Bekçi Cemal ( lıime mahküm edildi Fakat suçta tahfif sebebi görüldü, cezası 24 yıl ağır hapse tahvil olundu Aksarayda Yusufpaşada bekçi Zül rı ve Ahmedi tabanca ile öldüren 'opkapı bekçisi Cemal hakkında ağır (Beza mahkemesinde yapılmakta olan mruşma bitmiş ve karar dün tefhim olunmuştur. ) — Bu karara nazaran bekçi Cemal Yu- Bufpaşa mahallesine bekçi olmak için b yeye müracaat etmiş, bunu mü- lenkıp Ahmetle Zülfikarın kendisini hallelerine kabul ettirmek — isteme- liklerini öğrenmiş, tabancasını çeke- ek her iki bekçiyi de öldürmüştür. Fiilde taammüt olduğu sabit görü- emiş, fakat 150 inci maddenin inci fıkrası mucibince birden ziyade kimseyi öldürdüğü için ölüm cezasına Mahküm edilmiştir. Lâkin Zülfikarın male küfretmiş olması takdiri tah- Bf sebebi sayılarak 59 uncu madde ince ölüme bedel 24 sene ağır se konulmasına karar verilmiştir. — Bir ahlaksızlığın cezası — Bundan bir müddet evvel Makbule ğininde 15 yaşını doldurmamış bir kı- hi evlenmek vaadile kandıran Mevlüt İğır ceza mahkemesince 4 sene 2 ay a- fir hapse mahküm edilmiştir. ektep talebesini yaralayan mahküm oldu Gazi Osmanpaşa mektebi talebe- rinden Taceddini ustura ile yaralıya- gün hastalığına sebebiyet veren ni mektebin marangozu Mehmet dakkında ağır ceza mahkemesinde ya: Mehmedin (aceddini odasına götürdüğü ve yara- bdığı sabit görülmüş ve 11 ay 20 gün psine karar verilmiştir. olan duruşma bitmiş ve Vazıhaneli hırsızların Duruşmalarına Başlandı Dün ikinci ceza mahkemesinde, İs- | ulun muhtelif semtlerinde bir çok lıklar yapan Eyüp Sabri ile Mi lın duruşmalarına başlanmıştır. — Bundan bir müddet evvel Vakıf ininda yazıhane sahibi olan Eyüj; abrinin sabıkalılardan Mihal ile teş- ti mesâi ederek bir çok — evleri soy- ve çaldığı mücevherleri de Em- iyet sandığına terhin ettiğini haber iştik. ünkü duruşmada hâdi:eyi takip eden ve hırsızlıkları meydana çıkaran komiser Abdurrahman dinlenmiş ve Abdurrahman hâdisenin nasıl meyda- na çıkarıldığını —en ince teferrüatına kadar anlatmıştır. Diğer şahitlerin celbi için muhake- me talik edilmiştir. Hırsızlık vak'aları Fatihte Sinanağa mahalle sinde6 ev soyuldu Son zamanlarda İstanbulun bazı semt- derinde hırsızlık vak'alarının çoğaldığını na- zarı dikkate alan Emniyet Müdürlüğü tara- tından cidedi tedbirler alınmıştır. Fatihte Bl- nanağa mahallesinde soyulan evler şunlar- dir: Maliye memuru Kâmll, bıçakçı Hasan, iera memuru Mustafa, Evkaf mürakabe ka- lemi memurlarından Ali, erkânıhatp yüzba- Şi AlI, Bundan başka Kızılay — hermgşirelerinden Fatmanın evi de yukardan aşağı soyulmuş ve evde tek bir kanape bırakılmıştır. Hırsızlar şiddetle aranmaktadır. * Galatada Karaoğlan sokağında oturan Yuvan kızı Ester cama elini vurarak, şahda- marlarını kesmiş ve derhal tedavi edilmek üzere Beyoğlu Zükür hastanesine kaldırıl- miştır. * Bir müddet evvel Beykozda Niko, Det- pina ve Olganın müştereken sahip oldukları evin kapısını ve parmaklıklarını kırıp eşya- darını çalan Şevki ve Hasan, birinci ceza mahkemesl tarafından beşer sene — hapse| mahküm edilmişlerdir. * Dün akşam saat yedi sularında E-| | dirnekapı - Sirkeci hattında işleyen 683 nu- |maralı vatmanın idaresindeki tramvay şo- för Alinin 1842 numaralı otornobiline çarp- maş, otomobil de tramvay da hasara uğra- mıiştır. İhraç maddelerinde pahalılık Belediye İktısat Müdürlüğünce ya- pılan tetkikata nazaran, — şehrimizde havayici zaruriye fiyatları evvelki se- nelere nisbetle 935 senesinde ucuzla- mıştır. Yalnız 936 yılındaki fiyatlarla geçen seneki fiyatlar arasında ekseri- yet itibarile tevakkuf vardır. Fakat ba- zı ihraç maddelerinin fiyatı artmıştır. Bunun sebebi bu seneki ticari mü- vazenenin ihracatın lehine olması ve maâllarımıza dünya piyasalarında istek- li buluıımaııdır_ Son Posta ,, nın edebi lıfrıkıs Ka Yııııı üyük ve anlatılamıyacak kadar ikiki ve derin saadetimin ortasında siricik leke işte senin de benim yaşa- iğim bugünlere benzer saatler ya - amadığını düşünmektir!» tubun bu ilk parçasını okuduk- n sonra Muallâ onu dizleri üzerine rak Ekreme baktı. — Sevgili Bedia, benim de bugünler det» kelimesini pek zayıf ve kuv Biz bulduğumu ve yaşadığım saatle: için daha kudretli bir isim acile çırpındığımı bilse! tremin cevab vermeden — tatlı ve n bir gülüşle ve sevgi dolu göz - Ülikdisine Baktığını görünce biraz ini kaybederek heyecanla sordu: — Bedia ile aynı zamanda mes'ud er yaşamak ne güzel tesadüf de - T a DEZLİ 3 Muıuoı Tahsin Berkand gıl mı? Fakat o bu son sözleri de işitmeden kafasındaki kıymetli bir ideale hitab e- diyormuş gibi derin bir sesle söyle - di: — BSeni her zaman mes'ud edeceği- me yemin ediyorum Muallâ! Bu içten gelen ve heyecanla boğu - lan ses genç kızın benliğini altüst et - mişti. Bir saniye, hemen kalkmak ve başını Ekremin göğsüne dayıyarak 0- nün sıcaklığını duymak, bu ilakı!d'ıı kendisini bırakmak isteğile gözleri ka-| rardı; fakat hemen bu çılgın düşün - celerine hâkim olarak kendisini bul -| du ve sakinleşmek isteyen, lâkin sa « adetle titreyen sesile cevab verdi: — Teşekkür ederim Ekrem; fakat iz kendimizi unuttuk; Bedıamnl SON .OS'I'A — Türk kuşu İstanbul şubesi açılıyor, ilk talebeler de bugün diploma alacaklar İstanbul Türkkuşu — bugün Hava Kurumu İstanbul Merkez binasında a- çılacaktır. Kurumun muhasebe odası Türkku- talebelerine verilecek kışlık derslere tahsis edilmiştir. Her hafta muntaza- man burada talebeye konferanslar da verilecektir. Bugün B. C kurlarında olup İnönü uçuşlarında muvaffakiyet kazanan ta- lebclenn diplomaları verilecektir. İki sene sonra İstanbul kuşkonmazı lâhana ve pırasa kadar bol yiyecek! (Baş tarafı 9 uncu sayfada) daki köylülere satıyorlarmış gibi gaz tenekelerine koymuşlar ve İsveçe öyle yollamışlar. Adamlar gümrükte hel - yaları, yağları üstüne Çıkmış bir vazi- yette görünce iğrenmişler ve böyle şey yenmez diye gerisin geriye yollamış - lar... * Adanalı gencin dökülecek daha pek dertleri vandı. Biraz sonra ben «Son Posta» okuyucuları için yeni mevzular aramak üzere kahvedet ayrılırken o yanındaki arkadaşına dönmüş, sözüne devam ediyordu. Bir kere açılmış, hızını hâlâ alama- mıştı. Adanalıların hususiyetlerinden Biri de, ateşli ve heyecanlı oluşları- dır. Blustafa Fuat Ekmek buhranı münasebetile (Baş tarafı 7 inci sayfada) doğru olacağını bir kere daha anlamış- tım. * Eğer dün o gittiğim sahipsiz fabrika eldeğirmeni ve ben de sıska Rosi- binmiş bir Donkişot olsaydım ak mızrağımı kaldırır, teneke 1 şakırdata şakırdata kanatla n ederdim. Dün bir hakikati daha anladım, de- mek dünyada Donkişotlardan daha gü- lünç değirmenler varmış. Ve Donkişot ların komikliği böyle değirmenlere rTastlamalarından ileri gelirmiş. Kemal Tahir Belediye memurlar istatistiki Bojediyece memurin ve müstahde- mine ait bir bülten hazırlanmaktadır. Bu bültende bütün memurların vazi- feleri, almakta oldukları maaş mikta- rı, kiıdem müddetleri, tahsil derecele- ri tasrih edilmektedir. (Baş tarafı 7 inci IWİI—) 'ler almış, milif hizmetlerde bulunmuş olsaydın, mazide geçen bazı sözlerin, hareketlerin tekrarının faydasız olaca- ğını bilirdin. Bana da bu sözleri söy- letmemiş olurdun.. Bizim de bir mektebin daracık sahasındaki ini yazacak temeddüh et- izi sayıp dökerek karileri ya » ya iğrendirirdik. Şimdi sıra vesayama geldi.. Ümit e- derim ki vesayamla âmil olursun da feyiz ve necata kavuşursun: | — Sen futbolü hoyrat, hesapsız oy nardın.. Kalemini de öyle hesapsız kul lanma, kalem nazik, ince bir şeydir. He sapsız kullanmaya tahammül edemez, ya kırılır, ya batar. 2 — Çerçevenin, mevzuun dışına çık ma. Keskin kılınç kullanırken yanlış hamlelerden sakın, yanlışlıkla burnu - nu kulağını kesmek tehlikesi var- dır, Rüfal şeyhlerinden hiç istifade et- medin mi? Onlar bile kılıcı ihtiyat- la kullanırlar, 3 — (Baba Efendi) likten müstear gururunu bir tarafa bırak, tevazu cüb- besi canlara daha yaraşır.. Ben bili - rim, ben yaparım deme. Dünya bilir ki baş antrenör, futbolü de, hakemliği de senden çok daha iyi bilir. 4 Seni elinden tutarak büyüten, besleyen, okutan mürebbilerine, hoca lJarına, mürşitlerine karşı daima müte vazi, muti ol. Eşi, dostu incitme. 5 .—$Şu hücümları bırak. Bak görüyorsun ya her sabah erken kalkan sana cevap veriyor, sinirleniyor sün. Sinirlerinin yorgunluğa tahammü lü var mı ? 6 — Sakan ha, kurulu düzenli, bilgili içleyen mekanizmaları bazucu, infisah ettirici bir yolda yürüme; hakem kur suna, futbol federasyonuna çatma. Bey hude yorulursun. Yok yere başını ağ- rıtırsın Eczacı döstlarımızı kazandırmış olursun. Futbole faydan dokunmaz. Birincikânun 23 |İNüzhet Abbasanasihatler tada açtığı derslerihe devam edip et- memekle muhayyersin. Maahaza arada sırada kapının aralığından dinlersen fe na olmaz.. İçeri girersen korkman ihti- mali var, Çünkü şiddetli bir lisanla kor kulu şeylerden bahsediyor. 8—Federasyon başkanına hiddetlene rek niçin cevap vermiyor diye tepin - me.. Etraf rahatsız oluyor. 9 — Bir gazetenin sahibi, tahrir mü- dürü, mümessili veya gazetenin salâ- hiyetli bir adamı gibi konuşmaya dili- ni alıştırma, «Benim gazetemin taham mülü» yoktur deme, Bu jestlerini, bu sözlerini bir gazete nin sahibi, tahrir müdürü falan olaca- ğin zamana sakla. Herkes federasyon başkanı gibi mütehammil ve sabırlı ol- maz. 10 — Kimseyi susturmak isteme! Söyle de, Tenkit etmek istediğin iş- lerin dışında doalaşma.. Şunun, bunun sözü, şunun bunun görüşile hükümler verme, Bizzat gör.. Bu arada hakem kursuna da gel. Kaçmaktan, uzaklaş - maktan birşey çıkmaz.. Hem eksikleri- ni tarmamlarsın.. Hem de içini istediğin gibi dökecek fırsatı, zemini bulursun, Ama dinleyecek kimseyi bulamazsan ona da ben karışmam, H! — Müsbet çalış. Bak! Sen ameli kıymeti olmayan yazılarla, vaktini ge çirir durürken; Ankarada büyük bir stad açılıyor, Balkan kupası müsabaka ları bu stadda organize ediliyor, İstan bul stadının kısa zamanda itmamı i- Ççin emirler veriliyor, hakem kursu ha- rıl harıl çalışıyor, Ankara, İzmir, İs- tanbul için antrenörler geliyor, sana futbolün esasatını kavratabilmek için İngiltereden filmler getirtiliyor, antre- nörler milli takımı teşkil için oyuncu lar üzerinde etütler yapıyorlar, bir tür Tü ismamadığın, bilgisine, hocalığına i- a ğ anuenör, memleketin Eger her şey «lzi sabigizlardiriyor. ve wüzlendiriyorsa, eger ulak b aksllik füdrleriniz! alt-tst ediyorsa, eger geceleri uyku tutmayorsa, teşlil pek bashtirş sinlrlerinizin tenepbühiyeti artınıştır. hendiz vakıt varken be demalığı #idermeğe ecele ediniz. Bromural -Knoli- Yaptığımız tahkikata nazaran buli husustaki tetkikat ikmal edilmiş ve bir araya getirilmesi icap eden ihsaf malü- mat tasnif olunmuştur. Kısa bir zaman zarfında bü istatistik bülteni de tab'e- dilecektir. mektubunu okuyacak yerde başka de- nizlere daldık... Baâk mektubda daha ne güzel geçidler var: «Muallâcığım, tecrübeli arkadaşla - «rimın İstanbulda iken bana verdik - «leri öğüdleri hatırlıyarak, otel hiz - «metcilerinin gevezeliklerine ve lâuba- idiliklerine meydan vermemek için bal- «ayı seyabati yapmakta olduğumuzu «kimseye söylemedik, bilâkis, seneler- üdenberi”beraber yaşamış ve birbirine adoymuş bir karı koca tavrını takın « «mağa çalıştık ve bunda muvaffak ol vduğumuzu zannettik ama otelciler ve «oda hizmetcileri birbirinden kurnaz bilmiyorum neden bizim i evli olduğumuzu anlıyorlar ve zi şımartıyorlar. «adamlar; «Maamafih onların bu anlayışları «bazı yerlerde çok işimize de yarıyor: «Meselâ Venedikte otelci. bizi görür | ugörmez: — «Balayı seyahatine vevlilere en güzel manza: wreceğim, kanala karşı, |adiğin güzelliklerini göre «balkonunuz olacak... dedi, «Cidden bu balkonun bnhıu yolıl çıkan genç li odayı ve- tün Vene - güzel bir Güfün dünyamın tanıdığı bir müsekkin olup kaybettiğiniz rahatı, ıııııp ve aliyeti dize fade eder, — Tesiri gayet seridi. — Bromural'in hiç bik zaran yoktur. & *0 ve B0 kampelmeyi havt/ y darda eczanılırda reçete Üc yatılım. Knoll A-O, kimyev? maddeler fabrikaları, Ludwİgshafen 4Rhin «teyze; sabahlari kahvaltımızı orada, «yedik. Geceleri de çıkmadığımız za - «manlar gondolların arka arkaya ge - «çişini burada seyrettik. Ha, aklımda tâken söyliyeyim: Mükemmel bir gon- «dolcu şarkışı öğrendim. Durmadan «bunu söylüyorum.. tabif İtalyanca... «İstanbula döndüğüm vakit artık ku « «laklarını tıkayıp bucak bucak kaça - «eak: — «Gene mi bu şarkı? Bıktım ar - «tık ! «Diyerek beni paylıyacaksın.» Muallâ gene sustu ve gülerek Ekre- me baktı: — Ne çılgın kız bu Bedia, değil mi? — Hayır, taşkın gençliği ve neş'esi ona bunları yazdırıyor. — Sevgili Bedia, cidden ne kadar Senklk: ve saytüçle doİN. 1 — Mektubunda Floransadan bahset- miyor mu hiç? Muallâ, elindeki mektubun bir kaç sayfasını çevirdi: — Dinle! Diyerek öokumağa başladı: uFIunıuıdan sana ne yınvını? Bu- arada çiçekten, sudan ve yeşilden baş- dka bir şey göremiyorum. Gözlerim bit «renk senfonisi içinde nefis şeyleri tbüyük bir zevk ve lezzetle seyredi ayor. Sana bunları yazı ile söylemek «imkânsız... Geldiğim zaman dizlerin udibine, her zaman yaptığım gi #bi oturup — hepsini uzun u- dzun — anlattcağım, O zaman Feri ; «dundan da sana çok şikâyetler edece” ağim, Düşün bir kere, daha şimdideni. a«kıskançlığa başlamaz mı? Sana bü «mektubu ancak bir haftada yazabil adim vallahi... Kalemi her elime alı uşımda arkamdan yetişerek - bin bir lü maskaralıklar yapıyor ve beni yazmaktan menediyor. Fakat'her hal- «de kasdi sana değil Muallâcığım, sa- ukın üstüne alınma, hâinin bütün der« İlle de ondan başka bir şey gözlerim — ondan «başkasını görmiyecek... Koca değil, stebid ve zalim bir orta çağ hü - «kümdarı bu...n Ekrem yanıma yaklaşmasaydı Mu- allâ Bedianın mektubunu zevk ve he yecanla sonuna kadar okuyacaktı, Ekx remin eli omuzuna dokununca başıni adi bana... nmiyeceğim,