Fransada matbuat hürriyeti var mı? Fransa Gumhur Reisi matbuattan acı acı şikâyet ediyor! Parayı kim fazla verirse hisse orkestra şefleri tarafından sevi yorlar ki orkestra müt Paris 28 Şubat (Hususi) — Eski re- jimimizin en büyük hatalarından bıri de ecnebi kültürü olarak, memlekete yalnız Fransız kültürünü sokmuş olma tıdır. Bugün yabancı dil bilenlerin içinde Franşsız Hsanma âşina olanlar belki yüzde sekseni teşkil eder. Bunun neticesi memleket dışından gelecek her türlü bilgiyi Fransız kanalı ile el- de etmek olmuştur. Halbuki Fransız kanalı kendini herkesten yüksek gö - rür: Almanları yerin dibine batırmak için her türlü uydurma fantazilerle fi- kirleri bulandırır. Bir Fransız mü - nevveri ile edebi kıymetler üzerinde gi üyordum. Dünya edebiyatında e- le alınabilecek yalnız Fransız edipleri imiş. Onun indinde en büyük deha Corneille Racine veya Malliârdir. Al - manların da hiç değilse bunlar âyarın- da, belki bunlardan da yüksek bir Sch- ilerleri, bir Göthe'leri vardır. İn - gilizlerin Shakespeare'leri hepsinin üstündedir. Fakat bir Fransıza bunu kabul ettiremezsiniz.. Sebebi milli güruüruün hakikatleri örtmüş olmasıdır. İşin kötüsü edebiyat kitaplarını da bu şekilde yazıyorlar. Memleket dışı ile yalnız fransızca vasıtası ile temas et. mek mecburiyetinde olanlar okuduk - larının hepsini birer hakikat zannet - tikleri müddetçe bu sakat düşüncele- rin esiri kalmıya mâhküm oluyorlar. Bazı evverlerimizde çok yanlış bir kanaat vardır, derler ki: Fransada atbuat hürriyeti tam ve mükemmel. dir. Fransa bütün hürriyetlerin oldu - a gibi basın hürriyetinin de anasıdır. Bu kabil düşüncelerin tarihi bir kıy- meti belki olabi Kanaatimce bu - gün la her türlü hürriye. 1 kalmıştır. Bu iddia ilk nazarda saçma gibi görünebilir. Zi ra ötedenberi hakikat diye nakledilmek te olan fikirlerin bir anda yık:ılmasına kolay kolay razı olunmaz. Fakat «şeyhin kendinden menkul» olan kerametine kulak asmıyarak işi ya kından tetkik edince sözlerimizin ne kadar doğru olduğu meydana çıkar. Büyük ihtilâl matbuat hürriyetimni kâ- ht üzerine yazmış, ilân etmiş, fakat daha ilerisine giderek tatbikine mü - saade etmemiştir. Buna cür'et edenler giyotin satırı altında hesap vermişler- r. Ondan sonra bitinci Napolyon ida- resinde, bizim Abdülhamit devrini a ratacak bir istibdat hüküm sürmüştür. Napolyon, Avusturya başvekili meş - hur Meterniche «Eğer matbuat serbest olsa idi devleti idare mes'uliyetini üç ay bile üzerimde taşıyamazdım» de - tin sadece h Garip Bir sual Ankarada oturan Bayan Fatma an latıyor: — Aktabamdan iki çocuk var. Her ları ve servetleri mü: ni derecedee yakışıklı. Ben bunlardan biris ü yaklaşın- Ca, ötekini uzaklaşınea seviyorum.» Ankarada oturan Bayan Fatma bunu anlattıktan sonra da soruyor. — Acaba bu iki gençten hangisini daha çok seviyorum? * Suali garip bulmuştum, cevabını çok sade telâkki ediyorum: Sevgi tereddüt bilmez, mutlaktır. Paylaşma tanımaz, müstebittir. İnhi- na tanımaz, sert çeliktir. Tereddü. dün girdiği yerde sevgi yoktur. San. su veya eğlence hevesi onun ikisini de ile de eğlenmek M A Fransada, çıkan yevmi gazetelerin ekserisinin sahibi şirketlerdir. buatıdır. Fakat anlaşılan bu şefler aralarında bir türlü anlaşamı- »| Kendi #3retelerinin yazdığına göre or- GCÖNÜL İSLERİ X senetlerine ©o sahip olur. Gizli k olunan matbuat Fransız mat- emadiyen falso yapıyor. Fransız Cumhur Reisi Bay Albret Lebrun miştir. Restorasyonda nisbi bir ser - bestlik görülmüşse de meselâ İngilte- rede gördüğümüz şekilde bir matbuat | hürriyetini Fransızlar tâ üçüncü cum-| hüriyete kadar elde edememişlerdir. 1881 kanunu ile gene kâğıt üzerinde oldukça geniş bir hürriyet çızi!miştir. Fakat tatbikatına gelince hiç bir za - man İngiliz matbuatında görülen cid- diyet, başlılık, yazdığını, söyledi ği- ni bilmeklik, memleketin en mühim menfaatlerini ayaklar altına almaktan çekinmek gibi bir basına şeref veren | husüsiyetler PFr matbuatında gö- rülememiştir. Politika ve mevki ihti- rasları her şeyin üstünde tutulmuş, İrakip partiyi devirmek için başvurul- madık çare kalmamıştır. Fransanın bugünkü perişan halin! görenler zannediyorlar ki bu vaziyel Fronpopulaire kükümetinin başa geç- mesi ile böyle olmuştur. Bu düşünce de yanlıştır. Büyük harp Fransa için galip gelmesine rağmen bir felâket ol- muştur. Harp senelerinde başlıyan ka- rışıklık artmıştır. Bugün yeni olan bir| şey varsa o da kamünizm propaganda- sının Fransayı için için kemirmesidir. duda dahi bu hal çok vahim bir şekil almış.. Cezair Arapları bile Marksçıla- rın tahrikâtından kendilerini kurtara- miyormuş. (Devamı 8 inci sayfada) so N E;O YA Hâdiseler arşısın Liman ve köprü el zam içinde ne Galatada köprü, ne de köprünün yanı başında şilepler, mavnalar, Akay, Şirketi Hay- e dolu bir liman vardı. görebildiğine kıvrıla kıv- rdu, manda Galatayı İstanbula bağlamak m geldi. Bunun için bir köpr Köprünün iki yanı mav i Hayriye, Haliç; Akay va purları, şi doldu. Liman deni- len yerde ep sığacak kadar değii, bir sandal sığacak kadar bile yer bu- lunmuyordu. Bu arada şöyle bir lâf çıktı: İstanbul Himanı yeri değiştiri- Tecek, LÂf yerinde bir lâftı. Duyanların hoş larıma gitti. Şöyle düşünüldü: Şilepler, mavnalar, şunlar, bunlar şimdiki y liç gene gözün görebildiğine kıvrıla kıvrıla uzayacak. Ve uzak denizlerden gelen gemiler — Acaba kı Atabilecek yı ndimize Hmanda demir bulabilecek miyiz?. Sıkıntısına uğramıyacakla: Birkaç gün geçti. Yepyeni bir şayia ortaya çıktı: Liman yerinden kalkamıyacak. Fakat Galata köprüsünün yeri değişti- rilecek. Eğer bazı gazetelerin sütunlarına ka dar geçen bu şayia doğru çıkarsa me- seleyi şöyle tefsir edebiliriz: na, içiçe Yaşayan litnanla Ga lata köprüsünün araları açılmış, biribir lerile geçinemez olmuşlar. İkisinden birinin yeri değişmesi lâzımgelmiş, Li- manın yerinin değiştirilmesinin kolay olmıyacağı anlaşılınca da köprünün ye rin! değiştirmek İstemi, Madem ki bu değişikliğin sebebi sa- dece bu idi, bir kere de aralamı bulma- ya, köprüyle limanı, barıştırmaya ça- hışsalardı, belki barışırlar da her ikisi de yerlerinden tedirgin olmazlardı. İMSET Akdeniz seferleri için yeni tarife Denizyolları işletme idaresi İktısat V tinin emriyle Ege ve Akdeniz se ferleri için yeni bir tarife hazırlamak tadır. Bu tarifede İskenderiye ve İs - kenderun seferleri de tesbit edilecek- tir. Tarife İktısat Vekâleti tarafından tasdik edildikten sonra tatbik olunacak tır. Almanya Türk Ticaret Odasının istediği malümat Almanyadaki Türk ret odağı, İs- tanbuldaki ticarf akitlerin formalitele Fini istemiştir. İstanbul ticare odazı is Malümatı hazırlıyarak göndere- SST MA nan eee sene seşgeneseenErEnetterEm ee sneeesesne &llı K 4 Sade bir tayyör Genç bayanlara sade ve şik bir tay- yör, açık renk yünlü kumaş ü - “ h arzusundasın, derim, * Ankarada Bay 8. Ari â Uzakça bir memlekete g arkadaşımın evinde misafi tım, Bir aralık kız kardeşin! gördü Hayali kalbimde nakışlı kaldı. Ön: lar zengin, ben orta halli, istesem eceklerini biliyorum, Kara - rım şu: Ya bu kızla evlenirim, yahut ta ölünceye kadar bekâr kalırım.» Ben bu okuyucumda tereddüt se- ziyorum: Zira bir defa kızı vermiye ceklerine kani olduğunu söylemekte, arkasından da bu kanaati unutarak «ya bu kızla evlenirim, yahut ta..x cümlesini yazmak süretile kızı ala - bilmekte ümidi olduğunu söylemek tedir. Bir defa görülen kızın sevilip sevilemiyeceği noktasını karışlırmı. yalım, eski darbı meseldir. İsteyenin yözü bir kara, deriz. Teşebbüs et- mekte zarar görmüyorum, Muvaffa- kıyetle neticelenmesi sebeplerini ha- zırlamak şartiyle. TEYZE zerinde koyu renk bir yaka yü- zün we vücudün gençliğini meyda- Ha çıkarır. Sapkada da ay- ni renkleri mu - hafaza etmelidir. Tayyörün ten- ginde bir şapka» nin bor ve kala « tunun — yanlarına koyu renk gto - gten — geçirmek bu takımı çok şık gösterir. Modeldeki gibi. Biçimi çok sa « dedir. — Eteklere, kol ağızlarına pi- kür yapılmış, bel- dede sentor yok. Ceket bir kaç «pens» le vücu « dün şeklini almıştır. Cepler kumaş ya- rılarak yap'lmış, kenarlarına çok ensiz birer kapak konulmuştur. İçinden, ka- palı, yuvarlak yakalı beyaz bir blüz giyinmeli rinden kalkacaklar; Ha-| Tarihi Tt'üz!h!?r' tarihte Tei lr b (C Türklerle Arapların tanışmalari yıllık hayatları hep Yazan: T Türk ve Arap milletleri, yurdları nın yakın olması yüzünden pek çabuk tanıştılar, Bu tanışmanın tarihini tesbit için t rihin derinliklerine inersek en az bir besapla üç bin yıl önce geriye gitme- miz gerektir. Bundan üç bin yıl önce, Türk sa - yundan olan Sumerlerle Akadlar, şim- diki Irakta, yani Mezopolamyada bü- yük bir devlet ve medeniyet kurmuş - lardı. O kadar ki son tetkiklere göre Sumerler bundan üç bin yıl önce, kub- be, kemer, sütun ve duvar süsleri gibi işlerde lam manatile usta idiler. Hal- buki bunlar bugünkü en medeni garp memleketlerine ancak son bin ve iki bin sene içinde şarktan gitmiştir. O zamanlarda Arap milleti bugün - ur ve şimali Afri - miş değildi. Yal - nız Arabistan çölünün ortasında ve Hi- cazda bir kısım arazide yaşıyan küçük bir milletti. Arapların biraz önce say- dığımız memleketlere yerleşmeleri ve orada varlık göstermeleri ancak is - lâmlığın çıkmasından sonradır. Bundan üç bin yıl önce Sumer ili - |nin Ur veya Urk şehrinde Gudea a - |dında bir hükümdar saltanat sürüyar- |du. Heykeller, saraylar, geniş cadde - ler ve mabetlerle süslü olan bu şehir aeyni zamanda yalnız Mezopotamyanın değil, Arabistanın da merkezi sayılırdı. Çünkü Arabistanın büyük bir kısmı Sumer'e tâbidi. Sumerliler bütün A - rabistanla münasebette bulunuyorlar- |dı. Böylelikle Sumer medeniyeti Ye- |mende ve Arabistanın şark ve şima - Ende yerleşmiştir. Sumer devletinin düşmesinden sonra da bu medeniyet bir taraftan Mezopotamyadan Yemene Röçen kabileler, diğer taraftan Sume- rin yerine geçen Babil devleti vâsıta- sile tesiri r. O ka - dar ki islâmlığın çıkışı sırasında Medi- ne civarında yerleşmiş bulunan ve Hazreti Muhammede yardımda bulu - han (Evs . Us) kabilesinin Sumerli el- duğu muhakkaktır, Hazreti Muhammedin en büyük ba- bası İsmailin babası Hazreti İbrahimin Sumerin Ur şehrinden çıkarak Suri - yeye gittiği Tevratta yazılıdır. | Aradan iki bin yıla yakın bir zaman geçtikten sonra Türklerin yeniden A- raplarla tanışmaları islâmiyetin ilk as. rında olmuştur. Arabistan çölünde ve Hicazla Yemende cehalet içinde yaşı- yan küçük Arap milleti islâmlığın çık- Masile beraber birdenbire büyük bir kudret göstermiş, az zamanda, komşu olduğu koca krallıkları ve imparator - lukları yere sermiştir. Bunların başın- da İran ve Bizans vardı. Atap ordusu Kadsiyede İran ordusunu bozduktan sonra bütün İranı işgal ediyordu, Bu iş kolaylıkla oluyor ve karşılarına ha- i çıkmıyordu, fakat | larına gelince vaziy ge Arap orduları büyük bir cesaret ve ustalıkla dövüşen bir milletle karşılaştılar. Bu millet Türk milletiydi. Bütün uğraşmacar Jfayda vermiyor ve daha ileriye gitmek müm- kön olmuyordu. Fakat silâhın yapa - madığını felsefe ve mantık daha kolay becerdi. İslâm dinini kendi görüş ve düşünüşlerine pek uygun bulan Türk- ler bu dini kabul ettiler. Bu dinin kal- delerine göre arlık Türkler ve Arap- lar kardeş olmuşlardı. Elele verdiler ve bi müddet için kapanmış olan zafer yollarına birlikte atıldılar, Türk ve A- rap orduları Asyanın ucundaki Çin ka- pılarına kadar dayandılar. Bununla be- raber ilk zamanlarda Türkler devlet işlerine karıştırılmıyordu. Araplar bu büyük islâm imparatorluğunun içinde (hâkim millet) rolünü yapıyorlardı. * l Emevilerin idaresizliği ve aile gay- Haa aa Türkler ve Araplar daima kardeş gibi yaşamışlardır. en az üç bin yıllık bir maziye sahiptir. Harünürreşidin vezirleri Türktü. Ehlisalip ordularına karşı Türkler ve Araplar yan yana döğüştüler, hele son beşyüz beraber geçmiştir uran Can ağemer aa F Harunürreşit reti yüzünden islâmlar ikiye ayrılmışe lardı. Bu sırada Türkler de memnun olmıyanların tarafını almış bulunuyor* lardı. Kara bayrak altında Horasan “ dan kalkarak bütün Türkistan ve İrâ* ni ayaklandıran, Emevileri de Abbasi hanedanını halifelik ve h kümdarlık tahtına oturtan iht Türk eseri demektir, Bundan sonra büyük islâm impa * ratorluğu içinde Türklerin oynadığ) röller daha vazih ve büyük olmağa baş* lamıştir. Arap imparatorluğunun en parlak devri olan Harünürreşit zamanındaâ vezirlik eden Bermeki ailesi Türktüf. Asıl soy adları (Parmak oğlu) dur. Parmakoğlu Yahya ile oğulları Cafef ve Fazl o kadar nüfuz sahibi olmuş * lardı ki halifeye bile istediklerini yap* tırtırlardı. Halifenin sülâlesinden olaf Salih oğlu Abdü!lmelik oğluna bir vâ * Tilik almak için Cafere müracaat etmiğ böylelikle maksadına erebilmişti. Harünürreşidin sardyı ile Parmakü” ğullarının konakları Dicle nehrinin | yakasında ve karşı karşıya idi. Ha * runürreşit halkın daima vezirin konâ- ği önünde büyü! bir kalabalık halin * de toplandığını, işini bitirmek için hef Orâya gittiğini görüyordu. Hattâ — bif defasında Harünürreşit yanındakilere şöyle söyliyerek dert yanmıştı: — Yahya bütün devlet işlerini elin& aldı. Bana hemen hemen hiç bir s€Y Daha doğrusu benim yalnığ ismim halife; asıl halifeliği 6 yapıyor. ğ kıskançlığı Harunürreşit ve dahâ bazı hususi sebepler yüzünden Par * makoğulları ailesinin kimini idam İ tirdi, kimini hapse attırdı. Bir çoğunt rdü. Fakat bm:' İ da uzak yerlere sü rağmen 990 yıllarında ve Abbasi hâ felerinin son zamanlarında gene TÜ beylerinin bu islâm imparator idaresinde ön safı işgal ettiğini gi rüz. Emirü!'ümera denilen bu kumali” danlar, ditediklerini halife yapıyorlâf? dilediklerini de bir oyuncak gibi h& felikten atıyorlatdı. Tuğrul Bey bülr ların en meşhurlarından biridir ve F lifenin istememlesine rağmen onun B zile de evlenmiştir. Gene bu. sıralarda hiristiyan AVTÜ” panın Kudüsü kurtarmak üzere şef” hücumları başlamıştır. Ehlisalip MüÜ harebeleri denilen bu mühim hâü ler sirasında Anadoluda hüküm sür€f Selçukilerden Kılıç Aslan islâmlık '-d runda büyük kahramianlıklar göstel Musul Emiri Nureddin ve Karabü&” ile Eyüp oğlu Salâhaddin ve Alp A? lan da ayni uğurda dövüşerek 14f8f ler kazandılar, ( Devamı 7 inci sayfada ) p .