir tehlike veya baskı karşısında kendimizi Somatra toprakla- rına atabilelim!... Adamcağız bu ricamızı da kabu. etti. | « in iyi ve âlicenab bir insan başka işini çok iyi bilen pek ma- ptan olduğu da meydanda den iki yüz ile üç yüz m r mesafede bulundurm: ret lc seyretti ki böyle kaya serpin leri bol bir havalide bilhassa g yin bu babayiğitliği göstermek her tanın kârı değildi. Tİlk iskelemiz «Salinaş» denilen yerdi ve süvarimizin teknesin?! mercan kayalıkları arasından geçirip sahile bağ 1 denizcilik bakımından cid- den bir harika idi. «Somatra» nın bu sahilinde karaya| yanaşmak hakiki bir maharet ve bilgt işidir. Herkes bilir ki büyük dalgalar üçüzlü olarak gelip çullanırlar. Süva- ,Timiz evvelâ teknesinin başını karaya çevirerek tam yolla ileriye atıldı. Bi- rinci dalga, bizi ceviz kabuğu gibi kal- dırıp ileriye savurdu. Birinciyi takib eden ikinci dalga bu vaziyette kıçtan geldiğinden altımızdan geçti. Şimdi mesele (3) numaralısına dikkat etmek- ti .Çünkü ikinci dalgadan sonra henüz kalkınmaya vakit bulamamış olan tek- neye bu üçüncü dalga çullanacak olur- sa denizin dibini boyladığımızın resmi idi. Halbuki maharetli süvarimiz üçün- cü dalga daha Üüzerimize gelmeden, bu dalga üzerimize gelmeğe vakit bul- madan dümeni alabandaya almış ve tekneyi sahile yanaştırmış bulunuyor- du. Malezyalı kaptanın bu mane' nim gibi eski bir deniz kurü bir maneyra öğrvetmiş, denizcilik bilgi- mi artırmış oluyordu. linase dan da biraz hâmüle yük- ledik ve hemen denize açıldık. İskeleden açılmak, iskeleye yana maktan daima daha kolaydır. Binaena leyh biz de açılırken teknenin bir iki baş vurmasile işin içinden sıyrıldık. Bundan sonraki iskelemize varmak için «Katoen» burnuünu dolaşma! cab ediyordu. Bu burun etrafında de— nizlerin pek şiddetli olduğunu işitmiş- tim. Halbuki mahir kaptanımız bu kor- kulu mintakayı da tehlikesizce atlattı ve bizi iskeleye yanaştırdı. Bu ıssız havalide hiç kimsenin naza- rı dikkatini celbetmemiş — olduğumuz- dan emindim. Motör «Katoen» de bü- tün bir gün kalacaktı. Biz de sahili ta- kib etmek şartile «Benkolen» limanına kadar gitmeğe karar verdik. Bu limtan ehemmiyetlice bir mevki olup burada birkaç Alman tüccarı yerleşmiş bulu- nuyordu. Bu vatandaşlar bizi candan tezahüratla karşıladılar, geceleyin şe- refimize ziyafetler verdiler. Bizler bu ziyafetlerde bulunduktan sonra yorgun olduğumuzdan erkenden odal: zıplıyarak yatağımda doğruldum. -J0 akşam birayı fazla kaçı mıza çekilip yattık. Gece yarısı | y VAAT TT LAT A YD OA A Çeviren: Gece yarısı korlürile yatağımdan fırladım. Ne oluyordu? Sanki birisi karyolamı iki. elile yakalamış bütün kuvvetile bir gürültü kopuyordu ı Yalnız bir erelik bir Japo Ne oluyorduk? Sanki birisi karyola- mı iki elile yakalamış sarsıyor, bütün kuvvetile zıngırdatıyordu. Tamamile uyanınca farkettim ki yalnız karyolam ğil bütün ev sarsılıyordu, hem de ne rsılış!.. rimin hezeyanına mı mtı da durmüş old! da Gönerek tekra: çok volkanlardan «Krakatan» bir kânı yeniden uyanmış, faaliyete geçmişti. hareket ettik ve oradi lemenk vapuru bulduk, «Kroex» « de» boğazına yakın bir limandır. Bi enaleyh bu limanda bir Felemenk va-| puruna tesadüf etmekliğimiz pek iyi oldu. «Kroe» ile karşıda «Java» ada- sındaki «Ânger» limanı arası «Sonde» baoğazının en dar, binaenaleyh bizler i- çin en tehlikesiz noktasıdır ve boğazı bu noktada katedip «Samatra» adaşın- dan «Java» ya geçmek için iki s:ı:.ııh'ı1 bir seyahat kifayet eder. «Reinharts ın son dakikada gözü yıldı ve İngilizlerin — 1 — Vekâletçe almacak 270 teneke 2 — Eksiltme 1/Teşrinlevvel/937 Cum de toplanacak satınalma komisyonunca 3 — Muhammen bedel 897 lira 75 ku 4 — Muvakkat teminat 67 li 5 — Şartnamı örmek ve almak isti râcaat ederler. Şi 6 — İstekliler 1/Bicincite, h$milen komisyona müracaat /987 Cum; etmeleri. | En şiddetli diş ağrılarını dindirir. | GRİPİN Bütün ağrı, sızı ve sancıları keser Baş ağrısına, nezle grip ve romatizmaya karşı Bilhassa müessirdir. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Denlzlc-ln Makvaveli Kantan Bum Bum tnâme için para alınr Baş ve diş ağrısı | en müthişidir Ahmet Cıııılettnı Saraçoğlu n harb ğemisine tesadüf ettik eline düşmemek için deniz tarikile «Ja- vâ» ya geçmek istemediğini söyliyerek Somatrada kaldı. Dikkat ediyor musunuz? Grup azala azala nihayet iki arkadaş, ben ve «So- henberg» kalmıştık, Her ikimizin de ce- bimizde sahte pasaportlarımız vardı. Aöbetci Eczaneler lı gece nöbetel olan eczaneler gunlar- ııı.ııı.ıı cihetindekiler: Aksarayda: (Sarım). Alemdarda: (Ab- dülkedir). Beyazıdda: (Cemil). Samati yada: (Teofilos). Rminözünde; — (Salih Necati). Eyübde: (Arif Beşir). Fenerde: (Hüsamettin). — Şehremininde: (Nüzm), Şehzadebaşında: (Hamdi). Karagümrük- te: (Suad). Küçükpazarda: (Necati Ah- med), Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler; İstiklâl caddesinde: (Dellâ Suda). Tepe- başında: (Kinyoli). Karaköyde: (Hüse- yin Hüsnü), İstiklâl caddesinde: (Limon- eiyan), Pangaltıda: (Nargileciyan), Be- şiktaşta: (AN Rıza), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküda, dİttihat). Sarıyerde: tAsaf). Kadıköyümnde: (Suad, Osman Hulüsi). Büyükadada: (Şinasl Riıza). Heybellde: (Tanaş). Dahiliye Vekâletinden : benzin açık eksiltmeye konmuştur. 8 günü saat 15,30 da Vekâlet binası için. yapılacaktır. ruştur, 34 kuruştur. yenler Vekâlet Levazım Bürosuna mü- maz. teminatlarını «BI88> a günü muayyen saatte «3384. ıstırabların ABLA.. Vazan: Peride Celâl İçeri girdi ve en yakın koltuğa kendi- ni bırakarak inler gibi mırıldandı: — Abla, ablacığım çok bedbahtım.. Ufak tefek, sarışın çocuk yüzlü bir ka- dındı.'Koyu elâ gözleri derin bir ıztırap- la nemli idi. Ablası ayakta durmuş ona hayretle ba- kıyordu. Yavaşça sordu: — Ne oldun Suat? Kadın elindeki küçücük mendili yiı -« | züne götürerek hıçkırdı: — Refik bâna ihanet ediyor abla.. Ablası bir kaç adım geriledi. Kaşları çatılmıştı: — Ne! dedi. Suat derin derin içini çekti: — Evet, ihanet ediyor. Sen de şaşırdın değil mi abla? Refik bunu yapsın! Hem de evleneli iki sene olmadan.. Bir iki ay- danberi zaten şüphedeydim. Beni öyle ih- |mal ediyordu ki, fakat dün gece... | Ablası onun yamıns yaklaşmıştı, Saç - okşıyarak sözünü kesti: h — Dü heyecanlanma, kiminle ihanet ettiğini biliyor musun? | — Hayır, fakat kim olduğunu öğrensem ben ona yapacağımı bilirim. Ablasının dudaklarında hafif bir te - bessüm belirmişti: — Sakın kocandan boş yere şüphe et- miş olmıyasın Suad? Genç kadın hırçin hirçin başını salla- di: — Hayır, hayır, larını şefkat gayet İyi biliyorum yordu. «Sensiz yapamıyorum sevgilim» diyordu, O kadar bekledim, ismini sö: lemedi, Sabaha kadar sessiz sessiz ağla- dım ve sabah o, gözlerimin kızarmış ol- duğuna bile dikkat etmeden çıktı, gitti. Ablasının yüzündeki tebessüm kaybol- muş, gözleri dalmıştı. Suat sarışın başını onun koluna dayadı sablacığım, ablacı - Şam. diye, gene ağlamıya ba Bir hafta sonra idi. Suad Beyoğlunda yürüyordu. Biraz sonra yan sokaklardan birine saptı. Elinde buruşmuş, yırtılmış bir kâğıt parçası x.ıı'ılı Bc—vnğluıı'lı bir ikamet eden yıxnncuım lise merunu o - lup daha yüksek bir mektebe girmiyen kısa hizmetli ve lam ehliyetnamelilerin yedek su- bay okuluna eylül/$97 nihayetine kadar sevk- leri için emir alıumuştır. Bu gibi kısa hizmet- lilerin diploma ve ehliyetnameleri ve yüksek mektebi terkedenlerin mektebi terkettikle - tine dalr okullarından alacakları — vesaikle birtikte sevkleri yaplmak üzere şubeye mü- Yeni neşriyat Yeni Türk — Eminönü Halkevinin çıkar - diği bu aylık meocmuanın 57 inci sayısı zen- gin bir münderecatla çıkmıştır. Halk Bilgisi Haberleri — TI inci sayısı in- tişar etmiştir. Çocuk — Çocuk Rsirgeme Kurumu tara - fından haftada bir çıkarıları bu Çocuk mec- muasının 52 incl sayısı renkli bir kapak i - çinde gözel yazı ve resimlerle çıkmıştır. TEŞEKKÜR: Çök sevgili oğlumuz Cemi- Ha ölümü dolayisile acılarımıza iştirak e - den akzaba ve arkadaşlarıma teşekkürleri - mizi bildiririz. Eşi: Sıdıka Aygen, Ödemişte Karaferyeli Haci Mehmet Şah oğlu muallim Hüseyin Aygen #|bastı ve elin artık. Dün gece rüyasında onu sayıklı - |? sese |le uzun uzun süzdü. Oraya koc: Abla, ablacığım çok bedbahtım! Adresin altında şu iki kelime vardı: «Saat altıda bekliyorum». Refik sabah giderken ceplerini telâşla karıştırmış, ya- tak odasına girip çıkarak bir şeyler ara- mış ve genç kadın «ne arıyorsun?> dedie ği zaman omuzlarını silkeliyerek «hiç» demişti. Suad şimdi işte o küçük kâğıttaki ad- rese gidiyordu. Heyecan içinde idi. A: ba gittiği yerde nelere şahit olacaktı? En kuvvetli bir ihtimal vardı. Refiği sevdi- ği kadınla beraber yakalamak Bunu düşünmek Suadı harap ediyor, derin bir hiddet içinde bunalmasına sebep oluyor- du. Genç kadın elindeki adrese Beyoğlunun dar sokaklarından saptı, Büyük bir apaftımandan di. Merdive sür'atle çıkmıya başladı. Nihayet bi nn önünde durdu. Zile göğsüne getirerek gi heyecandan büyümüş bir halde bek Kapı açıldığı zaman sendeler gibi oldu. Karşısında Refik duruyordu. nce genç adamın da Elini içeri girmesine müni olmak ister gibi uzattı. Fakat Suad onu iterek içeri girdi, boğuk bir sesle: — Bırak, bırak diyordu. Sevdiğin kadı- nın biraz sonra elimde ne hale geleceğini göreceksin.. Onu öldüreceğim, öldürece- ğim.. Karşıda aralık duran camlı bir kapıya doğru koştu. Kocası: «Suad, gitme, çok ak» diye, yalvararak arkasından üştü Ger.ç kadın bu sözleri duş bakarak birine içeri gir- kat daha fazla ilerleyip içeriye giremedi, birdenbire kolları yanına düştü. Yüzü dudaklarına kadar bembeyaz olarak ka - pının açık kenarına dayandı ve inler gi- bi mırıldandı — Aman Allahım, aman Allahım bura- mi bulacaktım!. nda, uzandığı divanda Ş çıplak amuzlarını ellerile ka - pamıaya çalışerak ablası durüyor ko « cası taş gibi hareketsiz önüne bakıyor - dü. Suad, onları manası boşalmış nefesler- yarım gnn elin- tü den alan kadını tahkir etmek, olmıyacak fenalıklar yapmak düşüncesi ile gelmişti t karşısına rakip ola « rak ab'asının çıkacağını, nasıl tahmin e- * |debilirdi?. Demek yıllarca kederi ile ke- derlendiği, neş'esi ile saadet duyduğu, ab- lacığım diye, üzerine titrediği bu kadın.. Boğazı tıkamır gibi oluyor, içinde garip bir eziklik hissediyordu. Elini başına ge- tirdi, düşecek gibi sendeledi. Kocası he- men yetişip kolundan tutmuştu: «Suad, Suadcığım» diye, mırıldandı. Genç ka - dın nefretle ürpererek kolunu onun e - linden çekti, kendini toplıyarak yürüdü. Kocasının yanında bulacağı kadına ya - pacağı şeyleri düşünerek, heyecan ve a- sabiyet içinde girdiği apartıman kapısın- dan, biraz sonra kolu kanadı kırık*uğ « radığı sademenin altında ezilmiş, mah-« volmüş bir halde çıkıyordu. İki sevgili insanını bir anda kaybetmişti: Ablasımı ve kocasını.. Yarınki nüshamızda: İMeğer sebebineimiş! Yazan: Mih. Zoşçenko Rusçadan çeviren: H. Alaz — — z3s aet ehti do ada ae çaç aa ğT DA A Ka aa ada d aa ea e eee Kai el