8 Eylâl” SÖON POSTA “Çin, Japonyaya esir --- olmaktansa p # O ümü tercih edecektir YAZAN: Madam Çan - Kay - Şek Maruf Çin Maresalinin karısı ve Nankin hükümeti Hava Nazırı çıken Le Journal gazetesi, 30 iRl nüshasında maruf " Çin ahi Çam-Ka rıs ağ mar n Madam Çan-Kay-Şekin son pon ihtilâfı etrafında yi kat bir makalesini neşretmek- nliler Japonların vesayeti altında n tercih — ederlerr İ olan bu yazıyı ehemmiyetine bi- gmen alıyoru inliler, sırf£ birleşmek, möden! seviyelerini yükseltmek, -sulh Ye sükün içinde yaşamak istemelerinden dolayı Japonlar tarafından insafsızca öl- dürülmektedirler, Nankinde çok vahşiyane yapılan gece bombardımanlarına şahid oldum. Yüz: letce Japon tayyaresi, zavallı yurddaş- larımın üzerine hakikf bir bomba yağ- Muru yağdırdılar. Yurdumun, Japon tahrib dehası altın- da büyük ziyanlar gören bu parçasını Bördükten sonra Şanghayın barut kokan sine m. Orada — yıkılmış şları gibi görünen binlerce ka- davra gördüm. B ütün bu zulümlerin sebebi, Japon. fakir hakkı vermek tün bunların Bün bizim kuvvetimizi teşkil eden iktı- Bdi kalkınmamız ve gayet açık — olarak Müşahede tlihad temayüllerim karşısında endişeye düşmel: Japonyanın yurdumuzu istilâ için dün- Yaya gösterdiği «Çinle makul esaslar da- hilinde iktısadi mukaveleler yapmak» bahanesi, sırf hakiki maksadını — gizle- mek için uydurduğu bir masaldır. Onun hakiki maksadı Çinin tekmil iktısad ka- Hâallarını ele almaktır. Onun hakiki 'ni- yeti Çini esaret atına almaktır. Yurdu- ların se| Mareşal Çan-Kay-Şek ve karisı muzda her istediğini yaptıracak derece- de kuvvetli ordular bulundurmak iste- mektedir. Netice itibarile, diğer devletlerin hiç bir şey yapamamaları karşısında, maksa- dında muvaffak - olmak için icraatında devam etmektedir. Hnı.—n Şanghayın tabil limanı olan Wang-Poo nehrinde kuvvetli bir Japon filosu bulunmaktadır . ve Japon hükümeti, Nankün hükümetine bu ge- Mileri, sırf Çinde yaşayan Japonların Menfaatlerini korumak için gönderdiği- ni bildirmiştir. Halbuki bu — gemilerin bombardımanı altında binlerce Çinli can vermekte ve hi hayatını kurtarmak için Japon tayyarelerinin ateşi —altında beynelmilel mıntakaya hicret etmokte- dirler. B irçok hükümetlerin müz 1932 — senesindenberi — Japı Hong-Keon'un - muhtelif — hokta illeri rın dığı çok |. Madam Çan- Kay-Şek çimentodan siperler, müdafaa — kuleleri inşa ettiklerini ve muhtelif yerlere mit- ralyöz, her nevi modern silâhlarla mü- çehhez çok kuvvetli müfrezeler ikame ettiklerini biliy dı. Japonlar, bugün kullandıkları müstahkem mevkileri se- nelerce evvelden inşa etmişlerdir. Çinli bugün kendi toprağını, evini ve karısını müdafaa etmek için dövüşüyor. Memleketinin şerefini korumak için ölü- me hazırdır ve bu uğurda kurban ol- maktan korkmaz. aponların harbetmek için daha iyi J» rı ve daha iyi teşkilâtları ol. mMması muhtemeldir. Fakat bunlar Çinli- nin, cesaretini kıracak âmiller değildir. Japonya muahedeleri yırttı ve zannet- Ü ki biz, fabrikalarımızın ve mahsulleri- mizin kontrol ve idaresli ma bırakma- ğa ve doğrudan doğruya Tokyonun em- rine girmeğe razı olacağız. Fakat biz bu şartları asla kabul etmi- yeceğiz. Çin bugüne kadar başkâ devletlere birçök imtiyazlâr vermeğe mecbur oldu. Yavaş yavâş kanımın emildiğini hisseti. Nihayet Mançuko misalini bütün vazu- hü ile gördü: Ve bütün Bunlara karşı bir fsey yapamadı. Fakat bunun bir sebebi vardır. Çünkü Çin geri kalmıştı. Çünkü henüz ittihad etmemişti. Fakat bir gün bu ittihad vu- kubulacak ve Çin, dünya yüzündeki ha- kiki mevkiini alacaktı. aponya daha fazla beklemekle gi J/rl rüyasının kendisine çok pah I;ı_ve malolacağını anladı ve hücum kara- |Emı veri Dünyaya karşı da bu hareke- Ünin sebebi olarak Çinin taahhüdlerini Lifa etmediğini göstendi. Fakat dünyayı al- için ortaya attığı bu yalandan - dolayı mes'uldür. Diğer taraftan Japonya «sempati ka- zanmak için birçok büyük devletlere Çin- deki harekâtının Ssadece komünizmle mücadele gayesini güttüğünü — bildir. miştir. ir defa daha tekrar ediyorum: Bu- gün Çin, yapacağı işi biliyor. Ken- disinden istenen şeylerin de farkındadır ve buna mukabele etmeğe hazırdır. Ja- ponya plânını yanlış çizm Neticede Çin muzaffer olacaktır. Eğer dünyada adalet tamamile bolduysa, eğer bir muahedeye atılan im- za hiçbir kıymet taşımıyorsa ve eğer kendilerini medeni sanan milletler, kuv- vetli ve haris bir milletin. masum bir milleti boğazlamasına seyirci kalmağa tahammül ediyorlarsa, onlar için bir e- za günü mutlaka gelecektir, Çin, muharebenin dehşetini biliyor. Fakat o, esir bir millet olmaktansa son ferdine kadar ölmeği de tercih eder, Çin korkmuyor. Zira onun çocukları, | son nefeslerine kadar cedlerinin top - raklarını müdafaa edeceklerdir. — — Sehirde artık tifo kalmadı Aşı istasyonlarından bir kısmı kaldır.lacak Son 24 saaât zarfında İstanbul bele- diyesi sınırları dahilmde bir tifo asına rastlanmıştır. Sıhhiye Müdüri - yeti önümüzdeki pazardan sonra say sı 80 ni bulan aşı istasyonlarının bir |ikısmını lâğvedecektir. Diğer istasyon- kay rında datmak, kendi hırsımı müzur göstermek İlar ây başına kadar çalışacaktır, ludan Çor Sayfa 7 İstanbulâ# otobüsle seyahat “Motörüme söz söyletmem, mükemmeldir. Fakat ne de olsa kul yapısı.. Bu kadar da aksamasın nı ? ,, Çorlu çarşısında gür bir ses yükseli - yor: — Haydi... kalkıyor. Sirkeciye otobüs... Hayli beklediğim için sanki cennete kalkan bir vasıta duymuş gibi fiçrıyo - rum; Mavi boyalı, yepyeni, koskoca oto- büse biniyorum. Ve saat 22 ye doğru yo- la revan oluyoruz. Fakat — otobüsümüz, Çorlunun bir kilometre uzağında, zınk diye durmaz mı? — Hayrola? Bizi hiddetli hiddetli paylıy Kul yapısı bu.. Bu kâdarcık ta ak - samasın mı? Bu doğru söze ağız açmı n saatte r edilen kilametre ileride tekra Şöför biz. el davrandığı için retmek gene bize düşmüyor. Fakat üçüncü ârızada; yolculardan bi- risl çıkışacak oluyor. Şoför, kullandığı o- tobüsün bozuk motörü gibi hırlıy Mot iz söyletmem: Motörde bir şey olsa, işler mi? — Benzin mi yok? — Benzinsiz yola çıkılır mı? Bit te - neke ihtiyatımız bile var?? — E? — Kul yapısı bu! Aksar elbet! Bir sigara yakacak oluyorum. Ön &- rada oturan yaşlı bir bayan ayaklanıyor: — Rica ederim... Sigaralar söndürül - sün! Arabada bir teneke benzin varmış! — Benzin tenekesi kapalı!.. — Ateş kokusunu duyunca, kapalı te- nekede değil a, yerin altında bile olsa parlar.. İstemem... — Pencere açalım! Bu sefer, kalın palto ile oturan zayıf iyor: çılır mı? Bir de zatürree bir yolcu celâ az hava girmesin mi? - Hava almak istiyen otobüse binmez, | sayfiyeye an payımı alınca, sigara- mi söndürüp dilimi yutuyorum, sağlam, benzini tamam olan ei defa aksayın isi sesini yükseltiyor: kide birde durup ta insanı tatlı uykusundan etmeyin. Rüya görmiyede mi rahat yok? Diğer iki yolcunun bir baş sarımsak yüzünden saç saça, baş başa gelişi, İs : tanbula varmak için âcelesi olmtyan bu uyku düşkünü yöolcuyu susturuyor. ir bu eksikti. Burada da sarımsak yenir mi? — Sarımsak ta benim, can da, canım nerede isterse orada yerim, Sana ne o - luyor? — Can senin amma, burun da benim! — Otobüste sarımsak yenilmez! diye bir kanun, bir yazak var mı? — Terbiyeli olanlara göre var! « Bir yaşıma daha girdim. Sarımsağı — Rica ederim, İ terbiyesiz olanlar mı yermiş? — Uzatma sözü.. Beriki; sarımsağını daha iştahla dişle- yip söyleniyor: — Amma adama çattık yahu.. Sarım- sak yemiyecekmişiz.. Ses çıkarmıyacak- mışız! da, bizim kul yapısı habre aksı- yor. O aksadıkça duruluyor. İnilip, bil - mem neresine ben dökülüyor. Ve ye- hiden yola düzülüyor. Diyecek oluyoruz. Şoför dehşetli aksi. | Sirkeci ile Trdkya arasında sefer yapan otobüslerden biri de otomobiller, otobüsler geçse âlâ. Fa - kat bilâmübalâğa, kağni arâbalarına bi- le yol verdiğimiz oluyor. Şoför ise bermutat kimseye ağız açtır- mıyor: — Motörüme söz yok; elbette Kul yapısı bu... Hem bağırıp çağı Herkes uyuyor. Hakikaten, bu ârızalara alışan, ve İs - tanbula ertesi günü varmayı göze almak mecburiyetinde kalan yolculardan çoğu, asabi bir tevekkül içinde uykuya teslim olmuşlar. Çok geçmeden, türlü türlü kokularile, horultularile pencereleri tıkalı — otobüsz, seyyar bir yatakhaneye dönüyor. Tam © gırada, bir ses duyuluyor: — Dur! Otobüs zınk diye durunca, uyku me - raklısı müşteri bilmem kaçıncı defa gür- aksâr. yın. lüyor — Yahu, ikide -birde tatlı senize insanı ranlıkta otobi yor: m attı tabancayı? Tabanca atan yok, Nasıl yok? Hem bir, iki değil, altı, yedi el atıldı! — Yanlışınız var! yasından üse sokulan bir jandar- Bu konuşma uzayınca anladık ki, va - zifeşinas jandarma, otobüsün tıkalı ek- zos borusundan çıkan patırtıları tabanca sesi sanmış. Onu ikna edip yola düzül - dükten sonra, bu seslere kulak kabartın- ca jandarmaya hak verdim, Çünkü ekzos borusu, öyle patırtı yapı- yordu ki, dışarıdan duyanların bizim o- tobüsü tank zannetmemelerine imkân yoktu. Bir aralık, arkamda oturan otobüs &a- hibi omuzumu dürttü. Parmağile evvelâ şöförü gösterdi. Sonra elini ağzına gö - türüp, manasını anlıyamadığım bir ta « şaretle sce, kulağıma eği- metram ar Şoför kirk. se Direksiyon başındı ni ve hiddetimi yenmiye ak, can korkusile, uyküsuz şoföre ukluğa başladım. O arada da kendi kendime: — Budala, dedim, şu tali ervet temin eden dalkavukluğu üste para vererek yapıyorsun! Neylersi- niz? İnsan can havlile dalkavuk bile ke- siliyor! Hareketimizden altı buçuk saat sonra, Şafak sökerken Sirkeciye vardığımız za- man şoför, davalarını isbat etmiş insanla. rın gururile sırtıma vurüyor; — Nasıl!. Motörde bir şey olsa, bura- lara gelebilir miydik? Fakat kul yapısı bu... Arada bir aksar tabil! Naci Sadullah Yeni subaylar İstanbula geliyorlar Bu sene A barbiye mekte » binden çıkarak orduya geçen yeni 'su- baylarımız muhteli? kıt'alarda tatbi « örmek üzere şebrimiye gele lerdir. Kendileri merasimie karş: cak ve Cumhuriyet âbidi Öyle ağır gidiyoruz ki, önümüze sa- j)lenk köyacaklardır.