” Ioanoıtı ” nın tıîrlkıııı 00 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan t AR. Kudurmuş bir dalga coşkun bir tehevvürle Suıdın üzerine atılmış, onu bir top gibi fırlatıvermişti. Osman paşa, bu noktayı parmağile | temin edemiyordu. İstim, bir türlü yük- göstermiş: R. — İşte.. tayfun'un gözü. gi Diye mırıldanmıştı... İki mil uzak- ta, sanki semadan korkunç bir el u -| zanmış.. denizin bir köşesinden tutup — semaya doğru çekmeye başlamıştı... - Burada deniz birdenbire kabarmıştı. Sekiz on metre kutrunda bir cisim, ce- hennemi bir raksile, denizle sema a - “ yasında helezonlaş resmederek hava - nin boşluğunda — şahlanmıştı. Hesab kamarasındakilerin — sesleri, birbirine karışmıştı: — İşte, siklon.. ta, kendisi, — Hartum. — Zulumba., Renkler, biraz daha solmuş.. bütün vücudlarda, hafif bir ürperme dolq - mıştı. O cehennemit sütun, birdenbire kor kunç dalgalar üzerinden büküle bükü- le kaymığtı. Ve artık, Hind denizleri * nin korkunç felâket mâbudu (Siva) « nin ruhu gibi, Ertuğrulun etrafında do- Taşmıya başlamıştı. O; Ertuğrula te - mas ettiği anda, artık en korkunç fe- lâket, en acı bir hakikat olacaktı. Fakat, olmamıştı. Sanki, tam orta- Bına, bir tekme yemiş gibi, bir anda kır — rılmış.. ve dağılmıştı. - İşte o zaman, — semanın buluştları hep birden erimiş gi- bi dehşetli bir yağmur boşanmıştı. O koca Okyanusun yüzü, bütün o kor - kunç dalgalar; artık gür ateşli bir ka» — zanda fıkır fikir kaynıyan bir su halini almıştı. Bu cehennemi kaynayış - üzerinde, — artık Ertuğrulun manevra kudret ve — kabiliyeti kalmamıştı. Koca gemi, içi — boş bir ceviz kabuğu gibi, bu çılgın — dalgalara esir olarak sürüklenmiye — başlamıştı. Karanlık, * artmıştı. Gecenin kor - kuünç zulmeti basmıştı. Şimdi her ta - raf, simsiyah bir mezar halini almış - tı... Bu derin ve karanlık mezar için. — de, henüz dünya ile alâkayı gösteren bir tek ümid noktası vardı: — Oş'ma - feneri... Oşima fenerinin (17 buçuk deniz mili) ne kadar uzanan (4 bin mum) kuvvetindeki ışığı, sık ve muayyen fasılalarla - tıpkı mütecessis ve müte- “ essir bir göz gibi - açılıp kapanıyor.. — — HAa, evlâtlarımı.. bu gözden taşan uzun, ve ucu yelpaze gibi açılan bir ışık; fosforlu bir yılan gibi, dalgaların beyaz köpükleri üze - ipde doleşyorda. Koca gemide, yalnız şu sözler işiti- Tiyordu: —Fayrap.. Fayrap!.. Ha, tosunla - fiml.. Aman gayret... — yenmeye müvaffak olursak; sonu se- | İâmettir. Halbuki; o kötü ve kuvvetsiz kö- mürle ynpılın fayrap, hiç bir - fayda Bir Doktorun Günlük Notlarından PAZAR © Delikanlının Sinir hıfzıssıhhası Delikanlılık yaşına gelindiği zaman İç - belsoğukluğu, frengi gibi hastalıklar - dan korunmak lâzımdır. Frengi sinirle- ri ve aklı bozan hastalıklardandır. Bu L yamanda bir gencin iyi arkadaşlar seç- mesi ve neş'eli hayat geçirmesi, çalış - . masını tanzim etmesi ieab eder, Her ça- lışan uzuv ğa mahkümdur. Bi - naenaleyh dl: n yorulmaması için ette dinlenerek çalış- yaz istirahat etmek, uykusuz kaln , kumar ve buna ben« ger heydi rdan uzak bulunmak deli- kanlırın dikkat etmesi feab eden şey « lerdendir. muntazam bi maya alışmak (*) Bu notları kesip saklayımız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sığınti samamınızda bu notlar bir doktor gibi imdadın'ra yetişebilir. selemiyor; makineler, matlüp derece- de kuvvetle işleyemiyor; artık dalga- ların kudreti karşısında âciz kalan za> vallı Ertuğrul, iki milden fazla sür'at temin eyleyemiyordu... bahsine gelince; buna da artık o kah- raman ve sebatkâr efradın takat ve tahammülü yetişmiyor.j bedbaht Er« tuğrul, selâmete değil; en kahir bir felâkete doğru sürükleniyordu. Rüzgârin ve dalgaların uğultusu o kadar şiddetini arttırmıştı ki; artık üç adım uzaktan, en yüksek sesle verilen kumandalar bile işitilmiyordu. Keskin bir tuzlu su buharı, cayır cayır gözleri SON POSTA *Son Posta mıa Tarihi Tefrikama * 112 y v e7 SÜMERYİLDİZİ TUNÇAN Nâraş ölmüş Yazan : Celâl Cengiz ü, Mâra da Tanzere Samayı sevdıgını itiraf etti Suyu yenmek| — Nâraşın evinde ağlıyan bir tek ihti- yar kadın vardı: Nâraşın ak saçlı an -|niyerek başını yerden kaldırdı: nesi. Nâraşın annesi Sümerlilerin çok|Eğer saçlarımı onun mezarına dökmez Derin bir uykudan uyanır gibi, es-| — — Evet. Bü bir suç da olsa, onu se” viyorum, Ona bağlandım. Ondan ay * — Nâraştan korkuyorum, Tanzerl| rılamam ben. sevdiği ve saydığı kadınlardan biri idi.|sem, acaba onun ruhu beni ta'zib et -|ce meçhul ülkelerde. Sen onunla nasıl İhtiyar kadın: — Oğlum ölmedi.. ra yaşıyacaktır. Diyordu. Gerçek, Sumer kahramanları öldük- ©, bundan son- ten sonra da hatıraları ve kahramanlık | demki kasırga, fırtına yok. Nâraş Tan- yakıyor; dilleri ve dudakları, tahta gi-|destanlarile halk arasında yaşarlardı. bi kurutuyordu. Mutfakların ocakları üzerinde; ten- cere ve kazanları durdurmaya imkân olmadığı için yemek pişirilemiyar; zar bitan ve efrat, ancak ayak üzerinde, kuru ekmek yemekle iktifa ediyordu. Açlik, uykusuzluk, sersemlik. bü- tün zabitan ve efradın kuvvetini kes- miş.. artık herkes bitap ve mecalsiz bir hale gelmişti. Bu vaziyetten en ziyade müteessir olan bir kimse varsa, o da geminin mi- Mâbedlerde kahramanlar namına törenler yapılır, hatıraları tekrarla - nırdi. Bu sırada Nâraşın evinden örtülü bir kadın çıkarak sokakta koşmağa başladı. Bu kadomn kimdi? f Nereye gidiyordu? Yüzü, gözü.. her tarafı kapalıydı. Sokakta dolaşanlar bu kapalı kadını /birine gönül vermiş olmalısın? Söyle gittiği yere kadar takib ettiler, Örtülü kadın Tanzerin evi önünde safiri olan (şair Ali Ruhi) beydi... Bu | durdu.. kapıyı çaldı. genç, zarif, hassas; fakat bedbaht şair, (1) kamarasında bir ölü gibi uzanmış, yatıyor; yalnız dudaklarının arasın - dan: (Ruhi!.. Şehidi aşka gerekmez ke- fen dahi) Mısrainı mırıldanıyordu. Artık, Ertuğrulun her parçası; ayrı ayrı gıcırdayordu. Ölüm acılarile vü-| Yermiştin.. Tanzer evde kılıcını biliyordu. Kapıya indi.. Kadın yüzünü açınca, Tanzer: — Müra.. Diye haykırdı. Mâra kapıdan içeriye atıldı ve bir yığın et halinde yere yıkıldı: — Saçlarımı kurtar, Tanzer! Söz! — Mâra başın sözünde duracaksın, değil 'cudünün her kısmı titreyen bir hasta- | mi? nın ihtizar halini andırıyordu. Sanki; meçhul iki kudretli el.. biri, geminin başından tutmuş; diğeri de kıç taraf- tan yakalamış.. talihsiz Ertuğrulu ayrı ayrı istikametlere doğru büküyor.. gacırdata gacırdata parçalamak istiyor- du. — Saat kaç?.. — Yedi buçuğa geliyor. — Fener, çok yakın görünlüyor. .. — Kâradan uzakta değiliz... Ah, bir kere şu fenerin arkasına — ulâş - dak Bu konuşma, hesap kamarasında cereyan ediyordu... Bütün gözler, ar- tık baritaların, cedvellerin, pergelle - rin, müvazi aletlerinin üzerinden ka- yıyor; (Oşima) fenerinin heyula gibi uzanan ışığı ile beraber sürükleniyor.. bütün selâmet ümitleri, o fenerin yük- seldiği kayaların arka tarafında temer- küz ediyordu. Birdenbire geminin başından bir fer- Eğer şu suyü yat yükselmişti. — Tornistan karaya gidiyoruz. Bu korkunç ses, rüzgârın ve dalga- ların uğultusu arasında, kumanda köş" küne doğru sürüklenmişti. Fakat bu- —) nu,hiç kimse işilmemişti. Suat, o müthiş yalpalardan denize uçmamak için yerlerde sürüne sürüne, ne doğru ilerlemişti. Orada, bir daha | — feryat işitmişti: (Arkası var) (1) (Komanonada) denizine haki - katen kefensiz gömülen bu Türk şairi, ki ve diğer uyuşturucu zehirlerden ve | Ralıkesir mutasarrıfı (Veysi Paşa) nın | Adlıyuye memur alınıyor C. Müddeiumumiliğinden: İstanbul Adliyesinde açık bulunan bi- ner kuruş maaşlı kâtipliklere memurin ka- nununun dördüncü maddesinde yazılı şart- Tarı haiz ve makine ile yazı yazmasını bilen- ler arasında müsabaka ile memur alınaca- Emdan isteklilerin bu maddede yanlı bel- geleri hâmilen ve imtihan günü olan 22 ni- san 937 saat 10 dan bir gün evveline ka- dar bir dilekçe ile Adliye Encümenine mü- racaatlarının ve evvelce müracaat ve vesi- kalarını ibraz etmiş olanların da mezkür günde imtihan için hazır bulunmaları, 'baş kasarasından, kumanda köprüsü-| ” Mâ'“ b“' Tanzer: — Nâraş öldü mü? Diye sordu. Mâra tıkanır gibi soluyordu: — Bu sabah öldü.. Dedi ve yere uzandı. Tunçay bahçede dolaşıyordu. Gürültüyü işitti.. Koştu. Mârayı yerde görünce şaşırdı: — Bu kadın ne istiyor, Tanzer? Tanzer kapıya dayanmış, dalgın ve müteessir duruyordu. — Nâraş ölmüş, Tunçay! O ölme- meliydi.. Diye mırıldandı. Tanzer çok temiz yürekli bir kah - ramandı. Nâraşın ölüm haberi onu çok sara - maş, çok mütcessir etmişti. 'Funçay, Nâraşın öldüğüne inanma- h. — O ölseydi gök gürliyecekti. Hal. buki bugün hava çok açıktır, dedi. Tanzer: — Nâraş ölmeseydi, Mâra buraya gelmezdi. O benden saçlarının korun- masını istiyor. Diyerek yere iğildi: — Mâra.. haydi kalk.. saçlarını kestirmiyeceğim. duyunca canlandı.. korkma.. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan cczahanelor şun- lardır: « İstanbul cibetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Beyazıtta: (Ce- mib), Fenerde: (Emilyadi), Şehreminin- de: (Küzım), Karagümrükte: (Fuat), £ matyada: (Ridvan), — Şehsadobaşında: (Hamdli, Eyüpte: (Hikmet Atlamaz), E- minönünde: (Hüseyin Hüsnü), Küçükpa- zarda; (Hikmet Cemil), Alemdarda: (Bş- yref Neşet), Bakırköyünde: (İstipan), Beyoğlu cihotindekiler; İstiklâl caddesinde : (Kanzuk), Dalre- de: (Güneşi, Topçularda: — (Sporidis), 'Taksimde: (Nitamettin), Tarlabaşında: (Nihat), Şişlide: (Halk), Beşiktaşta: (Ali Riza). Baoğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda: (Ahmediye), Bariyerde: (Nuri), Büyükadada: (Halk), Heybelide: (Tanaş). ş miyecek mi? birleşeceksin? Möâra cinlerden ve habis ruhlardan| — Ulu Tanrı bir sabah bana müj * korkuyordu, deledi bunu. Samayı ölünceye kadar Tanzer: bekliyeceğim. — Mademki gök gürlemedi.. ma -| — Ne dedi Ulu Tanri sana? — Bir sabah henüz gözlerimi aç * mamıştım.. gece penceremi açık bı * rakmıştım. GÜNEŞ'in lşığı üzerime rıları da gücendirmiş demektir. Ondan korkmal| dedi. Tunçay, Mârayı kıskanmağa bıı lamıştı. Fakat, Tanzere bir şey yemiyordu. Mâra çok toy, tecrübesiz ve bilhassa çok saf bir kızdı. Tanzer ona « saatler geçtikce - acıyordu. Tunçay bir aralık Mâraya sordu: — Nâraştan kaçtığına göre başka «Sama senindir.. onu sana bağışla dim » Tunçay güldü: — İnsan her rüyada gördüğüne i « nanır mı? Ben de geçen yıl kendimi bir altın mahzeninde görmüştüm. fakat, gözlerimi açtığım zaman ken dimi her zamanki gibi yatakta bul dum.. ve elime bir avuç bile altın geç bakayım, kalbinde yaşıyan aslanın adı nedir? a Müâra içini çekti.. EASĞ, Ş Derdini döktü: — Ben uyanırken de bu sesi duy — Ben Sama'yı seviyorum, Tun -|dum, Tunçay! Ne desen boştur.. be çay! Ben ondan başka bir erkek yüzü|nim inanışlarımı bozamazsınl! — Samı görmedim.. ve ondan başka bir er “|yaşıyor. Sama benim için yaşıyor kekle yaşıyamam. Ben de yaşıyorum.. ve Sama için ya — Demek sen de, Gudeanın kızı gi-|şıyorum. O yaşamasaydı, ben de ya bi, o esir zabiti 'orsun, öyle mi? — |şamazdım, e eğdi: (Arkası var) SATIŞ İLÂNI İstanbul Dördüncü İcra memurluğundan : 24730 ikraz numarasile Süleyman tarafından borç alınan (5300) lira mukabi- linde Vakıf paralar idaresine birinci derecede ipotekli olup paraya — çevrilmesine karar verilen ve tamamına yeminli üç ehlivukuf tarafından (9976) Bira kıymet tak- dir edilmiş olan Fatihte Dülger zade mahallesinin Nalbant eski numara- sı 23, 25, 27, 29 iken bilâhare tapu encümeninin 3/8/932 tarih ve 887 numaralı kararı ile 1, 1, 1 mükerrer olarak tashih edilen ve yeni 15, 15/1, 15/2, 17, 19 mu- maralı sağ tarafı 588 arkası 803 mükerrer harita numaralı mahaller sol tarafı Naz- ma tahsis kılınan mahal ve kasmen 808 barita numaralı mahal cephesi Nalhbant s0- kağı ile mahdut iki hane, iki dükkân ve bir garajın evsafı aşağıda yazılıdır: Evsafı umumiyesi: Demir yaprak kapıdan girildikte üstü potrel örtülü zemini Tiryeste taşı koridor, zemini çimento tayanı ahşap İstor kepenkli barice kapısı olan ve içinde tahta yazı- hane bulunan (kuyu da vardır) depo. Zemini Tiryeste taşı üstü açık avlu. Zemini Tiryeste taşı üstü potrel kazan dairesi. Zemini mozaik üstü potrel depo. Zemini Tir- yeste taşı üstü potrel atölye, Avlunun sol tarafındaki kapıdan girildikte: Zemin katında bir aralık. Birinci katt-Zemini karık kırmızı çini musluğu havi taşlık üzerinde dört oda bir helâ, zemini çimento tarası mevcut olup bu kata kadar merdiven mozaik bu kattan sonra ahşaptır. İkinci kat: Birinci katm ayni olup yalnız bir gusülhane fazladır. Üçüncü katt Zemini çimento tarasdır. Sağ taraftaki kapıdan girildiktet Zemin katı aralıktır.. Birinci kat: Zemini çimento taşlık, bir kimyahane dolabı, bir helâ ve kazan da- iresinin üstünde çimento iki camekân aydınlıklı taras vardır. Bu kışım lâstik fabrikası olarak kullanılmaktadır. 17 No, lı hane: Zemin katı karosiman Aaşlık, bir oda, karosiman mutfak, bir helâ. Birinci kat: Bir sofa, dört oda bir helâdan ibarettir, 15 No. li evt 17 numaranın ayni olup yalnız zemindeki odanın yerinde semini çiment'o İstor kepenkli dükkân vardır. Her iki evin bodrumlarında kömürlük ve üst katlarında birer şahniş ve birer taras vardır. Umum binada elektrik ve terkos tesisatı mevcut olup kürgirdir. Sahası: Bir katlı fabrika 191 metre murabbar, iki katlı fabrika yeri 113 metre murabbaı, 15 ve 17 No. li evler 174 metre murabbar, aralık ve avlu 32 metre mu- rabbat: olup umumu 510 metre murabbadır. Yukarıda hudut, evsaf ve mesahası yazılı olan ve tapu kaydına göre, iki ev, iki dükkân ve bir garajdan ibaret gayrimenkulün tamamı açık arttırmaya konmuş o- lup şartnamesinin 15/4/937 tarihindem itibaren dairemizde herkes tarafından gö- rülebileceği gibi 17/5/937 tarihine müsadif pazartesi günü saat 14 (on dört) den 16 (on al'ı) ya kadar dairemizde açık arttırma ile satılacaktır. Arttırma bedeli mu- hammen kıymetinin yüzde yetmiş beşini bulmadığı takdirde en son arttıranım taahhü- | dü baki kalmak üzere 1/6/937 tarihine müsadif Salı günü saat 14 den 16 ya kadar dairemizde yaplıacak olan ikinci arttırmasında gayrimenkul en çok arttırana ihale edilecektir. Taliplerin muhammen kıymetinin yüzde yedi buçuğu nisbetinde pey ak- çesini veya milli bir bankanın teminat meklubunu hâmil bulunmaları lâzımdır. Mü- terakim vergiler ile vakıf icaresi, ve belediyeye ait tenvirat ve tanzifat rüsumu sa- tış bedelinden tenzil olunacaktır. Taviz bedeli müşteriye aittir. 2004 numaralı icra ve iflâs kanununun (126) incı maddesinin dördüncü fıkrasına tevfikan bu - gayri- menkul üzerinde ipotekli alacaklılar ile diğer alâkadaranın — ve irtifak hakkı sa « hiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair olan iddialarım, ilân tarihin- den itibaren (20) yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile bildirmeleri, aksi halde hakları tapu sicillerile sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalacak- ları cihetle alâkadaranın işbu maddenin mezkür fıkrasına göre hareket etmeleri ve daha fazla malümat almak — isteyenlerin m/MdoıyııınuıdlıM lh olunur. İ — Fakat o şimdi çok uzaklarda.. biz. — serpilmiş.. kulağımda bir see duydum: — (M) » c