20 Biineşrin. “ Son Posta ,, nın siyasi tefrlkası .6 TTİLAD<TARAKKİDE ONSENE > SON POSTA RESM Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen a 31 Mart hâdisesinden sonra Osmanlı devletini bir hükümet, iki hükümet değil hâttâ üç hükümet idareye başlamıştı: Merkezi umumi, Babıâli, idarei örfiye Harp esnasında merkez kumandanl ların kıyafetine kadar karışmıya ve emir vermiye ğının verdiği emre tabi olarak polis müdürl İttihat ve Terakkinin hükümet kar-| ems şısında aldığı vaziyet te ayrıca bir tet-) ğ kik mevzuudur. Meşrutiyet inkılâpçi- ları işe başladıkları zaman Abdülha - midin © kadar kolay teslimiyet göste- receğini zahetmemişlerdi. Bir iki kur- gun, bir iki içtima, bir iki telgraf, Ab- dülhamit birdenbire teslimiyet gös - teriverince İttihat ve Terakki eleba - şılan beklemedikleri bir hâdise karşı- sında kalmış gibi, tereddüde düştüler. Bunun için, hemen hükümetin başı - na geçip yapmak istedikleri şeyleri yapmaları icap ederken, evvelâ hü - kümete el sürmekten korktular. Son- ra da yapmak istedikleri şey, yani meşrutiyet yeniden tesis edilmiş ol - duğu için önceleri onlara tarihi vazi - feleri, yalnız meşrutiyetin iadesi imiş gibi geldi. Sanki meşrutiyet bir vası - ta değil, bir gaye imiş gibi, ilk zaman- lardaki fikirlere göre, meşrutiyetin te- sisinden sonra artık, İttihat ve Te - rakkinin bir tek işi kalmış oluyordu. devam ve bekasına nezaret etmek , Bundan dolayı, İttihat ve Terakki, kendisinin ordu ile birlikte meşruti - za haris ve müdafii olduğunu söy- Giz bükümete karşı uzaktan kon - e Baki Yapıp onun idaresini doğ- Bu, devl, be slm rafta” Babyâlide > Gelik yaptı. Bir ta- memleketi idare e reyi side p : ve hemen hep - gn devrinin yetiştirdi - m mürekkep bulunan meş- İsmi “Ye yerleşip oradan Babıdlini aaliyetini tarassut eden vi ai Tk bunların kide bire hüner idi ü t > Mmeşrutiyette, ne de başka pe böyle bir hükümet ola - Yüpçıları m ve Terakki inkır daki ME devlet işleri hakkın - 'gilerinin azlığından, gerek hü- ik €c geçtikleri takdirde mevki ve ikba) hırsile hareket ettikleri ithamın- - e yahut ta kendi aralarında ih a Şıkması ihtimallerinden kor - ak, önceleri hükümet işlerine u - seyirci kalmayı tercih ettiler. Bu vaziyet, böylece devam etti ve hetihat ve Terakki Babrâliden içeriye, hükümet olarak, pek tedrici surette ve korka korka girdi. Doğrudan doğ - ruya İttihat ve Terakkiyi temsil eden ilk ve son sadrâzam Talât Paşa, dev- etin dizginlerini ancak harp esnasın. da ele almıya cesaret etti. İşin daha dikkate lâyık olan bir ta- rafı da şu idi ki 3İ mart hâdisesinden sonra Osmanlı devletini bir hükümet, iki hükümet değil, hattâ üç hükümet idareye başlamıştı: Merkezi umumi, Babıâli, idarei örfiyel Bu üçüncü hü- kümet sözü boş değildir; vâkıâ idarei örfiyenin birinci âmiri harbiye neza - zeti olmakla beraber asıl âmir Babıâli idi. Bu itibarla onun evvelkilerden başka bir kuvvet olamıyacağı hatıra gelebilirse de hakikat öyle değildir. «Tanin» in muhtelif divanı harbı örfü sergüzeştleri ile çok iyi bilirim ki ba- zan divanı harbı örfi reisi, başlı başı- na bir devlet olmuştur. Babiâlinin de, harbiye nezaretinin de siyaseti hari - cinde bir siyaset takibine kalkardı. Bu 8ibi ahvalde ekseriya divanıharp âzâ- İarının değiştirilmesi iktiza ederdi. An- cak, zaman geçtikçe ve muhtelif hâ - diseler hayatı sürükleyip götürdükçe harbiye nezareti de ayrı bir kuvvet ha- Bini aldı. Faraza, Babiâlinin ve İtti - hat ve Terakkinin gazetesi - arada bir iler, bir reji mazdı, ığı Enverden aldığı kuvvete dayanarak kadın- başlamıştı. Merkez kumandanlı- e üğü de faaliyete geçmişti. kümeti ele alma kabiliyeti olmama - sından ve nihayet bu, Nuhun gemisi- ne benziyen inkılâp teknesi içinden kuvvetli bir kafa ve enerjik bir ira - deye sahip bir kaptan çıkıp her şeyi eline alarak memleketi muayyen bir istikamete doğru götürme kuvvetini gösterememesinden doğan bu anar - şi, dahilde ve hariçte İttihat ve Terak- kiye karşı yapılan en haklı hücumla * rin esasını teşkil etmiştir. Bu hücumlar, bazan o kadör hak- h olurdu ki bizim gibi, samimi meş - rutiyetçiler ve inkilâp dostları için mü- dafaa yolunda söyliyecek söz kalmaz- Hikâye Mümeyyiz Bay Salâhattin daireden çıkmıştı, evine gidecekti.. Hava yağ - murlu idi. Gerçi Bay Salâhattinin şem siyesi vardı ama ne de olsa böyle he- vada evine kadar yayan gidemezdi.. Mutadı bilâfina tramvaya binecekti. Tramvay . istasyonu © kalabalıktı. Tramvay bekleyenler biribirlerini & - kıştıra sıkıştıra bir dükkân tentesinin altına barınmaya çabalıyorlardı. Bay Salâhattinin tente altında barın. maya ihtiyacı yoktu. Şemsiyesi onu yağmurdan kâfi derecede koruyordu. Fakat aksi tramvay da bir türlü gel- mek bilmiyordu.. Ilani nerdeyse Bay Salâhattin kızacak ve yaya olarak evi- ne gidecekti.. — Affedersiniz Bay.. Bay Salâhattin başım sesin geldiği tarafa çevirdi.. Ya i, ya yirmi bir yaşında bir kız kendisine bakıyordu: — Bana mı söyledin kızım... O vakit kız, ürkek cevap verdi: — Evet, şey... Yağmur çok fa. Elindeki gazete kâğıdına sarılmış to- parlak bir paketi gösterdi : — Bu ıslanıyor da, şemsiyeniz var sizin; tramvay gelinceye kadar tutu - verseniz. 5 'Bay Salâhattin bir kıza, bir de elin- dı, O zamana bu nevi unsur, merkezi| deki i kö vi k pakete baktı, Hani körpecik bir umumi ve İttihat ve Terakki üzerinde | kızdı.. Hem yüzü soğuktan kızarmış ta tesir yapmıya çalışırdı. Bilhassa Ta -|ne güzel olmuştu. Paket herhalde a- | Babıâliye de, merkezi umumiye de nin, İttihat ve Terakkiyi normal bir hükümet yapmıya teşvik yolunda çok kuvvetli tesirler icrasına çahşırdı. İt tihat ve Terakki de nihayet, mütema- di tecrübelerinin ve bu mütemadi te- sirlerin sevkiledir ki yavaş yavaş hü - kümete girmeğe, tedricen idareyi doğ- rudan doğruya ele almıya, hükümetin ve kanunun yambaşında hükümet ve kanun haricinde bir kuvvet gibi du - yan bir komite şeklinden bir siyasi fır- Mahmut Şevket Paşa çatmasına rağmen - Tanin idi. Fakat, Mahmut Şevket Paşanın gazetesi de «Sabah» olmuştu. Cemal Paşanın İs tanbul muhafızlığı zamanında ise İs- tanbul muhafızlığı başlı başına müs » takil bir kuvvet idi. Çok iyi hatırla - nım: Balkan muharebesi esnasında bü- yük kabine denilen Kâmil Paşa kabi- nesi Tanini kapatıp evvelâ beni, son- ra da her cinsten bir takim ittihatçıları Bekirağa bölüğüne tuktığı zaman Ba bili ile Harbiye Nezareti arasında bi mücadele cereyan etti. Hiç olmazsa bi- kat, bu istihale harekeli o kadar bati imparatorluğu ile birlikte yıkılmış ol- duğu gün dahi istihale tamamlanmış rer bahane ile bizim nefyedilmekliği - bulunmuyordu. mizi istiyen Kâmil Paşsya harbiye na- N (Arkası var) zın Nâzım Paşa karşı durdu ve bir yi kin aylık bir Bekirağa bölüğü misafire - tinden sonra bizi serbest bıraktı. O devrin bu kuvvet anarşisinin ne- den ileri geldiğini burada esaslı suret- te tahlile girişmek ayrı bir bahistir. Fa- kat, bu anarşi en son haddine kader ilerleyip gitmiştir. Meselâ, harp esna” sında merkez kumandanlığı, Enverden aldığı kuvvete dayanarak, kadınların kıyafetlerine kadar karışmıya ve emir vermeğe başlamıştı. Merkez kuman - danlığının verdiği emre tâbi olarak polis müdürlüğü aile sahiplerine ka - dınların kıyafetleri hakkında, imza mukabili, emir tebliğine kadar gitti. O sıralarda bir gün, şapka giymiş ve bir tiyatro artisti ile birlikte Beyoğlunda görülmüş, tanıdığım bir aileye men - sup, fakat, içtimai himayeden mah - rum olduğu için, aldığı yarım garp ter! biyesini hazmedememiş biçare bir kı- za merkez kumandanlığında ve polis müdiriyetinde yapılan muameleden | dolayı polis müdürü Ahmet Beyle a - ramızda bir kavga geçmiş ve bu es - nada ağır sözler söylemiştim. Bunun üzerine Ahmet Bey beni Talât Pa - şaya şikâyet etmiş, o da beni yanına çağırarak: w— Sen de mi Muhittin?» diye da- rılmış ve beni anarşi yapmakla itham etmişti. Fakat, kendisine asıl anarşi - nin nerede olduğunu izah ettiğim za - man da, bu iyi kalbi adam, «yerden göğe kadar haklısmI» diye bana hak verdi. Buna rağmen, sadrâzam o kı- zı merkez kumandanının elinden a - lacak kadar kuvvet gösteremedi ve kendisini İzmite nefyettirdikten sonra o zaman İzmit sancağı mutasarrıfı o- İan İbrahim Süreyyaya husust suret- te verilen emirle Türk kadınının ilk asrileşme kurbanlarından olan bu şaş- kın kızı bir müddet sonra, İstanbula iade ettirdi. İttihat ve Terakkinin, muayyen bir icraat programile iş başına geçip hü- Dünkü yazının birinei sütununda, orta . 'daki satır başından itibaren 11 inci satırda bir tertip ve tashih hatası olmuştur. Taka tiriz, e manen sararma ni Hasan Tıraş Bıçağı 'eliğin en serti olduğundan çok e ve tatlılıkla bir dakika- da tıraş eder. Dünyanın en kuvvetli ve hassas mikroskop âletile müker- rer surette tetkik olunduktan sonra piyasaya çıkarılmıştır. Ne fransiz - tar, ne İngilizler, ne de Amerikalı- lar, ne de bütü maz. Alâmeti ratı vardir. Paslanmaz Hasan tıraş bıçağı ra - kiplerini şaşırtmış ve her tıraş bıça- ğı fabrikası paslanmaz yapmak iste- miştir. Fakat bu iş kolay olmadığın- dan hiçbir fabrika muvaffak olama- mıştır. Yalnız Almanyada Fazan ve Türkiyede yalnız Hasan tıraş bıça- ö muvaffak olabilmiştir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr €- diniz. Hasan deposu; Ankara, İstan- ka şekline doğru istihaleye başladı. Fa- | züktü. oldu ki İttihat ve Terakki Osmanlı di. Genç kız ileri gir olmiyacaktı: — Peki kızım ver, dedi. — Teşekkür ederim Bay! Hem sen 'de kızım ıslanma, şöy- le biraz şemsiyenin altına doğru gel. Genç Kız, Bay Salâhattinin şemsiye- Gn : Paketteki ölü kafası Çeviren: İsmet Hulüsi İMSET ti. burnuna yaklaştırdı.. Bir leş koku- su hissetti, Bu koku paketten çıkıyor- du, Yüzü kızardı. Elleri titredi.. Etra- fına şaşkın şaşkın baktı; önde oturan lardan biri yanındakine yüksek sesle: — Yahu dedi, bu tramvayda da pis bir koku var.. Bay Salâhattin büsbütün kızardı. Şimdi onu yakalasalar.. Elindeki pa - ketin ne olduğunu sorsalar, ne ce * vap verirdi?.. ; İlk istasyonda tramvaydan indi. Pa- keti atacaktı... Atacaktı ama ya kimse görürse. Nihayet bir köşebaşını mus vafık buldu. Paketi yere bıraktı ve an kasına bakmadan yürüdü; ancak on a“ dım ya atmış, ya atmamışlı ki.. Arkas sından birinin bağırdığını duydu: — Bay Bay.. kasına döndü; bağıran bir çocuk- — Bu peketi düşürdünüz.. — Ha çocuğum, evet.. ” Çocuk paketi verirken: — Hani, dedi. Haber verdik bahşişim yok mu? Bay Salâhattin çarnaçar elini cebi - ne soktu.. Eline bir yirmibeşlik geldi; yirmibeşliği çocuğa verdi. v Yağmur bir yandan yağıyordu.. Bay Salâhattin yürüyor.. Paketi atacak bir yer arıyordu. Evine gitmeyi, herşeyi unutmuştu. Tek şu paketten bir kurtu. * Jabilse.. Dalgın yürürken ârkadan gelen oto- mobilin koma sesini duymadı. Otomo- bilin çamurluğu hafifçe bacağına çarp- tı. Paket elinden fırladı. Etreftan pi renler koşuştular.. Bir polis geldi. sinin altına gir - — Paketim.. mişti. : . — Hangi pa - “an adın | Yarınki nushamızda : 5 ne kızım.. . — Elimden fir. — Şey Karda izler.. Tramvay gö - Yazan: Tramvay gel - | Gaston Derys rüdü. Ve durmasile kalkması di. İ doğru bir olan 6 — Hey kızım; dil psketin kaldı, | tipe uzatacağı sırada Bay S Genç kız paketi Bay Salâhattine bi rakmıştı... t — Allah Allah. Bay Salâhattinin bineceği tramvay da gelmişti. Tramvay kırmızı idi. Bay Salâhattin kırmızı tramvayda kendi - ne yeşil tramvayda bulacağından nis” Vip kelimesi Tağaltüp diye çıkmıştır. Düzel -| can daha rahat bir yer bulabildi. Acaba elindeki pakette ne vardı? Hep bunu düşünüyordu. Kız bu paketi ni- ye onda bırakmıştı?. Unutmuş muy * du? Unutmasına imkân göremiyordu.. Peki ne olabilir. Bunları düşünürken önünde gazete okuyan bir adamın gö zetesindeki yazı başlığı gözüne çarptı: « ının cesedini parça parça edip ırı öteye beriye dağıtan ka- dın henüz yakalanamadı» Bay Salâhattinin birdenbire yüreği oynadı. Bu o kadındı.. Yakalanamıyan kadın.. Halbuki ne kadar genç duruyor du. Eh olur ya. Genç bir kadındır. Bay Salâhattin fenalaşıyordu.. Şimdi o elinde bir cinayet kurbanının bir par çasım mı taşıyordu; bu evet; paketin şekline bakılırsa. Bir baş, öldürülen kadının başı id& Emniyet İşleri günden: * 20 gün müddetle ve 2 — Kaputların ihelesi 5/11/1936 da Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünde teşekkül Çeviren: Faik Bercmen sında yarı yırtık bir paket duru- — O benim verir Polis paketi aldı.. Tam Ba tekrar bağırdı: — O benim değil, bana verdiler. Be- nim değil — Peki ama ne oluyor, anlamıyo « g rum.. Sizin değilse vermeyiz. bakalım.. ei — Yok, yok, açmayın, bakmayın, be- nim, benim, verin, ? Polis bu paket meselesinden şüphe- lendi : — Beraber karakola kadar gitsek, — Gödemem.. Paketimi ver... Polis paketi vermedi. Karakolda pa- ket açıldı. İçinden Bay Salâhattinin umduğu gibi bir ölü kafası çıkmadı, Sadece kokmuş bir çiy tavuk çıktı. di Paketi Bay Salâhattine veren genç kızın babası bir gün evvel kesilmiş bir tavuk almıştı. Tavuk pek taze değildi, bir gece de evde durunca kokmuştu. Genç kız, kokmuş tavuğu bir pakete sarmış, Ve sokağa çıkmıştı. ' Niveti paketi bir bahane ile tanıma" dığı bir adama vermek ve gene bir ba- hane İle paketi onda bırakıp yanından savuşmaktı. iğ Genç kızın fikrince adam evvelâ s€ X vinecek, fakat paketi açtığı zaman dâ Bay Salâhattin gayri ihtiyari pake-! kokmuş tavuğu görüp kızacaktı, Umum Müdürlü. j 1 — 936 Senesi için zabita memur larına yaplınlacak 1700 adet Kapul kapalı zarf usuliyle eksiltmeye > Perşembe günü saat 15 de Ankara" eden Komlayon bumu > £ z