| İ Ha oda "-. -. A dazlı Eskişehir (Hususf) — Ders yılı sonu münasebetile ilk mekteplerde küçük yavruların yaptıkları el işlerinden mür ekkep birer sergi açılmıştır. Milli Zafer fik ckulundaki sergi çok beğenilmiştir. R esimlerde bu yıl ikinci ve üçüncü sinıfa geçev küçük yavrular görülmektedir. , Eskişehir (Hususi) — Şehrimiz biçki ve dikiş yurdu her devre bir çok me- zun vermekle ve muhite iyi hizmetler yapmaktadır. Yurd müdiresi Bayan Hesnadır. Resim Yurddan bu devre mez un olan talebeleri göstermektedir. a TÇ Maraş (Husust) — Kültür direktörü Şefik Ergündüzün himmetile, bütün ilk —— p — mekteplerin iştirak ettikleri bir el işleri sergisi açılmıştır. Sergi, her gün binler- ce kişi tarafından gezilmektedir. Resimde sergi açılmadan evvel vali ve xili Refik Noyanla maarif müdürü Şe- fik ve sergiyt iştirak eden talebeden bir grup görülmektedir. Edremit Halkevi faaliyeti Edremit (Hususi) — Hafkevi faaliyeti- ne devam etmektedir. Halkevinde bir biçki ve dikiş, çiçek ve kumaş Üzerine yağlı boya ve el işleri kursları açılmıştır. Bu kurslarda meydana getirilen içler bir sergide halba teşhir edilmiştir. Keman ve piyano dersleri verilmektedir. Son altı ay zarfında tarih şubesinin vermiş oldu- Bu konferansların adedi 14 dü bulmakta- dır. Halkevi köycülük şubesi köylere isti- fadeli konferanslar vermektedir. Mua- veneti içtimalye şubesi geçen sene ilk mekteplerdeki kız çocukların 140 lira sar- federek kitaplarını temin etmiş, 600 ço- €uğu sünnet ettirmiştir. Bu sene 30 a- Kustosta gene bir sünnet düğünü yapıla- gaktır. Bulgaristandan — gelen Bitlis (Hususf) — Halkevinde her cep- kimsesiz | heden memnuniyet verici bir çalışma gö- Salâhaddin adındaki çocuğun tahsilini ü- | ze çarpmaktadır. Ev Bitlis gençliğini ça- zerine alan Halkevi Mustafa adındaki fa-| tısı altına toplamış bulunmaktadır. Re- kir bir çocuğu da Balıkesir orta mekte-| simde Bitlis Halkevi idare heyeti görül- binde leyli olarak okutmaktadır. mektedir. Yeni Maraş valisi Edirneden ayrıldı Edirne (Hususi) — Maraş valiliğine tayin edilen Edirne valisi Osman Şa- hinbaş yeni vazifesine başlamak üzere Edirneden ayrılmışlardır. Osman Şahinbaş hareketinden evvel Trakya umumt müfettişliğine giderek General Kâzım Diriği, başmüşavir Sabri Öneyi, hudut kumandanı miralay Ta- Vâti, müfettişlik müşavir, müdiran ve memurlarını ayrı ayrı ziyaret ederek veda eylemiştir. Resim Osman Şahinbaşın teş yilni göstermektedir. Ne yalan söyliyeyim: Yeşilköyündeki çocuk kampına giderken içimde, yavan bir yazı yazmıya mecbur kalmak korku- gu vardı Öyle ya? Bir çocuk kampında, her oku- yucuyu alâkadar edebilecek ne bulabi- Jirdim ki? Fakat nadiren cömertliği tutan tesa- düf o kadar inayetkâr davrandı ki, şu anda, önüme serdiğim kâğıtları doldu- ran notları bir yazıya sığdıramamaktan korkuyorum. Size evvelâ; içinde İstanbulun en şaya- nı dikkat simacığını tanıdığım bu kamp- tan bahsedeyim: Yeşilköy kampı, İstanbul kültür direk- törlüğünün bu yaz, İstanbulun muhtelif yerlerinde kurduğu altı çocuk kampiın- dan biridir. Diğer kamplar, Kızıltoprakta, Florya- da, Erenköyünde, ve Şilededirler. Paşabahçede de yatı mekteplerinin ta- lebeleri için kurulmuş bir kamp daha vardır. Yeşilköy kampı, Yeşilköy ilk mektebi- ne kurulmuştur. Denize ve istasyona üçer dakika me- safode ve Yeşilköyün en zengin manza- râlı bir yerine kurulmuş bulunan yepye- ni mektep binasının, temizlik ve güzellik bakımından, bir İsviçre sanatoryomun - dan hiç farkı yoktur. Bizi, mektebin dershaneleri kadar ay- dinbık bir gülüşle karşılıyan başöğret- men Bay Nuri Tosun: — Siz, dedi, asıl dün gelecektiniz... Bu- rası görülecek bir haldeydi. Çünkü kam- pımız dün açıldı. Her talebe, peşinde se- kiz on kişilik' bir maiyetile geliyordu. Memlekette tlk defa yapılan bu iş, çocuk velileri arasında sonsuz bir alâka, sevinç ve tecessüs uyandırmıştı. Kampımızı ge- zenler arasında, çocuklarile birlikte bu- Taya yerleşmek için, çocuklardan aldığı- maz Ücretin iki mişlini memnuniyetle vermek istiyenler bile oldu! — Kampa girmenin şeraiti nedir? — Gayet basit! İlk mektep talebesi ol- mak ve 15 lira vermek! Kamp müddeti bir aydır. Ve çocuğun bu müddet zarfın- daki bütün masrafları bu ücrete dahildir. — Kampınıza rağbet çok mu? — Rağbet değil, tehacüm var... Bütün çocuk kamplarının kadroları yüz kişi - liktir. Biz, kampı henüz dün açtığımız halde, bugitn yetmiş bir çocuğumuz var!.. Bu çocukların on tanesi, Şişli himaye heyeti tarafından gönderilmiştir. Himaye heyetlerinden gönderilen fakir çocukları, Bğretmn çocuklarının tarifelerine tâbi tu- tuyoruz. Ve onlardan ön beş yerine on Yaz tatillerini birarada geçiren zengin ve fakir çocukları Yeşilköylülerin haklı olarak (kahkaha korusu) adını verdikleri çocuk kampında neler gördüm? Yazan : Yeşilköy Çocuk kampından muhtelif inti balar ikâ buçuk lira alıyoruz. Onların aralarında, aile terbiyesinden, aile şefkatmdan ve refahtan tamamen mahrum yetişmiş yavrular var... Diğerleri ise, aile şefkatinden ve refah- tan bir sast mahrum yaşamamış çocuk- lar... Şimdi burada, her bakımdan ayrı sevi- yelerde bulunan bu yavrular, birbirleri- nin huylarından bir çok şeyler kapacak- Jar... Biz, bu iki tarafın da, birbirlerinin en iyi huylarmı kapmalarını temine çalışı- yoruz, Bulunduğumuz odanın penceresinden, rmektep bahçesinin gölgelik kısımlarında dolaşan yavruları gösteriyorum: — Biraz neşesiz görünüyorlar? , — Öyle.. Çünkü dün hepsi de aşılandı- lar. Bugün istirahat ediyorlar. Siz bir de yarın gelin de görün buraları. Bu dur- gunluüğun, bu istirahatin acısını faizlle çı- karacaklardır. — Kampa alıştılar demek? — Kampa o kadar alıştılar ki, bir çok- larının aileleri: «Eyvah, diyorlar, bunları bir daha eve ısındıramıyacağız!»... Tah- min ediyorum ki, bu bir ay, her birini tanınmıyacak bir hale getirecek. Muüntazam hayat, muntazam ve bol gi- da, hava, su, deniz, güneş, ve oyun ço- cukları tasvir olunmaz bir neşeye kavuş- turdu! Yeşilköylüler, bunların adını «Kahka- ha koro» su koydular!.. Siz dün burada olmalıydınız da, İstan- buldan getirdiğimiz oyuncak sandığının resmi küşadını ve istikbal — merasimini görmeliydi - Topları, raketleri, çemberleri, asri kay- dirakları âdeta yağma ettiler... Mektebin- de, her biri kültür direktörlüğünün çocuk kampı kurması kadar yerinde, faydalı ve orijinal icraatta bulunmuş olan değerli başmuallimle, iki gün içinde hazırlanan yatakhaneleri, yemekhaneleri, duş yerle- rini gezdik. Pırıl pıril döşemelerde bir çöp, ve bem- beyaz duvazlarda bir çizgi yok. Bay Nu- ri Tosun: — Şu, diyor, pencerelerdeki çiçek sak- sılarını görüyor musunuz? Onların bah- çıvanlığını talebeler yaparlar, Her ta- lebenin bir saksısı vardır. Ve her saksı sahibi. çiçeğinin hayatından sıhhatinden mes'uldür. Eğer her mektepte böyle ya- pilsa, İstanbul bir yılda baştan başa gü- lüstan kesilir. Mutfağa giriyoruz: — Bu gözdüğünüz ocağı yeni kurduk. Fakat bundan, kışın da istifade edeceğiz. Naci Sadullah £ Mektebimizde, 44 kimsesiz çocuk vardif Bunların. esvaplarını, yiyeceklerini, terlerini, kitaplarını, hattâ harçlıkları&? Antalya ambarının sahipleri, Sular ; dürü Bay Ziyanın bayanı, operatör Müf radın bayani ve belediye meclisi üza! dan Hilmi Nailinin bayanı temin ederlefi O çocukların yemekleri şimdiye Kâ” dar dışarıda pişirtiliyordu. Gelecek !" yemeklerini bu ocakta pişirteceğim. daha ucuz hem de daha temiz olacak! Yemekhaneye giriyoruz: Çocuklar, &' şam kahvaltısına oturmuşlar, Her m: nın başında bir öğretmen var, Yavruli geniş bir şefkat gösteren Bgmım.nld bol çocuklu genç birer anneye benziy0f soğutulmuş ayran ve ekmekl meğini iştahlı yiyebilmele ri için. kahvaltıyı hafif veriyoruz! diyof Ve ilâve ediyor: — Her yavyru, yemeğini tâmamen yet meğe mecburdur. Tamarmen yemi)'d hasta sayıyorum. Ve arkadaşlarının oyur na daldıkları sırada, onu bir yatağa Üstü yatırıyorum. Başucuna da bir had” me di um. Bu tedavi, çocukları # tahsızlıktan kurtarmıya birebir geli! O iştahsız çocuk yataktan kurtulabil ve bir an evvel oyuna kavuşabilmek içi” derhal obur kesiliyor! Başöğretmenin odasında, diğer öğret” menlerle tanışıyoruz. Spor kıyafetile 7 Taşan genç bayanların ve birör atlet f: lâsile dolaşan dekölte öğretmenlerin gÖ” lerinde, harcanmamış bir taze ve n!l# enerjinin perlaklığı var.. Gözlerira, ortadaki masanın üzerindi” ki mektuplara ilişiyor. Çocukların ailelt” rine yazdıkları mektuplar. Bay Nuri Tosuna: — Kim bilir, âiyorum, neler yıııll'*Ğ içlerinde! : O gülüşour: — Kim bilir? Tecessüsü biraz daha ileri vardırıy? rüm: — Şunu bir öğrensek? Öğretmenlerden birisi, bu masum mab” remiyete girmenin çaresini buluyor: — Sahiplerini çağırtalım. İsterlerst çıp okusun!ar! ; İki dakika sonra, mektupların küC'ı" sahipleri karşıma sıralanıyorlar. İçleti) den bir tanesinin küçücük yüzünde, Ö derhal çarnan bakiş bir olgunluk vaf na soruyorum: — Adın ne senin? — Necati Binici! (Devamı 11 inci sayfada)