, © Öt Fransızcadan tercüme edebi roman teki 4 kapılara benzeyen ve onlar gi- bi düvafa gömülü olan bir np-.dîı. daha b ça druya, büyük, methalden Zyi ük bir salona geçtik. Şiddetli îl Bözlerimi kamaştırdı. 'arlarda eli âltmış tane mum ya- Zarabilepeiide bir kaç öküz birden kı- hÜzeyyen P'—Y_“klükte ve eski sistem Sütunlaç ” bir şöminenin iki tarafında, Vardı, G üTtülmüş iki büyük lâmba Tüğa geç EKİ ihtiyarın, karşımda bir kol- da, “urmuş olduğunu gördüm. Yanın” !;:';v olmamakla beraber, ötekiler- Ülğım b: 32 Yaşlı gibi görünen, tanıma- ©& ikiçi dr ..d“m oturuyordu. Ben girin- Pinin € eğilerek selâm verdiler. Ka- Ce endi Samdan kapanmadığını görün” dam, mm ile durdum. Tanımadığım a- terdi, Ültefit bir tavırla bana yer gös- Üsi de “şımla reddettim. O zaman ken- < N Yağa kalktı. n lııfı f“l isterseniz, dedi. Maksadını- !ıu')orru_—,ı u “.ıh'! bir sesi vardı. Koltu- ç Tiye iterek bana doğru ilerledi. Soluna *” Onun arkaşında, sağında ve Tn Ti Mevki aldılar. Bu adam, onla- Köten ’;löunq gibi davranıyordu. Haki- ada yle olduğunu biraz sonra an- & Kü &.,:t süküttan sonra, tanımadığım $ 7:'“3 başladı: İtizgy bit efendi, dedi. Evvelâ size arzı teğim ETeme müsaadenizi — rica ede” Sizi uykuda rahatsız etmek su- düm p. ük bir nezaketsizlikte bulun- r'hî belki de rahat uyuyamı - Tazay, i7- Bu takdirde hareketimin Af e Rörüleceğini ümit ediyo - Tün ış.:'“ Ve elile yanındaki ihtiyarları Ti < ıhu:ı;:düeıini de benim gibi mazur * Tita ederim. Çok namuslu a- Grler ı.r; Yalnız biraz vahşi tabiatli- Ş Side yaşadığımız muhit, bu- ZİVA ha devir ve sürdüğümüz in- * Yatı nazarı itibara alınırsa bu BedihigiPlatlerinin mazur görüleceği Bümayan, Vahşilikleri her hallerinden bir h:u"d"- Alıngan kimselere karşı M,M' işliyecek olurlarsa tamir et- :n m:'r“rlk:lm bilir ne kadar müş- Z kalacağım. Bereket ver- iu:;_.“mmı öyle ıglmgın tabiatli de- Te ge Pündan dolayı kendimi tebri- Ancayf Tüyorum, "lhnk.' Bbu akşam maruz kaldığınız Elmek)içi Pünasebetsizliği olsun tamir ta 'Bime müsaade buyurmanızı Tİ- inizi, şu efendiye bildir- bulunduğunuz zaman o ihmal etmiş. hususta tevbih ettim. Za- acaşe bu babta müsamahakâr " Binizi ümld ediyordum. Ken- Smi Vikont (Antuvan) bende- izdir (Fıı,,..vs“ Zat ise onun pederi Kont v::")- Bendeniz onların pe- mm, ga ük pederleri Marki (Gas- '“'uniı İMdi artık ümid ederim ki buheL olmuştur; oturmak Tüt- Atkayı a lürsunuz. Açık d:ldah kapı hâlâ ardına kadar Nh% :Wonlu. Göz ucile bu kapıya t “tımı: Sonra bu garib nutkun tesi” Bibi koltuğa oturdum. Onlar da — Vay, » Oturdular, Marki (Gaspar): B E_'..'"Y— kapıdan hayli soğuk bir Vikegeliyor, dedi. Kalktı, g, AVfuvan) — telâşla yerinden x'pı,ı ;ı““ ben daha evvel davrandım. h'hındı Padım, ka?"k'n de, kilit ma- Mn ç Pinin üstünde alelâde bir MM:T ska bir şey bulunmadığını İ ( 5 r): Gdi ginlerce teşekkür, » Zabit efendi, Vazi ! hl,mhıyîurdunu Hafidim o Yerlme oturmuştum; — Vikont Oturdu. Yeniden başlı- lik ü . oyurduf:ı"df- salona göz gezdir- BAN e- | dolaşan şömineyi, Mumları, tavanın kerar- » koltukların esk fakat S kt.ı.m. şlarmı gözden ge- FA ev sahiplerine baktiım * Son Posta ,, nın tefrikası : 14 * » D ü Ce İ l ,".""'—'—lc'—'ı Kar gibi beyaz ve uzun sakallı iki asır-|ve ben, karşı karşıya oturuyorduk. Bu dide ihtiyarla, onların babası ve büyük | vaziyette anlar, Marki (Gaspar) ın re- babası olduğunu söyliyen adamı tetkik|is, ve oğlu ile hafidinin, âzası bulun- h gözlerinde çukurluk görünmüyor; se- © incecik sesi kat'iyen Tokat Sulh Hukuk Mahkemesinden : Tokadın Akdeğirmen mahallesinden müte- veffa Aziz akrabası Gülsüm ile ve Aziz karısı Bayan Gül ve oğlu Burhan ve kızı Taliye Va. sıf kızı Patma ve oğlu Abdülbaki ve Selük ollu Rahim karısı İsmet ve Lütfi ve İsmail ve Erbaanın Çalılık mahallesinde Kürcü Meh met karısı Hacer ve Mehmet nezdinde Bed- riyenin şaylen mutzasarrıf oldukları Tokudın Küâbe Mescit mahallesinde kâln on beş nu- maralı hanesinin sağında ve cümle kapusu- na bitişik 17 numaralı bir dükkân olup bu dükkân ve mezkür hanenin sağı akdemce Muhzir oğlu Mustafa olup elyerm Tavukcu oğlu Yakup hanesi ve solu tarafeynin tasar- rufunda bulunan 1$ numaralı hane ve arka- & akdemce Muhzir oğlu Osman olup hâalen Amal oğlu Ali hanesi ve önü yol ile mahdut ait katta bir çıkma oda ve müşterek su ve açıIk hâavlu ve ahir. - vekademhane — ikincl katla iki oda ve bir sofa üçüncü katta tas- lak oda ve bir sofayı havi hane ve dükkâna €00 lira kaymet takdir edilmiştir. Diğer 13 numaralı hane cümle kapısına bi- tişik ve sol tarafında 11 numaralı bir dükkân bulunup bu banenin içinde bir ahır ve müş- terek su ve bir havlu ve bir kademhane ve orta katta iki oda bir sofa üçüncü katta tas- lak iki oda bir sofa ve harap tavan allı ol- duğu ve bu hane ye dükkünin sağı yukarda hududu gösterilen müfrez hane ve solu ak- demce Çatal oğlu Avadis iken elyevm dül- ger Kazar hanesi ve arkası akdemece Muhzir oğlu Osman iken halen Amal oğlu Ali hanesi ve cephesi yol ile mahdut bulunan bu hane ve dükkâna 400 llra kiymet takdir edilmiş- tir. Bu iki hane ayri ayrı satılmak üsere 25/9/ $87 cumartesi yünü sant alafranga 12 ye ka- rarlaştırılmış olup yevm ve saati mezkürda talip olanlar pey akçalarile birlikte Tokat sulh hukuk mahkemesinde hazır bulunma- ları ve dellâliyo ve sair leab eden masrafın kâffesi müşteriye 4it olduğu ve bu haneye bir hakkı irtifak iddia edenlerin yirmi gün zarfında Tokat sulh hukuk mahkemesine mürabaat etmeleri ve aksi takdirde lddisları mesmu olamıyacağı gibi mezkür haneler sa- tışta haddi lyıki bulmadığı takdirde on beş gün sonraya tâlik edileceği berkesin malümu olmak üzere keyfiyet ilân olunur, (909) Kayıp Aranıyor Kemaliyenin Naib mahallesinden Cu- mik Osman oğlu Hüseyin on yedi gün evvel Ankaradan ayrılmıştır. Nerede ol- duğünu bilen varsa insaniyet namina İs- tanbulda Tahmiste 53 numaralı dükkân- da kardeşi Cumik oğlu Mehmet Hulüsiye büldirmeleri rica olunur. (901) Eyüp sulh hukuk mahkemesinden: Oğlu İsmasi akıl hastalığına müptelâ olup Kocaeli mıntakasında dolaşmakta iken jan. darmalar tarafından yakalanarak Bakırköy akıl hastanesine sevkedilmiş ve halen teda- vide bulunduğundan vasi tayin edilmesi için Lanbey köyünden zürradan Ali oğlu Sırrı vasi tayin edilmesi için verdiği istida üzerine ya- pılan muhakeme neticesi bustanın dinlen- mesinde fayda olmadığı ve babası Mehmet Bırrının işbu vesayeti ifa edeceği mahallin- den gelen cevablarla anlaşılmış olduğundan Mehmet Sırrının hasta İsmall Hakkıya vasi tayinine kabili itiraz ve itizar olmak Üzere 09/71/937 tarihinde kearar verilmiş olduğundan Şbu karar sekiz gün müddetle Hân olu- nur. (803) ettim. O, ötekilerden dâha az yaşlı gö-|dukları bir mahkeme heyetini andırı- rünüyordu. Matruş çehresinde hemen | yorlard:. Ben ne idim? hemen hiç buruşuk yoktu. Sert bakış-|Müttehem mi? Mahküm mu? Maznun mu? Süküt uzun sürdü. Üzerime müte- si, tepesinden çıkıyormuş hissini veren | yeccih üç çift siyah gözün ağırliğile ya- titremiyordu. | vaş yavaş sıkılmağa başladım ve başı- Halbuki ötekilerin babası ve dedesi idi.| mı çevirerek salonu bir kere daha tet- Süküt devam ediyordu. Şimdi onlarİkike koyuldum. (Arkası var) BU KOLAY ve ÇABUK TEDBİR SAYESİNDE GAZIP BiR GÜZELLİKTE OLAN BU TENİi Temin edebilir Ve dostlarınızı hayrette bırakabilirsiniz. Erkekler, yağlı, çirkin bir burun - dan, parlıyan bir cildden ve açık mesamelerden sızan yağlı mad - delerden çekinirler. Bu yağlı mad- deler, pudranıza karışarak küçük ve sert taneler teşkil ile mesame- leri tahriş eder ve daha fazla açıl- malarıma sebep olur. Bunun için hemen yeni ve su geçmez Tokalan pudrasını kullanınız. Bu pudra - dan parmak uçlarınıza biraz alınız, ve bir su bardağına batırınız, Göreceksiniz ki pudra ve parımnak yuçlarınız ıslanmamıştır. Bu yeni 'Tokalon — pudrasının — terkibinde krem köpüğü vardır. Yağmurlu havalarda, deniz banyolarında ve ya sıcak bir salonda dans ederek terlediğinizde kat'iyyen sabit ka- hr. Şayanı hayret iyeni renkleri, tene cazip bir güzellik verir. Er- kekler, böyle yeni tenleri çılgın- ca severler. Cilde o derece nüfuz eder ki, gürenler pudra kullandı- ğınızın farkıma bile varmazlar. Bu yeni pudranın yeni renkleri büyük mali fedakârlıklara — mal olduğu halde pudranın fiatı arttırılma - mıştır. Yazan - Mih. Zoşçenko Herhâlde bu işde Volodka Zavituşkin gekti.. Maamafih hakça söylemek lâzım gelirse Volodka bir defa olsun - gelinin yüzüne dikkatle bakmamış, bir defacık olsun onu paltosuz ve şapkasız görme- mişti.. Bütün bunlara sebeb de her işin sokakta cereyan elmesidir. Volodka Zavituşkin müstakbel karısi- le tramvayda tanışmıştı. Biliyor musu- nuz hem de ne zaman? Tam nikâhtan beş gün evvel.. Bu hâdise şöyle olmuştu Bir gün Valodka tramvayda gidiy Bu arada gözüne genç bir kız ilişti. zın sırtında palto başında da şapka var- dı.. Kiz, akça pakça, güzel bir kızdı.. lodkanın karşısında duruyor, düşmemek için bir elile kayışa tutunuyordu.. Diğer elinde de, göğsüne bastırdığı bir paket tutuyordu. Tramvay müthiş kalabalıktı. Halk, kutudaki sardalya balıkları gibi üstüste idi. Volodkanın gönlü, bu «akça pakça kiz> in rahatsız olmasına razı - olmadı. Ona: — İsterseniz, dedi, bir dizime oturu- nuz!, Belki daha rahat edersiniz!.. — Teşekkür ederim, lüzumu yok. — Hiç olmazsa paketinizi veriniz!, El- leriniz boşalmış olur!. Kız, çalarlar diye mi, yoksa bir başka sebebden ötürü mü bilmiyorum, fakat paketi de vermedi.. Volodka, alıcı gözlerle bir defa daha kıza baktı., Kendi kendine: — Şu tramvaylarda ne güzel kızlara rastlanıyormuş, diye düşündü. Kızla delikanlı, bu minval üzere, iki tramvay durağı uzunluğunca gittiler.. Üçüncü, hattâ dördüncü durağı da geçli- ler.. Nihayet beşinci duzakta, kız kapıya yaklaştı. Volodka da ayağa kalktı.. İşte burada, mvay kapısının ağzında ah- bap oldul Birbirlerine kim olduklarını — söyledi- ler., Beraberce yürüdüler.. Kızın evine gelinceye kadar her noktada anlaştılar.. İki gün sonra da Volodka, kıza evlenme teklifinde bulundu. Kız Volodkanın bu teklifine hemen smuvafakat» cevabı verdi mi?. Orasını pek bilmiyorum.. Fakat bildiğim bir şey varsa, o da, tanışmalarının üçüncü günü nikâh dairesine giderek — kaydolunduk- larıdır. Nikâhtan sonra çifte kumrular kızın annesinin elini öpmeğe gittiler. Ev mi- safirlerle dopdölu idi.. Orlalıkta büyük bir hazırlık vardı.. Herkes gelinle güve- yinin gelmesini bekliyondu. Evin içi genç kızlarla dolmuştu.. Volodka daha evin kapısından — girer girmez karısını gözden kaybetmişti.. De- Tikanlının etrafını bir takım «annes ler, «teyze> ler sarmıştı.. Tebrikler yağmur gibi yağıyordu.. Her biri ayrı ayrı bir sual soruyor, çalıştığı yer, ailesi, ve sâi- resi hakkında ondan izahat alıyordu.. Volodka, kalabalık ve gürültüden âde- ta serseme dönmüştü.. Görüyor, fakat hiç bir şey anlamıyordu. Gözlerile kari- sını aradı.. Fakat bulmak ne mümkün?, Evin içinde yüzlerce kız vardı.. Bunların içinden, hangisinin karısı olduğunu ayırt etmek cidden bir mesele idi.. İşin felâ- keti karısını bir defa olsun paltosuz ve şapkasız görmemişti.. Şimdi, bu yüzlerce kız arasında karısını teşhis etmek üdeta gayri mümkün bir hale gelmişti.. Volodkayı bir düşüncedir aldı: — Aman Allahım, diyordu, ömrümde başıma böyle bir iş gelmemişti.. Bunla- rın içinden hangisinin karım — olduğunu nasıl anlıyacağım?. Odalara girip çıkmağa, kızların arasın- da dolaşmağa başladı.. «Karımdır» zan- nile birinin kolunu bırakıyor, diğerinin koluna sarılıyordu.. Fakat kollarını tut- tuklarının hiç birinin yüzünde en ufak bir tebessim alâmeti bile görmedi.. Volodkanın içine bir korku çökmeğe başladı. İçinden: — Gördünüz mü felâketi, diyordu, ka- ramı bir türlü bulamıyorum. Bu arada, delikanlının bu gayri tabil açık bir hoşnutsuzluk baş göstermeğe başladı.. Öyle ya, daha bugün nikâhlanan' bir'adamın yabancı kızlara bu kadar sır- naşıklık yapması muvafık mı idi? Karısını aramaktan — yorulan ve başi kabahatlı idi. Bu kadara acele etmiye- İşte bu akça pakça kırzcağız tam Vo-|, DÜĞÜN Rusçadan çeviren : H. Alaz dönen Valodka bir kapmın ağzına yas- landı.. Yanından gelip geçenleri tetkili etmeğe koyuldu.. Hem gelip geçen kızla» ra dikkat ediyor, hem düşünüyordu: Allah vere de, diyordu, şu yemek masasını bir an evvel kursalar.. O zamazt belki karımı bulabilirim.. Nasil olsa karıe mi yanıma oturturlar.. Ben de bu suretle onu tanımış olurum.. Bari şu sarışın kıa ıma otursa.. İster misin tapon bir şey gelsin otur « Ondan sonra da işin yokm sa gel kocal İka bunları düşünürken misafire saya oturmağa başladılar.. Kızımt annesi, birkaç dakika daha beklemelerfe raya oturmamalarını misafirlerden se de aldıran olmadı. Herketi yer kapmak için âdeta itişa kakışa masanın başına yerleşmeğe — ko- yuldu. Damadın yeri önceden ayrılmıştı.. E; ona verilmişti.. İşte bu sayı Yanına da genç bir kız oturttular.. Genç damad Volodka ya- nındaki kıza bakınca yüreği ferahladı.. Kız hiç te çirkin değildi. Hattâ güzeldi.. Şapka altında iken biraz iri ve kırmızı görünen burnu bile şimdi iriliğini ve kıre mızıli; kaybetmiş gibi idi.. et karısını bulmaktan ve onu be- ğenmekten doğma bir sevinç içinde, Vo- lodka, kendi kadehile yanındakinin ka- Gehini doldurdu.. Kızı tebrik etmeğe hat- tâ öpmeğe koyuldu.. İşte bu esnada kıyamet kaptu.. Her taraftan feryadlar, tehdidler yük- selmeğe başladı: Bu ne rezalet, diyorlardı, dahâ bik rinci günü herkesin gözü önünde karısı- nı aldatmağa kalkan böyle bir hergele- den hayır mi gelir?, a Volodka âdeta şaşkına dönmüştü. seleyi Izah etmek için birkaç söz sö mek istedi.. Fakat bu sırada beyni: bir bira şişesi zavallının aklını büsbütün kaçırdı.. Önu büsbütün serseme çevirdi.. Abuk sabuk söylenmeğe başladı: — Ne bağırıp duruyorsunuz, kaltak- dar!. Bu kadar karı içinde hangisinin ka- rım olduğunu ben ne bileyim?, Karımın boynuzu yok yal. O da diğer karılar gibi karı. Volodka böyle söylenirken gelin de içeri girdi.. Beyaz elbiseler giyinmiş, gi- çekler takınmıştı. Fakat Volodkanın son sözlerini işitince şaşkına döndü. O da feryadı bastı.. Nihayet kızın akrabalağı Volodkanın kollarından yakaladıkları gibi onu kapı vaziyetini gören kızın akrabalarında da | || CErtağrun, Sişlide: dışarı ettiler. Volodka, hem merdiven- lerden iniyor, hem bağırıyordu: — Lânet olsun, diyordu, karınız sizin olsun.. Fakat hiç olmazsa müsaade edin de karnımı doyurayım.. Sabahtanberi ağ- zıma bir Tokma ekmek sokmadım.. Tabii kimse buna aldırmadı.. Ertesi gün olur olmaz Volodka nikâh dairesine koştu.. Hemen karısından ay- rıldı.. Dünya bu.. Her şey olur.. Yarınki nushamızda : Bir izdivaç teklifi Yazan: Peride Celâl Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şanlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Sırm Asım), Beyazıtta: (Belkis), Samatyada: (Ridvan), Eminönünde: (Hüseyin Hüsz- nü), Eyüpte: (Hikmet Atlamaz), Fener- de: (Hüsamettin), Şehremininde: (Ham- di), Şehzadebaşında: (İ. Halil), Kara- gümrükte: (Suad), Küçükpazarda: (Yor- Bi), Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâ! caddesinde: (Galatasaray), Tü- nel başında: (Matkoviç), Galatada: (İki- yol), Fındıklıda: (Muztafa Nal), Cum- hüriyet caddesinde: (Kürkçiyan), Kal- yoncuda: — (Zafiropulos), — Firuzafadı (Asım), Beşiktaşta? (Süleyman Recep), Sarıyerde: (Osman). Anadolu ve Adanlar cihetindekiler: Üsküderda: (Ahmediye), Kadiköyünde: (Himmet), (Rifati, Büyükadada: (Halki, Heybelide: (Danaş).