— SOoN PosTA İTTİHAT VE TERAKKİNİN SONU Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen - İzmitile Kandira arasitida boşu boşuna aa p eee aa r eee edt eei SS Nai ecd aa lanamanine İttihat ve Terakkide on sene 14 öncü kısım No. 3 — Birinci ikramiye Çeviren : İsmet Hulüsi Öğle yemeğinden daha yeni kalkmış- | go bize çıkmadı, size çıktı. lardı. Faruk Tezel okuduğu gazeteyi e - linden bıraktı. — Bize mi? Ğ 4 Bayan Koparat kocasına sokulur: N geçirdiğimiz heyecan Kocaeli yarımadasında iç köyler, di- Vân tertihinde kurulmuştur. En büyük K beş, ön altı ev vardır; o tarih- bu evlerin yarısına yakını boş, gayri ::'hll_ı harap ve üsttarafı da daha ziya H!C“k çocuklar ve ihtiyarlarla mes- d, Kendileri şırlagan yağı yeyip tereyağlarını pazarda satarak vergi Meamş örlüler! Ah bu fakir ve sefil kükm"! Üzerinde oturdukları dalın ünden bihaber olan İstanbul mü - Revverlerinin ne kadar gafil ve mü ı de lik namına biçare insanlar ol - Tanı bir genedenberi anlamıya ğ'"mıtım Kocaelinde — gördüğüm ı_ü hayatı bende bu anlayışı kuvvet- ki 'dirmeğe yardım etti ve bazan kendi den iğrendiğim oldu. lılık Türklük meselesi wolmihlmm sefer yolları üzcerinde ııuılmı'luklıı-ı için inkişaf edememiş Unan bu köylerde, ilk defa olarak, wğ'_f_“d'lm ki Türk Osmanlırın dos İdir, düşmanıdır. Bizi Osmanlı te- İ ettikleri nisbette bize karşı soğuk a““;“yorlar. bizde sıcak bir Türk ruhu p sakları nisbette de bize yaklaşıyor- _' brîl seviyorlar ve bizde kendili yi Müstacel bir yardımcı görüyorla: - Mülli mücadelenin muvaffak olması | ;:[”* Çalışacak olan kütlenin, Türk o- tak, Türk kafası ve Türk kalbi cl :"hlrlemıe Kaynamlaları Ham yeldiği- “-iu beş günlük yolculuk arasında İYİ gördüm. Dokuz genedenberi görmedikleri köy- mnm için bizimle beraber ge - İlk günıç'k:m* olan yirmi beş âskerin, mmll_erde bize karşı ne kadar iti - İk göstermiş ve ilk fırsatta bi- bmu.““-ârı silkip atacağımızdan, ica - a l:yıkıp kaçacağımızdan şüphe - AMiş olan askerlerle tam ve kat'i bir ::l:"k ŞYapmak için ne kadar çalışmı- W'ınnlırh konuşmiya mecbur ol - ö Stanbul münevverlerinden © gü- AAA fenalıktan başka bir şey gel - “.’?gıne kani olan bu Anadolu halkı & bizim hakikaten anlaşmamız lâzım- Nu yapmadıkça, Türkiye, Türki- *.“"mlzdı... Yeni öğrenmeğe başla - mm_b“ şeyleri, bu seyahat esnasında & İYİ anladım. yet, Dayı Mes'udla geçirdiğimiz tAli in sabahında, ondan lâzım gelen rm;—k alarak yola çıktık: Akşamna ka- Ürüyecek, Kaymas köyüne vara- :':;“k- Yirmi dört evli bir nahiye mer- olan bu köyde geceyi geçirip erte- bah Adapazarına inecek ve ondan :lkîılda selâmete kavuşmuş buluna - Si ga| *vYaîıııı, diyordu; Anzavur'un faa- Yeti hakkında fena haberler geliyor. APazarı üzerine de sarkıntılık edi « aş! Kayması köyünde Onun dediği gibi, ertesi akşam Kay- Mas köyünü bulduk, "nu"lad evlere dağılmazdan evvel, 18 nöbetciler konuldu, tehlike ha - ğ Verilecek işaret ve bu işaret üze- Fine toplanılacak meydan ı.ıl;—:n edi) - Ve vazife haricinde kalanlar evlere ksim oldular, mîokuk bir günün akşamında, yorgun- M lan sonra, odundan başka bir şeyi - ©lmıyan bu köylerde, ocağın karşı- l'ln. Beçip hem ısınmak, hem vemek pi- Tmek höş ve keyifli bir şeydir. Sadri, - Med, Kemal etrafimda, onlarla ko- ummk,_müşlhedeletîmjz erinde İi- _krlleı teğti ederek, kaç gündür, imkân ye ukça isbat ettiğim aşçılık marifetimi hurl daha göstermek Üzere, bizim gruba G, Yümürtalı bir çılbır pişirdim ve ye- :â-as*md? sonra, yükselmeğe başlıy “avet dalgasi T n & ü dük öı;ü 'vâ'ail— üyarırken acı acı dü- toplarma işareti veril öyü, İzmitle Kandıra arasın: miti işgal eden İngilizlerin, tel örgüler- den çıkarak bazan kuvvetli bir süvari müfrezesile buralara kadar geldikleri oluyordu. Dayı Mes'ud, bizim bunlara dikkat etmemizi tenbih etmişti. Demek böyle bit tehlike karşısında idik!, dıradan doğru hüv adamın geldiklerini ları durdurmak istemişler, onlar da ka- çarak köye ve köyde de bir eve girmiş- ler. Bizim müfreze evi kuşatmış, bun- ları silâhlarını kullanmıya vakit bul - madan yakalamış. Fakat, bir tarafta bu işler olup biterken, öbür taraftan da, elil kişilik kadar bir müfreze, bir çete köye doğru, ihtiyatla geliyor ve köyü sarmıya çalışıyormuş! bana bu izahatı verirken, bir çavuş gel- di ve karşımızdakilerin elli kişilik ka- dar bir çete halinde köye hâkim küçük bir tepecikteki mezarlığa girerek, et - rafa yayıldığını ve köyü kuşatmakta ol- duğunu söyledi. Bu sırada aramıza s0- kulan köylülerle de sonra bunun bir Çerkes, bir Anzavur çetesi olması ihtimalini küvvetli bul -| telefoncu Ziya idi! * Onu tanzim edenlerle onun|duk. Zaten z Anzavurun Adapazarına girdiklerine dair bazı haberler de vardı. Tehlike!. Demek yakalanmıştık! Bu kadar zah- Met ve eziyetten sonra, seyahatin son merhalesinde muharebeye mecbüur ola- caktık. İşin fena tarafı, onlar bizden kalabalık, hem de bize nazaran hâkim mevkide idiler. Bununla beraber bi- m yiğitler, çarpışmayı göze almışlar- dı «Çerkeslerin eline düşmeğe gel - mez!» diyorlardı. Rıza ile beraber vaziyeti daha yakın- dan tetkik etmek üzere, ihtiyatla, kâh orasını, kâh burasını sîpu' alarak iler - ledik. Bize hâkim sırtı tutmuş ve yayıl- Taş olan bu silâhlı kalabalıkta pek de baskın yapan çete hali yoktu. İnsan böy- le zamanlarda zorla cesur oluyor, Ri- zanın elinden dürbini alarak bunları tzaktan biraz daha tetkik ettikten son- ra, onunla beraber biraz daha yaklaş- mıya karar verdik. Ağaçları siper ala- rak yaklaşırken, karşıda bir insanın, o- muzunda silâhı ile, ayakta durup dür- binile bizi tetkik ettiğini gördüm. Bi- raz sonra gözlerinden dürbini çektiği zaman da ben bu adamı tanıdım: Bizim İlk heyecan Hemen aşağı koştuk. Nöbetciler, Kan- leri meçhul iki rmüşler, bun - Bizim müfreze kumandanı Rıza bey istişare ettikten ında, 6 gün (Arkası var) -— ——— q Yok bariz Üç : Eger her şey sizi sabırsızlandırıyor ve titizlendiriyorsa, eger ufak bir aksilik fikirlerinizi alt-üst ediyorsa, eger geceleri uyku tutmayorsa, teşhis pek basittir; sinirlerinizla tenepbühiyeti arlmıştır. benüz vakıt varken bu denalığı gidermeğe acele ediniz. Bromural -Knoli- bütün dünyanın tanıdığı bir müsekkin olup kaybettiğiniz rahatı, uykuya ve afiyeti size lade eder, — Tesirl güyet seridir, — Bromural'in hiç bir zararı yoktur. 40 ve 20 Bempirlmeyi Bavirfüp Aerde cezanclerde reçece e pafılırı ( Knoli A-O, kimyevi maddeler fabrikaları, Ludwigshafen s/Rhin İstanbul İkinci İcra Memurluğundan: Alinin tasarrufunda olup Emniyet San dığına birinci. derecede ipotekli olup yeminli üç ehli vukuf tarafından tamamına (1506) lira kıymet takdir edilen Nısırçarşısı Çelebi oğlu Hocaalâeddin mahallesinde eski Misirçarşisi, yeni Ak- tariye caddesi 129 kü.ük, 384 ada, 84 parscl, eski 32, yeni 32 No, lu bir tarafı 46 47, 48 parsel bir tarafı & parsel, bir tarafı 83 parsel, bir tarafı Attariye so - kağı ile mahdut dükkânın evsafı aşağıda yazılıdır. Mısıf çarşısındaa zemini ah - şap üzerinde asma kat, kapısı demir bir nda ve iki bodrumüu * yardır. Umum mesahası 28 m2 dir. Evrafı yukarıda yazılı gayrimenkul tapudaki kaydında olduğu gibi açık arttırmaya vazedilmiştir. — — Tapudaki kaydında olduğu gibi açık arttırmaya konmuş olduğundan 28-6-937 tarihine müsadif (pazartesi) günü aat 14 ten 16 ya kadar dairede birinci art - tırması dera edilecektir. Arttırma bedeli kıymeti muhammenenin — yüzde 75 ini bulduğu takdirde müşterisi üzerinde bı rakılacaktır. Aksi takdirde en son arttı- ranın taahhüdü baki kalmak Üzere — arttırma 135 gün — müddetle temdit edilerek — 13/7/937 — tarihine müsadif — (sah) — günü saat M ten 186 ya kadar — keza daireinizde yapılacak ikinci açık | arttırmasında arttırma bedeli kıymeti mühammenenin *& 75 ini bulmadığı tak - dirde satış 2280 No, hu kanun ahkâmına tevfikan geri bırakılır, - Satiş peşindir. Arttırmaya iştirak etmek isteyenlerin kı ymeti muhammenenin ©, 7,5 nisbetinde pey akçesi veya milli bir bankanın temi nat mektubunu hâmil bulunmaları lâ - zımdır. Hakları tapu sicil! ile sabit olmı yan alacaklılarla, diğer alâkadaranın ve irlifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve mâsarile dair olan iddialarını evrakı müsbitelerile birlikte ilân tarihinden itibaren nihayet 20 gün zarfında birlikte dairemize bildirmeleri iâzımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Mütera - kim vergi, tenviriye, tanzifiye ve dellâli ye resminden mütevellit belediye rüsu- mu ve vakıf icaresi bedeli müzayededen tenzil olunur. 20 senelik vakıf icaresi tavizi müşteriye aittir. Daha fazla malü mat almak isteyenler 3-6-987 tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık bulundurulacak, arttırma şart - Lamesi ile 934/6698 No. lu dosyaya müracaatla mezkür dosyada mevcut vesaiki — Neclâ. Karısı Necla elindeki işten başını kal - dırmadan cevap verdi: — Ne var? — Yüzüme baksana.. — Görüyorsun iş işliyorum. — İşten vaz geç te beni dinle. Nere - deyse piyango çekilecek. — Çekilmiye başlandı bile, saate bak- sana.. — Evet neredeyse sokakta müvezziler «ikinci tabı» diye bağırmağa başlarlar. Ah karıcığım şöyle bize bir çıksa yok mu ya? Yirmi bin lira bu az para mı? — Ne yirmi bini, on bin. Yarısını Ko- paratlara vermeyi vadetmedin mi? — Amma onlara çÇıkarsa, onlar da bi- ze verecekler. — Verecekler. Lâfla verirler. — Yaok canım, dönmek olur mu? — Sen anları hâlâ tanımamışsın. İnsa- run yüzüne güler de gelirini alırlar. Piyango onlara çıksa on bin lira bize vermiyeceklerine şimdiden sana senet vereyim. — Ya bize çıkarsa? — Biz enayi gibi veririz. Ben yiyemi- yorum, sen ye yok mu ya? — Onlar mademki vermiyecekler, biz de vermeyiz. Kapı çalınır, Neclâ Texel kapıyı açar. — Ben geldim. Faruk Tezel bağırır: — Kim geldi, kim? — Biz geldik Bay Faruk. — Hoş geldin Bay Koparat, hoş gel- diniz Bayan Kaparat! — Eh müjde? — Ne var, ne var? — Piyango bize çıktı. Şimdi keşide ye- rinde idik. | — Size mi çıktı? | — Yalnız bize değil, size de bize de, piyango sizin aldığınız bilele çıktı am - ma mademki ortakız; yarısı sizin, yarısı da bizim. — Ha evet, öyle. — Bu söz hoşunuza gitmedi mi? Mu - kavelemiz öyle değil mi idi? — Böyle bir şey gerçi konuşmuştuk. 'Tabii size bir şey vereceğiz.. Değil mi ka- nağım? — Evet bir şey vereceğiz. , — Nasıl bir şey on bin lirasını vermi- yecek misiniz? — Doğrusü on bin lirayı istemeniz de biraz tuhaf oluyor. Nihayet bu bir ko - nuşma İdi. — Amma söz verdiniz? — Söz verdik mi., Lâf arasında konu - şuldu. Bu söz sayılmaz ki? — Ne vermek istiyorsunuz? — Bilmem ki, beş yüz Niya verelim. — Az değil mi? — Çok bile.. Hattâ ben elli lira düşü- nüyordum. Kocam bilmez; hep yüksek- ten atar. a — Bü kadar az parayı doğrusu alma- yaz. — Onu da siz bilirsiniz? — Bir ziyafci çeksek; şöyle güzel gü- zel karşılıklı yemek yerdik. — Ziyafet ne vakit olacak? — Tabii bugün değil; hele şu heyeca - nımiz geçsin... Biz ziyafet gününü size haber veririz.. — Yani ziyafet te suya düşüyor. — En sonra bir yemek, dostlarımıza bir yemek yedirmekten mdâ kaçınacağız. Bu sırada dışarıda müvezziin sesi du- yulur: — Kazanan numaraları yazıyor, ikinci tabı... Bay Tezel pencereyi vurur... — Gazeteci gazeteci bir tane ver. Gazete gelir; Bay Tezelle, Bayan Te - zel gazeteye garılırlar.. — Nerede, nerede? — İşte burada burada... — Numaraya baksana.. Bitdenbire sararırlar, — Şey.. Bay Koparatla Bayan Koparat onları seyre dalmışlardır. — Ne oldu? — Ne mes'uduz. - " ” Bay Tezel cebri bir gülüşle: v — Ne zarar var ha size, ha bize çık « mış, yarı yarıya ortak değil miydik? — Ortak olmasına ortaktık amma, o — taklığı siz-bozdunuz. Ö — Biz mi, hâşâ, biz size ne yaptık ki? — Gerçi bir şey yapmadınız, fakat pir — yangodan çıkan paranın yarisını da ven — — mediniz. £i — Bize çıkmadı ki. V. ğ — Ben, çıktı; dediğim zaman inanmış. fınız. Ve hakikaten çıkmış gibi paranım — yarısını bize vermekten vaz geçtiniz. —— — Bizi aldattınız ha! ü — Hüşâ, sadece sizi denedik; öyle yaj paramızı ne diye boş yere size verecek « tik.. Bir defa öğrenmek lâzımdı. Size çıkı sa da verecek misiniz? Piyango çekilir « — ken kendi numaramıza bizinci ikrami « — yenin çıktığını haber almıştık. Doğru buraya geldik, İyi etmişiz de gelmişiz. * — Fena etmişsiniz. — Size göre öyle. Acaba paranın yak rısını verelim mi diye düşündük; doğruk su da vermekti, Fakat size çıksaydı; siz — de verecek miydiniz?.. Anlaşıldı vermi « — yecekmişsiniz. Biz de — vermiyeceğiz... Hattâ sizin bize vadettiğiniz ziyafeti bile biz size fazla görüyoruz. S Kapıyı kapayıp çıktılar, Bayan Tezel « le, Bay Tezel yalnız ka'mışlardı. — Yandık! Bayan Tezel, kocasınm yüzüne baktu — Ben sana dememiş miydim? İnsa « nn yüzüne gülüp te gelirini alırlar, Pis yango anlara çıkarsa bize bir şey ver « — miyoceklerini doğru tahmin etmişim.. — Ahlâksızlar. wŞ Yarınki nushamızda: KİN.. Yazan: Peride Celâl | İki taraflı zafer: İ Hatay davasının " Son safhası g (Baş tarafı 2 inci sayjada) 3 celerden dolayı şimdiden sevinebilirler, — Bizi sevindirmesi lâzım gelen bir şı.',ı de şudur ki Türkiye hem istedil a hepsini temin etmiş, hem de bunu dösü lük ve samimiyet yoliyle yapmıştır. l'hlh sa ile aramızda dostluğsa möni olacak hiç, * bir mesele ve hiç bir sebep yoktu. Hatayi — gdavasının da bu dostluğa mâni olmaması — Xap ederdi. Türkiye diplomasisi bu iki hedefe birden vâsıl oldu. Bunun için, bu, ayın sonuna kadar, tam bir rkıld;:ğ_ Jedileceği muhakkak olan dava ile Tü İ ye müzaaf bir zafer kazanmış bulımı-'_. caktır. Yani, Türkiye hem kuşu . hem de kuşbazla dostluğü daha sağlam Bir hale getirmiş ölacaktır. Fransh emin olabilir ki Türkiye, Hatay davasını istes diği gibi halletmilş olmakla ne kadar mem — nunsa, onunla olan dos'luğunu küvveta — lendirmekle de o kader ve belki daha zi« yede memnun olacaktır! & Muhittin Birgen —— Hırvatistanda kanlı bir hâdise Belgrad, 13 (AA.) — Hırvatistanda Senj'de 9 Mayısta çıkan Kanlı hâdiseler hakkında dün gece ikinci bir resmi tebliğ — neşrolunmuştur: A Bu tebliğe göre mezkür, hâdise esna- — sında jandarmaların öldürdükleri beş âle t kişi esasen daha evvelden komünist ve — ya tedhişçi olarakü mahküm edilmiş kim — selerdir ve ölümlerine sebep olan hâdises — nin de başlıca mesulleridir. S 120 defa ahlâksızlık —— yapan papas 4 Breslav, 13 (AA.) — Cinayet mahke- mesi ahlâksızlık hareketlerinden dolayı — teş papası beş seneye varan muhtelif ha Pis cezasına mahküm ötmiştir. Bunları dan birisi aleyhinde 120 ahlâksızlık val _' — Ne olacak.. Felâket, felâket, piyan- | 41 tesbit olunmuştur. ' ESD