SÖON POSTA Haziran 2 —— “Son Posta,, nın büyük denir romanı :52 BARBAROSİ .Korsan Peşinde Yazan : Celâl Cengiz 10 Sayfa İlttihat ve Terakkide on sene 1düncü kısım No. 52 İTTİHAT VE TERAKKiNİN SONU Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Basit bir köylü padişahtan bahsettiğimiz zaman ** Osmanoğlu Anadolunun Türk denizcileri ikişer ikişer at bütün kudreti, bu ruhu anlamak, onu| — Mı kanal açmak için İngiliz- | bırsızlanıyordu. — bir araya toplamak ve zafere doğru lere izin v yerliler Milli| Deri ve arkasından ilâve etti: yıl ardı , — | — Anadolunun anahtarını İngilize | Sta birinci gelen bir b e Ömer ağanın da, Mustafa ağanın da Sultan Mecid verdi dağ bekçisi bu yıl derdinden anlamaz dedi; anlasaydı Anadolu böyle mi olurdu?,, Diye 'Türkün yaşamak inadı üstün: de ısrar etti. Bu sözün ao tarihteki kıy- meti büyüktü. Yeni kurulacak olan d " z Milli Türkiyenin üstüne oturacağı te-| İstanbuldan çıkarken o, her gün İngi- | Pancılar da iştira' mel bu mağrur Türk ruhu idi. Bizim lizlerle konuşuyor, onlarla döstiük ya- | ©derler. Bu yıl li « gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Ömer ağa, pıyordu. Yapacağı işleri hep onlardan mvand';ı Wîa:lufen hakikaten masallarda yaşayan aksa - soruyordu. Onlar'a ko 'Türkler - bulundu « arak canlanıyor- lara akıl danışa: er du! O, bunu o kadar kuvvetle ve gurur lerek bir de Türklerle konuşup gör Petronun ledi ki karşısındaki Mustafa ağa zaptedemedi ve ilk defa ağayı tasvip ederek, ba- şıni bir kaç defa salladı. Şu çorak top- raklar üstünde asırlardanberi tabiatin tazyiki altında ezilmiş olan Türk ru - hunun bu yılmak yen yaşamak | — Hangis y :a iniz! istiklâl müca-| Diye yapt marifetlerin çok oldu - gnrwîeıcsm zi a delesinin bütün muvaffa ti burada- ğunu anlatmak istedim, O başını sallı- Diyor ve kendisi dır. O günkü Mustafa K Paşanın dertlerini debretmek ve içlerindeki | yaraya tuz ekmek zamanı gelmişti. |man kulaklarıma inanama sevmemesi, onun derdinden anlama - ması hiç olur mu? Ama İnsan, olan şey- lere bakınca sana hak verir. Meselâ, biz olmaz mı? ğanın bu bakımdan derdi bü- yüktü. İçini çekti ve tarihin felsefesin- den bahseden bir tarih profesörü gib! Osman oğulları Anadoludan ço tan geçtiler ,dedi; sen Sultan Mecidin ne yaptığını bilir misin? se daha i yarak, heyecana gelerek devam etti Ben o zaman bu 5 üzerinde — Onları Korsi » kalılara karşı mah - çup vaziyette bulun- durmak için müsaa- de ettim, Esasen her yıl bu koşuya ya : hakkınd aki sözleri söyliyerek: — Biraz sonra on- ların nasıl mahçup olarak döneceklerini rliler gibi sa « dar koşucu arasında birinci |safta ye Dağ bekcisini kucaklıyarak şatonun | tecrül ydana geliyorlardı £ rilmiş ne kadar at varsa bir |alamıyordu: gün Önce yarış meydanına getirilmiş,| — Bizim aslanlar ördeklerin sırtına y / — Ömer ağa, dedim, ama bu seferki'ki de şimdi bu satır'ları oku: beler yapılmıştı. binselerdi gene galib gelirlerdi. Yerliler düşman sade çorak toprak değil, başta| bana inanmıyacaklar... Halb önüne kadar getirmişlerdi. Ge-| Doğanın yelkencileri, altlarındaki |at koşturmasını ve ata binmesini bile İngilizler olmak üzere bir çok devlet-| sadım bir tarih devrinin muh in âdetlerinden olmak üzere,|hayvanları güçlükle seçebilmişlerdi. bilmiyorlarmış! Ç ler de var! tasv yapmak ve gelecek inci şelene şövalye tarafın -| Barbarosun dediği gibi; bu atların u « * l Ömer ağa, coştu; Mustafa ağanın kaş-| bir vesika bırakma mer ağanın gin bir (gümüş haç) hediye edilir -| yuz kegiden farkı yoktu.. ayakları kı -| “gyl cy yarış pok hararetli olmuştu. İ ları tekrâr çatıldı, Fakat, bu defa Ömer bu fikrini aynen yazıyorum. İçinde en , |5*, boyunları uzun, kuyrukları küçük, Dü vürirtü. İki taraflan k zÜ Bi ağanın «münasehetsiz» sözlerine k çük bir mübalâğa bile yoktur ve be-| - Don )îclro evvelce hazırlanmış olan |sırtları kalm, alel'acğib —mahlüklardı. |— e t Ş ı.( a k“' Z kmnmışhm . BEe Te e beraber bu süzleri dinlemiş olan | PU mükâfatı adamlarından biri vasıta- | Fakat, bu kılıksızlıklarına, bu gösteriş- | nlar, hep birlikte koşacal dığından dolayı, büy ği karşısında düyülan bir iztı deri geliyordu. Ömer ağa şö; | gençlerin hepsi bugün hayattadır. , Ömründe deniz görmemiş ve Çankırı göndermişt sile, koşuda birine! gelen dağ bekeicine|etmitlerine Yü Yerlilerden on kişi - kendi araların- 1 koşularda birinci gelen - Çok koşuyorlardı. hemen ilk yarışta Do da yapt ; KU İile Kastamonudan öteye gitmemiş ölan| Kosu meydanının — sahil cephesini|hasıml hayli geride bırakarak |!€f * ile Türklerden birinci gelenler ki- y em, dedi, bunlar dü-bu Ömer ağâ, Çandır köyünün çorak tar| Türk gemicileri tutmuştu. Türk de -İsahada birinci devri yapmışlardı. Et -| Em'an yirmi koşucu birden sahaya çık- Vi lalarında ağarmış sakalı He, Anadolu| Dizcileri, yerlilerden tedarik ettikleri| raftan: mışlardı. «Bunlar» diye yaşlarına göre kısmen oturan, kısmen ayakta duran gençleri Bösterdi ve ilâve etti: — Benim artık dizlerim sızlıyor, ben işe yaramam, o işi bunlar görecekler... Bir lâhza süküt esnasında gençler, teravih zamanının geldiğini hatırlattı- lar. Ömer ağa, dizlerinin sızısından bah- sederek bu işe yan çizdi; Mustafa ağa, tereddüd etti; bir Ömer ağaya, bir de bana baktı, düşündü. Ömer ağayı bi - zimle yalnız bırakmak caiz değildi, bel- ki de bir pot kırardı. Vakıa biz fena a- dam gibi görünmiyorduk; köylü dostu Türkünün asırlar içinde olgunlaşmış şuurunun canlı bir timsali idi. Demek oluyor ki Süveyş kanalının inşası ta - rihinde henüz çocuk olan Ömer ağa, kendinden evvelki ihtiyarlardan bir ta- kim şeyler öğrenmiş ve Osmanlı dev- letini dört taraftan kuçatan hâdiseler- den onun kafasında münevver ve şu - urlu bir tortu kalmıştı, Süveyş kanalı- nin —Anadolüyu en can alıcı - bir noktadan vurduğunu Ömer ağa biliyor- du. Bu kanal yokken şark ile garb ara- sındaki ticaret hareketinin büyük bir kısmı Anadolu yollarından geçer ve ge- atlara binerek ikişer ikişer meydana ge- liyorlardı, Yarış mesafesi uzun değildi. Yarışa iki yerli, iki Türk olma! re dörder koşucu iştirâk ediyardu. Bun- lardan sonra bir dört kişi daha.. ve böye lelikle yirmi Türklerden, yirmi yerli- lerden, cem'an kırk koşucu yarışa iş - tirâk edecekti. Barbaros maiyetindeki kaptanlardan birile konuşuyordu: — Yerlilerin bizim denizcilerle yarı- şa girmelerine şaşıyorum. Bu kadar â- cemi yarışcılarla Türk kartallarına ye- tişilir mi hiç..? Ü olduğumuza yavaş yavaş o da kani ol -|çip giden Hcaret malları Anadolu için- t ':İ' muştu ama, yalnız bırakmamak daha| deki hesepsız insanlara maişe! vasıtası| Poğan Reis: ü K iyi idi; hem de bahis mühim ve entere-| btrakırken Süveyş kanalı açıldıktan| — Şu yarışa ben de girmek l“"_d'm' ğ san görünüyordu. Yanındakilere: sonra Anadolunun bir kaç tarafından | dedi, m.('“ Don Petronun kahbeliğin - — Siz gidin, dedi, ben sonra eda ede- / muhtelif istikametlere geçip giden yol-|den korktum, Buça'yı nasıl öldürtmek “ rim,.. lar, suyu çekilmiş ve kurumuş derelere iğııewâı_şsc_ 'beni de arkamdan vurdura- Pa ilirdi. Rla N > len sonra Ömer ağa bana döndü: Fakat, konuştuğumuz şeyler hepsi - ni o kadar alâkadar ediyordu ki odada- ki kalabalığın yarısı bile yerinden kı - mıldamadı. Teravih bahsi bu suretle halledildik- Oğlum, dedi, sen bana şunu söy - ınbulda padişah, Osman oğlu ne yapıyor? Ben, hemen Ankaranın güttüğü po- litikayı tuttum, fakat içine biraz da şeytanlık karıştırdım: — Ne yapsın, dedim, düşman elinde bugünkü derdi onu da derdli eder! imer ağa bu cevabtan meninün ol * madı ve Mustafa ağanın bu işe ne di- yeceğini düşünmeğe bile lüzum görmi- yerek: — Yok... dedi; Osman oğlu Anadolu- nun inden anlamaz. Anlasa Ana-| dolu mi olurdu? Ömer ağanın Ösman oğluna bu açık | hücumu karşısında Mustafa ağa asabi | bir hareketle bir kere kıvrandı. Öteki-| dönmüştü. Bu, Anadolunun anahtarının İngiliz- lere verilmesi demek deği Ömer ağa, Anadoludaki ticaret yolla - rının suyu çekilmiş derelere döndüğü devri bizzat yaşamıştı. Fakat, o yollar, Çandır köyünden geçmediği için Ömer ağa bu hakikati kendi tecrübesile öğ - renmiş olamazdı. Nöbetçi Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cibetindekiler: Aksarayda; (Pertoy), Şehzadebaşın- da; (İ. Hakkı), Beyazıtta: (Belkıs), Fe- nerde: (Bmtlyadi), Karagümrükte: (Su- at), Samatyada: — (Rıdvan), — Ryüpte: (Hikmet Atlamaz), Eminönünde: (Ben- sason), Küçükpazarda: (Hikmet Cemil), Alomdarda: (Eşref Noş'et), Bakırköyün- de; (Hilâh. Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: — (Galatasaray), (Garih), Galatada: (Hidayet), Kurtuluş- tt e B : K | ben öteki denizcilerimin bile girmele - | esir bir halde, elinden bir şey geldiği M -öleki denlacileriniebile £ l yok ki... Bilmem... Elbet ışmdoîunuîıi Eczaneler rini istemiyordum.. yerliler ısrar et - Doğan Rois Cezayirde bir kaç kere yarışa girmiş, hepsinde de büyük mu - vaffakiyetler kazanmıştı. Bu yarışa - nedense - girmek istemiyordu. İçine Harib bir şüphe düşmüştü: — Yarışta bana bir fenalık yapacaklar! endişesi vardı. Barbaros: — İsabet oldu, yarışa girmedin! dedi, memiş olsalardı, bu yarışa bir Türk de- nizcisi iştirâk edemezdi, İlk koşu başlamıştı: Doğanın gemisinden iki yelkenci ile yerlilerden iki genç meydana çıkmış - lardı. Barbaros, Türk koşucularının atları- ni uzaktan görünce yanındakilere sert bir sesle: kilerin altındaki atları görü- TLR LA A ta: (Kurtuluş), Maçkada: (P 4 nuz? dedi - hepsi de birer u: Yer de dikkat kesildiler ve herkes, ne şiktaşla: 4!ükım:ğ ıık:m:vemı. p. keçiye benziyor, 2 z diyeceğimi merak ederek benim yüzü- Boğaziçi, m;” ve Adalarda: Doğan Reis: ) Üsküdarda: (Ömer Kenan), Barıyer- ü Ürk İ £ i insanın di-İ| 96: ONurt), Kadıköyünde; (Sıhhat), e- ||. — Eki kasld vür, Türklerin ye - ll fat), Büyükadada: (Halk), Heybelide: || Pilmesini istiyorlar. tıyor, gönlü istemiyor Padişahın Türkü (Tanaş). Diye mırıldandı, Şehirde koşuya iştirâk edebilecek ev- Üze- |Türk koşucuları hemen hemen fasılasız övalye cenabları tarasada hiddetin- den ne ya ğım bilmiyordu. Muha - l(:ılnnndan birine: — Yerliler ufansın... Ve istisnasız birinci geldiler.. Diye mırıldandı. rına mahcub olmadılar . rkler bu yarışı da kazanmakta Doğan Reis sevinçle Barbarosun ku-|güçlük çekmemişlerdi. lağına şu sözleri fısıldamaktan kendini S — Türk kazandı.. Türk birinci geldi.. Sesleri yükselmeğe başlamıştı, Bundan sonra sıra ile sahaya çıkan imla - (Arkası var) N ŞA Ever cicim." PERLODENT oiş macunu SAYESİNDEDİR. y Bucün Ş( YUÜZÜNÜZDE BİR CAZİBE VARY