HL LA — ee Hergün Türkiye - Irak dostluğu Ve Şark milletleri ——— Yazan: Muhittin Birgen ünden beri İstanbulda bulunan lrak Hariciye Vezirinin Anka- Ta ziyareti, büyük ve samimi bir dostluk nümayişine vesile oldu. Her iki tarafın da, resmi diplamat ağziyle süylediği nu- tukların içinde, diplomasi üslübunun ka- yıtlarından kurtulup ta, «ayni hayat yo- hunun yolcusu olan iki komşu ve iki'kar- deş milletiz, vesselâm!» demek istiyen bir göyleyiş tarm, bir açılamamak heyecanı vardı. Bu, kendisine kan verip kan aldı- gomız, kültür verip kültür aldığımız Irak hlarla bizim aramızda mevcut olan haki- ki tarih kardeşliğinin tabii bir neticesi olmakla beraber, ancak biribirlerine da- yanmak sayesinde ilerleyebilecek olan şerefli milletler için ayni zamanda tarihi bir zarurettir. Naci El Asil, bu ziyareti ile bu hâdisenin tezahürüne vesile verdi- ğinden dolayı kendisine teşekkürler ede- riz. * Türkiye ile Irak arasındaki komşuluk ve kardeşlik münasebetlerinin bu şekik de oluşu Garbi Asyanın iki büyük mille- ti ve birkaç ta hükümeti için çok mes'ut bir hâdisedir; muhtelif, medeniyet sevi- yelerinde ve ilerleme devrelerinde bulu- nan bu Garbi Asya milletleri ve dev- letleri, aralarında ne kadar sıkı dostluk yaparlar ve biribirlerile ne kadar iyi an- laşırlarsa, milli varlıklacını o kadar ko- lay müdafaa ederler ve medeniyet sevi- yelerini o kadar ileri götürebilirler, Ma- elesef, bu memleketlerin bir kısmı, çok parçalanı Ve çok parçalanmaktadır. Ayni zat bunların içinde her şeyi karıştıran, het kuvveti biribirine vuran ve milli muhitleri bulanık bir su içinde tutan şeytan parmakları da vardır. Bilhas sa Suriyenin hali acıklıdır. Din, mezhep, menfaat ve şahsi mücadeleleri bu mem- leketi parça parça etmiş'ir Suriyede ha- d i şuur uyanma- © bir hayli zamana mühtaçtır. Bunun tçin, Türkiye ile Irakın, sadık komşuluk ve milli şuur üzerine oturmuş bir anlaş- ma ile ellerini biribirlerine sımsıkı ver- miş bulunmaları, bütün Garbi Asya mem leketleri için çok hayırlı ve çok mes'ut neticeler vermeğe yarayacak bir hâdise eluyor. * 'Türkiye ile Irak arasındaki bu dostlu- u, ben, memleketimizle Yugeslavya ara- sındaki dostlüğa benzetiyorum. Son haf- ftalarda Yugoslavyada yapılan seyahatle | iyice anlaşıldı ki Türkiye - Yugcd:vş-:l H#tifakı, Balkan memleketlerinin müşte- rvek bir Balkanlı siyaseti takip edebilme- leri için çok kuvvetli bir mihver vazife- sini görüyor. Her iki memleket, biribiri- nin dostluğundaki sadakat hislerinden e- min, karakterlerinin güvenilir karakter- ler olduğuna kani ve her iki memleket- te Balkanlılik fikrinin sağlam taraftar- ları olunca, Balkanlıların, sırf Balkanlhı olarak bir siyaset yapmalarını temin e- decek bir anlaşmaya güzel bir mibver vücüde getiriyorlar. Bunun gibi, Türkiye ile Irak arasın- aki dostluk ta, Garbi Asya milletlerinin müşterek bir siyaset yapmalarını temin edecek olan tarihi tekâmülün sarsılmaz ve kırılmaz bir mihveri olacaktır. Bun- dan tamamen eminiz. Bugün Suriyedeki şuursuz gürültüye bakanlar, belki de Garbi Asya milletle- ri arasındaki bu siyazi inkişaftan dolaya ümitsizliklere ve hatlâ veise düşebilir- ler; fakat, ben bu ümitsizliklere düşen- lerden değilim. Suriyede bugünkü fikir ve his anarşisinin ve siyasi şuursuzluğun yanı başında, bir de Suriyelilik duygusu vardır. Ve bu duygu, bu memleketi, ne olursa olsun, mutlaka doğru yola götü- recektir. , İşte, o devrin gelmesine intizaren, bu gün Türklükle Araplık arasındaki his bir Hiği ve menfaat birliği şuurunu Türkiye - Irak dostluğu temsil ediyor. Bu dost- Tuğun kuvvetini gösteren her tezahür, bi- zim için ve Şark için fereh veren bir hâ- disedir. Bundan dolayıdır ki, Irakta ile- riye doğru atılan en küzük bir adım bile | aramızda sevinç uyandırıyor. Ümit ede- riz ki, aziz misafirimiz, Türkiyeden, bu havayı duymuş ve bu hakikati anlamış olarak ayrılacaktır, Muhittin Birgen Hayat insanları iki kısma ayırır: Birinci kısmı fikir a- © mları teşkil eder, Bunlar bütün ömürleri | açuğa, sefalete sıkıntıya ehemmiyet vermeksizin ranayyen | bir ideal peşinde koşarlar. İkinci kısmı ise iş adamları teş- kil eder. Bunlar pratik olanlardır, her hâdiseden bir men- faat çıkarmıya bakarlar.. Fikir adamının hizmeti bütün cemiyetedir, milletler bü- —— ——— SOZ AR Kendi kendisini Hapse tıkan Milyarder Nevyorkta pek muhteöşem bir sara- yı bulunan milyarder Frik senelerden- beri bu sarayın içinde kendisini hap- setmiştir. Sarayın bütün pencereleri ve kapıları pek kalın demir parmaklık- lar ile örülü olduğu gibi sarayın içi ve dışı da yüzlerce muhafız ve hususi ha- fiyeler tarafından muhafaza ve taras- sut edilmektedir. Milyarderin böyle kendisini niçin hapsettiği: enmek isterseniz gu iza- hatı dinleyiniz: On dört sene evvel birisi Frik'ı öl- dürmeğe teşebbüs etmiş, sonra yaka- lanmış, mahkemeye verilmiştir. Mah - keme müteşebbisi uzun seneler küreğe mahküm ettiği gün herif firar efmiş ve bir gün evvel de intikamını alacağını söylemiş. Milyarder o günden itibaren hapishanesine çekilmiş ve aradan üuzün seneler geçmesine rağmen meydana çıkmamıştır. Kadınların idare ettikleri şehir kadınların yedi idaresine tevd. et - miştir. Belediye reisi, bütün belediye mec- tün buluşları ve müddetince derecede muhtaç Ki S MA öi aalra lli di bütüm yükselişleri onlara borçludurlar. İş adamlarının, pratik insanların hizmetleri ise sadece kendilerinedir. Fakat cemiyet her iki sınıf insana da ayni tır, Birincisinden manen ve maddeten yükselmeyi, ikincisinden de zengin, mürelfeh bir hale gelmeyi bekler.. HER GÜN BİR FIKRA Dilenciler İki kişi hamamda ayni kurnada yı- kanıyorlardı. Biri ötekine sordu: — Sen ne Ş görürsün? — Dilenciyim. — Ben de dilenciyira, — Sana göre dilenciliğin şartları ne- — Söyliyeyim; üç şartı vardır: Ne- rvede olursa olrun isteyeceksin, ne ©- Tursa olsun isteyeceksin. — Öyle ise bana bir sadaka ver. — Burası hamam. — Sen nerede olursa olsun isteye - ceksin demedin mi? — Ama ben de dilenciyim. — Sen kimden olursa olsun isteye- ceksin demedin mi? — Peki ama bureda benden ne iste- yebilirsin ki?. — Bir tas su da isteyemez miyim? 4 Bir mektep talebesinin| Dudak boyalarile Kaç â" btoyanır? Amerikada Vickensin Üniversitesi Humuza göre Kansas eyaleti seyyah |Profesörlerinden birisi kiz tıltbele.rin celbetmek için ufak şehirlerden birini | MUdaklarını - boyamalarına — fevkalâde 21 inci asrın cenneti namile tamamile | SiNirlenir ve ders verirken karşısında boyalı dudaklı talebe görmekten hoş lanmazmış. Profesör talebecerin duda larıma bir sene zarfında — sarfettikleri lisi âzaları kadındır, kaymakam kadın- | Poyalarla üç evin içinin ve dışının gü- dir, sulh hâkimi, polis müdürü, posta Z€İce boyanacağırı hesap etmiştir. Bu telgraf müdürü, tapu müdürü, oteller | Pesaba göre talebe kızlar günde en a- müdürü tahsildarlar hep kadındır. Yal ağı ön altı defa dudaklarını boyamak. nız itfaiye ile polislerin bir kısmı er-| lar. kektir. Gazete diyor ki: güzellikleri nisbetinde de vergi tahsil AaeaeaenaaeReereeeseeDeeeALAlReERaAEEEaaRaaRaeRR eee ettikleri müşahede olunmuştur. Evvelâ mükellefler kadın tahsildara Tahsildarların kadın olmaları bil- kadın olduğu için sonra da dilinden ve hassa çok işe yaramaktadır. Kadınların dedikodusundan korktukları için der- hall borçlarını ödemektedirler.» ASINDA *| Öldükten sonra Pişirilmek İsteyen hükümdar Şimdi anlatacağımız fıkraya bır çok kimseler inanmayacaklar, onları ikna| gelgelelim, - şaka bertaraf - iktısat Vv€ etmek için Froissert'un eserin! şahit v- larak göstereceğiz. İsteyenler aslından d İtetk'k etsinler: «Bazı insanlar, ölümün ancak etin kemikten ayrıldığı vakit vukua gelece- ğini zannederler. Bunlardan byi de mailiz Kralı birinci Edvarddı. Bu zat 630 yıl evvel 1307 senesinde ölmüştü. Yazdığı vasiyetnamesinde şöyle söylü- yordu: «En büyük emelim şudur: Ben öl- dükten sonra, büyük oğlum vücudumu bir tencerenin içine koysun ve iyice, etlerim kemiklerimden ayrılıncaya ka- dar pişirsin. Bilâhare etlerim şişelere yerleştirilsin. Kemiklerimi de Iskoçya- ya karşı açtığı harplerde yamında bu - lundursun, onun yanımda bu kemikler olunca, İngiltere için mağlüp olmak ih- timali yoktur.» Bir çok hükümdarların vasiyetleri gibi tabii onun sözleri de tutulmadı, yoksa tarihte bir de hükümdarın pişi - rildiğ'ne şahit olacaktık.» Çok garip bir tesadüf Nevyorkta çıkan Time gazetesi yazır yör: Connectitude'de News Britain şeh- rinde şu hâdise cereyan etmiştir: 77 yaşında John Conlon isminde bir edam ölmüş, ayni gühde ayni şehrin ayni yaşta ve gene Jahn Conlon ismin- de ve hiç de birbirlerine akraba olmı- yan batiâ birbirlerini tanımıyan bir &damın daha öldüğü öğrenilmiştir. Belediye bu adamların mezarlarını yanyana yaptırmıştır. ik- STER İNAN İSTER İNANMA! İ #«İlkmekteblerde <Ev İdaresi» dersi «Aile Bilgisi» dersı kanmuştu, bu dersle kız ve erkek tale- beyi ev işlerine alıştırmak gayesi güdülüyordu. Fakat ge- kaldırılarak yerine | çenlerde bir teft dü.> iş yapıldığı zaman erkek talebeye yemek pişirmek ve pasta yapmak öğretilmekte olduğu Bgörül - İSTER İNAN İSTER İNANMA! inar, fakat sarıla: Sözün Kısası Bu da bir fikir! E. Talu ımününoıduıuıihh'f" da akıldan - maşallah - Üstüü oluyor. İzmir belediye azasından bir zat, Şehir bütçesinde tasarruf yapmak makssd mehtaplı gecelerde sokak fenerlerinin söndürülmesini teklif etmiş. Eder mi? eder! İnsan evlâdının dili hef şeyi söylemek için yaralılmıştır. AMa makul, ama gayri makul. o başka meselt. Herhalde, fikir, fikirdir; teklif de, teklife İzmirli yurtdaşın ileri sürdüğü esbabi mucibe (!) li düşünceyi ceffelkalem red fle karşılamak bence doğru olamaz.  * ğozdan her çıkan lâfın elbette su götürül tarafı vardır. Filhakika, tabiatin, lütfedip de yer yü“ zünü aydınlattığı gecelar, ne diye lâmbü yakmalı? Avuç dolusu para verip de, 26 diye elektrik harcamalı? Hususile Ki mehtabın - hele kendi haline bırakılırst« ruhlar üzerinde, hisler üzerinde inceltici, yumuşatıcı tesirleri de derkârdır. Ay 1Ş* Ö insanı şairliğe, rikkat ve ulviyete imâ“ le eder. Bu itibarla, onun tesirlerini azak Sanra, bu iktısadi düşünce, bana kalır" sa ay ışığına inhisar etmemeli, mümküf olan her şeye teşmil olunmalıdır. Meselâ, yağmurlu günlerde, şehrin : yu kesilmeli, rüzgârlı, fırtınalı bavalardâ lerde mevcut etüv ve otoklav cihazları * hın yerine, güneşe maruz geniş taracalar, tahtaboşlar vücude getirmek de ayni ba* kımdan herhalde faydalıdır. : için, bunların da deve kervanları ve mer- kep katarlarile istibdal edilmeleri elbette muvafık olur. Bu misaller daha da uzatılabilir.. amâ; tasarrufun muayyen bir haddi tecavüğ €tmesine taraftar olmak bir nevi irtica” dan başka bir şey değildir. İrlicaın her < bangi bir nevi ise bu ileri asırda asla V? kat'a haş görülemez!. B —— —— Biliyor musunuz ? —e İ 1 — Portekizli kâşif Macellan, kendi | ismile anılan cenubi Amerikadaki boğazi kaç yıl evvel bulmuştur? 2 — Mitolojiye göre meşhur Yunan kahramanı Ulyasein bahası kimdir? 3 — Fergane şehri nerededir, j nehir üzerinde kurulmuştur 1. fI (Cevabları yarm) —| ... (Dünkü suallerin cevabları) İ 1 — Tarihte «yüz sene harpleri» ismilt anılan harp 1338 de başlamıştır. 2 — Şimdi İngilizlerin hakimiyeti 41 * — tında bulunan Cebelütturik boğazı İngİ — Hizler tarafından 233 yıl evvel, yani 1704 | a ' 3 — İlk vapur Avrupadan' Amerikay? 1819 da gitmiştir. Esmer kızlardan hoşlanan bir maymun Berlin civarında ufak bir gazinod garip bir hâdise olmuş, ve bir mâf mun sarışın bir kızın üzerine hücumü derek isırmıştır. 5 Derhal yetişen polis maymıunu öl dürmek suretile daha büyük bir bâdiSi” nin önüne geçmeğe muvaffak olmus” tur, Bu meyanda şunu da ilâve ı&“ ki, maymun kendisini esmer kadınlar? sevdiriyormuş. Sahibi de: e «— Maymunum esmerlerden hîâ tahammül cdiıs_,,.- di. Bu sefer de öyle bir iş yapti- * iy lardan hoşlanmadığını resmen ilâf ti.e demiştir.