6 — Sayfa T GT AŞT —— ——- ea SON POSTA L Amerikadaki seçim ne netice verecek? - Reisi Cumhur Ruzveltin rakibi: Ruzveltin Syracusede yaparken Landonun hitabetteki beceriksizliğini mevzuubahsetmiş ve onun kürsüdeki taklidini yaparak dinleyenleri gülmekten katıltmış Landon kimdir? Son zamanlarda A- merikadaki intihabat mürasebelile is- a matbuatında sık sık mi bütün di geçen bu adam Kahısas eyaletinin vali- sidir. Landon, kendi kendisini, arkadaş - larının üzerine çıkaran, ateşin bir a - dam değildir, onun nasıl olup ta cum- huriyetçilerin namzedi olduğunu anla- mıyanlar pek çoklur. Landon her gün binlercesine sokakta rastlanan müte -| vassıt Amerikan tiplerinden biridir. I - Berber dükkânlarında, kahvelerde, tramvay ve otobüslerde Amerikadaki, 48 eyaletin her yerinde günde 20 Landona rastgelmek daima mümkün - dür. Lândon her halile mütevassıt bir a - damdır. Ne uzundur, ne kısadır,ne şiş- mandır, ne zayıflır. Her gün tıraş olur, saçlarına kır düşmüştür. Altın çerçe - veli sekiz köşeli gözlükler takar, Gayet güzel konuşur, mükâlemele- rine tatlı fıkralar ilâve etmesini, her şeyi sırasile anlatmasını bilir.. Fakat dinliyenleri hiç bir zaman hayrette bı - rakmaz. Landan âlim bir insan değildir, ken- disine cahil de denemez. Fikirleri es - ki bir muhafazakârın fikirleridir. Sev- ki tabil ile hareket eder, ve uzun dü - şünen insanlardan pek hoşlanmaz. Ata binmesini, balık tutmasını, kom- şularile konuşmasını sever, İş hayatın- da muvaffak olmuştur, fakat bunda da vasalın fevkine yükselememiştir. Onu iyi bilenler, Landonun 500 bin dolara sahip olduğunu söylemektedirler. Landon, biyograflar ve vak'anüvist- ler için hiç te alâka verici bir şahsi - yet değildir. Herkesin nazarından sak- Tamak istediği halleri yoktur. Ve gene herkesin hayretle ağzını açacağı vak'a- ları, garip maceraları da — bilinmez, dümdüz bir adamdır, Kendisinin lehine yapılan müthiş prtopagandada Ruzveltin eksik olan ta- rafları, daha doğrusu Ruzveltte mev - cut olmıyan iyilikler, kötülükler hep Lândona izafe edilmiştir. Landanu tarif etmek için yapılacak şey evvelâ Ruzvelti en ufak teferrüa - tına kadar tasvir etmek ve sonra da bütün bu tarif ve tasvirlerin önüne, tarif ve tasvirler müsbet ise bir nakıs işareti, nakıs ile bir müsbet işareti koymak en muvafık hareket olur. Landon Pensglvanyada - metot ile * # 4 Landon intihabat propagandası Lândon seçim nutuklarından birini söylerken yaşıyan bir muhitin içinde doğmuştur. Elyevm sağ olan ve bugün 70 yaşın - da bulunan babası petrol işlerile meş- gul oluyordu. Bu sebepten dolayı bü - tün aile 1904 de kalkıp Kansas'a Bit - tiler Ve orada yerleştiler. Landon Kansas eyaletine ayak bastıktan sönra, © tarihtenberi orasını terketmiyor. Tahsilini Kansasta yapıyor ve oranın üniversitesinde zeki bir genç ve bil - hassa siyasi meselelerle uğraşmasını seven bir delikanlı olarak tanılıyor ve ismini arkadaşları (Tilki) koyuyorlar, Mektepten çıktıktan sonra Landon kendisini petrol işlerine veriyor, yir- mi sene müddetle Kansas ve Okloha - mayı başlan başa dolaşıyor, zengin bir adam olduğu halde hiç bir kere Avrupaya gitmek merakını duymuyor, hattâ Amerikanın şark kısımlarına an- cak bu sefer intihabat dolayısile gittiği söyleniyor, Landon siyasi hayata Pitche ismi ve- rilen bir nevi iskambil oyunile dahil oluyor. Oklahamada bulunduğu bir sı- rada bu oyunu oranın valisi de sev- diği için kendisini davet ediyor. Bu su- retle giyasi münakaşalara da giriyor. Landon Kansasa dönklükten sonra, etrafındaki adamlara ve bilhassa hü - kümet işini elinde bulunduranlara sı- rası geldikçe fikir veriyor, ve bu yüz- (GÖNÜL İSLERİ! İki çocuk Arasında bir aşk.. Sirkeciden postaya atılmış bir mektup aldım. Altında M. Akkarlal diye bir imza var, söylediği şu: «— 18 yaşındayım, 16 yaşında bir genç kızla bir buçuk yıldanberi se - vişiyorum. Hem de çılgınca sevişi- yorum. Yalnız geçenlerde kızın ai- lesi meseleyi duydu, kızı benimle bul ktan menetti, hem de döv- dîı.uğî:nbula yakın bir şehirdey - dim, tahammül edemedim. Buraya geldim, fakat burada da rahat de « Bilim, bu kız bir arkadaşımın kar - deşi, onu sevmekte, onu refika ola- rak almakta ne mahzur var? Anlı - yamadım..» * 16 yaşında bir genç kızla bir bu - çuk yıldanberi seviştiğini — anlatan 18 yaşında bir çocuğa ne söylenir? Karşımda olsaydı. kendisine şunu soracaktım: «— Farzet ki kızın ailesi müsaade verdi, kanunun evlenirken aradığı yaş şartına uymanın da bir yolunu buldunuz, evlendiniz, nasıl geçine- ceksiniz? atılan bir çocuk mektebini bırakmış, 16 yaşında iken gönül macerasına istikbalini kapatmış, günü gününe yaşamak yolunu tutmuş demektir. Cebinde parası yoktur, kazanmanın imkânma malik değildir. Halbuki işk, yaşamak için ev ister, yemek is- ter; muhit ister, bunları nasıl teda- Tik edeceksin..» Çok yazık ki bu genç karşımda teğil, ona hem kendisinin, hem de kızcağızın — istikballerini ne hakla mahvettiği sualini de soracaktım.. *#.&*. İzmitte Sarıçiçek imzasını kulla - nan genç kıza: Dikkat ediniz, bu gidişle büsbü - tün solarsınız, hem siz sarı rengin ekseriya hastalık bayrağı olduğunu bilmiyor musunuz? F Ve Maçkada Bayan (M.M.) e: Eski. Türk an'anelerinden ben şahsan fenalık görmedim, göreni de işitmedim. Çocuğunuzu bütün Türk çocuklarının geçtikleri yoldan ge - çireceksiniz. Gülünç olmayınız. TEYZE | Hayatta gördüklerimiz Ti Mazeret Ayaspaşadaki büyük apartımanlar- dan birinin ilk katında oturan -bir a« ile.. akşam üzeri sokağa çıkıyorlar. Hizmetçi yemek salonunda masa- yı hazırlıyor. Ve hanımlar, beyler ge- linceya kadar mutfağa, ahçının yanı- na gidiyor. Akşam gezintisi çok zevkli geçse gerek, karı koca eve dönmekte biraz gecikiyorlar. Karanlık basıyorş Mutfak sohbetini bitiren hizmetçi salona döndüğü zaman, masanın ba- şında üstü başı parça parça, ayakları çıplak yemek yemekle meşgul bir da- vetsiz misafir buluyor. Korkudan avazı çıktığı kadar ba- ğırıp köşede nokta beklemekte olan polisle oralarda dolaşan mahalle bek- çisini çağrıyor. Bu teklifsiz. misafiri karakola götürüyorlar. Oradan da mahkemeye geliyor, Reis sordu: — Nasıl girdin bu daireye?. — Camlar açıktı, pencereden. — Ne çalacaktın?, Büyük bir izzetinefis acısı duymuş gibi birden isyan etti: — Ben hırsız değilim. — Öyle ise herkesin evinde işin ne? — Orada kimse yoktu. — Bu sana girmek için bir hak ve-! rir mi?, — Hayır. — Şu halde? Başını önüne eğdi. Sonra bir çocuk masumiyetile söylendi: — Masanın üzerine yemekler koy- muşlardı. Ben de üç gün üç gecedir açtım. Karnımı doyurmak için girdim. Muazzez FAİK den de valilik mevkiine oturacak bir adam olduğunu da isbat ediyor. Gayet kolay intihap olunur. Aradan biraz geçtikten sonra Margaret Fle - ming isminde bir kadınla evleniyor, 918 de kadın öldükten sonra, şimdiki ka - rısı olan Mis Cobb ile hayatını birleş- tiriyor, Mis Cobb Harp piyano çalması nı seven, siyasi işlere kat'iyyen aklı er miyen bir ev kadınıdır. Landonun ilk karıgından — bir' kızı dünyaya gelmiştir. Bugün 27 ya- şında olan bu kızın ismi Peg- Ey Annedir, Peggie - —Anne halk tarafından çok sevilir, ata binmesi, tenis oynaması, yeni tu - valetler giyip çıkarması büyük bir me- rakla takip edilir. Peggie - Anne babasının yanında mühim bir rol oynadıklarını da bilmez- ler, meselâ Ruzveltin karısı kocasının seçilmesinde hemen yüzde kırk dene - cek kadar âmil olan bir şahsiyettir. Lândonun karısı daha ziyade ev işle- rile meşgul olarak, tahta yumurtalar- la çorap örmesini sevdiği için bu vazi - feyi bizzarure kızı yapmaktadır, Kötü bir batip Hususi müküâlemelerinde çok ente -| resşan olan Landon maalesef kötü bir ha tiptir. Radyo mikrofonu önünde ve halkın karşısında fena halde tutulur, Lândon bu kusurunu esasen saklamaz. Onun bu halini bilen Ruzveltçiler, mu- kabil propagandalar yaptıkları sırada Lândonun hitabet ve şan dersi aldığını bile ileri sürmüşlerdir. Kendisine gerçi bir çok nasihatler verilmiş, fakat Landon nutuk irat e « deceği sırada o nasihatleri yerine ge - tirmek isterken söyliyeceğini şaşırmış- tar. Şimdi artık bildiği gibi konuşuyor ve hayli terakkiler elde ettiğini de söy- lüyor. Rüzvelt Syrasurede intihabat propa- gandası yaparken Landonun hitabet - teki beceriksizliğini mevzuu- bahset - miş ve onun kürsüdeki taklidini ya - parak dinliyenleri gülmekten katılt - mıişti. ... Ruzveltin rakipleri için, mesele nu getirmek değil, Ruzvelti mev- kiinden uzaklaştırmaktır. Binaenâaleyh iki namzedin başının etrafında köpan fırtına, taraftarlarının gürültüsünden başka birşey değildir. önünü kendisi Eski İstanbul İstanbul sokakları on altıncı asırda, bugünkü kadar dar, girift değildi. Ma- halleler yemyeşil ve gürbüz ağaçlarla kaplanmıştı. Her evin kendisine göre büyük bir bahçesi vardı. Yaz gelince, bahçelerde erik, zerdali, kiraz, badem ağaçları çiçek açar, büyük meydan - larda gök yüzünü kaplıyan kocamış ıhlamurlar, sarı küçük çiçeklerinin ko- kusile her tarafı kaplardı. O devirde İstanbul yalnız Eminö - nünden başlayıp Eyübe, Edirnekapıya, Yedikuleye ve Ahırkapıya kadar uza - nan daire içinde idi. Galata, Üsküdar bu hudut haricinde sayılırdı. Caddeler geniş, sokaklar ferahtı. Mü- zayakayı mucip olmasın diye yeni ya- pılan evlerde, bilhassa saçakların, şah- nişinlerin sokağa sarkmasına mâni o- lurlar, hattâ bu gibi fazlalıklardan do- layı derhal (yıkma) ameliyesi tatbik e- dilirdi. Geniş, yeşil, çiçekli ve bol sulu ha- vuzlarla süslü bahçelerin ortasında yer alan evler, temizlik içinde yüzerdi. So- kaklar dar, evler sık olmadığı için pis- Hk gizli kalmaz, derhal kendisini mey- dana verirdi. Hattâ bugün İstanbulun en dağınık muhiti olarak Tahtakale bi- le, o günlerde geniş caddeleri, munta- zam sokakları ile en mümtaz mevkü muhafaza ederdi. Kanuni Süleymana gelinciye kadar İstanbul, büyük bir su sıkıntısı için - de yüzerdi. Bu sebepten sokakları ba- zan geçilemiyecek kadar mebzul çöp- ler kaplar, yer yer mahalleleri karasi- nekler istilâ ederdi. Şehir suya kavuştuktan sonra, bu pislikler de birdenbire ortadan yok ol- du. Bol su, bütün İstanbulu büsbütün yeşertti, kuruyan havuzlar, kesilen çeş- meler doldu. Halk, bu bol su saye - sinde evini, bahçesini, sokağını temiz tutar oldu. * On altıncı asırda İstanbulun bele - diye ve sıhhat işlerine İstanbul kadı- sı ile mimarbaşı bakardı. Kadı beledi- ye işlerinin kanun tatbikine, mimar - | başı da fenni tarafına nezaret ederdi. Kadının tayin ettiği cezaların tatbiki vazifesi de subaşı, yani polis müdürü- ne aitti. Bu üç memüurun vazifeleri me- yanındâ sokakların temizlenmesi işi de vardı. Kadı, mimarbaşı ve su başı haraca bağlanmış olan gayri müslim nede bir defa şimdiki Sultanahmet par- kının bulunduğu Atmeydanını, ayda iki defa da Beyazıt meydanını süpür- türlerdi. Zimmilerin süpürme ameliye- sine de çöplük başısı nezaret ederdi. Böyle çöpçülük yapan gayri müslim- ler vergi vermezlerdi. Buna mukabil, şehrin diğer sokakla- rinı temiz tutmak vazifesi, mahalleli- ye aitti. Şimdiki gibi o zamanlar çöp - çüler yoktu. Halk evinde biriken çöp- leri zenbillere koyar, ya ücretli adam- lara vererek, yahut bizzat kendileri götürerek denize atarlardı. ..& 1639 yılında İstanbul, müthiş, ta - Mi HF Sokaklar süprüntüden, köpek leşlerinden g; mez bir hale gelmişti. Divan toplandı, düşünüp taşınıldı. Nihayet herkesin kendi evinin ve dükkâni süpürmesi kararlaştırıldı ymiye verildi. tebaayı, yani zımmileri toplarlar, se- | e .güreşleri heyecanlı oldu. Hacıköylü sokaklarından biri j hammülfersa bir pisliğe boğulmuş sokaklar köpek leşlerinden, sü|) tüden, kokudan geçilmez bir hale mişti. Her tarafta fena bir koku hi& diliyor, yaz günlerinin sıcağı da # mam edince, evler oturulmaz bir ! alıyordu. Bu pislik nihayet divana İ dar aksetti. İstanbul kadısı ile marbaşı çağırıldı. Pislikten kurtuli için çareler araştırıldı. Divan erkâli dan biri, şehrin temizlenmesi için © vazzaf kimselere ihtiyaç olduğul «çöpçü» çalıştırılması lüzumunu Si ledi. Fakat hazine o kadar boş, devlt! sudan ve lüzumsuz masrafları o kö' çoktu ki, bu teklife kimse yanı Zaten bütün para, Deli İbrahil kadınlarla eğlencelerine, samur ve, ber masraflarına gidiyordu. Halkın ? hati ve menfaati uğruna sarfedili para bulunamıyardu. Divan bu bahiste nihayet ehven $ çare buldu: İ Ertesi gün şehir sokaklarını dalaği münadiler şöyle bağırmağa baş| — Buğünden böyle herkes kendi nesini ve dükkânı önünü kendi recek!. Süpürmiyenlerden ceza al değnek tatbik olunacak!. Duydt duymadım demeyiiiin!.. Emir kat'i idi. «Sokaklar mezbel? lâşeden mülevves olup tağyiri M havaya bais ve hudusü ufunete sePt tir deyu cümle mahallât» bu va: can baş üzere yerine getirecekleri” Emir yorini buldu. O günden itiP” ren İstanbullular «cümleten» çö lüğe başladılar. Sabahları elinde çalı süpürgesi, hayıflanıp küfür ©& rek evinin ve dükkânının önünü ** püren halk, padişaha, kadıya, mimt” başıyâ lânet okuyorlardı. B Osmanlı müverrihleri bu hâdist «Ve minelgaraibülvakayi» adını * yorlar!, Samsunda at yarışları — Samsuün, 27 (A.A.) — Sonbahâf $i Jkoşularının ikincisi dün yapıldı. metrede İstanbullu Mehmedin Söflr birinci, 2400 metrede Ankaralı ' Sarıkuşu birinci, 3500 metrede YÜĞ; Şi Rızanın Edmir'i birinci geldiler: ör zanan hayvan sahiplerine bin lira " ehit Yarışlardan sonra yapılan dil başı aldı. Va En iyi üzümün kilosu 2 & ) Arapgirde yeşil biber de bu yil gt yetişmiştir. Civar memleketlert U "İ* cat yapıldığı halde kilosu | kumFı Ş tılmaktadır. Â