- Fransa, İtalya, Rusya ve Almanyada çocuk Garp memleketlerinde en ziyade üzerine düşülen iş çocuk vefiyatını Garp memlek lerinde çocuk bak: Mu, gençlik yetiştir- Me meseleleri pek Ziyade ehemmiyet kesbetmiş, pek zi - Ğde inkişaf eylemiş Bu memleketler - düşülen iş, çocuk ve- Eyatını azaltmak - fır. Çünkü bu, ilk Adımdır. Evvelâ dün Yâya gelen çocuğun hâatini ve haya : ! kurtarmak lâ - Zımdır. Daha iİlk gü tünden sıhhattne i- "“[1 unan bir ço - Cuğün, bütün yaşa- Ğ1 müddetçe sağ - lam bir insan olacağı tabitdir. Bu çok doğrü düşünüş neticesi ola- K Avrupa memleketlerinin bilhassa Müterakkilerinde, çocuk bakımı işin - azami fayda temini için pek çok tesseseler vücuda getirilmiştir. Her Memleketin bu müesseseleri hakkında İzün malümaet vermeğe sütunlarımız kifayet etmiyeceği cihetle, bu mesele Se hassaten uğraşan Fransızların bu Yoldaki müesseselerinden biri hakkın - lfıılfxmaı vermeği muvafık buluyo - Pransızların, süt damlası, çoc Vası, fabrikalarda çocuk bakımı ve Şesi oğ nden itibaren meşgul olmaktır. anne çocuğunu dünyaya ge 5 z, muayenehaneye gidip, çor Bu daha ilk günden mb.ref ıeşekî'u edeniyesi, «ikleti ilbarile tabbın en terakkiyatı mucibince neye muh - olduğunu, nasıl bakılmak — lâzim İğini öğrenebilir. Hele çocukta u- « bir rahatsızlık görecek olurs Yenehane çocu r:kye alıyor, iki üç gün camekânlar- - *€crit edilmiş, gayet ferah ve güzel Etlerde çocuk muayene ediliyor. ve ederse tedavi olunuyor, icap eder- ülidesine yapılacak müdavat hak- '& malümat verilerek çocuk hanesi- fade ediliyor. İtalyada İtalyada çocuk bakımı meseledi, Mu- ihinin bu işe çok ehemmiyet verme- ; Fayesinde, peok vüs'atli ve şümulllü * Mesele halini almıştır. !hıfy M—ıfıouıuım her şeyden evvel Tzt Yan nüfusunun arttırılmasına çok hi:my“ verdiği malümdur. Bunun Di de herşeyden evvei çok ve sağlam r"k yetiştirmek lâzım geldiğini tak Ki €den İtalyan Başvekili, iktidar mev- Waî- Beldikten bir ikt sene sonra, .hıdı-lem mMmuavenet ve çocuklar: küfe__mîesmesi) ünvanile bir *| n ydcuda getirmiş olup bu teşekkü- | ':hu—un İtalyada bugün doksan tane | B;.NEIİ vardır. daha ,îe;:şctle:n v;:ı;elı—ri Çocukla, ahmi madere düştüğü andan iti- h'îeı. iştigaldir. Onun içirî;:r. iki teşek- %Y"d isminde (Validelere muavenet) Sağıaşı, Vardır. Filhakika bir. çocuğun .%ı.olırıık vücude gelmesi için daha hati ;nm karnında iken annesinin sıh- ıh&l;ıznf yatı ile iştiğal etmek lâ bir &xcunku tibben. sabittir, ki gebe bözieğ ;r]un ahva; Maneviyesi ne kadar Sında Ğ unî:_ı. bir kadın Bebeliği esna- Maru; neselâ ne kadar çok tecesüre la Z kalır veya sinirlenecek hâdisat- Türeee Tsa, Çocuk da o nisbette se- a *SSÜr veya <inirli ol Yavru daha ana karnı g'ğı bu ihtis &dar Şte Nüfuş Be y arşılaşı arak doğuyor ndaki iken al- ; asların hayatının sonuna tesiri altında kalıyor. bundan dolayıdır, ki Musolini Tette u.—: yaselini) bu kadar esaslı <u-icuklm-; himaye teşki böyle ilk gününden itibaren İkü İta azaltmaktır ele almak suretile memleketinde tatbik ettirmektedir. (Validelere yardım) müessesesinden başka daha bir çok çocuk bakım yurt ları, bilhassa fakir ve metrük çocukları koruma yurtlari vücuda getirlmiş ve faşizm idaresi bu yurtlara da, istediği gibi faşist yetiştinmek için maddeten ve mânen pek fazla ehemmiyet ver mekte bulunmuştur. Mekteplere gelince, gençliğin bilhassa fa n İdaresi orada yetişen a mektebe gir- ya kuvvetli mülli | lmakta, hem de mekted yeti ne olacağını her yucu arayıp kendiliğinden de ta Almanyada la da çocuk yelişlirmek e - daha Almanya; sasları, İtalyadaki gibi ve " | müter günkü (Hitler diktatör) | k şına gelmesinden evve: de çocuk bakı- mı hususunda, Avrupanın en ileri g> den milleti olduğunda şüphe yoktur. Almanların teşkilât yapmak ve munta- zam çalışmak h her milleti geçtiklerinden çocu ımı meselesin- de de sair bütün mill nümüne o- lacak pek çok müesseseler vücude ge » tirmişlerdir.. Bay Hitler mevkitf iktidara geklikten sonra (çocuğa bakmak ve gençlik yetiş tirmek) hususunda yapılan yenilik Bilhassa (toprağa avdet) siyasetinin tesis edilmiş olmasıdır. Filhakika Hitler daha ilk günden iti- ri söylemiştir: «Çok tahsil yaptırmak, çok mütehas- seti, pek çok üniver- pek çok edip Ve r yetişmesine mu- cip olmuştur. İlim ve fen ve san'at sa- hasında bu kadar terakki ise, nihayet İşsizlik ve sefalet tevlit etmektedi Şu halde yapılacak şey — ilim, san'at tahsilini mümkün mertebe azalt- mak ve onun yerine Almanları daha ziyade toprak hayatına, kır. hayatına alıştırmaktır. Rusyada Rosyada, Almanya, ve İtalya gibi çocuk ve gençlik meseleleri, hüküme- tin başlıca ehemmiyet verdiği mesele- lerdendir. Rusyada çocuk bakım işleri, (Bolşe- vik) idaresinin bidayetlerinde, tabia tile çok metrük kalm: iklar mesel en mühim Çocuk bakımı işile hilhassa doktor (Roubakiue) meşgul olup bu zatın himmetile bugün Rusyanın başlıca şe- hirlerinde İtalya ve Almanyada oldu- ğu gibi gebe kadınlara yardım ve ço- bulunmakta (Devamı 8 inci sayfada) | Merkezi ve Garbi Avrupa muhtelit takımları maçı Yakında Merkezi Avrupa muhtelit fut- bol takımile Garbi Avrupa muhtelit futbol takâmları arasında Amsterdamda mühim bir maç yapılacaktır. Avrupanın en iyi fut- bolcularını safları arasına alacak olan bu iki takımın hangi oyuncular tarafından tep kil edileceği sporcular tarafından — büyük bir alâka ile beklenmektedir. Spor muharrirlerinden Jenn Eskenazi, teşkil edilecek her iki takım hakkında Pari Süvar gazetesinde şu mütaleaları ileri sür- mektedir: Merkezi Avrupa takımı: Merkezi Avrupanın en iyi kalecisi kim- dir? Dilimizin ucuna üç isim Plerfiçka (Çokoslovakya), car), Platser (Avusturya). Bunların hepsinden daha iyi olan A- vusturyalı Rudi Hiden şimdi Fransada bu- lunduğu için takıma girip giremiyeceği şüp helidir. Müdafilere gelince : Avusturyalı Sesta ilk akla gelen şahis- tir, kendisine arkadaşlık edecek oyuncular arasında İtalyan — Muzeglio ile Çek Burgr geliyor: Saabo (Ma- vardır. Muavinler arasında ise Macar Jarosi santrhaf mevkünin en ehliyetli oyuncusu- dur. Ne Çeklerde ne de Avusturyalılarda #imdilik Jarosi'nin derecesine yuncu yoktur. Jarosi'ye Macar Dudas ile Avusturyalı Adameck, Çek Kostalek, Lehüer'den iklsini terfik ederek bu hattı fevkalâde kuvvetli bir hale ifrağ edebili- ni ulaşmış o- Forvet hattına gelince: Bu hatta oyna- yacak oyuncular pek çoktür. Harikulâde bir oyuncu olan Avusturyalı Vogl, Çekos. lovakyalı Ruc, Nejedli, meşhur |- talyan sporcusu Piolo Örsü bunlar ıdadır. v meaya- an santrfor mevkii için ban- dan hangisini ikame edeceğini şaşırmak tadır. Bu meyanda sağ iç ve sol iç mevkileri n İtalyan Colaussi, Macar Titko, İtalyan Romanyalı Bodolo'yu ve İsveç. reli Trello'yu Abbeglen'i lâzımdır. Açıklar için de Hilti ile Calavssi'yi na- zarı dikkate almalıdır. de unutmamak Ben bir merkezi Avrupa takımı teşkil etmeğe davet edilseydim bu takımı şöyle yapardım: Hiden (Avusturya) — Sesta (Avusturya) Mu zeglio (İtalya) — Dudas (Macar) Sarosl (Ma car), Adamd (Avustürya) — Colausal (İtal- | ya), Nejedli (Çek) Plole (İtalya), Stroh (A- vusturya), Hilti (Avustur! Garbi Avrupa Takımı: Bu takıma evvelâ Fransızlar giremiye- ceklerdir. Çünkü Fransız klüpleri beynel- milel takımlarda — oynayacak kuvvetli futbolculara malik değildirler. Binaenaleyh biz diğer devletleri göz - den geçireceğiz: Garbi Avrupanın en iyi kalecisi Alman (Yakof) tur. Müdafilerin en iyisi Holandalı Calden- hove'dir. Caldenhove'e verilecek bir arka- daş kendi ayarında değildir. Gene tavsiye edilebilecek en iyileri Alman Janes veya Fransız Ben Buaki'dir. Santrhaf mevkünde Alman Goldbrun- ner daha iyisi yoktur. Holandalı Van Heel yyaşına rağmen ve Alman Zielineki haf hat- tının en iyi sağ ve sol cenah oyuncuları ©- labilirler. Sağ açık Alman Lehner bu mevkie ge- tirilebilecek oyuncuların en iyisidir. Sol a- çık gene Alman Ürban oynamalıdır. Santrforluk için Holandalı Backhuys ve icler için-de Belçikalı Braine ile “Alman Szepan zikredilebilir. Bean Garbi Avrupa için şu takımı tek- BE ediyorum: Yanes (Alman), — Vân Hul (Holanda) Cold ban (Alman), Szepan (Alman), (Holanda), Bratne — (Belçika) man). Baskhuys Lehner (Al - Cerrahpaşaya yeni bir göz paviyonu yapılacak Cerrahpaşa hastahanesine ayrıca ye- ni bir göz paviyonu ilâve edilecektir. Bu husus için 937 senesi belediye hüt- çesine tahsisat konmuştur. Halen bina- İnm plânı yapılmaktadır Yugoslavyalı | mertebede | Jakop (Alman) — Göoldenhove (Holanda), | ' brunner (Alman), Zielinski (Alman) — ÜUr- | | | | aynı gün hayata İşte lıpkı roman - Hardaki gibi bir aşk | macerası! Tıpkı Ro- meo ve Jülyet gibi. Asrın, devrin, zihni yetin — ilerlemesine rağmen yerinde sa- yan aşk, Cenubi A- merikada hiç akla | gelmiyecek bir hâdi senin doğmasına se bep oldu. Hâdisenin Romeo su tıpkı romandaki Romeo gibi bir genç tir. Yalnız hâdise yirminci asırda ce - reyan ettiği için bi- im Romeonun kıli- ği filmde gördüğü * nüz Romeonunkin » den başkadır. Meksikadaki Ro - meo da bir eşraf oğ ludur ve aksi gibi ticari, alevf rekabet yüzünden biribirinin gözünü oyacak dereceye gelen diğer eşraf ailesinin genç kızı Lilyan, yahut ta hüdiseyi ro- mana benzetmek istersek Jülyete Aşık- tır. Jülyet mutaassıp bir katolik terbiye i görmüştür. Evinde tahsilini yapmış, ancak akrabasından olan amcasının o- | Vau dahilinde ata binmiş, fakat balolara velhasıl flürt elmemiş. ahut Romeo ile iİk mektep ar ve Lilyan, babasının — Rakibimden korkmuyorum. P: an korku cek ve bir gün işleri eline teslim ede- kek bir evlâdım olmadı diyor. Lilyan arkadaşlarından da Edvardın methini duyuyor. Uzun boylu esmer, güzel, kıvırcık saçlı, geniş omuzlü, yü- İ|zünde karakterli çizgileri olan bir deli (kanlı... Bakışı, harareti her genç kızın .gönlünde fırtınalar koparabilir. Fakat jacaba Lilyanın gönlünde fırtına kopma h mıydı?.., Babası ne derdi? Annesi, ho cası beyaz külâhlı sör ne derdi? Ve sonra acaba bu günahlarından dolayı, Ahrette ne cevap verirdi? Arkadaşları bu meseleleri lâkayıt ve lâübali bir tarz ,da karşılıyorlardı. Beğendikleri erkek Jerle konuşuyorlar, geziyorlar ve se- vişiyorlar, evleniyorlardı. Kendisini şimdiye kadar birçok kim- seler istemişlerdi, fakat babası bu ta- Hipleri kızının seviyesile mütenasip gör memiş ve hepsini reddetmişti. Bir gün Edvard otomobilleLilyan'n evinin önün den geçerken genç kız! balkonda gör- müş- ve hafifçe de tebessüm etmişti. memiş, derhal içeri kaçmış, fakat bu te bessüme kızmadığını da kendi kendisi- ne itiraf etmişti. Tuhaf tesadüf bu ya! Aradan on beş gün geçmeden valinin bir resmi kabu- Hünde buluştular. Lilyanı babası oraya lere hiç gitmezken tuhaf bir tesa- düf neticesinde o akşam ilk defa gel- mişti. Tanıştılar, biraz konuştular, bir kere -de-dansettiler. İki gencin kalbin- de yanmaya müheyya ıştialli madde tu (tuşmruştu. İki genç evlerine döndükle- zi zaman biribirlerini sevdiklerini an- Jadılar. Bir iki kere mektuplaştılar, çift likte buluştular. Artık biribirlerini çok seviyorlardı. Lilyan ilk aş nıyor. Kuracağı yuvanın bayalile yaşı- yordu. Ve ni bir gün Edvarda: — Ne vakit evleneceğiz? diye sordu. Edvard da evlenmeğe taraftardır: — Ben derhial evleninek istiyorum. pevabını verdi. Yalnız biliyorsun ki &i- lelerimiz arasında müthiş bir münafe ret var. Babanın teklifini reddedece- ğinden korkuyorum, tamir edilmez bir pot kırmıyalım: Lilyan : — Ben çok dindar yetiştim, dedi. Ba DK ğullarile konuşmuş, çiftliklerinin hudu | Lilyan bu gile düşmanına mukable et- | nın bütün bararetile ya- Te hatırlatan bir aşk faciası ee l Birbirine düşman iki ailenin çocukları biribirlerini sevdiler, izdivaç talebi şiddetle rededildi, kız verem oldu, delikanlıda öldürücü bir hastalığa tutuldu, iki âşık nihayet muratlarına erdiler, fakat gözlerini kapadılar bam muhalefet ederse övlenemem.. Fa- kât muhalefet etmesi için sebep görmü yorum. Bizim mes'ut olmamızı, benim mes'ut olmamı elbet ister. * Edvard bu sözlerden cesaret alıyor, ve kızı babasından istiyor. Dar kafalı ihtiyar,'bu talebi bile küt tahlık telâkki ediyor ve: ilecek kızım yok reddediyor. iyan için bundan sonra ıri hayat başlıyor. Babam razı olmayınca Edvard be nim için nânehrem oldu diyor ve bir soluyor. fakat Allahın ve bal rine Mmüssade etmediği erkeği artık görmüyor. Ve biraz sonra da nihayet onsuz yaşayamıyacuğını aD lıyarak meseleyi babasına açıyor. Ba- ba bu talebi gene şiddetle reddediyor ve artık kızının da yüzüne bakmıyo: Kız allede fena olmuştur, Lilyan zayıf lıyor, yatağa düşüyor. Lilyanın hastalığı ilerliyor, diğer ta raftan Edvard da devası olmıyan der dine deva aramak üzere uzun bir se yahâte çıkıyor ve dört ay sonra mem: Jeketine hasta dönüyor. O da sıcak mem leketlerde müthiş bir tropikal sıtmasi na tutulmuştur. İki genç mum gibi günden güne eri- yorlar. Nihayet inatçı babalar evlâtla: rını kaybetmektense onları biribirl ne vermeği kararlaştırıyolar. Bir gün Edvard kızın yatağının yanına getirili: yor. Ve nikâhları kıyılırken, zavallı genç sevgilisinin yanında son nefesil weriyor. y Verem kız artık ağlamak kabiliyetin den bile mahrum, gözlerin! sevg ölüsüne çeviriyor,. tekrar buluşacı rından emin olarak, acı acı gülümsü : yor. Kocasının o gece kendi odasındı kslm.;ışım istiyor ve o da o gece sönü: yor. Ölüyor. Şimdi bütün Meksika an- ilk defa götürmüştü. Edvard da böyle| ların arkasından ağlamaktadır. Belediye reisinin hazırladığı bir mç zarda hayatta biribirlerinin olamıyan karı koca beraberce yatıyorlar. Allet Fethinin ğ Londrada gösterdiği Muvaffakıyet Galatasaraylı at- letlerden Fethi Lon drada yapılan ka - palı saha müsaba - kalarında — sarıkla 3.55 metre yüksek atlıyarak üçüncü ol- Mmuştur. Sırık atla- ma rekoörtmeninmizi yabancı bir. mem- | lekette — gösterdiği bu muvnaffakiyetten dolayı tebrik ede - TiZ. yi Sayfa 7 — İMeksikada Romeo Julieti î 4 * |