x hh .e Deniz ve denizcilik: geee ea İnsan oğlu denizlerin İ . . . . | Talimatname Yalan mı ? dlblm nasıı Zapteth? Bir küçük köy tulumbası için Yrkek söyledi; —— e aa ZX r ;ı;ı “allmatname yapılıaşı. Te ;Ax:';':'.;ğîğî”"“ Bugünkü dalgıçile dünkü dalgıç arasında hiçbir — Ben de size ayni şeyi söy| İmünasebet kalmamıştır, asri dalgıç artık karanlıkta 4 Zöyle idi: ? — Yangin tulumbasının iyi iş- lerek istiyordum. alışmıyor, kken üşümüyor, telsiz telefonu ve Jeyip işlemediği yarıgın olmadan Erkek sevindi: çalışmıyor, çalışır' üşümüyor, bir gün evvel muayene edile- bektir. : * ya! Her zaman mevsimi Av ç:nlası — Üzüm mevsimine bayılı- Avcının oğlu arkadaşlarına m:ı. Üç anlattı: —- Artık mevsim geldi de- tmektir. ııİnNıv: EULRE — Geçti miydi? n HL — Anlamadım. Av çantasını taşırım. — Anlamıyacak ne var? Ben Özümü rakı şeklinde iken seve- Tim de.. * Ne olur ne olmaz Otomobili kullanan hastane- nin etrafında dolaşıyordu; sor- Gular: , — Neye başka tarafa gitlmiyor Ga hep hastanenin etrafında do- haşıyorsun? Cevap verdi: der de.. , — Sandalla gezecevyimi bilseydir, anne annemi de yanıvma — İlk defa otomobil kullanı- alırdım.. İkide bir Labam onun içir: «Dili kürek gibidir. — Söyleyin söyleyin, ben yalan söyliyecek — değilim — Ben babamla beraber ava — Kim bilir ne kadar ağırdır. — Giderken yiyeceğimizi ko- yuyoruz. Ağır oluyor, fakat dö- nerken çok hafif! * Altısını yakaladık Hapishane kaçkınının sekiz muhtelif resmini bir polis kara- koluna gönderdiler; ertesi gün polis karakolu resimleri aldığına dair bir mektupla cevap verdi: «Hapishane kaçkınının sekiz resmini aldık. Altı tanesini ya- kaladık. Geri kalan iki tanesini de yakalamak üzereyiz.» yalnız zırhlı lâstikten Aziz okuyucum; sana her zaman deni- Görmüyor musunuz ? Balık kamışının ucuna bir sardalya ku- tusu bağlamış, denize sarkıtmıştı: — Ne balığı tutuyorsün? Dediler, ı:'-:vıp verdi:. —» — Sardalya balığı, kutuyu görmüyor musunuz? * Tasarruf — Kocacığırm, artık tasarrufa karar werdim. Bugünden itibaren fuzuli mas- Yafları kesiyorum. — Şapka almaktan vazgeçtin öyle mi? — Şapkadan vazgeçmedim amma, bu günden itibaren ssna sigarayı yasak yorum. viyorum ki. — Ben ne olsam gene sevecek misin? — Seveceğim.. Hattâ hattâ bir çuval saman olsan gene severim. — Sizin köyünüzde eğlence yok mü- “dur. — Olmaz olur mu her yaz sizin gibi şehirliler gelirler. Biz de onları sey- — Karımı nastl tamdığımı sena an- latayım.. — Tuhaf şey, benim bildiğim hiçdir erkek karısınt tantmaz; sen nasıl ol- zin yüzünden, gemiden, sehayatten bah- sedecek değiliz ya, deniz meraklısının Okyanusların diplerine de merak edece- ğini bildiğimden bu müsahabemde, mü- saadenle sana biraz da o korkunç ve ür- pertici derinliklerden bahsedeyim. Göre- cekşin ki denizlerin dibinde de tıpkı sat- konda olduğu gibi merakını gıcıklıyacak birçok heyecanlı noktalar bulacaksın. Evvelâ müsaâdenle sana bir sual sora- yım: Hani şu dalgıç ve dalgıçlık deyip te geçiverdiğin denizcilik sanatı bilir misin bugün ne kadar terakki etmiştir? Acele edip te: — Tabif değil mi ya?... deme; zira bu iş zan ve tahmin ettiğinden çoök fazla ilerlemiştir. Derin sularda batmış harp kikat olmuştur. Ve bugün muasır dalgıçlık o kadar te- kâmlül etmiştir ki hergün yüzlerce kişi emniyet ve serbesti ile derin sular altın- da çalışıp hem hayatlarını kazanıyorlar, eldivenleri var Suya atlıyan bir daloıç da bulunuyorlardı. Filvaki dalgıçlık in- sanların tanıdığı sanatların en eskilerin- den biridir. En kadim mabedlerde görülen inciler açıkça gösteriyor ki tarihle beraber in- sanların denizlerin dibini keşfe uğraş- mışlar ve hattâ inci avlayacak kadar dal- giçlikta meharet elde etmişlerdir. Kadim Yunan hâkimiyeti sıralarında ise dalgıçlık artık bir fen, ihtisas istiyen ince bir sanst haline gelmişti. Yunanlılar İsa peygamberin doğmasın- dan (4M4) söne evvel «Siragüze» yi mu- hasara ettikleri zaman limanın müdafaa tertibatını Yunan dalgıçları yıkmışlar. dı. Bunların bu işi başarabilmek için u- zun mücddet su allında kalmaya mecbur oldukları gözönüne getirilecek olursa |daha o zamanlar bir nevi başlık ve te- * gemilerini kaldırıp çıkarmak, tarihin ve Yersin Okyanusun karanlıklarına gömülmüş al-|Neffüs âleti ihtira edilmiş olduğu anla - P tın külçelerini ele geçirmek bugün fen Şılır. Klî:;uuğ'ımıenlohdarç*n& sayesind bir efsane olmaktan çıkmış, ha-| —Yunan tarihçisi Tösidit'in söylediğine göre bu muhasarada Yunanlı dalgıçlar limanın ağzına su altına kakılmış kazık- ları kesmişler. Demek oluyor ki böyle deniz altına kazık çakabilmek için Sirc- Büzelilerin dalgıçları varınış. Teder eğleniriz. YRİNİ Hem '_'“VY“_""' değil mi? du da tunıyabitdin? hem de insanlara ve insanlığa © zamana| — Tarihin ismini zikrettiği ilk dalgıç, ya- N kadar ebediyen kaybolmuş telâkki edilen | ni dalgıçların piri «Sillis» isminde bir Tehlike Anafor birçok sezvetler kazandırıyorlar. Yunanlıdır. Bu adam İsanın doğuşundan Deniz M nn fanda, < Sasü . _Hn ne kadar bu iş tejıdı ı_le_deri. tele- famam (481) yıl evvelce meşhur İran Hü S F vizyon, hava gemileri gilt gözönünae ve hükümdarı «Serhas»> tarafından ve Yu- . yuUnUyı n bir. bardak su & itibarla etrafında birçok neşrivat ve| nan sularında batan İran harp gemile - Yanından biri geç - ti. Geçeni yakala - di — Burada deni - ze girmek tehlike - li midir? , — Çok tehlikeli « dir. istedi. Sucu suyu|propaganda yapılan bir fen Harikası ol- verdi: - | mamakla beraber kani ol ki onlar kadar Yedi; Anşforcu çti V ee ae l Ve arkasını Gdönüp| zedir. Yyavaş yavaş uzak -| Hiç şüphe yok ki bu terakkiler, ilerle- laştı; sucu bağırdı: moler yavaş yavaş olmuştur ve bugünün ldılgın ve dalgfıçlık malzemesi dünün' — Suşu içtin... | Galgcı arâsinda hiçbir münasebet kal- Yavaş yavaş nere -| mamışftır. Meselâ asri dalgıç artık ka- ranlıkta çalısmıyor. Fen ona büyük de- ye? rinliklerde ve denizin dibinde yanan lâm- tinden bazılarının ambarında saklı altın- ları denizden çıkarmak için maaşla tu- tulmuş imiş. Milâdı İsadan (77) sene sonra Rados- luların gene bu İran gemilerindeki al - tınları çıkarmak için dalgıç kullandıkları rauhakkaktır. £ Arap yazıcısı Bahaeddinin söylediğine Köre de 12 inci asırda bir Arap dalgıcı su altında nefes almak için körüğe benzer — YA — Anaforcu ce - balir hödüye cimiğtir. © bugünün ::.;:Wi alet icat eğmiş olduğundan bah- — Evet, geçen se- vap verdi: dalgıcı artık titriyerek iş görmüyor. Ge- t ne ben girmiştim , — Ne oluyor, bir|"t denizlerin dibinde kazma sallarken| 1405 yılında bir Alman «&u altında ça- Bir de kadın gir - mişti. Kadını bir - Genbire seviverdim Şapkacı dükkânının camekânı önünde durdular. — Bu şapkanın arkasına neye bir ayna koymuşlar. — Anlamadın mı? Şapkaya bakanlar, başlarına giydikleri zaman şapkanın baş- larında nasıl duracağını aynadan — gör- sünler diyo! veya bir çelik Tevhayı kâğıt keser gibi keserken dünva ile alâkasını kesmiş ol- muyor. Çünkü gene fen ona küçük bir telefon vermiş, ona ılık bir konfor temin etmiştir. Dalgıcın arkasına bağlı torpil şeklinde bir sıcak hava deposu ona ılık bir hava göndermektedir. ve bir valfı açıp kapa- rmak suretile bu ılık daha sıcak ve yahut daha serin bir şekilde almak — dalgıcın elindedir. Asri dalgıcın eldivenleri de «zırlılı lâs- tikten» yapılmıştır. ve aşağı yukarı de-i mir kadar mukavimdir. bardak su içtim di- ye tabanları yağla - 'ap kaçacak deği - lışmak için bir nevi elbise» icat etmişti ki bu elbise de meşin bir ceketle iki cam pencereli madeni bir başlıktan ibaretti. Bu elbisoyi giyip denizin dibine inen dalgıç havaya suyun yüzünden bir meşin boru vasitasile alryordu. Lâkin tam manasile ilk dalgıç elbisesi ancak (1538) yılında icat edildi. (1783) yılında ise (Forfait) isimli bir Fransız dalgıcı tepeden tırnağa kadâr sudan muhafara eden kisveyi buldu. Meşhur (Halley) kuyruklu yıldızım keşfetmiş olan İngiliz dok - tor «Edmunâ Halley» de (1713) yılında, Yeni dalgiçların telsiz telefon cihazla-| bir dalgıç elbisesi icat etmişti ki bu elbi- rı da pratik ve pek hassas aletlerdir. Bun-| &e sayesinde (50) ilâ (60) kadem suya Haber :.rmn ların abizeleri başlığın içinde dalgıcın| dalmak mümkün olabiliyordu. j kulağına tamamile tetabuk eder ve ona| İşte © tarihtenberi dalgıçlık devadım- ! Misafir sordu: bir rahatsızlık vermeden su üzerindeki| larla terakki etli ve bugün o hale geldi / arkadaşlarilc konuşmak imkânımı verir.|ki insan oğlu gün ışığının bile deleme- Dalgıçlık dünya kadar eski bir sanattır | diği derin karanlıklara kadar inerek Ok- Evvel zaman dalgıçları bu yeni ve mo-| yanusların ka'rında gizli altınları çıka - dern aletlerden mahrum bulunmakla be-| rıyor. raber pek eski zamanlardanberi iş başın-| — Bayı görebilir miyim? Hizmetçi cevap verdi: — Bilmem hele bir kapının anahtar deliğinden bakayım, Giyinmişse odaya girer, sizin geldiğinizi haber veririm! — Çacukları ne kadar seviyor. Hep- tine, taş atacak oklar dağıtıyor, — Dağıtır. dükkâmı — şuracıktadır. Camcılık yapar. — Atlamasına atladım. Amma yüz- me kitabında bundan ötesini okuma- maştım. Acaba şimdi denizde ne yap- mam lâzemn?. Ahmet Cemalettin Saracoğlu g A LAY SE SĞT P ASA A AA ! e n Z YA N