On İHAN Bir gün Talât Paşa, söz arasında,| bana onun için bir münasebetle bir makale yazmamı tavsiye etmişti: — Bu adam sessiz, sedasız hüküm- darlık edip duruyor, demişti; bizimle hoş geçiniyor. Zaten elinden millete dua etmekten . başka- bir şey gelmez. Onu da pekâlâ yapıyor. Bir makale yazıp ta kendisini okşarsan memnun olur. Ben dene siyasi, ne de içtimat bir rengi veya kokusu olmayan böyle bir adain içinne- yazılabileceği- haklında bir hayli müddet düşündükten sonra,, galiba o günlere tesadüf eden bir cü- lüs yıldönümünden istifade ederek bir makale yazmıştım. Yazdığım bu ma- kaleye onun için meth unsuru olmak üzere ancak iki şey bulmuştum: Aya- ğinın uğurlu olduğu ve - o zamanlarda kullanılan bir tabir — ile - hulusunun pâkliği, Araya taraya güç hal ile bula»| bildizim bu meziyetlerin ikincisi doğ- ru olsabile birincisinin doğruluğu çok | şüpbeli idi, Bununla beraber, yazdı - ğim yazı onun çok hoşuna gitmiş ol- duğu için, bana bir hediye vermek istemiş. Hediyeyi vermek kolay ol - makla beraber bunun siyasi bir mâna ifade etmemesini temin etmeği düşü. necek kadar siyasetten anlayan sultan Reşet, İttihat ve Terakki gazete başmnhamımc gizlice saat falan veri- yormuş denilmesine ve hakkında fena zanlar hasıl edilmesine mahal bırakma- mak için, evvelce Talât paşanın yerini almak istemiş: | — Hakkımızda güzel şeyler yazmış olan Muhittin Beye bir küçük hediye vermek arzu ettik, Acaba müvafık 0- lur mu? Demiş. Muvafık cevabi alınınca iş, başmabeyinci Tevfik Beye havale edil- miş, © da saraydan bir uraba gönderip | beni mabeyinde yemeğe davet etmişti. Tevfik Beyle beraber Yıldızda, mabe - yin dairesinde yemek yedikten ve biraz | istirahatten sonra Tevfik Bey, bana hünkârın bir altın saat hediye etmek is- tediğini merasimle söyliyerek mahfa- zayı verdi. Sonra da — benim teşek- kürümü dinledi ve sözlerimi kelimesi kelimesine telefonla ve mabeyinciler | vasıtasile sultana arzettirdi. Bunu mü- teakip huzura da kabul edildim. Okuyucularımızdan bir rica Muhtelif mevzulara — dair hergün bir çok mektuplar al- maktayız. Bunların çoğu, hu- susi mahiyette cevap verilme- sini istemekte ve bu isteklere tarafımızdan — memnuniyetle riayet olunmaktadır. Caze - temizin — okuyucu — sütunun - da değil de hususi mektup - la cevap verilmesini isti . yen okuyucularımızın, mek - tuplarına on kuruşluk pul ilâve etmelerini bilhassa rica ede- riz. Bu ricamıza riayet edil - mediği takdirde bir çok mü- racaafların eevapsız kalacağı zarmri ve tob ikinci kısı Damat Ferid haini Bu hikâyanin en ziyade karakteris- tik olan ciheti, sultan Reşadın bir he- diye vermek için, sadrazamdan mü - saade almayı isteyecek derecede meş- rutiyete riayetkârlıkta ifrata — gidişi idi. Tamamile silik bir şahşiyet, ken- İdinden evvelki hükümdarın meşruti- yete karşı suikast ile ittiham edilmesin- den mahcup, her şeyi hükümete bı - rakmış, kendisi alelâde bir isim halin- de-ve sırf kanunun hükmü yerine gel- mesi için hükümdarlik yapan bir in « sandı. O zamanki Knunu Esasiye na- zaran hükümdarın memlekette oyna- yabileceği müsbet roller bulunmasına tağmen, o, hiç bir vazife yapabilecek, rol aynayacak insan de; Fakat, hiç olmazsa aczini bilir, çizmeden yı karı çıkmaz, memleketi — karıştırmak yolundan gitmezdi. Ötekine, Altıncı Mehmede gelince, © daha veliaht değilken de memleket işlerile meşgul olur, mürtecilerle düşer kalkar, hattâ serserilerle bile temas & derdi. Beşinci Mehmet, yukarda an - lattığım zayıf ve silik bir insandı, Bir aralık veliaht olan Yusuf İzzettin sa - dece deli idi; İttihat ve Terakki, sultan Reşat ölecek yerine bir deli gelecek diye korkarken deli velihat zayıf hü - kümdardan evvel ölmüş, onun yerine delttihat ve Terakkiye ve inkılâba düşe manlığı ile maruf olan bir adam veli« aht olmuştu, Beşinci Mehmet Bütün neşesile gülüyor Çünki ağzında şliir kadar disleri var! En kısa zumanda size de ayni parlak neticeyi kazandırabilir. RADYOLİN | İttihad ve Terakkide on sene No. 15 — HARBİNİN SON PERDESİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Talât Paşa Vahidettinin ilk fırsatta hükümeti devirerek damat Feridi sadrazamlığa getireceğini biliyordu Sultan Reşat, o zamanki Kanunu Esas E.s.ısıye nazaran hukumdarın memlekette müsbet rollar oynamıya imkânı varken aczini bilir, çizmeden yukarı çıkmazdı. Vahidettin ise Mürtecilerle, serserilerle düşer kalkar ve bir yandan da memleket işlerine karışırdı Jyerine altıncısı gelince, İttihat ve Te - üp te)1s: Caz hayaları. ** İnesriyatı. 20: RADYO |yatrosu komedi kısmı -SON POSTA rakkinin — hayli — canı — sıkilmıştı. Hükümdarın — tebeddülü — üzerine| Talâ paşa bir gün kendisine hü- kümeti — değiştirmesini — bile — tek- lif etmişti. Aralarında bu münasebet- l « şimdi teferrüatını iyi hatırlayama- dığım - serzenşli bir konuşma bile ol- muş, fakat, © sıralarda henüz kendisini | kâfi derecede hazırlıklı — histetmeyen | Vahdettin bu tarafa meyletmemişti. Fakat, Talât Paşa biliyordu ki bu, mu- vakkattı. — İlk firaatta bunun bizi atarak ye- rimize Damat Feridi getirmek isteye- ceği muhakkaktır. O, bizi atmadan biz onu atacak olsak yerine kimi koya - cağız? Hepsi de bir taraftan (uruxuıu gitmiş bir aile. Bunların içinden kamıl( bir insan, iyi bir bükümdar çıktığım görmek için bir asır beklemek lâzım! Diyordu. Gençleşmek, yenileşmek, Avrapalılaşmak mecburiyetinde bulu- nan bir memleketin en büyük talihsiz- liği burada idi. Damat Feridin, onun etrafında bülunan her cinsten mürte- cilerin, bir takım pespayelerin hergün saraya girip çıktıklarım görmek Talât Paşayı pek ziyade sinirlendiriyordu. Bugünkü Program 20 - Şubat - 1937 - Cumartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi. 1250; Havadis 13.05: Muhtelif plâk neşriyatı, Akşam neşriy: 1830; Plâkia dens musikisi. 19: Şehir Ti- tarafından —«Yanar Dağı. 20: Türk müsiki hey'eti, 2030: Ömer Rıza tarafından arabea söylev. 2045: Münir Nureddin ve arkadaşları tarafından Türk Örkestra. 2210: Ajans ve börsa haberleri. 2230: Plâkla sololar, 0pera ve operet pürça- ları | Jmusikisi ve halk şarkıları. Saat âyarı, 21,15: ( & | düşmedi. Tavrını hiç değiştirmeden yü-| 'ı Hikâye [ Yazan: Mareel Sauvage Etienne Dârboi. Ü daman, küt ve hüzne gö- öbne bir apartı nın beşinci otururdu. Her akşam, yaldızlı İN p lerini giydi, aşağı indi ve kapıcının penceresine hafif hafif vurdu, — Madame Pachaot... — Size bügün mektup gelmedi, Mon- sieur Darbois. Kendinize dikkat edin. Monsieur Darbois, hava çok soğuk, sonra üşürsünüz... Her günkü gibi * Elinde bastonu, d Etienne Darbois kah tam sekiz buçukta v Barsonu Ça; u kahveye gitti veye her akşam . On buçukta kahvenin parasını | verir, kendisi! r kâğıt oynuyan- ların ellerini sıkardı. Sonra şapkasını giyer, fakat onu tezgâhta oturan kah- veci kadının yanından geçerken bir kere dâha çıkarırdı. M. Darbois, ilık ilık tatlı kokularla dolu kahvenin kapısını kapadıktan gon- ra titredi. Madame Pachot doğru söy- lemişti, hava gerçekten çok soğuktu. Yün boyun atkısını sıkıca sardı, elle- rini ceblerine soktu ve ağır ağ etti. Her akşam onun egâne neşel| saatler n sonra başlardı. Yürüyüşünü de dalgın düşüncelerine 6 an- a 5 | katında, ufacık bir dairede vururken o da yemeğini bi-| ! | geçti, evlere sokuldu, gölgeyi Helecanlı bir gece C:v:ıen Nurullah Ataç bir el, M. Darbo lwm(—-n ç ktı. ge, $ toparlıyamamış olan A s'nin yanından ayrıldı, bir müd koştur ve sonra kayboldu. Geceden kop- muş olan bu parça, gene geceye ka « rışmı: Etienne Darbois'nin yüre; in cebine yüksek sesle konuşurmuş gibi çarpmağa başla- ordu. d Bu çarpıntı gittikçe fazlalaş Kaldırımın bir kenarında donm duran M. Darbois birdenbire içi: hiddet duydu. Ama ne yap: payalnız, âciz karanlıklarda kalmış bir adamdı Ame derha) harekete geçme yapmak lâzımdı. Fakat mıyordu. İztirap, ki de maheubiyet onu dur( iğu yere çi- vilemiş gibi idi. Ne yaptığını pek far - ketmeden elini, demin hırsızın - elinin daldığı cebe götürdü... Saati, babasın- dan kalma iri, altın saati Etienne Darbois birden başladı. Sonra gözleri fal taşı gibi açılm duvarlara sürtüne sürtüne gi |erimek istiyen göl Ğ kandisine bicum etmek için şaliki ga © ceden kopuveren gölge... M. Darbois'nin içinde garip bir doğdu. Hemen kararını — verdi. duydu; Gölge, arzu Yolu takibe başladı; arası çok geçmeden onun ya - nıma varmıştı. Sokak deminki bir baştan bir başa boştu... Etienne Dar- u'.durarık yürür giderdi. Gerçi nereye gittiğini bilmez gibi bir hali vardı ama onun her akşam tiği yer ma - lümdu. Nehir bo- unda, şehrin bi. işte orası i ş korkuluğun yanına gidip kolunu ça, ağır ağır, canlı — sularını | aumılee akan nehrin görür, bir türlü gözlerini ayırmak is - temezdi... Elienne Darbois hüyyasın -| dan nihayet uyanıp saatine baktı: on bir buçuk.. Zaten her akşam saatine tam on bir buçukta bakar, bunda hi g' yanıldığı olmazdı. Birdenbire karşı kaldırımda bir göl- ge peyda olduğunu gördü. Yolu geçip M. Darbois'nin bulunduğu kaldırıma geldi. M, Darbois içinden: — Acayip! dedi, bu da ilk defa ba - şıma geliyor... Gölge onu takip ediyordu. M. Dar - bois bir kapının önühde durdu ve bir |sigara yaktı. Gölge de durmuştu. Ama M. Darbois'nin İçine hiç bit — korku rümesine devam etti. Fakat sonra da bir kaç defa yürüyüşünü hızlandırdı, BUKREŞ 17.10: Mühtelif havalar. 18.30: Şarkılar, 10.15: Caz havaları. 2045: Orkestra. 21445: Haberler. BUDAPEŞTE .20: Balon orkeslrası. 19.55: 21. 22.5: Çifan oııum 45: Budapeste konser orkestrası. 1780. Plâk Muhtelif havalar. PRAG 1650: Plâk negriyatı. 1755: Alman halk sarkıları, 19.15: Braa'dan nakil. 20: Muhtelif havalar, 22.90: Plâük nesriyatı. 2255: Caz ha- vaları. VİYANA 1830: Halk sarkıları. 19.15: Caz havaları. 20.15: Orkestra. 212$: Oda musikisi. 2310: PaT VARŞOVA 17: Muhtelif müzik Parcaları. 2030 Edebi program, 22: Sarkılar. 2230: Orkestra, Yarınki Program u-l=-”7;hııı 230: Plâkla Türk müsikisi. 12.50: Havadis, 18: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu tarafından bir temall. Akşam neşriyat 14.30: Varyete müzliti. Ambasadörden nak- len, 19.30: xonm—ını Belim Sırrı Tarcan Annelerle hasbihal. 20: Müzeyyan ve arka - daşları tarafından mx musikisi ve halk gar- . 20.30: er Riza tarafından arabca | sövlev. 2043: Belma ve arkadaşları tarafın- dan Türk musikisli ve halk sarkıları. 21 15: OÖrkestra. 2215: Atans ve borsa haberleri, 2238: Plâkla aololar. oDera ve öneret parca- ları zz | Geçen devirden miras kalan «kur. Hai ıa.m.ı bugünkü ihtiyaçları - miza uydurarak — kurbanları: hafifletti ;gölge de hep onu takip edi - yordu. Bu oyun birdenbire durdu, M. Dar- bois pek farkına bile varmadan gölge Oonun Üzerine atılmış, tabancasını nun göğsüne döğrü çevirmişti. Gölge bir tek kelime bile söylemedi, M. Darbois bir tek hareket bile yap - madı. Bu işleri pek bildiği helli olan - o - Türk Hava Kurumuna vermeliyiz, VESRELEEEM ———’—"——-——Jl DAiİMON Fenerleri Meraklılarına Müjde : işık veren 200 ilâ 600 melro DAiİiM Yarınki nushamızda : I Bu, sanki| ” |geceden kopup ayrılmış bir parça idi. buis gölgenin üzerine atıldı. O zamana kadar dinin de far kuv k hâkı hırsızin Gi 'e üp — benliyönün | — Sihirli mektup yip eei başladığı bir nok- nu bir. .ki piya ta. M. Darbols' » Çeviren; F. Varal | — skıştırdı, nin dünyada en li ile boğa çok sevdiği yer — kurken de - ceplerini karıştırmağa — Nerede? nerede?.. Haydi, ver.., Çıkar.., Gözlerinde bir kurşun alevi parıltı belirdi. Herifi yere dev zini göğsüne dayadı. Hırsız müdafaaya kalkışmadan saati cebı çıkarıp verdi. Darhois o kaladı, hemen koynuna soktu. sükünu avdet etmişti. Her zamanki y şü ile evinin Uttu. ç ede, asabi aksi çabük gibi bit tip Gi - kendinı anu * melin tesiri ile titredi. Evine bir an ev- vel girmek isliyordu. Kapısını açtığı zaman mecali kalma- an birinin ü -« miştı. Kendini koltuklardı zerine dar attı. Vaktile tukta Oturup bulutlara dalardı Biraz sükün bulduktan sonra cebin den saati çıkardı. Uzun zaman bi madan avucunda tuttu. O sa ehemmiyet vereceğini hiç hatı - tirmemişti; fakat — bun sonra hiç şüphesiz onu gözü gibi sevecekti. Şimdi M. Darbois kolt müş, iki kat olmuş inliyor. onu yakalayıp da dizini göğsüne | yamış gibi bir hali var. Gırtlağından $ Böğük boğuk sesler çıkıyor Avucunda tuttuğu saat ndi sazati değildi, bayağı bir nikel saatti. M. Dar- bois onu çalmıştı. Oo N fenerleri gelmiştir. İyi oşık almak için DAİMON Pilleri yalnız DAİMON Ampullarını kullanınız, ve her yerde DAİMON markasına dikkat edininz.