BON POBSTA “ Son Posta ,, nın tefrikası : 19 BÜYÜK ATUZAK ( AŞK Yazan ; K.R. Enson « Onun öyle gizl İncelikleri, birden - €e göze görünmi- Yen öyle yükseklik- i vardır ki başka Zin bu tipteki ka - Ginlardan haşlanabi- ğinizi bilmiyor - dum da — onun için Söyledim. — Hangi tip de - istiyorsun! — Ne bileyim?, Başka kadınların an tumıyacağı bir tip işter. — Şimdi Fehamet İle Uğraşmaktan vaz Beçiniz de biz kendi ı“îacağımız yola ba- lım. — Sizi dinliyo « — Ben düşündüm, K ş ündım, her ne kadar, bu sabah kıyı -|dim?., Dün, Febameti sevdiğinizi ağzı- | duracak gibi çarpıyordu, Keşki dürsay- nikâhın benim için hiç bir değeri|nızdan duyduktan sonra artık size var-| dı, keşki oracıkla yüreğime inseydi!. Yoksa da..... mak değil ya, yüzünüzü görmeği bile| Ne olursa olsaydı da şimdi sizinle kar- — Benim için de öyle.. ister miydim, sanıyorsunuz?.. Şu saat-|şt karşıya olurmak saadetinden mah- — Ne de olsa bu iş büsbütün şakaya| te sizinle karşı karşıya oturmaya, bu|rum kalsaydım!.. İnsan ne kadar insaf- Belmez. Bundan sıyrılmak pek de kolay | lâfları dinlemeğe kolay kolay katlanır ne kadar vicdansız olsa karşısında- “hnıyacıık.d;ye korkuyorum. Onun için|mıydım?.. Bu sabah nasıl olup ta be- de bir kere olsun dinler!. Sabah- r kaç zaman, ister istemez bu sıkıntı- inim belediye dalresine geldiğimi şöyle|tanberi yalnız siz söylüyorsunuz. Bir Ya katlanacağız. Yalnız şunu mek |insan gibi düşünmek bir kere olsun ak- | bakışla beni öldürmek, ortadan kaldır- %rim ki ben size karşı kendimi hiç|lınıza geldi mi?, Sizin yaradılışınızda-|mak için diş biliyorsunuz!. İt suretle bağlı görmüyorum; bundan |ki insanlar da benim dündenberi neler| Ben bunları bile bil yapmışı! yle tutacağım yolu size danışacak | çek: i kavrıyabilmekten çok uzak-|zorla varmak için türlü düzenler çevir- 'ğmlîm Merak etmeyiniz, siz de kendi|tırlar. Bir yandan halamı öldürmek | mişim, tuzaklar kurmuşum!.. ildiğiniz gibi yaşayabilirsiniz!. korkusu... Bir yandan sizin birdenbire| Ortada bir tuzak varsa ona ilkönce Sizi de herhangi bir kayıt altında|değiş'veren haliniz, o aralıkta haniya | düşen ben oldum!.. Sizinle beraber ya- futmak bana düşmez!. beni bunlardan kurtaracak ölüm bile | şamak, bu damın altında yanyana oda- — Pekâlâ... Burada on gün kadar'olsa onun kucağına atılırdım; canım-|larda yatmak sizden ziyade benim için lacağız. Bu on günden sonra... dan o kadar bıkmıştım. Evden — çıktım.|bir işkence oluyor. Dünya yüzünde — Bu on gün biter bitmez birbiri-| Yolda hep ah şu otomobil devrilse, bir| sizden başka bir erkek kalmasaydı, ge- Mizden ayrılmanın yolunu bulabile-İ|kamyon gelse bize çarpsa, şu adamla|ne size varmazdım, merak buyurmayı- teğimizi ben pek zannetmiyorum. Meo-|bir daha yüz yüze gelmeden şuracıkta | nı2?.. Bir daha yüzünü bile görmek is- ki sizin halanıza, benim babama, | ölsem, diye dualar ettim! Dairenin| temiyeceğim bir tek insan varsa o da Sonra bizi tanıyanların hepsine karşı| merdivenlerinden çıkarken yüreğim sizdiniz!. (Arkası var) bir gürültü çıkarmayı göze almış ola- - SATLS İB ÂNI A. Bunu göze alamazsak birkaç za- Üsküdar İcra Memurluğundan : eT e Ş U . .e Man daha bu sıkınlıyı çekeceğiz. Du- Tüp durürken bir. rezalet çıkarmıya, ce, lüzum yok; hele böyle dediko- h&e:ı ARRL MA İkraz nümaresile Fatina Nezihe tarafından Bore alıman para mukabilin- İ n e Vakıf Paralar idaresine birinci derece de ipotekli olt'p Paraya çevrilmesine ka- .,,ü._,a'ı;:";:“'; *“;:'h:;h;":: ;;“'î: rar verilen ve tamamına yeminli üç ehlivukuf tarafından 495 lira kıymet takdir di? * * | edilmiş olan Üsküdarda Selmanağa mahallesinde Şeyh camii şerifi ve Bostan sokağında eski 33 yeni 2, 33 ve numarataj 2, 2/1, 2/2 numaralı ve kayden sağ ta- rafı bakkal Hacı Mustafa hanesi, sol tarafı Bostan sokağı, arkası Eda Hanım men- zili, cephesi tarikiam ile mahdud iki ahşap hanenin evsafı aşağıda yazılıdır. Bina ahşap ve harap olup bir kısmı üç ve bir kısmı iki katlıdır. 2 numaranıı zemin katı: Zemini malta döşeli taşlık, solda bir kapı, merdiven altı, taşlıkta bir kuyu ve tulumba vardır. 2/1 numaralı kısma geçilen bir kapı da Mevcuttur. 2/1 mnumeral: kısmın zemin katında: Bir taşlık, helâ, iki oda vardır. 2 mnumaralının bitinci katı: Bir sofa üzerinde iki oda, bir aralık ve helâ vardır. Hüsameddin, Süheylânın üstüne yü- İkinci katı: Biri iç içe geçilen üç oda olup birinde yük Ve dolap ve sofada bir Tür gibi bir adım attı. Sonra yırtıcı br | #rahk ve bir helâ vardır. ; , Sesle: - 2/2 numaralı kısım iki katlıdır. Zemin katta taşlık, heiâ, birinci katta iki oda SA imü, Ğ vardır, "'l'f'î:':n:i:dıi,_ğ'i:î::kgîşizîin yecek. | — Mesahası: Umum Sahası 201 metre murabbar olüp bunden 24 metre murabbat Seniz konuşalım!.. < iİkl katlı 2/2 numaralı ve 56 metre murabbat 2 numaralı üç katlı bina olup geri Genç kadın da doğruldu. Onun se-| Falanı bahçedir, Binaların döşemeleri ve kaplamaları tamire muhtaçtır. Sinde de artık karşısındakine meydan Yukarıda hudud, evsaf ve mesahası yazılı gayri mrnğulun tamamı açık arttır- Okuyan bir hırçınlık vardı: T maya konmuş olup şartnamesinin 18.6.937 tarihinden itibaren dairemizde herkes — Siz de insan gibi konuşacaksanız| *©Tafından gözülebileceği gibi 21.7.937 tarihine müsadif ssh günü saat 14 (on iyelim. Yoksa artık bu faciayı yal- Gört) den 16 (on <ı) ya kadar dairemizde açık arttırma ile satılacaktır. Arttır- Sizin gözünüzle görmekten usan-| ©t bedeli muhammen kıymetinin yüzde yetmiş beşini bulmadığı takdirde en . Sabahtanberi hep si soön arttıranmı taahhüdü baki kalmak üzere 11.8.937 tarihine müsadif çarşamba /— Kimsenin bana yol göstermesine lüzum yok. Fehametle evlenmek için hl'ısım boşadı, dedirmek istemem; 0- DU da herkese karşı küçük düşürmek- korkarım, işte bul., /— Ne âlâ!. Ona lâf gelmesin, diye kendi kendimizi feda edelim; bu Sıkıntıyı yalnız biz çekelim, öyle mi?.. 'ena değ : Yok, Fehametle zî]:.?:sî günü saat 14 den 16 ya kadar dairemizde yapılacak olan ikinci arttırmasında Birmişim!.. Zorla size varmak için gayri menkul gene muhammen — kiymetinin 96 75 ini bulduğu tak - kurmuşum!.. Hep bunları dinli-| TEde en san arttırana ihale edilecek ve bulmadığı - takdirde 2280 . Şimdi de aman sevgilinize toz numaralı kanun hükümlerine — tevfikan saliş geri bırakılacaktır. Ta- liplerin muhammen kıymetinin yüzde vedi buçuğu nisbetinde pey akçesini ve- ya milli bir bankanın teminat mektubunu hâmil bulunmaları lâzımdır. Mütera- kim vergiler ile vakıf icaresi, ve belediyeye alt tenvırat ve tanzifat rüsumu sa- tış bedelinden tenzil olunacaktır. Tâviz bedeli müşteriye aittir. 2004 numaralı İcra ve İflâs Kanununun (126) ncı maddesinin dördüncü fıkrasına tevfikan bu gayri menkul üzerinde ipotekli alacaklılar ile diğer alâkadaranın ve irtifak hak- kı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarile dair olan iddialarını, ilân tarihinden itibaren (20) yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile bildirmeleri, aksi halde hakları tapu sicillerile sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasın- dan hariç kalacakları cihetle alâkadaranın işbu maddenin mezkür fikrasına göre Kareket etmeleri ve daha fazla malümat almak istiyenlerin 937-5460 dosya nu- marasile müracaatları ilân olunur, (84186) acak, diye yeni bir üzünlü ortaya Sıktı. Artık elverir!. Sanki ben insan lmişim, sanki bu gürültünün ara- Binda bana hiç söz düşmezmiş — gibil. Durunuz bakalım, belki benim de söy- k iki çift lâfım var!.. ”y 'Söyltyı'niı bakalım, sizi de di q* Ne zannediyorsunuz ya?.. Sizin d"nüö'llerimıden ayrılmıya dayanama- Pa da onun için mi bu sabah arkanız- M koştum, belediye dairesine — gel- *.Son _Posta.mn_ Hikâyeleri MUHARRİR Yazan * Mih. Zoşçenko Rusçadan çeviren 1 Zlaz Böyle bir muharrıri ömrümde ilk defa görüyordum. Kara cahil denilecek bir| mak, fakat okumak bile insan tahammüs halde idi. Okumasmı bile zorlukla bece- riyor, hele bazı uzunca kelimeleri telüf- fuz ederken âdeta terliyardu. Görünüşe göre bütün harfleri de iyice tanımıyordu. 'Yazısına gelince... İyisi mi bunu hiç sormayın!. Yazısı o kadar kötü, o kadar berbaddı ki ilk gördüğüm zaman âdeta şaşırdım. Doğrusunu isterseniz buna ya- zı demek bile eaiz değildi. Kargacık, burgacık bir şeyler... Okuyabilene aşk olsun!. O, bu yazının mizahi bir hikâye oldu- ğunu söylediği zaman ne söyliyeceğimi şaşırdım.. Koca yazının içinde, eh şöyle böyle manası olan ancak üç beş cümle vardı. 'Tekrar ediyorum, ömrümde böyle bir muharrir görmemiştim. İşin en garip ciheti bu muharririn müt- hiş surette terebantin kokmasıdır. Ken- disi de bunun farkında olduğu için oda- ma her girişinde evvelâ pencereyi açma- ğa koşardı. — İnsaf be birader!. Bunu değil base lünün haricinde. Gelin de bu sevdadati vazgeçtn!. Bir daha da beni rahatsız ete meyin!, O bana sert sert baktı: — Şu halde, dedi, bana bir makbuz vo. 1 — Ne makbuzu? Yazımı kabul etmediğinize dair bir makbuz. — Be adamı, makbuzu ne yapacaksın? — Öyle işte. Lâzırif.. Herifin bu cevabına karşı kendimi tu- tamadım ve güldüm. Fakat istediği mak- buzu da verdim. Makbuz, açağı yukarı şu mealde idi «Falan filâr. muharririn basılmak üze- re güzetemize verdiği yazılar cahilâne oldukları için basılmamışlar, ve sahibi- ne iade edilmişlerdir.» Herif makburu aldıktan sonra bana te- şekkür etti ve odadan çıktı. Üç gün sonra adamı tekrar karşımda gördüm. Suratı asık ve canı sıkkındı. Üç gün evvel kendisine verdiğim mak- Birinci yazısını getirişinden ÜÇ dört| buzu bana uzatarak dedi ki gün sonra tekrar bana uğradı. Ona dedim ki: — Hiç böyle makbuz olur mu?. Matbu ve antetli bir kâğıt üzerine yazmak ve — Bana baksanıza, azizim, siz mi yan-| mühür basmak lâzım. hış söylediniz, yoksa ben mi yanlış anla- Gım?. Her halde siz muharrir olmasanız | sek sesle makbuzu ne yapacağını gerek. O, biraz kederli bir sesle dedi ki: Ona biraz yük- sor- dum. Burasının şahsi bir mücssese oldu- ğunu hiçbir resmi kâğıt veremiyeceği- İyice tepem atmıştı. — Hayır, Ortada yanılan yok. Ben mu- ' mi, bahusus mühür basamıyacağımı süye harririm yani sizin anlıyacağınız edibim. | tedim. Makbuz isteyişinin sebeblerini öğ- © bana daha birkaç defa geldi. Her de- | renmek için ona şaşırtıcı birkaç sual sor fasında manasını ancak kendisinin anla-| dum. Alem etlim, kalem ettim. Nihayet dığı bir takım kargacık burgacık şeyler getirdi. Zamanla ben de onun yazılarına alış- mağa başladım.. Bu yazılardan ufak te- fek manalar bile çıkarıyordum. — Fakat manalarını anladığım nisbette herife o- lan hiddetim arttı.. Çünkü getirdiği şey- zer cddden ipe sapa gelmez şeylerdi. Bun- Jar bir yazı değil, bir deli saçması idiler.. Her defasında âdeta biraz korkarak ve çekincrek bunları geri veriyordum. Kim bilir ne biçim adamdı? Ya günün birinde bana içerler de beni vurmağa ve yahut dövmeğe kalkarsa ne yapabilirdim?, Yüz itibarile de korkunç bir adamdı. Bıyıkları, bir haydud bıyığı gibi uzun ve kocamandı. Fakat korktuğum başıma gelmedi. He- rif yazılarının geri verilişine büyük bir tahammül gösteriyor, hiç ses çıkarmıyor- du. Yalnız: — Demek işinize yaramıyor, basmıya- caksınız! demekle iktifa ediyordu. Ben de ona, ezile büzüle: — Evet. Maalesef.. Basamıyacağız diye özür diliyordum. O kayıtsız bir şekilde omuzlarını sil- ker: — Ne yapalım, gelecek sefere daha iyi- sini getiririm, derdi. Bunu söyledikten sonra da başile se- Jâm verir, odadan çıkardı. O bana topyekün dört defa geldi. Son gelişinde beraberinde oldukça u- zun, takriben yirmi sayfalık bir yazı ge- tirdi. Ben hemencecik orada, onun ya- nında yazıyı okudum. Ve hiddetimden #apsarı oldum. Kendimi tutamadım, de- dim ki: söyletebildim. En sonunda bana dedi ki: — Azizim işin doğrusu şu: Ben fakir bir adamım. Küçük bir dükkânım var.. Makine yağları, boya falan satarım. Dük- kânım küçük.. Zar zor ekmek paramı çı- karabiliyorum. Halbuki benden tüccar tıfatile ağır bir vergi almak istiyorlar.. Bu yetişmiyormuş gibi apartıman kirası- nı da, tüccarım: diye, beş misline çıkar- mağa uğraşıyorlar.. Ben tüccar olmadığı- mı anlatmağa çalışıyorum. Onlar da beni sıkıştırıyor! «Şu halde sen nesin, ne iş yaparsın, diyorlar?.» Ben de onlara di- yorum ki: «Ben muharririm, edibim.. Yazı yazarım..» Onlar da bana diyorlar ki: «Ulan senin neren muharrir? Muhar- rir isen bize bir vesika göster!. Biz de maliye müfettişine gösterelim, bu sü- retle senden daha az kira alalım..» ben de onlara diyorum ki: «Bu ne kırtasiye- eilik.. Maamafih mademki vesika İstiyors sunuz, peki. Getiririm.. İşte makbuzu istememin sebebi budur. Fakat siz bana şunu söyleyin: Şimdi ben ne yapacağım?. Adamlara muharrie olduğumu nası! isbat edeceğim?. — Artık orasına ben karışmam, dedirı, Bir müddet şaşkın şaşkın etrafına bas kındı ve çıktı gitti. İsmini kimseye söylemememi rica edi. Allah belâsım versin mendeburun.. Bari bu ricasını tatayım, Yarınki nushamızda : Hastalık devadır Çeviren: F. Varal