— AAA MD A L Ş S.% a VA LİZ Zef . Ün metre yüksekliğindeki hayvan Cenub Afrikasında dolaşan bir sey« yah kafilesi bir hayvan kemiği - ne rastlamışlar - dır. Bir tek ke - mik bir insan bo- yundan daha v « zundur. Ö civar- da yaptıkları a ç raş tır ma lar da (| hayvanın çene kemiğini de bulmıya muvaffak olmuşlardır. Çene kemiğin « de bulunan dişlerin uzunluğu on san- timetredir. Bu hayvanın tarihten ev « velki devirlerde yaşıyan bir hayvan ol- duğu tesbit edilmiştir. Boyu on metre- den daha yüksekmiş, ve ağırlığı 60 ton gelirmiş. © gün küçük Necmi evlerinden epey uzakta olan bahçelerine kiraz topla - mıya gitmişti. Kiraz toplamış, kirazları bir sepete doldurmuş dönüyordu. Se - petin ağırlığı onu yormuştu. Bir kulü - benin kapısı önünde sepetini yere bı - raktı. Kendisi de sepelin yanına otur- du. Bir iki dakika geçmişti. Kulübenin içinden inceli kalınlı sesler kulağına çarptı. Konuşulanları dinledi. Erkek soruyordu: — Ne dersin, kaflasını kes - sek mi? Kadın cevap veriyordu: — Keselim ya. Yiyeceğimiz yok. — Keseceğim gmma acıyo - rum. — Canım ne diye yersın, 6 bizim kısmetimiz. — Evet kismet:miz amma zavallının hiç bir şeyden haberi yok. * Zelzeleyi haber veren balık Japonyada zelzele, yani yer sarsın- tısı çok olur. Japonyalılar bu yer sar - sıntısının geleceğini bir balıktan anlı - yabili$ektedirler. Bir cins balık vardır ki yer sarsıntası olmadan bir kaç saat evvel su içinde ölü gibi kalır, hiç kı - mıldamaz. Onu bu halde gören Ja - ponlar yer sarsıntısı zamanında yıkıl - mak tehlikesi olan yerlerden uzaklara kaçmaktadırlar. * Ağaçlara şırınga yapıyırlar Hasta yahud zayıf insanlara şırınga yaptıklarını gör - müşsünüzdür. Ucunda iğne bulunan bir cam şırıngayla hasta - nın damarına ilâç verirler. — Şimdi, N bunu, ağaçlara da yapıyorlar, Yap - Necmi bu sözleri lamamıştı, amma yavaş yavaş anlıyor gibi idi. Anladıkça da korkuyor, her an korküsu bir kat daha artıyordu. Erkeğin kalın sesi yeniden duyul - du: — Bana bak karıcığım, madem ki kesmiye karar verdik. Sen dikkat et, “kaçmasın, ben de yerinden kıpırday şu büyük bıçağı Necmi tir tir caktı. Kendirü kesmek i: rakları sararmış meyva ağaçlarına de- mir mahlâtu şırınga etmek suretile a- Baçları yeniden canlandırıyorlar. ye A bıçağını biler bilemez üzerine atılacak- Geçen bilmecemizde tı. Acaba hiç kurtuluş çafesi yok müy- kazananlar ö Kendini toparladı. Aklı başına geldi. O yolun üzerinde idi, Kaçarsa kurtul- Fakat kiraz sepeti ona ağırlık oluyordu. Bıçak bilendi. gelen bu sesi duyar duymaz, — Akan! Kazananların isimleri her hafta pa- zartesi günleri neşredilirdi. Fakat bu bafta pazartesi bayrama tesadüf etti. Üi için gazele çıkmıyacaktır. Kaza - nanların isimlerini bayramdau sonra İlk çıkacak olan perşembe günkü sa- amuzda bulacaksınız. mak İhtimali çol #vereeacesAA A Kurhbağayı yakalamak rken tatıyor. Kurbi boğuveriyordu. — | görmüştü amma ayakları bağlı oldu - Bir kaç defa tekrarladı. Fakat gü -| ğundan kolayca uçup kaçamadı. Avcı in birinde gene ayni şeyi ysp&ıkenldı pat diye balıkçılı vurdu, öl - onu gördü. Balıkçıl da avcıyı| dürdü, r avcı seesasaı seseeRAsARE AAA AAA AAA Diye bir yaygara basıp, sepeti oldu- ğu yerde bıraktı ve olanca hizile kaş - mıya başladı. Onun: — Aman! Demesini içeriden işitmişlerdi. Erkek kulübeden dişarı çıklı. Kapının önün- de sepeti gördü. Ve Necminin kaçtı - Şanın farkına vardı. Necmi alabildiği - ne kaçıyordu. Erkek sepeti eline alıp Necminin peşine düştü. Necmi bir müddet koştu. Fakat artık kuvveti ke- silmişti. Esasen peşisira koşan adam ondan hızlı koşuyordu. Nerede ise ye- tişecekti. Necmi yol üstünde bir ağaç gördü. İnce bir dal yola doğru uzanmıştı. O- radan büyük bir adamın geçebilmesi için eğilmesi icap ederdi. Hemen akıl etti. Ağacın yanıdan geçer geçmez da- h yakaladı ve kuvvetle bir yana çekti. yol açılmıştı. Elinde kiraz sepeti peşisı- ra koşan adam ağaca yaklaşır yaklaş - maz Necmi dalı birdenbire bıraktı. — Pat! Dal bütün hizile Necminin peşinden manasını başta an- | koşanın göğsüne çarpmış, onu baygın bir halde yere yuvarlamıştı. Artık Neemi kurtulmuştu. Doğru e - vine gitli ve evde kendisini bekliyen babasına olanı biteni, baştan sona ka. dar anlattı. Babası: — Beraber gidelim, bayılan yakalıyalım, adamı Dedi. Beraber gittiler ve adamı ağa- cın altında buldular, Ayılmıştı. Fakat dalın çarpmasından göğsü epey zede - lenmiş olduğundan yerinden kımılda- mıyordu. Necminin babası sordu: — Oğlumu kesmek istiyordun öyle mi? — Oğlunuzu mu, ne münasebet, — Oğlum, sizin karınızla neler ko - nuştuğunuzu duymuş. — Evet, karımla kesmekten bahset - tik. Bizim bir horozumuz vardı. Onu kesecektik, ben bıçağı bilemiştim. Bı- çağımın artık bilenmiş olduğunu karı- ma söylediğim zaman; kâp: - mızın dışından: — Aman! Diye bir ses duydum. He « men fırladım. Baktım, Çocu - ğunuz kiraz dolu sepetini bi - rakmış kaçıyar. Sepeti ana yetiştireyim diye — peşinden koşmıya başladım. Fakat bu ağacın yanindan geçerken bu hal ba - şıma geldi. — Ya demek iş böyle. — Böyle ya! Necmi utanmıştı. Neeminin babası da utandı. Ve Necmiye kiraz sepetini yetiştirmek istemesinden başka bir ka- bahati olmuyan- köylüye çok Çok para * * verdi. | Fir küçük Hükâye | Tavşan avı Niyazi bir gün kırda gezerken bir tavşan gördü. Tutmak istedi. Fakat tav- şan kolay kolay tutulur mu; kaçıyor « du. Ve toprakta açılmış bir deliğe gir - di. Niyazi dü - şündü: — Ben, dedi, bu tavşanı yaka-| larım. Ertes? gün bir soba borusu| aldı. Borunun bir | ”- ucuna tenekeden bir kapak — bulup geçirdi, öbür ucunu açık bıraktı. Gene kıra çıktı. Bir gün evvel tavşanın kaçtığı deliğe boruyu; borunun açık ta- 9 Talı dişarı gel « mek üzere yer « 8 leştirdil Ve ken- $ disi biraz uzağa re kavşan göründü. Niyazi gene tavşa. nın peşinç düştü Tavşan, Niyaziyi gö- rür görmez toprakta deliğe İtaçrverdi. Kaçlı amma bu sefer girdiği delk yu- vasına kadar u « zanmıyordu. Ba- şı tak diye tene « ke borunun ka « tarafına Niyazi koştu. — Boruyu topraktan çıkardı, Tabii Tavşan da bü- runun içinde idi. Ve yakaladığı tavşan elinde sevine sevine evine döndü. İlk sabah uyandı. Faki i m, diyerek bahçeye kalkmam Mart gelecek Kışın son ayı şubat, » Yakında mart gelecek.. Demeyin hava berbat; Yakında mart gelecek.. Gelecek ona sıra, Kavuşunca bahara, Çıkacağız kırlara, Yakında mart gelecek. Çiçekler açılacak, Kokular saçılacaki Evlerden kaçılacak, Yakında mart gelecek.. Unutacağız karı, Hep geçen soğukları, Kutlulayıp baharı. Yakında mart gelecek.. hiç hoşuna gitmedi. Her sabah ta bu Bir daha doktor değil ya, kim söylese nafi eee ee r A BAA A SAa aa y AA AAA AAA AAA bilmecemiz |lardan tutar, dün - indi. Gülleyi aldı. Pencerenir Ma Yeni Papağanı bilirsi - niz, değil mi? Ken- disine — ezberletilen sözleri — tektarlıyan bir kuştur. Bu kuş sıcak memleketler - de bulunur. Ora - yanın her tarafına gönderirler. Papağan kendi - sine ez ber le ti - b Tafdleti “üyüsü tekrarlar. Fakat ta- bil insan'gibi söy « lediğinin manasıni bilerek söylemez. Resma bakın, iki çocuk var. Papa - ganlarile konuşu - yorlar, Güzel bir re- sim, yalnız boyanmmamış. Siz bu resmi dem ki bir daha saat beşte çalamıyacak, severereerArAAA kesin, boyayın, bize gönderin. Biz de en iyi boyıyan iki kişiye birer kilo çikolata ve diğer yüz kişiye de başka baş- ka hediyeler vereceğiz. «