27 Nisan LİSTAN SON POSTA ULDAN-TAHRANA | İranın meşhur spor mabetleri: Zurhaneler Bir Cuma günü gezenler neler Rcfçen yazımda si- My l.l':ıramn gece alından bahset - t a. Bu sefer de, * 1 eğlencelerini =".’“Yl çalışaca- İrsnın resmi ta Hem T. Yalnız resmi tatillerle, Muha: üi gibi matem günlerinde dükkânla Ü kahr Onun için Tahranın ana cad unân'“iüı veya yan sokaklarından bi- #m, ” Geçseniz, kâh sönük bir elektrik ünün altında veya kör bir lâm- b ':o'h!şx.sında eibi: diken, terzi ’e; b*ıîr Ççamaşırlarını ütüleyen ütücü İ ( 'uralarda profesyone) çamaşır yı- Yitılarla ütücüler pek çok) işini ta- &z”*'ayuı kunduracıya rastiayabilirsi- ©* Sunlar sigaralarını tüttürerek ge- x:n Uzayan sessizliği içinde kimbilir lerden farkı şudür: O gün yal- li F'mi idareler kapalıdır ve Lâle - ka, ’M'Nevı, İstanbul gibi hiyabanlar- tede Y“'dıen otomobil ile yarım saat ö- Birnı. Olhe'k. 'Tecriş ve Derbend gibi .zı_k“kfhghnnm eteğine yaslanmış Lı ya Söyler eğlenmek isteyen, Felek- İtıln),kdm almayı dileyen kadın, erkek, “ Şocukla dolup boşalır. ,.u:ç'k havadan, nazlı nazlı akan su - fatlı âhengine kendisini kaptıra - lan Balyanını (nargile) kıkındatmak - Man: anmayanlar ise, bütün kahra- 4 blr kişiden ibaret olan ve porta- İT tiyatro sahnesi haline sokulan seyircilerinin kalbinde cesa - ; hamaset hislerini coşturarak, söz İ&Stlerile tiplerini hayrete şayan bir la canlandıran, anlattığı şehna ,.b_'n“_“klbesınln kâh Rüstemi, Efras- Bah klh Feridunu kılığına giren «Nag ç. * dinlerler. "Öh:wı' ayağında beyaz give (İrana ü VS altı ham kösele veya kaynatıl- ıg“îîvmd.m, üstü de iplik veya i- Yakı 9 yapılma gayet rahat bir nevi a %,“f"d:r. 'Terlik yerine de giyilebi- h“il Üzerinde siyah şetre, sağ elinde 'ty:h ve mutlaka ince bir baston Ür blk'msıye, öbür elinde çarşaf ka- 'ha.l.; Mendil, daracık portatif sahne z €emir parmaklıklı kafesinden sa- Va do“nln arslanlar gibi soluya solu- ci arak hikâyelerin! anlatırken w'ü'u—ühr çaylarını, içer, çubuklarını _Pla T, &rada sırada da afyonunu pat . Bu da başka bir dütiyadır. Tet Biki Ki l,._n";l_hir Medeniyetin kurucusu olan Üy ':fdtî:ile ehemmiyet verdiği san- Lüyük u;îurün yanı başında spora da kr'( l'fr yer ayırmıştı. Her büyük ıi"l;;"jhıu gibi, ülkesinin coğrafi va hm_“.”!_dc istifade edeâ İran, avcılı E;z u;“ ği benimsemiş, polo ayununu iş . 'Niş, hokeyi yaratmış, güreşi sev Saclar kadar ki günlerce süren iddiâlı Vete t Yaptırmış, hülâsa bazuya, kuv hgir, Si vE hünere dayanen oyunları ,'7—11,2._1 İr sevgi ile ka mışti. Arap k“na n sonra, halkın fikrini çelen İk Yolu 1 daha ziyade taassııbun karan e a Na sürükleyen Ahund (harabe) “ma dipdiri bir gençlik yaratan Yazan: İbrahim Houi Zurhana mensuplarının lobut - oyunları sporu en büyük bir düşman olarak te- | âkki etmişler, var kuvvetlerile bu his- | si yıkmaya, söndürmeğe çalışmışlar, ve | eseflerle söylemek lâzımdır ki muvaf fak ta olmuşlardır. Bununla beraber, bir yandan cahil halkı tahrik etmek, diğer taraftan da kendi nüfuzlarını art tırmak için, onları heyecana sevkede - cek, cezebelendirecek motifler bulmak ta, yaratmakta gecikmi er ve Mu-| harrem gibi matem ayinle mlp,ıhare- keti, dini bir mahiyete bürüyerek zin- cirle dövünmeyi, kama ile baş yarma- yı ortaya atmışlardır.. Ve sözde imanı | bütün delikanlılar sevgilizerine hoş rünmek , caka satmak için daha fazla- sile de, her zaman var olan «ibnilvakite lerde göz boyamak, külâh kapmak sev- dasile ahundların bu mel'anetine kut- ban gitmişlerdir. Binnetice Pehlevi ida resine kadar, hakiki spor günden güne | asıl mânasını, hakiki hüviyetini kay ı betmiş, bazı profesyanel camhazlarım, | sirk oyuncularının elinde geçinme va- sıtası şeklini almışt. Bununla bera-| ber köşede bucakta kalmı;, hakiki spo | run hakiki âşıkları arasıra toplanıyar, | sırf zevkleri için kuvvet hünerleri | gösteriyor, güreş yapıyor, sâda Nİ sız çekilip gidiyorlardı. Yavaş yavaş| gayri resmi teşekküller halini alan bu toplantılara Zurhane ismı verildi. Zur, farsçada kuvvet mânasına gelir. Zurha ne de, tabiatile kuvvet evi, — kuvvet yurdu demektir, değil mi? . * İşte spor amatörleri, küvvet oyunu- nu sevenler cumaları bu Zurhaneler- de geçirirler.. Yukarıda anlatmıya çalıştığım se - beplerden dolayı, yani vücut hulduğu devrin sosyal ve psikolojik akidelerin- den dolayı, Zurhane'de dint bir bava eser, derin bir mabet sessizliği hüküm sürer. ÂAziz okuyucular, merakınızı yenmek isterseniz, lütfen benimle bir- likte işte kapısında bulunduğunuz şu Zurhane'den içeriye girelim: Koridor biraz uzuncadır. Loştur da, ehemmiyeti yok., Bir rutuhet kokusu' burnunuza mı çarptı?.. Zarar vermez. Hatırlayınız ki, burası, bir (ziri ze - min) e çıkar.. Ziri zemin; baylarım.. İran halkını, Tahran yazının o müthiş sıcaklarından koruyan, setinliği vuşturan bir dünya cennelidir. Ve ev .| lerin en alt katıdır. Yazın oraya hasır - lar döşenir, döşekler atılır, ve Şim - ran'da bağları olmıyanlar, yazları, gün- düzlerini burada geçirir, geceleri de, Diyarıbekir evlerinin damları gibi gdümdüz olan damlarında yatarlar.. Binaenaleyh bu rütubet kokusu za - rar vermez demekle haklıyım, sanırım. Kulağınıza muttarit, sarsan, tartaklı Li yan, âdeta bir mitrâlyözün çıkardığı sese benziyen bir ses çarptı değil mi?.. Yanılmıyorsunuz. Yalnız bu, ne bir mitralyöz, ne de meşhur orta oyu- nundaki. pişekârın iskemleye vurduğu mahut şakşağı değildir.. Değildir de - | / | .| tı, şiddetlendi. Şimdi, havuzda Tahran sokaklarında görürler ? | nedir mi?.. İşte Zur- hane'nin asıl cüm - le kapısındayız. Bu- yurunuz. Manza - rada bir fevkalâde- Kk yok değil mi?.. Orlada büyük ve dört köşe, bir havuz, Amma susuz bir hâ- vuz. Havuzun etrafı yüksek setlerle çev- rilmiş, ve sanki bir kahvede imişiz gibi masalar, (eykeler, iskemleler. Ve bu bu peykelere, is - kemleferle oturmuş her renkten, yaş - ftan insanlar.. Mek- tep telebesi, asker ler, zabitler, yaşlı, başlı, kuranta, gö - bekli, kalantorlar,, Esnaf takımı, bu Zurhane öyle bir yer ki, burada «sı - nıfe in esamisi okunmaz. Masalara mı bakıyorsunuz.. Evet, bu da bir âdettir. Masaların üzerinde mevsim yemişleri, pasta, fındık, fıstık, kuru üzüm.. Ku- rabiye var.. Kapıdan girerken, sol taralta, ve ol- dukça yüksek bir yerde oturan şu ol - » esmer, lâkin yağız deli « kat ediniz, dirseğini d asına bakınız.. İşte b gelirken, kulağımıza çalınan © mı rit, tartaklıyan sesi, gerilmiş ceylân derisinden çıkaran bu adamdır. Ve bu- nu da bütün merasim esnasında hiç durmamacasına, nefes almamacasına iki elinin parmaklarile, bazan yavaş, bazan asabi ve çalâk, bazan da cezbe - sinden coşarcasına kudurmuşçasına ça“ lar, çalar, spor âyinine iştirak eden bü- tün sporcuların ritmik bareketlerine tek başına, bir bando Mızıka gibi tem- po tutar, makamla, ahenkle Firdevsi'nin şiirlerinden ökur ve darbukasını güm güm Ü rür.. Sporcular da bu tempo ile mevzun hareketlerde bulunurlar. «Çenın gafı Rostem...» İşte Zurhane'nin ruhi, nâzımı olan bir tempocu, böyle diyerek spor Üyi - nini açtı. Bakınız ne kadar da yanık, ve davudi bir sesle okuyor. Bu ses görmüş bir sestir. Ve İran Thusiki: bütün hususiyetlerini — taşımaktadır. öşede soyunan şu delikanlı, bu orta yaşlı adam, öteki genç havuza doğ- ru ilerlediler. Ayakları çıplaktır. Bi - rer peştimal tutunmuşlardır. Belle - rinden yukarısı ya Çıp ve yahut ta birer gömlek var sırt da... Bazu - larına, baştan başa âdı vücut - larına bakınız. Kollarını erin- de dövme işaretleri de var. Havuza girdiler. 10-12 kişi kadar sörünüyor - lar, çevretendiler. El, ense yapıyorlar. Ortaya reisleri geçti, Tempocunun ma- kamla okuduğu şarkı ile darbukanın temposuna ayak Uydurarak, gayet ça- buk, çalâk ve yumuşak hareketlerle ö- ne arkaya sıçrıyarak gidip geliyorlar, ve arada sırada da reis bir salâvat çe - viriyor. Darbukacı bu hareketleri takip ediyor. Ellerinin hareketleti çabuklaş- yiş gösteren takımın Âzasından biri tıp- kı bale oyuncuları gibi, ortada yalnız bir ayağının parmak uçlarında, darbu- kanın temposile ellerini! göğsüne ka - vuşturmuş dönüyor, dönü bir ikincisi, bir üçüncüsi sonunda reis te ayni oyunu güsle- rip “hepsi birer Ssalâvat — çeviriyor, sonra peştemallarının ucila terlerini si- lerek meydandan çekildiler, Seyirci » lerde ne bir Hareket, ne bir alkiş. Ma- bet sessizliği ve huşuu var, bu Zurba- ne'de,, * Darbukacı başka bir ahenk tuttuür - du. Şu omuzları oldukça dar, fakat takip etti. .İmaz, sorarlarsa «ben deliyim!» der - a |dim. Dört muharrir iş arıyor : 6 DELİ OLSAYD Yazan tenhada boğazına sa-|zuddı mı? Değildir de zalim ve müs' adamın — kalabalıkta| bidlerin diğer adları niçin delidir? * Deli olsaydım... Ah deli olsaydım imi alkışlamaz, şar|da akıllı insanların mantık, muhake. Deli olsa; nhnıkiıtzg boynuna sarılmazdım. Müteessir olma yınca ağlamaz, haşlanma! gük- beğenmediğimi mez, şarlarsa aben deliyim!» derdim. me, şuur, haya, şeref, namus dedikle Delilik samimiyettir. ri ve akıllılardan başkalarına giydir - * medikleri hakiki deli gömleklerini kar- Deli olsaydım karşımdakini pek bü-|şıma dizseydim ve anlarla istediğim yük veya pek güçük görmez, ihtiras|gibi, doya doya eğlenseydim... kemendine kafamı uzatmaz, mantık Göğsünü memelerine ve sırtını bel adlı bozuk ve âyarsız terazi ile hare-|kemiğinin müntehasına kadar açan ka kâtımı ölçmez, beşerin haksızlıkları ta-|dına şık diyoruz da bir erkek aynı şeyi mir için yapılmışken bazan en büyük| yaparsa timarhaneye tıkıyoruz. Şuur baksızlıkları yapan kanunlarını — tanm|neredesin? Puk Gi$d v Gd W e best... Muhakeme nerdesin? Delilik hürriyettir. Bir namus hırsızı rengi beyazsa iki * üç sene hapse ııhl“ı“ımoluywdııi- Deli olsaydım beşeri adaleti mühake- !_—h?olw-h-whlxm-üınuk-—iv me edecek bir adalet kurar, âlimlere in-|#n* —— iy K sanları öldürmek için değil, vicdanla- B"m'l’—km Mb" vi temizlemek için terkipler bakdurur. |Milyon Hira çalan adam bir kişinin ce- benim ağzımda çirkin görülen yalanın n bir lira çalan N diplomat ağzında mücevher — oluşuna Tüyor, ya görmüyor. Adalet nuüıu:) tahammül etmez, kızarlarsa «ben de-| | &hw.'—hüy" Bğümn denllür bin kadının... Geceleri aç yatan hama- Deklik Sezilettir. hin verdiği vergi ile kralın metresine öç çılnleıındı;hw Vergi hçlkı a tüccar, içki . v Eveı dılılrl heşım ıımimiy_euiı, ::: ııııuıl i.. Yal 'çhphnhiı- hürriyettir, -fazilettir. Fakat ya sizce? DK yayayoreş Mti ” Gevkatkli yar Soluk dudaklarını kızıla boyayıp diğer avakalar öi bahrer beni aldatmaya kalkışan kadına sahte-|mro YA n bi : kük Mirkie bi G imz man... Ya siz, şeref, haya, namus, siz- S SN a BERTE x ler nerdesiniz? Cemiyete esir, kanuna esir, au'aneye| — Bugün varız. Fakat yarın ne olaca” esir, aileye esir, sevgiliye ı:ııkm kum ğımızı bilmiyoruz. Dün var olanların çöllerinde Seyet mücadelesine blk* bugün ne olduklarını — bilmiyoruz da şan fnun riyakâr dersem ben de deli| ,, olduğumuza inanıyoruz. miyim? Bugün seviyoruz. Yarım nefret ede Hangimiz kendimizi - olduğumuz- | biliriz. Bugün sevdiğimizi yarın tevip dan kıymetli göstermez, kıymetimiz- | sevmiyeceğimizi bilmiyoruz da sevgi- den pahalıya satmak — istemeyiz? Bulye inanıyoruz. türlüsü en şeni ihtikâr, dersem ben de- Düşünce, daracık bir çenber... Dü- K miyim? şünemediğimiz şeyler düşündükleri - * mizden milyonlarca fazla iken düşün- Delilik nedir? Akılsızlık — mı? Fa-|ceye inanıyoruz. kat biz çok akıllı insanlara da deli de- Ve bütün bunlara inandığımız için riz. kendi kendimize akıllı diyoruz. Delilik nedir? Düşünmek ve söyle-| — Ey Âdemle Havvanın âciz, buda- memek mi? Değilse her düşündüğünü |la, maskara yavrusu, eğil de kulağına söyliyen tok sözlü insanlara niçin de- | söyliyeyim: li deriz? Ki Delilik akıllılıktır. Delilik nedir? R"'m,ı_ü şefkatin Cevat Fehmi kolları — iri lobot gibi mühey- kel delikanlının tüy gibi kaldırdığı şe- Kalın ve yay gibi geçirilmiş olan demir peştemalını tutunarak havuza inen ih tiyara vaktile «Kurt boğan Kasap» der- lermiş. Şimdi sırf amatör gençleri teş- vik için er meydanına çıkıyor ve onla- ra, gene eski bir pehlivanla slaturka parçalarından vücuda gelirilmiş olan bu kuvvet deneme âletini taş Üzerin -| güreşin — in oyunlarını gü den, kollar havada olarak sağ elden sol| Zevkle seyrediyoruz, değil mi?.. ele geçirmek ve bu işi tempo ile yap- * mak oldukça bir hüner işi Şimdi sıra lobutçuların.. Her ki 7 kilo olan lobutları sessiz sadasız, gene k kanın ak ne vel yor, döndürüyor. Spor âyini nihayete ermişt'r, Koc. eğe ve sporda rek onları ç et ediyor.. Mensupları, iş güç sahibi İve sır£ spor zevki için buraya koşan in- Nihayet mütekait pehlivanların gös- js:ınlsr olan Zurhane'den bimera hoş « teriş güreşleri başlıyor. Bakınız şu iri|landınız mı?.. göbekli yaşlı, ve âdeta soluya so'.uyc..J Hbrakim Hoyi