geT 2 S:ylı g— —X Hergün Kitlenin .İ;_ı;aîıseuiyesı'ni Yükseltmek meselesinde Mühim bir nokta Yazan: Muhittin Birgen «—amal T ürkiyede kitlenin hayat seviyesi ni yükseltmek meselesi müli bir ihtiyaç işidir. mek, yiyecek, giyecek, y Hayat seviyesi de- acak yer de- mektir, Şu halde şu üç noktaya ehem- Miyet vermek Vâzım: Türkün karnı mümkün mertebe Iyi doymalıdır ve bu da onun kazancı ile mütenasip olmalıdır. Türkün mümkün mertebe iyi giyin- mesi lâzımdır. Bu da kezalik onun ka- zancının hudutlarile mütenasip olma- hdır, Eski bir Türk sözü, «karnı tok, sırtı pek» düsturile ifade edilen bir hayat felsefesi ifade eder ki bu felsefe şu iki ihtiyaç noktasının ifadesini taşıyan bir düsturdur. Fakat, zamanımızda hayat ihtiyaçları biraz daha genişlemiştir. Bu gün sade karnın doyması, sırtın pek ol- ması kâfi değildir; insanın altında ra- hatça oturabilir bir dam sahibi olması böyle dam yapmak Lüzımdır. Fakat, işin dikkat edilecek bri nok- tası da şudur ki «dam>» zamanımızda hiç te eski dam değildir. Bir taraftan hâlâ kerpiç, tezek, toprakla da dam ya- daaa çıktı. Bizim gönlümüz ister ki 'Türk'artık kireç, tezek ve topraklı dam dan kurtulsun da daha iyi bir çatı al- tuna girsin, İşte, bugün de bu bahis üzerinde dur mak istiyorum. Türkün bir dereceye kadar karnı toktur. Köylerimizde açlık yoktur. Sırtımızın pek olmasmma gelin- ce, bugün bu noktada biraz düşkün de olsak, Türkün giyinme ihtiyacını tat- min edecek teşbbüsler üzerindeyiz. Bu gün biraz pahalı da olsa yarın elbet v- cuzlayacaktır. Fakat, iş Türkün yata- cağı yere gelince, Anadola henüz ker- piçten kurtulmuş değildir. Uyanık köy lüler arasmda, kendi yaptıkları işlerle bir alay sözü vardır, «kerpiç arme» derler; Anadblu henüz kerpiç arme dev rinden kurtulamamıştır. Onu bu devir- den kurtarmak lâzımdır. Türk kabil ol- duğu kadar çimentoyu, keresteyi, çivi- yi, tuğla ve kiremidi, hülâsa bütün in- şaat malzemesini kabil olduğu kadar bol ve ucuz tedarik etmelidir ki yavaş /— yavaş «kerpiç arme» devrinden kur- tulsun ve hayat seviyesini yükseltsin, - Bu mesele, yani inşaat malzemesinin ucuzlatılması meselesi sade küçük hal- — kın hayat seviyesini yükseltmek işi de değildir. Türlü törlü harpler ve ih- — mallerle harap olmuş bir memleketin — yeniden yapılması davası bu meselenin halledilmesini ister. Devlet fabrika ya- piyor. Şimendifer yapıyor, her yerde muhtelif ihtiyaçlar sevkiyle muhtelif — Ânşast yapıyor. Ayni şey, husüsi iş ve sanayi — teşebbüsleri için de ay- ni derecede bir ehemmiyet sa- hibidir. Yarın liman — yapacığız, öbür gün —kimbilir. daha —ne yap: — Maya lüzum göreceğiz. Ayni zamanda, bugünkü dünyanın sikâhlarından bir — kısmı demire ve çeliğe bağlı İse bir kıs- mı da çimentoya bağlıdır. İstihkâmlar ı': inşasına, manialar yapımaya ihtiyacı- mız da vardır. Daha sonra, yollar ve — köprüler de inşa edeceğiz. Hülâsa, im- -— şaat malzemesi Türkiye için bir ek- — Mek ve peynir kadar lüzumu olan şey- Terdendir. Türkiye vatanı, bir arz parçası, coğ- rafi bir ifade değiklir. O, içinde yaşa- | yan insanların işleye işleye güzelleş- tirdikleri, zenginleştirdikleri, yüksek ve güzel binalı, tüter bacalı, düzgün yollu bir memleket olmalıdır. Biz el- bet bu vatanı güzelleştireceğiz ve şim- — di yalnız hayalimizde yaşayan o ma- ğ' Müreyi elbet hakikat şeklinde karşı- mızda göreceğiz. Çünkü bu ihtiyacı hissediyoruz, işi anlıyoruz ve çalışma- — ya karar vermişiz. — gördüm. Bununla meşgut olmaya de- ger, Bu malzemeyi ne kadar kabilse a kadşr ucuzlatmalıyız ki hayalimizdeki e bir gün evvel hakikat olsun! ü tti da lâzımdır. Binaenaleyh Türke bir de| - pılırken şimdi bir de beton inşaat mey-| - esimli Makale: R İnsan istirahatine düşkündür, ge- niş bir koltuğa gömülüp uyku kestir- meyi, çalışıp yorulmaya tercih eder. Yalnız âşıkların Devam ettikleri Bir sinema çe SA Ş Bundan bir hafta evvel Bükreş si- nema direktörleri bir toplanlı yapmış- lar, eğlenerek yemişler içmişler ve hoş. ca bir vakit geçirmişler. Bu esnada Bükreşin en meşhur sinerna sahiplerin- den biri arkadaşlarına şu vak'ayı an- Tatmış: — Bir gün kapıda etrafı kontrol e- diyordum, saçları dimdik deli gibi bir adam geldi. Elinde bir tabanca vardı. İçeri girmek istedi. Ben bırakmadım. — Karım sinemaya dostu ile girdi. Kendisini vuracağım dedi. Nasihat ettim, söz dinletemedim. Nihayet kapıda beklemeğe ve karısı i- He rakibi dışarı çıkarken bu işi yapma- Ba karar verdi. Kendisini adamlarım- dan biri oyalarken ben içeri — girdim, filmi durdurdum. Elektrikler? yaktım ve vaziyeti anlattım. Şimdi elektrikleri kapatacağım ve yan tarafta bir kapı açacağım, suçlular dışarı kaçsınlar dedim. Beş dakika sonra elektrikleri tekrar açtığım zaman salon bomboştu. Papas ve Doktor rekabeti Papazlar doktorları, doktorlar da papazları hiç sevmezler, Aralarında daima halledilemiyeti münaferetlerin mevcut olduğunu gören Oslo gazete- cilerinden biri davayı şu yolda hallet- meğe koyulmuş: Her iki taraf da bir futbol takımı çıkarsınlar, ve hırslarını — futbol saha- sında söndürsünler. 70 bin kişinin se- yirci olarak geldiği bu maçta 11 tane saçları kesik, sakallı papaz kısa panta- lonlarla sahaya çıkmış, diğer taraftan da gene on bir tane gedikleri sarkık, gözlüklü doktor mevki almış, oyna- yanlar, şehrin en maruf şahsiyetleri i- miş. Bir buçuk saatlik maçın neticesin- de hiç bir taraf galip gelemeyince ©- yun yarım saat daha uzatılmış — fakat gene bir netice hasıl olmamış, şimdi futbol sahasında halledilemeyen da- va Oslo'da gene sürüp gidiyormuş. nize bakan semtlerindeki binaların şehrin güzelliğine halel verdiği an plöna göre bu semtlerin bir anfi teat. ne karar verilmişlir Z AR l ._( ı 1 İSTER İNAN İSTER İNANMA! Galata, Beyoğlu, Cihangir ve Maçka gibi şehrin de - İSTER İNAN İSTER İNANMA! — SON POSTA K İnsanı bekliyen teh'ike Kü Fazla istirahat, fazla yemek insanı şışmanlatır, şişmanlatınca da bütün ça lışma kabiliyetini mahveder. İtidal- den ayrılmamalıyız. ASINDA .îfm. Reddedilen aşk îir milyon lira Bilemez'ki! le ödenebilir mi ? Cimriliği ile meşhur bir arkada- şımızdır.. Geçenlerde, oğlundan şikâyet e- diyordu: — Bıktım.. usandım bu çocuktan! diyordu. Tanrınm günü, karşıma çıkar, durmadan para ister!, — Allah, Allah! Ne yapıyor bu kadar parayı? Buna karşılık, cimri arkadaş, ga- yet tabil bir tavırla: — Vallahi bilmem! dedi. Verdi - İ zim yok kil. — Dünyanın en Nazlı ve en Masraflı kedisi İnsan boğazına düşkündür. Henüz işthiası varken sofradan kalkana pek nadir rastgelinir, Leh gazeteleri son zamanlarda bir milyon dolardan daha kuvvetli olan bir aşkın hikâyesini anlatmaktadırlar. |Hâdise hakikaten çok güzeldir : Bundan elli yıl evvel Güstave Ha kemberg isminde genç bir kız Şika- golu Josef Dija ile sevişmiş, nişanlan- mışlar ve evlenmeğe karar vermişler. Fakat tam nikâh günü Jozef Dija bir- denbire ortadan kaybolmuş, Hakem- berg, Dijs'i a kadar çok seviyormuş ki bu ihanet üzerine evlenmemiş, evine çekilmiş ve elli sene beklemiş. Son K FEKE “ İgünler zarfında garip bir hâdise olmuş: Şu gördüğünüz kedi dünyanın en | Amerikadan gelen bir mektup Dijs'in nazik kedisidir. Ve İngilterenin yegâ- ölmüş olduğunu Hakemberg'e haber ne hizmetçili, odalı, oyuncaklı hayva-| vermiş ve Dije'in kendisine bir milyoı nıdır. Sahibi olan Madam, buna çocu-|dolar terketmiş olduğunu - bildirmiş. gundan fazla ihtimam eder. Her sabah | Mektubu çenesi oynarak okuyan ak husust yapılmış karyolasından onu | saçlı yetmişlik kız, kırılan aşkının pa- müşfik ellerile indirir, tuvaletini ya-|ra ile ölçülemiyeceğini söyliyerek pa- par, sabunlar ve sıcak sularla yıkar.|rayı genç kızları koruma — cemiyetine Üstünü başını, giydirir, süt, tereyağı, | teberrü etmiştir. reçeklen mürekkep kahvaltısını da ve- Kaynar suda durabilmek rir. Sonra havasına göre gezmeğe çı- rekoru karır. Tuhaflık Amerikalılardan Macar- Bu kedinin kendi kendine işleyen |Jara intikal etmiş olacak ki bir Macar oyuncakları vardır.. kaynar suda durabilmek rekorunu kır- Madam bu nazlı kedisi için ayda, mü,': kalkmnış ve Dehnı:c_n ilıcaların- 100 İngiliz lirası para harcamaktadır. | Ja 55 derecelik suya girmiştir. Bu zat suyun içinde tam dört gün kalmış, kı» zarmış bir istakoza dönmüş, âkıhetin fena olacağını anlayanlar — çıkmasını tavsiye etmişlerse de dinletememişler Eski ve yırtık çoraplarınızı — sakın |ve nihayet belediye doktorunu çağıra- kaldırıp atmayınız, ve şu adrese bir pa-|rak vaziyeti anlatmışlar, o da polisler. ket yapıp yollayınız, kirli veya temiz|le gelerek adamcağızı hamamdan zor- yollamakta hiç bir mahzur yoktur, Ad-|la çıkarmıştır. res şudür! Labraolcer adası halı fab- ;n:îîmîmnîm:;îr; rikası, Evet bu adadaki halı fabrikasi çorapları topluyormuş. Hayli para da yırtık ve eski çoraplardan mükemmel | veriyormuş. Şimdiye kadar 3 milyon halılar yapmak — imkânını elde etmişİmüşteri temin etmiş. Eski ve yırtık çoraplar işe yarıyor ! | İsimleri sayılan yerlerdeki binaları yıkıp yapmak yüz milyonlarca liraya ve asırlarca zamana bağlı olduğuna göre biz bu kararın tatbik edilebileceğine inanmıyoruz. fakat ey okuyucu sen: — uzaktan bakılınca laşılmış, müstakbel r şeklinde tanzimi- KöNer _B_îıîncilinıuı 11 r .. .. S Sözün Kısası Sosyal bir facia E. Talı Gaıe:elerin birinde bir küçük e lân gördüm: «Fakir ve namuse kâr bir aile 25 günlük, gürbüz bir oğ- lan çocuğunu zengin bir aileye ev « lâd vermek istiyor.. annesi de süt ni« neliğe gidecektir..» Şu üç satırın içine sığan sosyal fas elanın ehemmiyet ve azameti ile rüs humda- kopardığı fırtınanın tesirile e lim, ayağım dondu. paresini, kendi P 25 günlük ciğer bağrından koparıp da başkasının ku- cağına atmak ıztırarında bulunan zas vallı ananın, düryadaki fedakârlıkla « rın en ağırı olan böyle bir ayrılığa kate ü lanabilmesi için nasıl bir zaruret içes risinde çırpındiğını göz önüne getir « dim. Memlekette nüfusun artmasını di « lediğimiz halde, bu gâyeyi temin e «, decek maalesef hiç bir vasıtamız olma« dığını da bu münasebetle bir köre dı-_ ha, ve acı acı düşündüm. İ Arada sırada, zabıta vukuâğlı meya . nında, tesadüf eylediğimiz, yeni doğ « muş çocuğunu öldüren, yahud ki cami | kapısına bırakan bedbaht - kadınlarıtt da böyle bir cinayete sürüklenmelerir nin başlıca sebeblerinden biri gene bul mahrumiyetimiz, bu içtimai yardımı hususundaki teşkilâtsızlığımızdır. | Ne oldurdu? Bütün diğer medenf | memleketlerde olduğu gibi, bizde de dünyaya evlâd getiren analara, o eve lâdı büyütmek, ona bakmak için hig olmazsa, ilk zamanlarda yardım ede « cek müesseseler, kreşler olsa idi! Çocuğun kundağı, sütü, anasının gi dası, hekimin muayenesi ve ilâçlarla hattâ o ailenin bir kaç günlük rızkı müernmen olmazsa, netice bundan bağ- — ka ne olabilir? İşte, namus ve vicdan sahibi ana bi « le, 25 günlük yavrusunu emanet ede« cek kucak ariyor! Fakrın, ıztırabın, zaruretin derecesie ni varın, siz ölçünüz, Buna karşı, alın« mış ne gibi bir tedbir var?. Bu çocuğu anasına bağışlıyacak hangi hayır mü« essesesini gösterebilirsiniz? Yazık! Bin kere yazık!, Evlâdı anadan, anayı evlâddan mah- rum yaşatmağa kail olan bir sosyete « nin vücudü ile ademi vücüdü birdir. Her şey hükümetten beklenmemeli- dir: Hükümet her şeye yetişemez. Çaye dan çaya, briç masasından briç masa « sına koşan zengin Türk Bayanları! Ore taya attığım bu davayı tetkik ve halle hepinizi davet ediyorum: Türk anala « rına el uzatmak, sizin sosyal ödevleri « nizin en başında gelir! J A Biliyor musunuz ? k t | — Amiral Beatly kimdir? 2 — Eski Arpinlum şehri nerede « j dir? 3 — 1830.1883 yıllarında Annam — krallığında kim bulunuyordu? K (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: Y | — İlk defa dünyayı dolaşan ve * ikinci bir seyahatte Hindistana giden seyyah İspanyol denizcilerinden Se “ bastien del Canedir, 1526 da Hindis « tana geçmiştir. 2 — Ladoga gölü şimali şarkt Rus- — yada Finlandiya ile Rusya hudutlar) arasındadır. 3 — Meme!, Lituanyanın - kapısıdır. Nüfusu 32,600 dür. , 3 — Memel, Litvanyada bir şekirdir. — Litvanyanın kapisıdır. Nüfusu 32,600 dür. ğ z KKi