l İltihat ve Terakkide on sene I._—- 17 inci kısım No, 26 Azerbaycanda son iftihatçı Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen “ Çeka beni herhangi bir sebeple yakalayıp boduruma atsa gelip beni oradan çıkarabilir misiniz? Unutmayınız ki yanımda bir — Neye karar verdiniz? — Gitmeğe... — Sen Allah, deme! (1) Gerek ki ka- | lasın! Biz sizden çok razıyız. Beni bu sözlerle karşıladı; sonra sat- tığım eşyanın yenisini almak için ne ka. dar paraya ihtiyacım varsa bunun ve- #ileceğinin hük tce verilmesinin kâ- rar altına alındığını da söyledi. Bu su- retle, görüyordum ki kendisinden im- dad umduğum insan da ötekilerle bera Berdi. O zaman, ben bir taarruz yapmak istedim: — Yoldaş, dedim; size bir sual sora-| yım: Azerbaycanda sizin hükümetiniz | kayıtsız, ve şartsız surette işlere hâkim midir? İ — Evet, — Pekâlâ... Çeka üzerine de hâkim | midir? — Çeka üzerine hâkimdir diyebil- mem (2) Ancak bu borede (3) şunu diyebilirem ki heç yerde (4) hükümet Çeka üzerine hâkim değildi. (5) O, müstakildi. — Büyle olanda, Çekanın bana heç zaman dokunmıyacağını hükümet boy- nuna alabiler? Bu nagihani taarruz suali Kuliyef'i birdenbire düşünmeğe sevketti. O za- mana kadar, memleketin dahilf siyaset İşlerine dair, pek yakın dostlarım müs- tesna, hiç kimse ile hiç bir şey konuş. mamıştım. İlk defa olarak, dahili siya- setin bu derin tarafına dokunuyor ve Azerbaycan devletinin maarif komise- rini, bu mühim noktada bana sarih bir cevab vermek zarureti karşısında bu- hunduruyordum. Böyle bir sual başka bir zaman ve alelâde bir vesile ile so- rulsa, belki de Kulief gücenirdi; fakat, iyi kalbli ve iyilik isteyen bir adam ol- duğu için, benim, içinde bulunduğum şartların sevki zaruretile sormuş oldu. ğum bu sualden dolayı darılmadı, dü- şündü, biraz sonra bana dolayısile bir cevab verdi: — Gördünüz, dedi; size hiç bir şey yaptırmadık ve kararı geri aldırdık. — Fakat, dedim; bir ikinci defa da aynı şeyi yapabileceğinizi bana resmen teahhüd edebilir misiniz. Meselâ, Çeka, beni her hangi bir sebeble yakalayıp hadvala (6) atsa gelip beni oaradan çı- karabilir misiniz? Unutmayınız ki be- nim yanımda bir de ailem var... Muhatabım, bu defa daha derin dü-! şündü. Samimi bir insan olduğu için bu sualimle derin bir nefis mürakabe- sine dalmıştı. Onu bu nefis mürakabe- | sinde daha fazla bir tesir altında tut- | mak için ilâve ettim: İ — Eğer, dedim; Azeri Çekası, Azeri-| lerin elinde bulunmuş olsaydı, ben si-| zin arzunuzdan dışarı çıkmaz, kalmak | kararını çoktan verirdim. Fakat, ben orada Azeri yerine Ermeni ve Yahudi | görüyorum. İnkılâb bu işleri böyle tutmayı, kendisi için hayırlı ve zaruri görmüş olabilir; buna bir diyeceğim yoktur; fakat, bu müşahede beni ürkü- tüyor. Bir ikinci defa, bana karşı Çe- kadan daha kuvvetli bir hücum gelebi- lir ve sizler de bunun önüne geçebil- mezsiniz... Düz? (7) Bu son suale cevab vermek üzere, ba- şımı kaldırdı ve bana hak veren gözle- Tile yüzüme bakarak: #lürken şeytanı gördü. Ama sonra rüya- | larını gördüm; Cenabıhak onları cenne- te aldı.. öğer sen de şimdi iblisi görürsen dikkat et! Eğer elinde çalı süpürgesi var- sa doğru cehennem! Eğer elinde su ko- vası varsa ehh şöyle bir hafta yandıktan soOnra... Umman Dudu sözünü bitiremedi koca nine korkudan bayılmıştı. Fakat hortlak kadın işi tamamile bi - tirmek istiyordu. Baygınlıktan — istifade ederek be b bir tencere geçirdi ve eline çalı süpür- gesini alarak kovaya bir tekme atiı. Ko- de ailem var , — Evet, düz... Dedi ve sonra da daha kat'i bir hü- kümle ileri giderek ilâve etti: — Düz danışarsın, Mehettin efendi, gerek ki gedesen! Kulief resmi konuştuğu zaman bana hep «size diye hitab ederdi. Samimi konuştuğu zaman da, bütün Azeriler gibi, daima «sene derdi. Bu defa da, tamamen içindekini söylüyordu. O zaman, ben de kendisinden bu kar rarın tatbikinde yardımını rica ettim. |* Onun siyaset ve hükümet arkadaşları bana o kadar tevcccüh ve emniyet gös- termişlerdi ki benim kendilerine karşı ısrar etmeğe yüzüm yoktu. Fakat, kon- disi eğer bu mülâhazalarında benimle müttefik idiyse arkadaşlarile konuşup onlardan bana avdet için müsaade al- mayı temin edebilirdi. Kendisinden bu- nu yapmasını rica ettim. O da yapma- yı kabul etti. AYRILIK İşte, Azerbaycanı terketmeğe bu su- |retle karar verdim ve bu karar benim için çok acı oldu. Kulief'le konuştuğumuzdan iki gün sonra bana hükümetle mutabık kaldı- ğinı ve istediğim zaman gidebileceği- Mi ,yalnız derslerin taksiminde yeni ge- len hocalarla mutabık kalmak ve diğer elde bulunan bazı müteferrik işleri ne- ticelendirmek gibi bazı şeyleri tamam- lamamı, rica ettiğini bildirdi. Ben de, ondan sonra bu işlerle meşgul olmıya koyuldum. Ayvdet kararımı verişim beni seven- ler arasında büyük bir teessür uyan- dırmıştı. Bunun bir sebebi, benim şah- sımda Azerbaycan maarifinin geceli gündüzlü çalışan bir dostunu kaybet- mek İdiyse ikinel ve bence am! mühim olan bir sebebi de benim bu kararı Çe- kanın tazyiki altında vermiş bulunmam idi. Bu karardan en çok müteessir o- | lanların başında talebem geliyordu. (Arkan var) (1) Allahını seversen böyle söyleme! (2) Diyemem. (3) Hususta, (4) Hiç bir yerde. (8) Değildir. (6) Boduruma, (7) Doğru mu? aa aa aa eee L ae l Nöbetçi Eczaneler _l_- gee nöbetçi olan eezaneler gımlar- İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Sarım), Alemdarda: (Ab- dülkadir), Beyazitte: (Cemll), Samatya- da: (Teofilos), Eminönünde: (Salih Ne- cati), Eyüpte: ( Arif Beşir ), Penerde: (Büsamettin), Şehremininde:: (Nazım), Şehzadebağında: (Araf), Karagümrük - te: (Fuat), Küçükpasarda: (Necatl Ah- met), Bakırköyünde: (Hilâl). Beyoğlu cihatindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kansuk), Datre- dede: (Güneşi, Topçularda: Taksimde: (Nizamettin), (Nihati, Şişlide: ( Halk ), CA Rıza), Barıyorde: (Asaf), Adalar ve Anadolu cihetindekiler: Üsküdarda: (İttihat), Kadıköyünde: (Büyük), (Üçler), Büyükadada: (Şinası Riza), Heybelide: (Halk). ucunda görünee bir feryat kopararak ya- İtaktan fırlamak istedi. Fakat daha zeyif omuzları kalkmadan tekrar yatağa düşerek son nefesini ver- di Mesele tamamdı işte! Ölü bekleyici her şeyi yerine yerleştirdikten sonra sü- künetle ölünün gözlerini kapadı ve mes- leğinin icabı başucuna çömelerek yasin» okumağa başladı. arşafa sarıldı, başına || Yarınki nushamızda : Çarın çizmeleri pan şangırtı baygını kendife getirmişti. | Y af Zoşganlle Ürkek gözlerini etrafa gezdirirken süpür- ge sopasını sallıyan şeytanı rahimi baş Rusçadan çeviren: H. Alaz SÖON POSTA #Höre İSON POSTA| nın | TARİHİ (!| TEFRİKASI | Reddetmedin ve benim için büyük yorsun., değil mi sevgilim! Tomris.. d nlinin — avuçları için- deki elinde vuçlarının larla sarsılmıya Giv., kızın bu hazin ağlayışını görün. ce ; onun yanına çömeldi. Kolu- nuü omuzuna attı: — Tomris! Niçin ağlıyorsun? diye sordu. Birbirimizi seviyoruz yal Bun- dan büyük saadet mi olur? Sus sevgi- lim! Bu halin bana da dokunuyor. Duy- duğum büyük bahtiyarlığımdan, içime, şüphe geliyor. Tomris.. başını kaldırdı. Vücudünü sarsan hıçkırıklarını boğmıya çalıştı. Örtüsünün ucu ile gözlerini kuruladı. Sonra, delikanlınrın kolunun altından sıyrılarak âyağa kalktı. Başından dü- şen örtüsügü omuzlarının üstünde dü. zeltti. Giv de ayağa kalkmıştı. arasından süzülen ay meleri içinde, daha bü dilber yüzüne, lüle lüle lmüş siyah saçlarına bakiyor.. yüreği tatlı heyer canlar içinde kabarıyordu. Onu Kucak- lamak.. bütün kuvvetile göğsüne bas- tırmak için çılgın bir arzü duyuyordu. Tomris artık ağlamıyordu; fakat göğ- sünde, hâlâ, ihtilâçlar vardı. Omuzla- rındaki örtü, küçücük râşelerle sarsılı- yordu. O, şimdi, bir düşünce ile bayı- lan gözlerini uzaklara dikmiş.. derenin öteki tarafındaki sırtlardaki surlara ba- kıyordu. Orada, büyük binalar, yüksek duvarlar, semadan dökülen yıldızların ve ayın ziyaları içinde yıkanıyorlardı. Kız.. bir müddet dalgın durdu. Sonra, dudaklarında acı bir tebessüm gezinir- ken, mahzun mahzun başını salladı: — Giv! dedi. Evet.. birbirimizi sevi- yoruz; fakat neye yarar? Neticesi olmi. yan bir sevgiden ne bekliyebiliriz? Deyince, delikanlının içi burkuldu. «Neticesi olmıyan sevgi...» ne demek- ti? O, kurduğu bin türlü hayaller ara- İsında böyle bit şey tasavvur etmemiş- ti. O, yalnız, kızın kendisini sevmeme- sinden.. bu yüzden bedbaht olacağın- dan korkmüştu. Tomris te kendisini sevdikten sonra, sevgilerine mes'ud netice vermelerine kim engel olabilirdi. inin bu acı bedbinliğini büyük bir ıztırabla karşıladı: — Neden, sevgilim? Sevgimiz, neden neticesizliğe mahküm bulunsun? Biz, |birbirimizi sevdikten sonra, bahtiyar lolmamız neden imkânsız olsun? Biz is. tedikten sorya o imkânı kendimiz yara- biliriz! duran kızın || — öyle ama. Giv, sen beni de, ken- |din gibi her kayıttan âzüde zannediyor- sun! — Birbirini seven.. sevmiye azme- den iki gencin ateşli aşkında, ne gibi kayıtların hükmü olabilir? Anlıyamıyo- rum, 'Tomris.. delikanlının bu samimi söz. lerinden için için hoşlanmakla beraber, gene yeisle başını salladı: — Givl dedi. Biliyorum.. sen, beni, kayıtsız şartsız sevebilirsin; çünkü se- râzad bir delikanlısın. Ben.. düşünmü- orsun, ki., babasının, kardeşinin ve- eti altında yaşıyan bir kızım. Onla- rın istemedikleri bir şeyi yapabilecek mevkide değilim. İlk evvel.. ikimizin arasında ırk farkı vardır. Ben, Turanlı bir derebeyinin kızıyım, Sen, İranlı- sın. Giv.. kızın serdettiği fikrin bu nokta- sında büyük bir isyanla sarsıldı. Kızın sözünü kestik ynla sarsıldı : bir fedakârlik ettin. Sen de, beni sevi. | f'Nden Tomris, benim İranlılığım ve senin Turanlılığın birbirile kaynaşmıycak birer unsur olsun ?,, diye sordu Çılgın bir hareketle başım kaldırdı Alev saçan gözlerle kızın yüzüne bakarak... — Tomris! Ne diyorsun? Benim İran- hlığım.. senin Turanlılığın, neden, bir- irile kaynaşmıyacak birer unsur ol- un. İranda.. az mt: Turanlı var? Mid- ya topraklarında yaşıyan İranlılar da meydanda... İranda da.. Turanda da, bu iki unsur kardeş gibi yaşıyorlar, Bir çok sıhriyetlerle de birbirlerile kaynaşıp duruyorlar, Bu, senin fikrin ise. ona diyeceğim yok. Dedi, Sonra, mahzun bakışlarla kızın yüzüne baktı. Tomris, sevgilisinin bu şüphesinden muztarib oldu: — Hayır, Giv.. bu, benim kanaatim değil.. babamın, kardeşimin kanaatle- ri.. Onlar, halk gibi düşünmüyorlar. Onlar, derebeylik asaletini her şeyin üstünde tutuyorlar. O asalet, onlarca Turanlılık asaletidir. Onu, olduğu gibi muhafaza etmekte büyük bir taassup güsterirler. Bu yüzden, oğullarına, Tu- ranlı hanedandan başka kimseden.. hat- tâ Turanlı halktan hilinde kocaya verirler. Evet.. babam, senin tedayinden çok fayda gördüğü için, sana karşı teveccüh besliyor.. kar- deşim de.. sende gördüğü mertlik ve ki- barlıktan pek memnundür. Seni, fazla seviyor. Bu kadarı, aradaki ırk ayrılı- ğinı unuttursa bile küfüv mahzurunu ortadan kaldıramaz. kıizın son sözlerini duyunca, bile kız almazlar. h Kızlarını da, bu kayıtlar ve şartlar da- göğsünü gerdi. Gözleri parıl parıl yan di: — Küfüv ciheti mi?,. İş, buna kalır« Derdemez sustu. Az daha, sırrını ifşa edecek.. kim olduğunu söyliyecekti. Tomris.. delikanlının birdenbire sus” masından şüphelendi. Büyük bir dik- katle onun yüzüne baktı: — Niçin sustun, Giv? Yoksa., benim evvelce tahmin ettiğim gibi bir asılza- de misin? ' — Öyle bir iddiada bulunmadım, gü- zelim! Ben.. hekimliği san'at edinmiş bir ailedenim. Ailemiz, namuskârlığı ile tanınmıştır. İtibarımız vardır. İran- da, herkes bizi sever.. bize hürmet e“ der, Bu da büyük bir meziyettir. Bu ci- hetten babanın, ağabeyinin emniyetini kafanabilirim.. demek istiyecektim. — * , hayal sukutuna uğramış gi- büktü. O, delikanlıyı, da- ğü anda, bir asılzade telâkki etmişti. Onu, güzelliğine meclüb ol- makla beraber, bir asılzade bilerek de sevmişli. Hattâ, şimdiye kadar onun hüviyetini gizlediğine hükmetmişti, Bu itiraf., onu çok me'yus etti; fakat ona karşı duyduğu sevgi o kadar derin ve ateşli idi, ki bu duyduğu yeis bir anda söndü: (Arkas var) Devlet Demiryolları ve Limanları işletme Umum idaresi ilânları Ankara İstasyonundaki demir markiz, peron ve bagaj tüneli inşaatı eksiltmesi 'Ankara istasyonundaki demir markix, peron ve bağaj tüneli inşaatı kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur. 1— Bu işlerin mühammen keşif bedeli ceman 31774073 liradır. 2 — İstekliler bu işe ait fenni şartname, proje ve sair eksiltme evrakını devlet demiryollarının Ankara, Haydarpaşa, Sirkeci ve İzmir işletme müdürlükleri vez « 'nelerinden 15,88 lira bedel mukabilinde alabilirler. 3 — Eksiltme 15/9/1937 tarihinde Çarşamba günü şaat 15 de Ankarada devlet demiryolları işletme umum müdürlüğü komisyonunca yapılacaktır. binasında toplanacak olan merkez birinci 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin aşağıda yazılı teminat , ve vesaiki ayni gün saat 14 de kadar komisyon rel: a) — 2490 sayılı kanunun 16 ve 17 inci kat teminat; tevdi etmiş olmaları lâzımdır. maddelerine uygun 16460 liralık muvak- b) — Bu kanunun tayin ettiği ve şartnamede yazılı vesikalar, e) — Nafia Vekâletinden müsaddak ehliyet vesikası. 5 — Teklif mektupları ihale günü saat 14 de kadar makbuz mukabilinde ko * misyon reisliğine tevdi edilecektir. Posta ile gönderilecek oklif — mektuplarının dadeli taahhütlü olması ve nihayet bu saate kadar komisyona gelmiş bulul” ması lâzımdır. 6 — Buü işler hakkında fazla tafsilât yol dairesine müracaatları devlet demiryollari almak istiyenlerin (2375) (4733) Dövlet De ve tornacı alınacaktır. iryolları Eskişehir Cer Atelyesi için lüzumu kadar iyi tesviyei Haydarpaşada Birinci İşletme Müdürlüğüne ve Sirke&de 9 nucu İşletme Mü- dürlüğüne istida ile müracaat edilmesi. <2506> — «40ll> 4