A Talât, Enver ve Cemal nasıl Dedi. Sonra, uşaklara verdiği emri değiştirdi: — Takaları hazırlayınız, içine giriniz, tüfekleri gizleyiniz, kend Meyiniz. Gemi bu tınca, birdenbire tüfekleri çevirir iyi zapteflersi Romerkörü zaptediyoruz Herkes ona göre ahveye çekil: Yarım saat so Ta araşına sok Mişti. Ayni de adadan iki taka bir hazırlandı; biz de net bekledik. lar; romorköre Şıkarıp nişan al körü bordaladılar. Romorki Di da, tayfası da neye uğradıkları: lll!-'fuyi vakit bulama ardı. K hizin gemi avcıları içeri atlamışlar, he- yaklı ç, Biraz sonra, takala: Yorgiyi alıp sahile geldi ve herifi reisin Yüzuruna çıkardı. Yunanlı kaptan Yor- Bi, ömrünün sonu gelmiş olduğunt ina- Barak tiril tiril titreyordu. Reis bunu n biri, kaptan İstleyap etti; o da bozuk 'Türkçe ile Sevaplarını verdi. İki gün evvel Zon- !'l_ldakı.—.n kömür alarak Ereğliye ge Mişler, havanın fena zz i Beçirdikten sonra bu gece, ni Urması üzerine yola çıkmışlardı. Fa- t, deniz çok olduğu için, arka - Sitdaki duba İle yola devam *e'mek- İeki müşkülâtı gi rada, havanın |i ::*ll Münasip görüp sah İsticvap P&'ep reis romorkörde ne kadar kö- Mür olduğunu sordu; kömürün az ol - u gördüğü için de bir. kaç ton Çaha kömür alması için emir verdi, Bu İŞİ de uşaklar deruhte ettiler ve hemen ibadan romorköre on ton kadar kö - TMür daha verdiler, Ondan sonra, Recep reis bana tali - Mat verdi: Makine dairesini, kazanı, tanı süngülü ile hâkimiyetim altı - Ta alacak ve gemiyi istediğim yere ka- Kötürebilecektim. İstersem Ereğli- Ye, istersem İneboluya kadar gidebilir- im. Yalnız, giderken daima sahili ta- kip etmeği tavsiye ediyordu. — Bir tehlike gördüğünüz, yani bir Tp gemisine tesadüf edip de bu gemi- hin üzerinize geldiğini hissettiğiniz kdirde hemen sahile sokulur, gemiyi iŞlan kara eder, sahile çıkarsınız. Ge- Mi babamızın malı değildir. ı?iyur ve sahile çıktıktan sonra ken- disini hâdiseden haberdar cetmemizi bih ediyordu. Üsttarafında endişe #decek bir şey yoktu. <Nerede olsanız, sizi bulurum.» diyordu. Gemi hazırlanmıştı. Kömür dubasını Orada bırakacak, gemi ile Ereğliye gi - ktik. Fakat, hareket için Atf beyin Etlmesini bekliyorduk. Çok - sürmedi, da geldi. Fakat, Atıf bey bizimle bir- İkte hareket fikrinde değildi. -Recep Teisin yanında kalmayı ve Anzavur “reketinin neticesini beklemeği ter - €tli, « Anzavura karşı yapılması i - €den bir harekette benim vücudü- ihtiyaç olur, diyordu. Esasen İpsiz klrAııı..ıvurun_ bulunduğu muhitten çı- '&k Türk köylerine doğru taşkınlık 'Apmasına fena halde kızıyordu. İcap e mühim bir kuvvet toplıyarak ğ'.“?l üzerine hareket ededokti. Bütün fken etrafındaki köyler, onun arka- olduğu gibi icabında bir kaç yüz delikanlısını — toplayıvarmek onun en bile değildi. Ben Anzavurun Ni Ankaranın temizlemekte ge « Tneyeceği fikrinde olduğum için, A- e bizimle beraher gelmeği teklif 'se de, o, asker olmak haysiyeti ile Hesinin daha ziyade geride kalmak tsabıl Ciki bt Ettim, « |la çıktık. Recep reis, her ihitimale olduğu fikrinde bulundu ve hareket |sındaki tabif rota üzerinden götürmek fikrine dönmedi, Yola çıkıyoruz Bunun üezerine, bizim siviller kafi- lesi ile hassa müfrezesi, bir jandarma zabiti ve daha da yolda bize iltihak et- miş olan bir kaç siville birlikte romor- köre girdik ve gerek makine ve kazan dairesi, gerek kaptan köprüsü süngülü akerlerin muhafazası altında olarak yo- şı bize bolca yiyecek vermiş, yol ğumuza alt en küçük teferrüat ile dahi gul olarak bize hakiki bir düstlük rikkati göstermişti. Vapur, Kefken ada- sını dönüp karadakileri gözden kaybe- dinceye kadar veda selâmları teati et- ve bu suretle bizim Ankara yolculu- *|Bğu sergüzeşti, yeni bir safhaya girmiş oldu. Kaptan Yorgi bizim nereye gidece | ğimizi bilmiyordu. Elde harita, gözde ! |dürbün, kaptan köşkünde ufukları tet- kik ederek vardiya yapıyordum. Kaptan Yorgi, yola çıktıktan sonra, iyi engine doğru açmak istediği man anladım ki ©, bizi Odesaya git- mek istiyor zannetmişti. Onun hesabın- ca bizler Türk bolşevikleri idik ve bol- şevikler memleketi olan Rusyeye git - mek rduk! Bunun için, kaptan, jbizim Ereğliye gitmek arzusunda oldu- ğumuzu anlayınca gayet sevindi ve bin türlü şaklabanlık yapmıya başladı. O, bizi kabil olduğu kadar çabuk Ereğliye Eötürmek üzere Kefken ile Ereğli ara- ' | ae e e e —e No. 43 kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Kaptan Yorgiye : - Tek kelime cevap verirsen kurşun beynindedir! dedim SON POSTA — — — ea ar eee Z T İttihat ve Terakkide on sene ı—_——— 14 üncü kısım [ TTİHAT VE TERAKKİNİN SON stedikçe ben gemiyi sahile doğru yak- l ıyordum. Tabil rota, yani en kısa sahilden uzaklaşarak gidiyordu. buki, Recep reis bana daima sahile kın gitmeği tavsiye etmişti. Bu tarih- te Karadeniz sahillerinde daima İngiliz ! mikrofonun başına geçti: «Muhterem dinleyiciler! ( BASÜBADELMEVT Saat akşamın dokuzu.. Şarl Kriston Ben karısını öldüren Şarl Kriston'um. Şu eski idam mahkümu size başımdan geçenleri anlat- makla zevk duyacağım. Yetim büyüdüm. Çocukluğumda hiç bir kimseden, hiç bir yerden şefkat ve reuhabbet görmedim. Boynum dailma bü- küktü; ve küçük yaşımdayken hayatımı kazanmak mecburiyetinde kaldım.. Umumi harp patlayınca her şey değiş- ti. Kazançlar, vurgunlar başladı. Bu a- kıntıya ben de karıştım; ve silâh ticare - torpidoları dolaşıyor ve rastgeldiği va- | tine atıldım.. Az bir zamanda müthiş pa- yorla Yunanlılar hayretle Altı, yedi saat kadar süren bir yolcu- luktan sonra, akşam üzeri Ereğli lima- hına vardık. O sıralarda bu şehrin si - yasi vaziyetleri pek de malüm olmu - yordu. Her — nekadar bir hafta evvel Ereğli kaymakamı ile konuşmuş idi - sem de bir haftada burası değişebilir- di. H'uııenal!y limana ihtiyatla girecek ve emin olmadan hattâ dem? bile at - iyacaktık. Romorkör içinde bulunan bütün askerleri geminin altına indir - dim, Hattâ bir kısım sivil yolcular da gizlendiler. Kaptan köşkünde benimle beraber bir tüfekli, bir de ben kaldık, Geminin limana girişi bir hâdise ol- du. Limanda bulunan bir takım Yunan vapurları, gece sabaha karşı limandan bir duba ile yola çıkıp da dubasız geri dünen romorkörü görünce bunun ma- nasını anlayamadılar ve her gemiden: — Kaptan Yorgi! Diye sesler gelmeğe başladı. Rumca bir şeyler söylüyorlar, kaptan Yorginin başından ne geçtiğini anlamak istiyor- lardı. ( Arkası var ) rları ve yelkenli gemileri muâyene |rya sahibi oldum.. Bekârlıktan, intizamsızlıktan, macera- perestlikten usanmıştum. Evlenmeğe ka- rar verdim. Bu suretle sakin, temiz ve mes'ut bir hayat geçireceğimi umuyor - dum. Halbuki bütün tasavvurlarım altüst olmuştu. Karım fevkalâde güzeldi. Onun bu fevkalâde güzelliği beni kıskançlığa sevkediyor ve rahatımı kaçırıyordu.. * Karım kaldırımların Üüstünde, kanlar içinde bulununca polis bunu alelâde bir intihar vak'ası sandı. Fakat bazı şeyler sormak için beni ça- ğırdıkları vakit: — Karım intihar etmedi; onu ben öl- dürdüm, dedim. İstintakta da şunu ilâve ettim: — Evet anu ben öldürdüm. Çılgınca, delirtici bir aşkla sevdiğim halde onu ben öldürdüm. Karım güzeldi.. Çok gü - zeldi.. Bense çok çirkindim. Bu tezat be- ni hasta ediyordu.. Bir gün beni aldata - 'cağından korkarak onu öldürdüm. Mahkemede de ayni geyleri tekrar et- tim.. * Nle’ı İHTİYARLIK Peşinizden Geliyor, ONA KARŞI Hazırlıklı Davranınız! '| sakin bir hayat gel iren: Faik Berecmen ç İdamıma karar verildi.. * Hapishanede, her gün yaklaşmakta G« lan ölümü bekliyordum. Bir dakika dahi uyuyamıyordum. Karımın hayali beni tâs zip ediyordu. Kanlı gelinlik elbiseleri içinde mütemadiyen gözlerimin önünde canlanıyordu. Bu kâbustan kendimi sıyırmak için ©- kumağa, müthiş bir surette okumağa baş- ladım. Bu sırada elime bir tp mecmuazı geç- ti. Bunda, New-Yorkta meşhur bir dok « tor şöyle bir ilân vermişti: «Verem için kat'i bir ilâç buldum. Fas kat bu ilâcın birisinde tatbik edilmesi lâ- zım, Bu ilk tecrübenin tehlikeli olması çok muhtemel. Eğer beşeriyete hizme- ti seven ve kendine güvenen cesur bir â- dam varsa bana müracaat etsin! Bu su- retle insanlığa büyük bir iyiliği dokün e muş olur.» Bu ilân beni çok düşündürdü. Ben na- sıl olsa ölmeğe mahkümdum. Hiç ol « mazsa ölmeden evvel beşeriyete bir hay« rım dokunsun.. Ve şerefli bir şekilde ö « leyim. Hemen doktora bir mektup yazdım, Gazeteler benden uzun uzun bahsedereli fotoğraflarımı bastılar.. Muayyen gün gelince hapishane mü « dürü beni çağırdı ve hastaneye yolladı.. * İlmi bir heyet huzurunda tecrübeye başlanıldı.. Müthiş ıztıraplarla kıvrandım ve hafe talarca baygın, yarı ölü bir halde yat « tım, Nibayet kurtuldum, ölmemiştim. Bunun âzerine gazeteler ilk sahifele- rine doktorun muvaffakiyetini ve benim cesaretimi, affedilmem lâzım geldiğini yazdılar. Bu havadis bütün Amerikaya yayıldı ve her yerden «Beyaz Saray» a affım için telgraflar yağmağa ve heyetler git meğe başladı. Bu vaziyet karşısında kabine fevkalâ- de bir içtima aktederek büyük hizmeti. me mukabil affima karar verdi. * Hapishaneden çıktığım gün — etibba meelisi benim şerefime — bir müsamere tertip etti, Rels uzun bir nutuktan sonra bana, teşekkür ederek elli bin fh metinde bir hediye verdi.. Şimdi, konuştuğum istasyonun âpike- riyim. Hapishaneye nce bütün ümitlerim mahvolmuştu. Bugün çok bahtiyarım ve yorum, Muhterem dinleyiciler! Yarın konuşuruz gene.. Ge- ceniz hayrolsun!, Yarınki nushamızda: kaye Kra.içenin küpeleri Yazan: Kadircan Kaflı