8 Sayfa Tarihten sağlalar: Abbasi Halifesi M vekili,, diye Yazanı Dokuz yüz senelerinde Bağdadda hü- küm süren Abbasi halifeleri gittikçe nü- fuz ve kuvvetlerini kaybediyorlardı. 908 de Müktefi ölmüş ve onun yerine en üç yaşında bir çocuk olan Muktedir Beçmişti. Bağdad gene için için kaynıyordu. Ha-| Hfeliğin böyle bir çocuk elinde kalamı - yacağını söyliyenler gizli gizi toplanı - yorlar; ayni soydan Abdullahı halife jyapmak istiyorlardı Gizli gizli başlıyan bu kaynaşma en sonra dışarı vurdu ve ihtilâl çıktı. Fakat menfaatlerinin kaybolması korkusile bir- leşen ve cesaret gösteren Muktedir ta - rafları ihtilâlcileri kanlı bir mağlübiyete uğrattılar. Yeni halife pek genç olmasına rağmen erkenden muhteşem bir saray hayatı ya- şamağa başlamıştı. Bütüu hayatı harem- de geçiyor ve Afrika, Asya ve Avrupa - nın dört bucağından getirilen renk renk, boy boy cariyelerle dizdize içiyor, eğle- niyordu. Hadımağalardan Münis bütün idareyi ele almıştı. Kocz imparatorluğu dilediği gibi idare ediyordu. Bu sırada Bizansta kraliçe Züi hüküm- | ran oluyordu. Bizans orduları Iraka kadar hücum e- diyor; köyleri, kasabaları, şehirleri ma ve bütün halkı esir ederek götür yordu. Her sene Iraktan Bizansa doğru esir kafileleri gidiyor, ve bunların art- iarında iniltiler, hasretler ve sefaletler yükseliyordu. Fakat halife aldırmıyor - du. Bereket versin ki Bulgarlar Bizansa bücüm ettiler ve imparatnriçe Züi bu va-| ziyet karşısında Bağdad halifesinin mem- | Jeketine hücum edemez oldu. Hattâ o - nunla sulh yapıyordu. Tutup götürdüğü esirleri de uygun bir para veya toprak karşılığında serbest bırakacaktı. Esirleri satın almak işini konuşmak, ü- zere Bizanstan bir heyet geliyordu. Ha- life Muktedir bu heyetin gözünü boya - makla Bizansa karşı düştüğü sefil halden kurtulacağını, hattâ onları korkutarak e- Eşkıya yollarda hacıları ıoyuyo: öldürüyor ve ölülerini zemzem kuyusuna dolduruyordu. Mekke yağma ediliyor etrafında rezaletler yapılıyordu. Abbasi Halifesi Muktedir ise Sarayda boy boy verenk renk cariyeler arasında sarhoş yaşıyordu Turun Can sirlerin geri verilmesi işinde pek uysal olmalarını temin edeceğini umuyordu. Bizans — heyetini karsılamak — üzere 160,000 kişilik bir ordu hazırlandı. Bu ar- du heyetin önünden geçti. Ondan sonra halifenin saray adamları geliyordu. Bun- lar dört bin tane akağa ile üç bin harem- ağası ve sırma elbiseli üç yür kapıcıdan ibaretti. İhtişam ve servet, gözleri değil, belki güneşi de kamaştırıyordu. Afrikalı veya Habeş esirler de ayrı bir alay teşkil ediyorlardı ve bunlardan herbirinin ya- n:ndı birer tane iri ve korkunc aslan yü- Tüyordu. Bu kabarık yeleli, güzel ve dinç hayvanların geçişi, Bizans heyetini de halkı da için için ürpertiyordu. Heyet saraya gitti. Mermer direkli, Tenk renk mozayikli ve camlı büyük ıa: londa büyük bir ağaç vardı. Bu ağacın gövdesi gümüşten, dal ve yaprakları da altından yapılmıştı. Dallarında çeşit çe şit yemişler vardı ve her biri binbir ge €e masallarından birisini hatırlatıyordu. Halife Muktedir üç dürt Bizanslıya kendi servet ve kudretini göstermek ar- zusile bütün servet ve kudretini israf et. ukfediri “şeytanın katledilmişti ve Kâbenin miş bir adamdı. Bizanslılar endan çekin- mek şöyle dursun kendi kendilerine: — Budala! Diyorlardı. Bizanslılarla sulh yapıldı. Fakat mem- Jeketin her tarafında, hele Suriyede hay- dutlukların sonu gelmiyordu. Halife mis- kinlik ve çılgınlıklarile herkesi o kadar soğuttu ki onun hükümdarlığını temin e- den hadımağası Münis bile darıldı ve a- Jeyhinde bulunanların başına — geçerek Bağdad üzerine yürüdü, ayni zamanda kardeşi Kahir Billahı halife ilân etti. Muktediri de sürükliye sürükliye zin- dana attırdı. Fakat yeni halife hazineyi bomboş bul- du ve her cülüs sırasında verilmesi âdet olan cülüs bahşişini veremedi. Bunun ü- bir isyan böş gösterdi: tılar. Mademki bahşiş al - miyacaktık, Muktedirin ne suçu vardı? dediler. — Müktediri isteriz! — Muktedir zindandan çıkarılsın!.. Asker akın halinde saraya gitti. Daha dün sürükliye sürükliye hapse atılan| Muktedir şimdi elüstünde taşınıyordu. Muktedir alkışlanıyor; Müuktedir met - hediliyor ve Muktedir yeniden tahta çı- kıyordu. Fakat Muktedir akıllanmamıştı. Gene eski hayatına devam ediyordu. Memlekette sulh ve rahat kalmamıştı: Musul valisi (Nasruddevle) — iştiklâlini kazanıyordu. Hicazı kaplıyan eşkiya yol- larda hacıları soyuyor, öldürüyor ve ö - lülerini zemzem kuyusuna dolduruyor - lardı. Mekke yağma ediliyordu. Kâbenin | içinde bile bin türlü rezaletier yapılıyor ve kimse buna ses çıkaramıyordu. Bununla beraber Bağdad da rahat de- gildi. Askerlerin maaşları verilmediği için çarşıları yağma ediyorlardı. İranda ve Afrikada hiç kimse halifeyi tanımı - yor; harâaç göndermiyor ve bildikleri gibi >memleketi idare ediyorlardı. Birinci isyanda muvaffak olamıyarak Façan hadımağası Münis bunu fırsat bil- di. Halifeden memnun olmıyanların baş- larına geçti ve büyük bit kuvvetle Bağ- dad üzerine yürüdü. Halifenin elinde hiç bir kuvvet yok - tu. Yanında bulunan hocalar ona bir fi- kir verdiler: — Muaviyenin ordusu Hazreti Ali or- dusuna mağlüp olduğu sırada süngüle - rin ucuna mıshaf takarak — kendilerini kurtardılar ve Alinin zaferine mâni ol - dular, Biz de şimdi ellerimize birer kur'anı kerim alarak askerlere doğru gi- delim. Asker bu manzara karşısında piş- man olur ve bizim tarafımıza Reçer. Dediler. Yirmi beş sene halifelik etmesine rağ- men hiç bir şey öğrenemiyen kuş beyinli Muktedir buna kandı. Hocalar bir yığın halinde Bağdadın ka- pilarından en büyüğünde toplandılar. El- lerinde birer mıshaf olduğu halde ağır a- Bir dışarı çıktılar ve asi asker üzerine yü- tüdüler. Asker bu manzara; örünce durakladı. L SÜ (Devamı 10 uncu sayjada) SON POSTA bizzat yazdığı ş Sinema yıldızlarının en meşhurların - dan biri olan güzel Con Kravford bir mecmuada: «Güzel olmak çöreleri...> adı altında yazdığı makalede diyor ki: — «Bir sinema san'atkârının kamera önünde bir saat film çevirmesi evvelden bir kaç günlük hazırlıklara bağlıdır. Film makinesinin önünde hiç bir şey setredi - lemez. Çehrenin, vücudün en ufak ku - surları yüzlerce defa büyüyerek meyda- na çıkar... Sinema san'atkârlarının «San'at ha - yatları» ndaki en mühim anlar, filmleri bazırlamak ve prova etmek için geçirdik- Jeri saatlerdir. Ben günümü şu “suretle geçirmekte - Sabahleyin uyanır uyanmaz ilk işim iki bardak sıcak su içmektir. Bu âdeti mektebte edindim. Bunu dişlerimi fır « çalamak kadar tabii bulyyorum. Sonra on beş dakika jimnastik hareketleri ya - parım. Bazı kere de beş ön dakika ip at- Tarım, Kahvaltım şundan ibarcttir: Bir bar « dak portakal veya limon suyu. Şekersiz ; sütlü kahve ve bir dilim ekmek. Öğle yemeğim: Sebze veya yemiş sa » İlatası, bir fincan koyu kahve, Sevdiğim İyemek: Marul veya sebze ile pişirilmiş piliç etidir. Üzerine az nilkdarda zeytin- yağı ve sirke gezdiririm. Çok nefis olur, Akşam yemeğim: Yağdan, patatesten, ekmekten mâda her şey yerim. İstediği- miz ve sevdiğimiz gıdalar muhakkak gıhhatimize en zararlı olan gıdalardır, A- zim sahibi olmak sayesinde bu mahzur- ları önleyebiliriz... Geceleri istediğim gibı hareket ede - rim. Ya tiyatroya ya ahbablarıma gide - |rim. Ertesi gün film çevirecek isem mu- hakkak saat dokuzda yatarım... Sinemada «san'at» kadar «sıhhat» in de ehemmiyeti vardır. Hat'tâ sıhhatin e- hemmiyeti san'atinkini kat kat geçer... Hayatlarını sinema vasıtasile temin e- den bizler, daima terütaze bir vaziyette bulunmalıyız ve bu vaziyelte olarak film makinesinin önüne çıkmalıyız... Kamera her birimizin sikletine muhak- kak on, yirmi kilo katar.., Bunun için daima kıvrak bir endama malik olmamız iktiza eder, Sinema san'atkârları içia cildin hifzıs- sıhhasının dahi pek büyük bir ehemmi- yeti vardır. Film çevirmek için makyaj yapmam ve bol pudralanmam lâzımdır. Çünkü yüzde en ufak bir parlaklık projektörle- rin ziyaları altında büsbütün ve parıl pa- tıl parlar ve bu yüzden film de fena çı- kar, Film çevirmesi biter bitmez yüzümü sabunlu su ve kold krem 3'e temizlerim. Kadınlar şunu anlamalıdırlar ki cil - din güzel durması türlü türlü kremlerle değil fakat sıhhat ile temin edilir... Bunu Metrö'- Goldwya - Mayer yıldızları güneş banyosunda “ Sinema yıldızları için san'at kadar sıhhat te lâzımdır! ,, Güzel yıldız Con Kravford'un Amerikan mecmualarınt ayanı dikkat June Kright güneşe karşı yapılmış yeni bir şapka ile makale L z S Güzellerin tasnifi Yapılan bir tetkik sinema yıldı;lm arasındâ tam manasile güzel denebilecek pek az bulunduğunu meydana çıkardı Holivud'da bulunan sinema yıldızları güzellik itibarile tasnife tabi tutulmuş- lardır. Bu tasnif dört derece üzerinden yapılmıştır: Birincisi 1 Hakiki güzeli İkincisi : Güzel yüzler.. Üçüncüsü — : Gayri muntazam yüzler. Dördüncüsü : Çirkinliklten zor kurtul - muş olanlar! 1 — Hakiki güzellerin çok nadir olduk- Parı hususunda ittifak vardır. En baş -| Powel — Souja Heine: anladıkları gün fevkalâde bir cilde, bir tene sahib bulunacaklardır... Kıvamında yiyecekler, numntazam bir gürette yapılacak beder terbiyesi, bol uyku cilde en çok yarıyacak şeylerdir... Bunlari tatbik etmeyip de kremlerden, kadın 'L ta gelenler: Esmerler içinde: G"::::u, riek, sarışınlar içinde: Madeleine VÜ 2 — Yüzleri az çok güzel olanlâfi ye. Jean Arthur — Rocbhelle Hi an Parker — Mary Carlisle, ııll""f! 3 — Yüzleri gayri muntazam OÜ bt Hepburn — Marlene Ditribh — Siman — Norma Şerer. 4 — Çirkinlikten 20r kurtulmuğ lar ise şunlardır: vi Grace Moore — Lyli Pans — . iosyonlardan,agujlardan medel bekle mek pek boş şeylerdir. gt En verimli ve en elverişli güzel ğ deleri muhakkak en sade oıanıırd;v, Biz sincma san'atkârları bUPA iman etmişizdir...>