SON POSTA 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan ' AR Suad maksadına muvaffak olmuş, nihayet bahriyeli elbiseleri giyip fotografçı olarak Ertugrul gemisine binmeğe muvaffak olmuştu Suat, sevincinden sıçradı... Bunun- la da kalmadı. Dayısının baynuna atı- larak yüzünü gözünü, şapır şapır öp- meye başladı. Suat; dayısının evinde, ertesi akşa- mı iple çekmişti... Dayısı gelir gel - mez, hemen üzerine atılarak; — Ne haber dayı?.. Demişti. Mustafa Bey, * Program, aynen tatbik edilmişti. — Ah, Suat ah.. başıma öyle bir iş| 1305 senesi temmuz ayının 12 inci açtın ki,.. pazar günü sabahı, parlak bir İstanbul Diye, söze başladıktan sonra, ogün, |güneşi, Çamlıca sırtlarından yüksel « yaptığı işleri hikâye etmişti: miye başlarken, (Ertuğrul)un merdi- — Ne ise.. senin yaşında bir çocuk | veninden lumbar ağzına çıkan Musta- buldum. fa Bey, orada gezinen, geminin süvari- — Kim?.. si kaymakam Ali Beye doğru ilerle - — Boğazkesende, tanıdığım bir kah-|miş.. sert bir selâmdan sonra, kendisi- veti vardır. Onun çırağı... — Sonra?.. — Sonrası.. çocuğun ağzından bir istida yazdım. Çarçabuk mahallesin - 'den bir de ilmühaber çıkarttım. Gö - türdüm, mektupçu beye verdim. «A-| man efendim; uzaktan akraba olur. Her haline kefilim, Sayenizde, teşsane ocağında bir adam daha yetişsin.» diye rica ettim. İstidayı, muayene heyetine ! havale ettirdim. — E, şimdi ne olacak?. — Çocuk, yarın muayenea olacak. — Yaş..şa, dayıcığım. — Yaşa dayıcığım, diyorsun amma.. sonunu, hiç düşünmüyorsun... Eğer bu işin alttarafı pot gelecek olursa, a- Timallah, kollarımdaki formaları çatır çatır sökerler. — Al.lah, esirgesin dayıcığım.. ak- lına fena şeyler getirme... Şimdi mü- saade et de, bir şey daha sorayım, — Sor bakalım. — Ben, gemide nerede yatacağım.. Benin kamaranda mı?, — Ha.. iyi ki aklıma getirdin. Bak, asıl sana söyliyeceğim şeyi unutuyor- dum... Evvelki gece adada, ben de sa- baha kadar bunu düşünmüştüm. Ni- hayet dün, seni eve bırakıp gemiye gi- derken aklıma bir şey geldi... Gemiye gidet gitmez, hemen mülâzim Haydar efendiyi kamarama çağırttım. Kapıyı kapadım. Onunla, bir pazarlığa giriş- tim, «Haydar efendil.. Sen, fotograf- cılıktan anlarmışsın. Seni, kumandan beye söyliyeceğim. Geminin fotoğraf- cılığına tayin ettireceğim, — Yalnız şu şartla ki, Benim akrabamdan, sübyan alayında bir çocuk var. Kendisi, fotog- rafcılıktan anlar. Mükemmel okur, ya- zar, İyi İngilizçe bilir. Ayni zamanda terbiyelidir. Sen bu çocuğu, çırak ola - rak yanına alacaksın. Fotografhane ok mak üzere verilecek olan kamarada, yalnız başına yatıracaksın.» dedim. ni takip eden genç bir bahriye neferini takdim etmişti: — Süvari beyt.. İşte, arzettiğim sübyan neferi. Dün, döivanhanedeki muamelesini bitirdim. Şimdi de aldım getirdim. Ali Bey, dimdik duran bu genç bah- riyeliye başını çevirmiş, şöylece bir is- ticvaptan geçirmişti: — Adın ne, oğlum. — Mehmet Suat. â — Ollur yazarsın, değil mi?, — Evet, efendim. — Galiba, çatra patra İngilizçe de konuşurmuşsun? — Evet efendim, — E, İngilizçeyi terede öğrendin?. Mustafa Beyin vücudü, bir anda buz kesilmişti. Çünkü, böyle bir ruz kalınacağını düşünmedi Son Posta * vın Tarih? Telrikam : 65 SÜMER YILDIZI TUNÇNY Ni Yazan : Celâl Cengiz Sama bir ses işitti bu ses: “Tanzerin yerini buldum o sağdır git Gudeaya haber ver — Belli değil. Herhalde gelmemiş olacak ki.. hâlâ bekâr duruyor prenses. — Çok tuhaf şey bul Fakat, ben de onu Suzda rüyamda görmüştüm. O - nunla mutlaka evlenmek — istiyorum. Benim bu isteğimin tahkkukuna yar- İdım etmez misin? — İşte bu, elimden gelmez, prensim! Bundan başka bütün dileklerinizi mem- nuniyetle yapabilirim. Fakat, prensese|yordu. Yatamadı.. ait işlere elimi ve burnumu sokmak - tan korkarım. — Sen de cinlerden mi korkuyor -|seslendi: sun yoksa? Suz'da cinlerle alay ettiği- ni unuttun mu. onu kurtarsın,, diyordu yardımlar göreceğimi ummuştum, Be-| Dedi.. ensesine bir yumruk dahâ ni reddedeceğini bilseydim, onun aya- | yedi.. ve sesini kesti. gina kadar gidermiydim? Kapıya koşan nöbetçi iri boylu bin Hamo başını yastığa koydu.. fakat, |hassa askeriydi. Gülerek odaya girmeli her akşamki gibi rahat değildi. Gözü-|istedi.. o me?1.. İşte bir yumruk dahal nün önünde bir çok korkunç hayalet-| — Nöbetci durduğu yerde birdenbire lerin uçuştuğunu görür gibi oluyordu. | sendeledi.. ve müvazenesini kaybede» Bir aralık boynuna bir elin sarıldı -|rek yere düşüverdi. ğını duydu.. boğulurcasına nefes alı-| Nöbetçinin yere düşmesi çok fecidi.. başı mermer duvara çarpmış, taşların Öksürmek istedi.. öksüremedi. Ba-|üstü al kana boyanmıştı. şını yastıktan kaldırdı.. hizmetçisine| — Nöbetçi: ü — Bu yumruğu vuran kim? Diye bağırdı.. bir yumruk daha ye« di.. o da korkudan ağzını açamıyordu — Yetişin.. beni boğuyorlar! Odanın içinde kimseler yoktu. Sama eski günleri hatırlamış gibi,| Kapının önünde yatan hizmetçi, | İkisi de sessizce yerde yatıyorlardı. hafif bir göğüs geçirdikten ve şarabını |prensin sesini duyunca yerinden fır - içtikten sonra, yavaş yavaş başını sal-|ladı.. ayağa kalktı.. fakat, hizmetçiye ladı: — Ben cinlerden değil, Gudeanın|di.. göze görünmeyen sihirbazlarından korkarım. — Haydi canım, sihirbazlar cinler- den daha az tehlikeli mahlüklardır! Senin gibi bir kahraman, sihirbazlar - dan korkar mı. — Beni bu hususta mazur gör, pren- sim! Size esefle tekrarlarım ki, fayda- , |t olamıyacağım! Siz Sumerdeki sihir- Suadın bir pot kıracağını düşünerek, |bazları tanımıyorsunuz! adetâ; kendindem geçmişti... — Fakat, — Canım, bunlar insan yemezler ya. Suadın, tok ve kalın sesi, bu mühim |Hangisinden çekiniyorsan onu para suale, hiç tereddütsüz cevab vermişti: |ile satın alır, hattâ icap ederse onun da — Uzun zaman Modada İngilizlerin |bize yardımını temine çalışırız. yanında uşaklık ettim. Orada öğren- dim, efendim. Süvari, tekrar Mustafa Beye döne- d rek, emir vermişti: — Açıkgöz bir çocuğa benziyor. Gemiye kaydediniz. Fotografçı Hay - dar efendinin maiyetine veriniz. — Başüstüne, efendiml.. Fakat.. bu üç kelimeyi söylerken, Mustafa Beyin sesi, adetâ açıktan açı-| " ğa titremiş. güç zaptedebildiği bir h.-;o"'““ bilmem, Fakat, yecanla: — Gel oğlum. Diyebilmişti, * A.. o ne gündü, yarabbi?.. Ortalık ağarmıya başlar başlamaz, koca İstanbul şehrinin dört köşesinde, bir hareket başgöstermişti. Genç, ihtiyar, erkek, kadın, sakat, — Aman, ne iyi düşünmüşsün. da- |şağlam insanlardan mürekkeb büyük - yıcığım... Sonra.. Haydar efendi, ne (lü küçüklü kafileler. sahillere doğru a-| bağırıyordu: - Yetişin, beni dedi?.. — Zaten o da. sakin, mazlüm bir gocuk.. ne desin.. «başüstüne efen « 'dim.» dedi. — E, Haydar efendiyi kumandana söyledin mi dayı?. — Derhal... Emrini bile aldım. Ya- rın, boş kamaraları gezecek, Bunlardan kın göstermişlerdi. Eyüp önlerinden, Yedikuleye.. Bey- Sama üstüste iki tas şarap içti.. dal- gin ve mütereddit.. düşünüyordu Birden odanın içinde garip bir uğultu luyuldu. Ve prensin uzandığı — sedir şiddetie sallanmağa başladı. — Ne oluyoruz, Sama? Sama gülerek: — İşte, dedi, bizi tehdit ediyorlar... — Cinler mi? — Cinler mi,. - sihirbazlar m?... göze görünme- yen bir takım mahlüklar - ben ne za - man böyle aykırı şeyler düşünsem ve konuşsam - derhal beni tehdit ederler.. uykumu kaçırırlar.. odamda gürültü yaparlar. O zaman içimde müthiş bir sıkıntı duyarım. Boynuma bir elin sa- rildiğini, beni boğmak istediğini hisse. derim.. ve saatlerce uyuyamam, ... Prens Hamo yatağında boğuyorlar! Prens Hamo yatağına — girerken lerbeyinden, Modaya ve Fenerbahçe -| x. Ji kendine konuşuyordu: ye.. Hasköyden, Ortaköye kadar bü - — Sama ne kadar değişmiş. Elâmda tün sahiller, renk tenk ve çeşid çeşid| Gnlerden korkmazken, şimdi burada insanlardan mürekkeb bir mahşer ha-| ;ihirbazlardan bile korkuyor. Bana hiç line gelmişti. bir yardımda bulunamıyacağını söyle- bir tanesini, fotografhane olmak üzere| — Bugün, İstanbulun en heyecanlı bir|di- Ne yazık.. bense ondan çok büyük seçecek.. işte sen, orada yatacaksın. |günü idi. (93 - Rus) harbinde, İngiliz | ——— Bir Doktorun Günlük Notlarından Derler ki... Güzellik sağlamlarındır. Sağlamlık sıhhatillerindir Barboşluk içki kullananlarındır. Öksürük tütün içenlerindir. Delilik Çok içki kullanan ve frengi çe - kenlerindir. Devamlı gençlik aklı başında, sıhhati ye- rinde olanlarındır luk sağlamlarındır. Cumartesi ) Bi (e Bu notlatı kesip saklayınız, yahut bir albüme yapışlırıp kolleksiyon yapımız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir dokter gihi tmdadınıza yetişebilir. donanmasının Adalar açıklarına gel - diği gündenberi; İstanbul sahilleri, ne |böyle bir kalabalık ve ne de böyle bir heyecan görmemişti. İngiliz donanmasının geldiği gün, halk derin bir teessür içinde idi, Dost mu, düşman mı?.. Bunu anlamak için sahillere kadar koşmuşlar.. Hayırsıza- daların arasında dolaşan, ve henüz ne oldukları anlaşılamıyan o gemileri, en- dişeli nazarlarla seyretmişlerdi Fakat bugün, öyle değildi. Herkesin yüzünde bir neş'e.. herkesin dudakla- rinda bir tebessüm.. herkesin gözlerin- de bir gurür ve memnuniyet görülmek- te idi. Çünkü, (Ertuğrul) un (Japon- ya seferi) - yedi yaşından, yetmiş ya - şına kadar - İstanbul halkına emsalsiz bir alâka vermiş.. (Arkası var) Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlar - dir; İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Ziya Nurü). Beyazıdda : (Haydar). Penerde : (Hüsameddin). Şeh- remininde : (Nüzımi. Karagümrükte : (Suad). Samatyada : (Brofilos). Şehza- gebağında : (İ. HaliD. Eyüpte : (Hikmet Atlamaz), Eminönünde : (Salih Necati). Küçükpazarda : (Yorgü. Alemdarda Abdülkadir). Bakırköyünde : (HIlâD, Beyoklu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde başi seyi monctyanı Boşiktaşta : Boğaziçi ve Adaları Üsküdarda : (Ömer Kenan), Barıyerde : (NurD. Büyükadada : (Şinast Rizah, Heybelide : (Hnİk). Hizmetçi biraz sonra yavaşça başıni kaldırmak va sürüne sürüne kapının önünden uzaklaşmak istemişti. Muvaffak olamadı. Yumruk ense « de bir şeyler olmuştu.. içeriye giremo- kla devrildi. zti Tukla yere devrildi.. korkudan düştü - ea ğü yerde sinip k.ı.-.,,.:’_r Ve e N ati eksilmiyordu. Ve son darbe pele Prensin kapısı önündeki gürültüyü | Wddetli olmuştu.. zavallı adamcağız işiden Sumerli nöbetçilerden biri dehe| bt deha düştüğü yerden kalkamadı. Hizlerden koşarak odaya yaklaştı: Prens Hamo bir kaç kere bağırıp da — Ne var? Prens rahatsız mı? yardımına hiç kimsenin gelmediğini Yerde yatan hizmetçi: görünce korku ve heyecan içinde tN — Bilmiyorum.. bir yümruk darbe-|Yemeğe başlamıştı. sile yere yuvarlandım. Prens imdat| — Prens: diye bağrıyor. (Arkası var) ee — —— aa I I Inhisarlar U. Müdürlüğünden: I 100000 Adet Misket etiketi 70 Ci Lik 25000 ,, ” » — Galon 200 CI lik | — Yukarıda cins ve miktarı yazılı 125000 adet misket şarabı etiketi nürmmesi mucibince pazarlıkla satın alınacaktır. H — Pazarlık, 4/MV1937 tarihine rastlıyan Perşembe günü saat 15 de Kabataşta Levasm ve Mübayaat Şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. ; Ni — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte * 7,5 güvenme paralarile birlikte adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur.