8 Sayfa İZMİRDEN RÖPORTAJLAR: (Baştarafı 7 inci sayfada) hiden kullanışlı ve mükemmel bir be - tındaki felsefe mekteplerini, Ziya Gök| ton iskele yapılmış...Fakat üstüne kır- Alp ( sunuz”Yalnız İzmirin çok değerli, fa - kat bütün suçları kenarda kalmala - rından ibaret olan dolgun ve olgun ka- faları değil, Yahya Kemaller, İsmail Habipler, Hasan Âliler de var. Bunlardan başka şurada çıkık alınlı bir felsefe muallimi, ötede maziye ba- kar gibi dalgın duran bir tarihçi, öte - de gözlüklerinin ardındaki zeki bakış- Jarını bir karakter pertavsızı gibi kul - lanan bir banka müdürü, beride ince ve solgun yüzlü bir şair, şurada ba - vadis ve mevzu avlıyacakmış gibi göz- leri fırıl fırıl dönen bir gazeteci ve da- ha bunun gibi on beş yirmi adam. — Her zaman toplanır mısınız? — Buraya geliriz amma, böyle tam bir halka olamayız. Bir çok taneleri dökülmüş tesbihler gibi oluruz. — Şimdi?.. Bakışlarile Yahya Kemali, İsmail Habibi, Hasan Âliyi işaret etti. O gün Karşıyakada bir randevum gardı. ÂAyrılırken bunların konuşma - ları a da duyduğum bir çok isim- ler hâlâ kulaklarımdaydı: Bourget, Stendhal, Bergson, Baudelaire, Gau - tier, Zola, Valery, Gide... * İzmirin saat kulesi sahiden zarif bir eserdir. Subay yurdu, kumandanlık ve hükümet konağı burayı güzel bir şe - kilde çepeçevre kuşatır. Eski askeri o- telin basık ve eski binasının yerinde #imdi muhteşem ve yepyeni bir otel var, Bir kaç ay önce yapılmasına baş- lanmış ve Fuar için yarı yarıya yetiş- tirilmiş, Söylendiğine göre buraya son sistem karyolalar getirtilmiş. Her biri altı yüz liraya malolmuş. Sabah olun- ca bir düğmeye basılıyor ve karyola olduğu gibi duvara gömülüyormuş. Bir sinemada birer düğmeye basınca kı - lik değiştiren ve yemek, yatak, çalış- ma ve misafir odaları haline giren bir pansiyon görmüştüm. Bir otelde böyle bir hokkabazlığa lüzum olmadığını bil- diğim için inanmadım, İşte bu otelin de baktığı meydanlığın karşısında vapur iskelesi var. Daha ö- tede denizin ortasına beton kazıklar çakmağa uğraşan bir kaç amele gö - rülüyor. — Ne yapıyorlar orada? — Bu iskele meydanın manzarasını kapatıyormuş. Oraya yeni bir — iskele yapacaklar. Böylelikle hükülmet kona- ğinin ve saat kulesinin önü açılacak. Bir manzara uğruna binlerce Jlira harcamak için insan pek şair, pek res- sam ve kısaca pek artist veya hovarda olmalı... Bu eski iskeleyt yapan idarenin va- purile Karşıyakaya gittim, Orada sa -İnur. Çınar altından) başlığı altında | mızı kiremit döşemişler. Halbuki ora- 1 Durkhaym telsefesini hatır -| ya ne güzel bir gazino olurdu. Diyelim ki gazino istenmedi, çu güzel mavi de- nizin güzel ve temiz tengine uygun bit şey de bulunamaz mıydı? Bir mavilik ortasında gri renkte zarif bir bina ve onun üstünde kıpkırmızı bir dam... Ba- na şık bir smokin üstündeki kırmızı Lesi hatırlattı doğrusu.. Dönüşte hava kararmıştı. Koca vapurda elli kişi ya var, yâ yoak. Üst güverteye çıktık. Şundan bun - dan konuşuyoruz. Birdenbire enseme sanki soğuk bir hançerin ucu değdi. Ürperdim ve yerimden fırlayıncaya ka- dar iki defa daha ayni tesir altında tit- redim. Tavana bakınca anladım ki kor- kacak bir şey yok. Yağmur başlamış ve wapurun tavanı boydan boya delik de- şik olduğu için akıyormuş. Bir manzara uğruna yeni bir rıhtım ve mendirek yaptıran, Karşıyakaya - başının kızıl oluşuna rağmen - geniş, güzel ve sağlam bir beton iskele yapan liman şirketi şu vapurun üstüne bir kaç karış muşamba, yahut yelken bezi koy- masını niçin unutuyor? — Canım, neden şaşıyorsun? Büyük işlerle uğraşıyor... Buna diyecek yok... 13.888 numaralı kararnamenin be- şinci maddesi hükümlerine — tevfikan 25 .6 . 935 tarihinde dövizini altı ay sonra almak üzere N. Lazarides tara- fından namımıza olarak Merkez Ban- kasına yatırmış olduğu meblâğa ait 11057 numaralı 25.,6.935 tarihli 4273.55 Fransız franklık altı aylık makbuzu zayi etmiş ve yenisini almış olduğumuzdan mezkür zayi makbu - zun hiç bir kıymeti ve hükmü kalmadı- gn beyan ve ilân ederiz. ğ Lös Tissus A. G. B. Paris l GĞ Gebze Sulh Hukuk Hükimliğinden: Gebze Hazine vekili Zülfikâr tarafından Gebze mahkemesi eski zabıt kâtibi olup ha- len ikametgâhı meçhul bulunan Salm hak , kında açtığı 66 lira 06 kuruş alacak davası- nn lera kılman muhakemesinde müddeaa- leyh Saimin ikametgâhinin meçhul olması dolayisile kendisine tebliğat lera edilememiş olduğundan 5/10/938 Tarihli celssi muhake- mede müddemaleyh Salm hakkında İünen tebligat ferasına ve muhakmenin 16/11/936 Pazartesi günü saat 10 a bırakılmasına ka - rar verildiğinden müddenaleyh Salmin yev- mü muhakeme olan 16/11/9386 Pazartesi gü- nü saat 10 da Gebze sulh hukuk muhakeme- sinde hazır bulunması veya bir vekli gön - dermesi Tüzumunun — tebliği ilân — olu - (756) “Son Posta,,nın edebi tefrikası : 21 Yazanı Muazzez Tehsin — Bay Özkan, size bir sual sorma-|luyor. Bunu bildiği halde: ma müsaade ediniz: Hofman ve Mar- — Çalışmak, ımm& ve kendini şalden bahsederken aile hayatları hak-|dinleyememek demektir. kında iki söz olsun söylemiştiniz. Bu- Diyerek daha fazla yorulmak, bütün na merak ettiğimden değil, fakat Bay|benliğini işine vermek istiyor. "Taylan için neden bir şey demediniz? Şirket için bundan daha iyi memur — Sahi unutmuştum. Büyük pat -Jolur mu? ron kâh Ankarada, kâh burada ailesile Başlıyalı iki ay olmadan, seneler » SON POSTA Türkiye Bapehlivanın —e0 dün şampiyonluk kemeri takıldı , Dün Eminönü Halkevinin Cağaloğ- lundaki binasında, Serbest ve yağlı g reş birinciliklerini kazanan Tekirdağlı Hüseyin pehlivana, şampiyonluk keme rinin verilme merasimi yapılmıştır. Bu merasimde birçok eski sporcular, gazeteciler, ve Taksimde yapılan son güreşlere giren pehlivanların çoğu ha- zır bulunmuşlardır. Merasimden önce, davetliler, hazır- lanan büfede çaylarını içmişlerdir. Çaydan sonra, evin konferans salo- nuna geçilmiştir. Başkan Agâh Sırrı Le vent, merasime gelen davetlilere teşek kür etmiş, ve son güreşlerin tertibin- den güdülen gayeyi anlatırken demiş- tir ki : — Bugün, federe klüplere mensup sporcular, mümkün mertebe alâka ve himaye görmektedirler. Fakat bu teşki- lâtın dışında spor yapanlar, tam bir ih- male uğramaktadırlar. İlk maksadı- mız, hem onları alâkadan ve himaye- den mahrum çalışmaktan kurtarmak, hem bu sayede içlerinden, en müstait olanlarını ayıklamak, ve inkişaflarına yardım etmektir, Bilhassa pehlivanlık, bizde, inkişaf istidadına en fazla sahip olan sporlardan biridir. Bu güreşleri tertip etmekle, bu ga- yeye ulaşma yolunda ilk adımı atmış bulunuyoruz. Bu müsabakalar bize iki faydayı da- ima temin edecektir. Evvelâ güreşçilerimiz arasında, bey- nelmilel bir mahiyet almış bulunan serbest güreşi tamim edecek, hattâ ih- timal, yakın bir zamanda, geri bir spor olan yağlı güreşin yerini tamamile ala- caktır. O takdirde pehlivanlarımız, bey nelmilel temaslara da girişmek fırsa- tını kazanacaklar, ve Türkün yenil - mez bir kuvvet olduğunu bütün dün- yaya tekrar isbat edebileceklerdir, Sonra, bugün her önüne gelen, ken- disini Türkiye başpehlivanı ilân ede- biliyor, ve bu ünvanla, dilediği yerde güreşe çıkabiliyordu. Biz/ bu müsabaka ları tertip etmekle buna da müâni ol- muş bulunuyoruz. Şimdiden sonra, memleketimizin içinde ve dışında Türk pehlivanlığını, en üstün Türk pehliva- nı temsil edecektir. Bu müsabakaları her sene tekrarla- yacağız. Ve bu kemer, her sene, şam- piyon çıkacak pehlivanın beline takıla- caktır. Gelecek yıllarda, bu seneki nok sanlarımızı da telâfiye çalışacağımız tabi$dir. Görülen kusurlarımızın, bu müsabakaların henüz ilk teşebbüsümüz oluşuna bağışlanmasını dileriz. 'Teşekkürle karşıladığımız - tenkitler bize bütün eksiklerimizi öğretti. Gele- cek yıla, bu yılın tecrübelerinden isti- fade çtmiş bir halde gireceğiz! Agâh Sırrı Levent, çok alkışlanan bu Bedianın bir şikâyeti üzerine, Muallâ Tekirdağlı Hüseyin merasimden sonra samimi sözlerden sonra, soyunmuş ola- rak yanıbaşında duran Tekirdağlı Hü- seyin pehlivana hitap etti, ve ona : — Şimdi, dedi, her sene başpehliva- na hediye edeceğimiz başpehlivanlık şahbadetnamesinin birincisini sana veri- yorum. Tekirdağlı uzatılan kâğıdı aldı. Agâh Sırrı Levent, pehlivanın alnından öp- tü; ve masanın üstünden aldığı kemeri beline, kırmızı beyaz kordelâyı da boy- nuna taktı. Kemeri teşkil eden beyaz halkalar- dan birisine, Tekirdağlı Hüseyinin ismi kazdırtılmıştı. Üç gün evvelki kispetli ve yağlı pehlivan, şiık mayosile, siyah güreş papuçlarile, boynunda kordelâsı, ve belinde gümüş gibi parlayan keme- rile, tamamen asri bir şampiyona ben- zemişti. Alkişlar arasında, evvelâ Agâh Sırrı Levendin, sonra kaza relsi Tevfik Ura- şin, daha sonra Bay Cemalin ve niha- yet Suyolcu Mehmet pehlivanın elleri- ni öptü. Ve yazdırilığı aşağıdaki nutku, davetlilerden birisine okuttu: — Eminönü Halkevinin büyükleri ta rafından, bu güreş müsabakalarının tertip edilişini büyük bir sevinçle kar- şıladım. Bütün pehlivan arkadaşları - mın benimle beraber ayni hissi duyduk larına kaniim., Bu işin beni en fazla memnun eden ciheti, Halkevlerinin hi- mayesine girmiş bulunan Türk pehli- vanlarının eski şöhretlerini kazanacak- larına karşı beslediğim kanaattir. Memleketim bulunan Tekirdağının büyükleri tarafından himaye edildiğim tarihten itibaren, kendimde bir varlık — Ne bileyim ben? Gözlerin parlı- coşkun bir ateşle onu kucaklıyarak | yor. söylemişti : — Artık sefalete elveda Bediacığım. Bu şirketten kaba bir adamın alçakça hareketleri yüzünden — çıkabileceğimi hiç beklemediğim için üzüun zaman bu rum. Görüyorsun ya ben de artık eski- den olduğu gibi yalnız hislerime gö - aylığı ve daha fazlasını kazanacağımı mülmüyorum, Çantamda para bul « üumuyorum. Bu para ile sana ve bana|Mak, bu parayı senin ve benim ihti - neler yapmıyacağım Bedia. yaçlarımız için istediğim gibi sarfede- Evvelâ üstümüzü başımızı biraz ye- |bilmek büyük bir zevk benim için.. niledikten aonra evin ufak tefek ek -|maddi fakat doyurucu bir zevk, siklerini tamamlıyacağız. Sonra da.. sonra da kızımın cihazını hazırlamağa başlıyacağım. İster misin, hiç hazırlan- madan, o sabırsız Feridun seni kaçır- mak istesin ! beraber yaşar. Karısı ve iki çocuğu var.|denberi bu işi görmüş, bu iş üzerinde| Bedia teyzesinin bu çok sıcak sevin: Şeker gibi çocuklar... Karısını da bir|çalışmış gibi bütün muameleyi kolay-İcine yaşlarla dolu gözlerile bakmağa iki defa gördüm: Kendini beğenmiş, |lıkla kavramıştı. şişman, sevimsiz bir kadındır, fakat| Akşam yorgun ve bitkin bir halde | öpmüştü. zengin mi zengin..., İşin dedikodu kısmını isterseniz, Tahammül edilir şey değil... eve dönünce, Bedia: kıyamadan onu kucaklamış, öpmüş, — Muallâcığım, canım... Senin gibi — Teyzeciğim, kendini tüketiyor «|bir teyze değil, bir ana bulmak ne bü » fikrimce bizim büyük patronu titiz, si-İsun.. yazık değil mi sana? Bak rengin | yük saadet! nirli ve bazan suratsız yapan bu se -İsolmuş. vimsiz karile geçirdiği hayat olacak.| Diye şefkat ve muhabbetle onun|kırmızı elbiseyi, bana da bir bej spor çocukları öyle cici ki onlara bakarken|bir kahkaha ile gülerek: — Çocuksun Bedia... diyordu. Ça-|rengi berem şimdilik yetişir. Bay Taylanın sert bakışları eriyor, sü- zülüyor âdeta! kendine göre çalışacak kibar ve temiz|duğu için İsmete nasıl teşekkür edece- sari bulmuştur. Sakat çok, çok çalı, »_'; çok yoru-| / Bir akşam yemekten sonra, gene|bilir? lışmaktan insan sararır solar mı? Bi « — Bu ay sonunda sana istediğin Fakat |boynuna sarıldığı vakit, şen ve genç|manto diktirelim Bedia; tabii sana bir de şapka lâzım olacak. Benim kahve — Teyze, bu beyaz elbise sana çok Dua et, hiç olmazsa seni gelin edin- ceye kadar bu rahat ve sükün devam etsin! Başka bir şey istemiyorum ar - tık. * Bir sabah tramvayda Bay Özkan'a rastlamıştı : — Nasılsmız? İki gündür sizi gör - memiştim. — Mukavelemde kimse ile görüş- memek şartı da var, unutmayın! Gülüştüler; sonra Özkan yaşavca eğildi: — Tebrik ederim... Marşalle Hof- man sizi pek beğeniyorlar, Geçen gün * lâkis kendimi bugünlerki kadar dinç|yaraştı. Bir içim su oldun... Her gün P_“""' h“"ük patrona gönderdikleri Muallâ memnun, Muallâ mes'ud -| ve sıhhatli görmemiştim. Öyle mem - |biraz daha genç, biraz daha güzel olu- bir mektubda sizden çok memnun ol- dur. Şimdi tam istediği muhiti.. tam İnunum ki bilemezsin. Bana bu işi bul- |yorsun: Yoksa ? ? ? gimi bilmiyorum. — Sus, küçük yaramaz, öyle iğneli, duklarını yazmışlardı. — Buna çok sevindim... Patron ce- imalı sözler söyleme... Yoksa ne ola»| vab verdi mi? * v K | görüyordum. Bu varlığı Halkevimiz yesinde herkese gösterebilmiş olmakli bahtiyarım. Bir müddet evvel gazetelef de aleyhimde yapılan neşriyatın yani? lış tefsirlerden doğduğunu bilfiil isbal edebilmiş olmakla mesudum. Bu güreşleri tekrar etmekle, kocl Yusufların, Filiz Nurullahların boş:kar lan tahtlarını dolduracağımız günü yal laştırmış olacağımıza kanilm. Büyül Önderimizin huzuru mânevisinde say* giyle eğilmek isterim! Bu samimi merasime, çok alkışlana8 bu sözlerle nihayet verilirken, orad bulunan Mülâyim pehlivan, etrafında” kilere hâlâ haksızlığa uğradığından bab sediyordu. Fakat bu mânasız itirazlark muhatap olanlar içinde, onun bu yer* siz hareketini hoş bulan tek kimse çık- madı! $ Ve Mülâyim, bir sporcuya yakışmı" yan bu hareketinin cezasını görmüş ol> du ! Şimdi. yakında Eminönü Halkevh mütehassıs kimselerden mürekkep bif heyete, bir serbest güreş nizamnamesi yaptıracaktır. Birkaç ay içinde tamam- lanacak ve tabettirilecek olan bu nizam name, bu seferki gibi kararsızlıklar i“ çinde kalınmasına mahal bırakmıya *« Pehlivanlar mükâfatlarını almışlar « dir. erisi memleketlerine gönderil- mişlerdir. Kazanamıyan pehlivanlarâ da yol masrafları verilmiş, ve gelenler içinde, gayri meranu tek güreşçi bıra- kılmamı aştır. Yapılan güreşlerde büyük istidat, kuvvet ve kabiliyet gösteren Şerif peh- Hivan, Agâh Sırrı Levent tarafından hi- maye olunacak ve yetiştirilecektir. De- ğerli Başkan, bu müstait pehlivanı şim, diden münasip bir işe yerleştirmişlir., Yarımdünya Süleyman pehlivana dâ burada bir iş bulunması sureti katiye- de kararlaştırılmıştır. Şampiyonluk kemerinin fırkada mu hafaza edilmesi mukarrerdi. Fakat Te-, kirdağlı Hüseyin pehlivan, o kemeri | memleketine de götürmek arzusunda - dır. Kendisi : — Orada üç dört gün takınıp geri gön deririm. diyor, ve ilâve ediyor : — Bu kemeri hemşerilerime göstere« mezsem, şampiyonluğun tadı dama« ğımda kalır... Para mükâfatından vaz geçerim ama, kemeri Tekirdağına gö- türmekten vazgeçememi!.. diyor. Onun hiç mahzursuz görülen bu iste-, ği yerine getirilecektir. Tekirdağlı, memleketinde artık ser- best güreşe çalışacağını söylüyor, ve : — Şimdi, diyor, gider gitmez, serbest propagandasına yıp, ortalı- ği biribirine katacağım. İstediğim ka- dar meraklı topladıktan ve lâzımgeleri şeyleri hazırladıktan sonra da, Bal-, kan şampiyonu Saim pehlivanı Tekir-, dağına aldıracağım. Hele ondan gelecek seneye kadar ders görelim, O zaman görün siz Tekir- dağlıları! Öbür sene 17 kilodan 170 ki- loya kadar, her siklette şampiyon çıka- ız! u&lıydınbuiYunınlıtındıhulmıı Dinarlı Mehmet pehlivan, dün İstan - bula dönmüştür. Kendisine, güreşlere niçin iştirak etmediğini sordum: — Haberim yoktu! dedi. Duyduğum zaman da, imzalanmış bir güreş muka- der, onunla kemerine güreşirim. Eğet şampiyonluğu, daha tadına kanmadan bırakmak istemezse, ona da diyeceğim yok. O zaman ne yapalım: talihimize küser, gelecek yılı bekleriz! Irak hâdiseleri ve Fransız matbuatı (Baştarafı 3 üncü sayfada) muhtasaran Iraka ait bir iç mesele ol duğunda şüphe yoktur. Bununla be « raber Filistin hâdiselerinin İrakı mü- teessir ettiği de muhakkaktır. Denile * bilir ki İngiltere, miralay Lavrensin ek- tiği nifak tohumunu, şimdi kendi aley- hine toplamıya başlamıştır. * Fransız matbuatından bir kısmı, Iralk hâdiselerini işte böyle izah ediyorlar? Selim Ragıp ğ bf vağağ,