151 numaralı Yazan ı AR uğraması çok muhtemeldi, kaptanın ikazı il Muhalif rüzgârlar hakkında baslma ağacından mürekkep, hoş bir tablo na ne zaman malümat verecek? Yarın, bir aralık kendisine müracaat — etsem, olur mu?, Amma, yarın da (Port Sa- id)e gireceğimizden bahsediyorlar... Hele bakalım.. sabah ola.. hayır ola... Suat, böylece düşüne düşüne uyu - Mmuştu, Fakat, hislerini birer birer kay- bedetken; kapali gözlerinin içinde, akşam güneşile yaldızlanan koyu pem- be bir çehrenin cazip hayali yaşıyor.. kulaklarında da gür ve davudi bir ses, daha hâlâ derin akislerle dalgalanıyor- du. * Suat, geceyi derin ve dalgın bir uy- ku içinde geçirmişti. Hattâ; bu sabah ta, ne (kalk borusu)nu, ve ne de (na- maz borusu)nu işitmemişti. Ancak, lomboz (1) dan giren sabah güneşinin keskin ziyası yüzüne akset- tiği zaman, artık gözlerini açmak mec buriyetini hissetmişti. Ve sonra, kamaranın önünden ge- çen, bir neferin, uzaktaki bir arkada- Şina seslendiğini işitmişti: — Temel!.. Kara göründü.. kara... Suat, asma yatağından — saçramış; yere inmişti. Gözü, karşısındaki ayna- ya ilişmişti. Bir an durarak kendi çeh-| limat mucibince, süvari, ikinci kaptan | resine gülümsemişti. İki ay evvel, humma geçirdiği za - man dökülen saçları, çok sık ve kıvır- cık geldiği için, erkek saçından farklı değildi. Biraz fazla gür, hafifçe çatık kaşlarının altında parlayan koyu, çok | koyu yeşil gözleri, uzun ve kıvırcık kir-! piklerle süslenmişti Etli ve kıvrık dudaklarındaki teber Güm, bicaz daha genişlemiş.. sanki; ay- nadaki hayalile konuşuyormuş gibi; — Eh.. ben de, yakışıksız bir deli - kanlı değilim. Demişti. Ve, bir an evvel karayı gör- mek için 'giyinmekte istical etmişti. Evvelâ, yatarken düğmelerini çöz. düğü korsasını sımsıkı ilikleyerek, za- ten küçük olan memelerini gizlemişti. Pantalonunu, tıpkı çevik bir delikanlı gibi iki hamlede bacaklarına.. önü ka- palı baştan geçme bol bahriye ceketi. ni de, sırtına geçirmişti. Kırmızı kuşa- ğını büyük bir dikkatle beline sarmıştı. Bu kuşağın altından, genişçe tay- ları, hafifçe taşmıştı. Uzun ve (sıfır) denilen kalıba vu- rulmuş olan koyu renkli kırmızı fesi- ni giyerken, sol kaşının üstüne doğru (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Ertuğrulun Süveyş kanalından geçerken bir suikasta şehit onun için bütün mürettebat e tetik duruyordu İvardı. * Kazanlar, çok kömür sarfiyatı yap- tığı için (Ertugrul), burada da kömür alacaktı. Onun için limana girerek rıh- tıma yanaştı. Zabitan ve efrada nöbetle izin veril- di. Zabitler, temiz ve sivil elbiselerle şehre çıktılar, O gün ve o gece gezdiler, dolaştılar. Bembeyaz elbiseli ve kırmı- | |zı kuşaklı efrattan bir çoğu da halk ta- İrafından dostça karşılandılar. | Ertesi aabah geminin kömür alma- sı bitmişti. Kanaldan geçmek için kla- vuz gelmişti. Fakat, Avrupanın siyasi Cereyanlarizı çok iyâ bilen ve tekdir o den kumandan Osman Bey geminin bir suikasta maruz kalmaması için ge- rek klavuzun vereceği emir ve kuman- dalara; ve gerek gemiye girip çıkan yabancılara dikkat edilmesini emret -| mişti. Ertugrul, (305 senesi) temmuzu - nun İd üncü cuma günü, erkenden İhareket ederek Kanala girmişti. (Ke- nal seyrisefain nizamnamesi) muci - bince, gemi klâvuzun emrine terkedil. mişti. Lâkin, kumandan aldıkları ta- ve hesap memurları nöbetle kaptan köprüsünde bulunarak klâvuzun ku mandalarını takip etmektelerdi. | Ertugrul; saatte altı mil süratle yo luna devam ediyor; iki tarafı kumsal- lardan ve hafif tepeciklerden mürek- kep olan daracık kanalda, ağır ağır | ilerleyordu... Bazan sahildeki küçük | külelerden bayraklarla #şaretler veri- liyor; karşıdan başka bir gemi geldiği bildiriliyordu. O zaman (Ertugrul), sureti mahsusada yapılmış oları (kolo- ne) denilen mevkilere çekiliyor. Bu- rada bir müddet bekliyerek, gelen ge- miye ypl veriyordu. Kanalda, ilk gün böylece geçmişti. Ertugrul, o geceyi (İsmailiye gölü)nde | bağlı olarak geçirmişti, Ertesi gün, klavuz değişmiş; gemiya ( Malta) h bir klavuz gelmişti. Sabahleyin erkenden, gemiye tek- ra, (Timsah gölü) de geçilmiş; tekrar kanalın dar yerlerine girilmişti, Maltız klavuzun hal ve vaziyeti, em- | 1 niyet ve itimat verecek şekilde değil- | di. Akşamki sarhoşluğunun — bakiyesi henüz geçmemiş olan bu kaba adam, orada oturan Nipurlu yanında çalışıyordu. Pasta « bi « Sen e N — Mâbetten hiç kimsa çıkmıd;n. siz niçin geldiniz. mellâ? Sama calt bir gülüşle şu cevabı ver- di; — Sen beni Sama sandın ama, ben Sama değilim. O, benim kardeşimdir. |Biz, birbirimize çok benzeriz. Sama, Sumer kralının hassa zabitidir. ise bayağı bir çadırcıyım Dedi.. devesini — kaldırdı., atladı; — Sakın benim buraya geldiğimi kimseye söyleme, emi? Katumanın hizmetçisi hayretle Sa- manın yüzüne bakıyordu: — Gerçek çok benziyorsun Sama- yal Sama tekrar yalvardı: — Benim geldiğimi söylemiyecek sin, değil mi? — Söz veriyorum, Bana biraz hur- ma verirsen, sözümde dururum | Sama eşyası arasından bir kucak Ben üzerine hurma çıkardı: — Al bunları. Belki yarın, öbürgün ha çok hediyeler de verebilirim! — Pekâlâ. Sama ne zaman gelecek buraya? — Onun da yakında geleceğini u- müyorum — Sevgilisi burada gece gündüz e- b nu bekliyor. Ve gülerek ilâve etti: — Bir genç kızın gözleri, âşıkını bundan fazla beklemeğe tahammül e- demez. — Mics; Söüüyücükk ikviyor Gü> — Dedim ya. Her saat onun yolunu bekliyor. Ve gözleri ağlamaktan şişti. Sama fazla bir şey söyleyemedi.. gizli bir el, boğazını sikıyor gibiydi. Devesine bindi.. Katumanın evinden uşaklaştı. ... rar yol verilmişti, Bir buçuk saat son- Yeni bir haber: “Gudea, istiklâl savaşına hazırlanıyor!,, Sama, Nipur şehrinin kenar mahal- elerinden birinde yerleşmişti. Gene bir çadırcının Samanın ustası şakacı bir adamdı.. eydiği için; çehresi, tatlı çapkın bir şekil almıştı Kapının anahtarını çevirmiş; — 1alik çalarak dişarı fırlamıştı. Merdivönleri | sür'atle tırmanmıştı. Yüzüne, ılık bir hava, bol bir ışık çarpmıştı. Hemen he- Mmen bütün efrat, güpeştelere toplan- mıştı, Hepsi de kollarını güpeşteye da- yarmışlar.. uzaktan görünen karaya geminin idaresi hususunda adetâ bir diktatör kesilmişti Süvari Ali Bey, klavuzun bazı kü- mandalarını garip bularak bunlara iti: raz etmek istemişti. Fakat bu adam, |kaba ve bozuk bir İngilizçe ile — Kanalı geçinciye kadar, bana itiraz edemezsiniz. Nizamname böyle- dir. Aksi takdirde; bir kaza vukua ge- Hirse, mes,uliyet tamamile size aittir. Demişti. (Mes'uliyet) kelimesi, korkunç ve tehditkâr olduğu için, böyle tehlikeli bir yerde klavuzla ihtilâf çıkarmak istememişlerdi. Ancak şu var ki; bu kaba adamın hareketlerini daha dik - katle takibe karar vermişlerdi. | Vakit, zevale yaklaşmıştı. Kumanda | köprüsünde, süvari Ali Bey ile dör - |düncü kaptan sağ kolağası Ömer kap- İtan, torpido muallimi Reşat kaptan, hesap memür muavini mülâzim Necip efendi vardı. Bunlar, köprünün san - cak tarafında durarak, klavuzun verdi. dalmışlardı. Beş mil kadar uzakta, ye- şil semsiyeleri andıran yüzlerce hur - [—Nöbe!cl Lezaneler Bügece nöbetçi olan eczaneler şunlar- İstanbul cihetindekller: — Aksarayda ef) Beyazitte: (Asador), Şehreminin- (Hamdi), Fenerde: (Vitali), Kara - rükte: (Kemal), Samatyada: (Teo- ). Şehzadebaşında: ( Üniyersite ), üpte: (Arif Beşir), Eminönünde: (Sa- h Necati), Küçükpazarda: (Hulüsü, A- lemdarda: (Sırrı Asım), Bakızköyünde: Merkeg) , ö * « Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâi cadde- || &i kumandalarla, geminin vaziyetini sinde: — (Galatasaray), — Tünelbaşında: || kontrol ediyorlardı. MAti B » - ğ & âtkoviç), Galatada: (Yeniyol), Fın Gemi, yavaş yavaş sancağa doğru dıklıda : (Mustafa Natl), Cumhuriyet cad- Samanın san'atini takdir ederek onu kendisine ortak yapmıştı. Sama bu ükkâna girdiği gündenberi çadırcınin i de yoluna girmiş, kazançları eş- kisinin iki, üç misli artmıştı. Sama, sevgilisi Mâraya bu kılıkta görünmek istemediği için, Katuma - nin semtinden bile geçmiyordu. Aradan bir ay kadar zaman geçmiş. ti.. Sama bir gün dükkânda otururken, müşterilerden biri Samaya şöyle bir haber verdi: — Akatlar, Sumer topraklarına sa- dirmışlar. Güdea istiklâl gavaşına ha- zırlanıyormuş. Sama Urdan ayrılırken ne böyle bir hazırlık vardı. Ne de Akatlar Sumer sınırlarını aşmışlardı. Sama müşteriye sordu: — Bu haber yeni mi geldi? — Evet dün Urdan gelen yolcular söyledi. Gudea Suriyeye giden Nâraşa haber göndermiş ve kendisini Sumera çağırmış. Ayrıca cesaret ve atılganlık- larile tanınmış kahramanları da harbe davet ediyormuş. — Nipurdan kimse gitmiyecek mi bu savaşa?.. de: (Kürkçiyan), Kalyoncukollu - || Kaçmaya başlamıştı, Süvari Ali Boy, yda: (Zafirobulos), Firuzağada: (Mr- || klavuza ihtarda bulunmak. için, yavaş ; ;ıî;ı'ı:.wme CAsım) Beşiktaşta; (Nati (| yayaş ona doğru yaklaşmıştı. . İşte Boğasiçi ve Adalarda: Üsküdarda: (h- |itema bu sırada; kumanda köprüsünün that), Sariyerde: (Asaf), Büyükadada: || iskole tarafında duran, Reşat kaptan: Halk), Heybelladada: (Tanaş). (Arkası var) — Gudea davet ederse, hepimiz! harbe gitmeğe hazırız. — Nipurda Akatlarla dövüşecek kahramanlar var mı.. — Aslanlar, kedilerle döğüşmekten Yazan : Celâl Cengiz Sama Nipurda otururken şu haberi aldı: “ Akatlar Sumer topraklarına saldırmışlar, Gudea harp edecek ,, kaçmazlar.. Sama, bir aydanberi Nipurda otur- Sama, müşteri gittikten sonra, usta-| duğu halde, Ur'da olup bitenlerden an- sına sordu: cak şimdi haberdar olabilmişti. Dük « — Akatları yeneceğinizi umuyor | kâna gelen müşteri ile konuşmamış ob musunuz? İhtiyar çadırcı güldü: — Bu dördüncü savaşımız olacak.. her seferinde de Akatların sirtini yere getirdik. Bu sefer belki de Gudea on- | Dttlamıştı. ları ortadan kaldıracaktır. Çünkü beş| — Suzlu delikanlı Sumerli kızı almıya- yıl önce yapılan son harpte Sumer kra- | cak olursa, günün birinde şiddet ve fe- lı; (Akatlar bir daha baş kaldırırlarsa, lâket mâbudu (Enhil) in gazebine uğ- onları yurdsuz bırakacağım!» demiş -[rayuaimdan emindi saydı, bu malümatı da almış olmayar caktı. Mâra, Samanın gözünde — tütmeğe (Arkası var) ' Mütercim Alınacaktır Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden : Almancadan Türkçeye Türkçeden Almancaya tercümeye muktedir bir mütercim alınacaktır. İsteklilerin istidalarile Mart 937 sonuna kada Umum Müdürlüğte müracaaları. “1010, SATIŞ İLÂNI İstanbul Dördüncü İcra Memurluğundan: 24223 İkraz numarasile Müyesser tarafından borç alınan (420) lira mukabilinde Vakif Paralar idaresine birinci derecede ipotekli olup tamamına yeminli üç ehli vukuf tarafından (1020) lira kıymet takdir edilmiş olan Boğeziçi Anadoluhisarında Göksu mahallesinin Göksu elyevm Kandilli caddesinde eski yedi mükerrer, 7 mü, Yeni 25, 27 numaralı cephesi Kandilli caddesi sağ tarafı tariki has, sol tarafı uh- delerindeki arsa ve bazan Hasan ef, vereseleri Seher, Fatma, Saniye hanımlar hane ve bahçesi arkası yine veresei mumaileyhin hane bah- îıi ve bazen bekçi Mustafa ağa hane bahçesile mahdut maa bahçe iki evin tamamı açık arttırmaya konmuştur. Evsafı Umumiyesi : 25 Numaralı ev, Zemin katı: Kısmen taş ve çimento döşeli bir ik üzerine birinde olan iki oda, ocak mahalli, üllü küp ?:hbir helâ. Helâ ıhıı:ııkl:ıioeı müsakkafdır. B ti katı: Basık tavanlı bir sofa, bir odadan ibarettir. İki yan dıvarı kâgir, cephesi, arkası ahşaplır. Zemini kırmızı çini bir taşlık üzerine biri küçük ve birinde yükü olan üç oda bir dolap, bir helâ ve binanın haritinde zemini çimento döşeli içinde kömürlük olan mutbak “kâgirdir, . Üst kat: Bir sofa üzerite birinde yükü olan üç oda bir helâ wardır. Bina ahşaptır. Bahçenin etrafı kısmen dıvar ve kısmen tahta- perdelidir. İçinde bir kuyu, bir kaç ağaç vardır. Mesahası: Umumu 365 metre murabbat olup bundan 56 metre murabbar 27 No.lı ev, 63 metre murabbaı da 25 No.lı ev, 3 metre murabbar baraka ve 14 metre murabbaı 27 numaralı evin mutbağıdır. Geri kalanı bahçe olan mezkür iki evin tamamı açık arttırmaya konmuş olup “Şartnamesinin 10/3/937 tarihinden itibaren dairemizde herkes tarafından görülebileceği gibi12/4/937 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 14 (on dört) den 16 ( onaltı ) ya kadar dairemizde açık arttırma ile satılacaktır. Arttırma bedeli muhammen kıymetinin yüzde yetmiş beşini bulmadığı takdirde en son arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere 27/4/937 tarihine müsadif Salı günü saat (4 ten 16 ya kadar dairemizde yapılacak olan ikinci arttır- masında gayrimenkul gene muhammen kıymetinin * 75 beşini bulduğu takdirde en son arttırana ihale edileceek ve bulmadığı takdirde 2280 numaralı kanun hükümlerine tevfikan satış geri bırakılacaktır. Taliplerin muhammen kıymetinin yüzde yedi buçuğu nisbetinde pey akçesini veya Milli bir Bankanın teminat mektubunu hâmil bulunmaları lâzımdır. Müterakim vergiler ile vakıf icaresi ve Belediyeye ait ten- virat ve tanzifat rüşumu satış bedelinden tenzil olunacaktır. Taviz bedeli müşteriye aittir. 2004 numaralı İcra ve İflâs kanununun (126) ncı maddesinin dördüncü fıkrasına tevfikan bu ’ıırimenkııl üzerinde ipotekli alacaklılar ile diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair clan iddialarını, ilân tarihinden itibaren (20) yirmi gün içinde evrakı müsbitelerile bildir- meleri, aksi halde hakları tapu sicillerile sabit olmadıkça satış bede- linin paylaşmasından hariç kalacakları cihetle alâkadaranın işbu mad- denin mezkür fıkrasina göre hareket etmeleri ve daha fazla malümat almak isteyenlerin 934/3801 dosya numarasile müracaatları ıln(d;ır M