Güvur Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın Şayet içeriden tabanca sesi duyarsan, derhal içeri koşar, beni ararsın... Son- Ta., şâyet içeriden dışarı çıkan olursa, | derhal yakalarsın. Yalnız şuna dikkat | et ki, içeriden çıkacak olan, bir kişi ol- CiBALİ ZİNDANLARI zabıta romanı: 9O yiyecek getirdiği yolun kapısı... —İyi amma, Eşekçi Salih gidip geldikten sonra, biz bu kapının önündeki taşları gene eskisi gibi oraya yığmıştık. Şimdi, İbo ile Fernandez, arkasına taş yığılı mıyabilir. Onun için ihtiyatlı davran. olan bu kapıyı nasıl açtılar?.. Nasıl Birini yakalayım derken, öteknin bas- | açtılarsa, açtılar. Şimdi bunu düşüne - kınına uğrama. Dedi. Eşekci Salih, büyük bir merak için- de idi: — Senin herifler nerede?.. — İçeri girdiler. — Burası, neresi?.. — Şimdilik, onu ben de bilmiyo - rum. — Fakat, Mehmet.: geket ediyorsun, — Korkma.. yanımda, lâzım olacak her şey var... Şimdi beni lâfa tutma. Sen, dediklerime dikkat et. O, kâ- £. ihtiyatsız ha - Diye cevap verdi. Ve, cebinden çı- kardığı hırsız fenerini yakıp, kulbu - nu dişlerinin arasına aldıktan — sonra, içeri girdi. Sonra feneri ileri uzatarak gideceği yolda merdiven ve yahut çu" kur gibi bir mânia olup olmadığını tet- kik etti. Bu dar dehliz, uzayıp gitmek- te idi. Gâvur Mehmet, ileriden görülmek tehlikesini nazarı dikkate alarak fe - ineri derhal kapadt. Kulbundaki ipin: iden boynuna astı. Ceplerini ayrı ayrı yoklıyarak bir şeyler aradı. Sonra: — Tamam. Diye mırıldandı. Sustalı bıçağını çı kardı. Sol eline aldı. Sür'atle ileri dağe gu yürümiye başladı Gâvur Mehmet, beş dakika kadar böylece gittikten sonra; karanlıkta bir| yere çarpmamak siçin daima ileri tut- | tuğu eli, birdenbire bir duvara dayan- di h Gâvur Mehmet, büyük bir mânia mkarşısında kalmaktan korkarak derhal fenerin kapağını açtı. Fena halde canı sıkılarak: : — Vay canına. Yol, ikiye ayrıldı. Sağa mı gitmeli, yoksa sola mı?.. BCF meldardi: Evvelâ, eğiletek fenerle yerleri yok- ladı. *Biraz evvel buradan geçenlerin | gayak izlerini aradı. Fakat, asrin tahri: batına uğramış olan bozuk kaldırım taşlarının üzerinde, hiç bir rişane bu- lamadı, O zaman, geldiği — istikameti nazarı dikkate aldı. Düşünmiye baş - ladı: — Şimdi ben bu taraftan geliyo * tum. Girdiğim deliğe ve geldiğim yola nazaran sağ tarafım denize tesadüf ediyor, Demek ki, yolun sağ tarafı, de“ niz cihetinde bir yere iniyor. Halbuki Anemas zindanları, bu tarafta.. — Şu halde, ben de sol taraftaki yolu takip edeceğim. T Diye mırıldandı. Feneri, o yola u - 4 Zattı. İleri doğru baktı. Önünde bir â- yıza olup olmadığını araştırdı. Yüz a- dım kadar ileride bir kapı bulunduğu: nu görünce tekrar feneri kapadı, Yü- tümiye başladı. Daima ileri tuttuğu oli kapıya da * mınca ihtiyatlı hareket etti. Evvelü, yük bir dikkatle etrafı dinledi. Hiç bir ses alamayınca, fenerin kapağını çevirdi. O hafif aydınlık içinde, bu ka- pinin aralık. olduğunu görünce: — Demek' ki, bu kapıdan geçmiş - ler... Geçmişler amma, nasıl geçmiş- ler?.. Acaba bu kapı açık mı idi?.. Diye söylendi. Başını kapınin ara> lığından uzatarak iç tarafı da dikkatle dinledi. Sonra, kapının o dar aralığın: dan güçlükle içeri girdi. Elindeki fe - neri otrafına gezdirdi. — Vay canına,. Petri Çorbac: ile Kaptan Mihaloviçin beni kaldırıp at - tıkları yere gelmişim... İşte, yuvarlan* cek zaman değil.. Mesele, anlaşıldı. Bu yol, doğruca zindanlara gidiyor. On - Dilüklarii, ” birsük kamli lar da tabit bu yoldan gittiler. Glğir Mehriir, böyhes üşünür « ken, vaziyetini unutarak bir kahkaha Hasöden ben bastı: SON POSTA / M , Son Posta'nın siyast tefrikam : Bunlar da, hiçbir, siyasi ve idart gaye ve maksadları olmadığı halde, her ş muhalefet için bahane arayan (idrâksiz muhalifler ) di Müuhaliflere bir anda bir fikir gel - mişti: — Âlâ... İttihatcıların bu korkunç göğüslerine çevirelim. Demişlerdi... Vaziyetin vahametini kimseler ise: z — Bu taburların yüzünden, İstanbu- — Evet, bu yoldan gittiler. Ve hiçlun başına bir felâket gelecek. şüphesiz ki, bu yoldan dönecekler... Diye kehanet göstermişlerdi... İşte, Fakat, nasıl?.. Kim bilir, ne hiddet Ve 'bu kehaneti gösterenlerden biri de, biz- öfke ile,,, Ah, şu anda zındanların bir köşesinde saklı olmayı çok isterdim. Çünkü, oraya koşup ta prensesi bu * lamayınca, kim bilir ne hale gelmiş - lerdir... Şu halde, benim zindanlara kadar gitmeme hiç bir lüzum yok. Za« ten, gidemem de. Çünkü, onlar gideli, epeyce zaman oldu. Prensesi orada bu” lamayınca, tabildir ki derhal avdet e deceklerdir. Yolda karşılaşmak, — iyi bir şey olmaz, Onları, burada bekle - meliyim, Diye mırıklandı. Elindeki feneri, tam zamanında ka- pamıştı. Çünkü, zindanlara giden ©o uzun yolün — nihayetinden bir takım sesler aksetmiye başlamıştı. Hemen dehlizin ağzına gelerek sırtını sımsıkı duvara dayadı, Sustalı bıçağını dişle- rinin arasına aldı. Ellerini pantalonu- nun ceplerine soktu, çıkardı. Vücu - dunu bir yay gibi gererek beklemiye başladı. Öfkeli sesler, birbirina karışıyor.. Dehlizin kemerleri altında, anlaşılmaz izat Sadrüzem; Kümil'paşa idi: Ne, muhalifleri gizlice suna buna tehdid ettirmek.. ne, Ali Kemal beyi terzil ve tahikir ederek millet nazarında küçültmek.. ve ne de, Murad beyi memleket haricine çıkacak vaziyete ge- tirmek., bunların hiç biri, matlüb olan tesiri husule getirememiş; ittihatcılar, muhaliflerin açtıkları cereyanların önü- ne geçememişlerdi. * Cörülüyor ki; (âlim), (mütefek - kir) ve (münevver) geçinen; (ce - miyetin işlerine - ve « ittihatcıların gi* dişlerine) muhalefet eden zümrenin gazetelerdeki neşriyatları, ve şuralar" da, buralardaki beyanatları, gerek İs* tanbulda ve gerek taşrada garib bir un- sür türemişti. K Bunlar da; hiç bir, siyasi ve idari gaye ve maksadları olmadığı hal- de, her şeye muhalefet için bahane a- rayan, (idrâksiz muhalifler) di. Ortada henüz hiç bir fırka ve kiç bir fırkanın esaalı programı çarpışma- bir uğultu içinde, gittikçe yaklaşıyor -| dığı için bunlara (idealist muhalifler) du. Gâvur Mehmedin dudaklarındaki acı tebessüm, gittikçe artıyor; kalbi, şiddetle çarpıyordu. O kalb ki; senelerdenberi yalnız va- zife hissile.. Ve yalnız vazife aşkile çarpmıştı... Fakat, bugün.. Ve bilhas- sa şu dakikada büsbütün başka hialer- le çırpınıyor.. Vazifesinin en tehlike anlarında bile, vücudunun bir tek kılı hareket etmiyen Gâvur Mehmedin vü- cudu, şimdi tiril tiril titriyordu. Ve o, tıpkı ilk defa olarak korkunç bir cina- yete hazırlanan, bundan da vahşi bir zevk ve heyecan duyan bir adama ben* ziyordu. Sesler, artık tamamile yaklaşmıştı, Dehlizin içinden, ayazmanın mermer- lerine doğru solgun bir ışık aksetmiye başlamıştı. Gâvur Mehmet, dehlizin methalinden içeri doğru vücudunu biraz daha kaydırmış; büsbütün dim- dik bir hal almıştı. İşte tam o zaman, elindeki mumla, defçi İbo dehlizden çıkmış; ayazmanın mermrleri üzerine ilk adımını atmıştı. Ve o anda da, bo- guk bir inilti ile iki adım ileri yuvar * lanmış; elindeki mu mfırlayıp söndü- gü için her tarafı korkunç bir karanlık kaplamıştı. Ve gene o anda; kemancı Fernan- dez, büyük bir şaşkınlık ve korku ile: — Mihaloviç.. Kaptan Mihaloviç.. Petri.. Rica ederim, bana ilişmeyin. Sizden, hiç bir şey sormıyacağım., Kar dın, sizin olsuh. Diye bağırımya başlamıştı. Fakat bu bağirması, uzun sürme « mişti. Karanlıkta üzerine saldıran iki el, onu şiddetle yere devirmiş, ellerini sımsıkı bağlayıvermişti. Gâvur Mehmet, büyük bir alışkan- lıkla bir kaç saniye zarfında Fernande- zin ellerini bağladıktan sonra fırlamış, ayağa kalkmış.. Hırsız fenerinin ka - pağını açmış; yere birakmış.. Kafa - sına yediği yümruk darbesinin şidde: itinden, daha hâlâ sersem bir hakle ya- tan İbonun yanına sıçramiş.. Onun el ten sonra, su içtiğim küçük çeşme. İş- |lerini de sımsıkı bağladıktan sonra; ge- dığım merdiven. İşte, kendime geldik-|niş bir nefe salarak: te, o budala Hırvatın geldiği yol. İşte Yonun'a boğuştuğumuz yer. Tamam, bu kapı da, Eşekçi Salihin gidip bana ll)iw mıtıldanınıştu. — Bu iş, bitti. , (Arkası var) denilemezdi. Bunlar; her hangi şekil- de olursa olsun, bugünkü idareyi hır- palamakla içlerinde bir sevinç duyan cahil bir unsurdan ibaretti. Bu unsur, gittikce büyüyen bir teh- like haline gelmişti, İ!ıanbu[un ve taşr ranın hemen her köşe ve bucağını da, her an patlamak istidadı gösteren bir volkan haline getirmişlerdi. Ve nihayet günün birinde bu vol - kan, tam Beşiktaş karakolunun önün * de patlayıvermişti. Meşrutiyet tarihinde, (Todori vak'- ası) diye yer alan bu meşhur hâdise * elimizdeki zabıt varakalarına ve mah- keme evrakınâ nazaran * şu suretle cereyan etmşiti, * Balmumcu çiftliği civarında Tatar Mahmud isminde bir adamın Bedriye Jinminde bir kızı vardı. Henüz on sekiz yaşlarında ve son derece güzel olan bu kkı; * birat oynalen olluğu İçinekor cası boşamıştı. Serbest kalan bu genç kadm, o ci « varda bahçivanlık eden Todori ismin- de genç ve güzel bir Rum delikanlısı i- le sevişmeye başlamıştı. Ve günün bi- rinde de, babasının evini terk ederek, © Rum gencinin kulübesine kaçmış - tı. Todorinin babası Nikoli, Bedriyeyi babasının evine göndermek istemişti. Fakat, birbirlerini çılgınca seven bu â- şik ile mâşüku, birbirinden ayırmaya imkân görememişti. Lâkin, neticenin fena bir âkıbete sürükleneceğinden korkan adam, doğ- ruca Tatar Mahmuda gitmiş: — Kızın, üç gündür, bizim kulübe- de. Oğlumdan ayıramıyorum.. Bunun | neticesi iyi gelmiyecek. Gel. Kızını al, | götür. Demişti. Tatar Mahmud, kulübeye — gelmiş; kızına bir. hayli rica ve - tehdidlerde bulunmuş ise de, fayda vermemişti. Bunun üzerine Tatar Mahmud doğ" ruca Zincirlikuyu karakoluna gitmiş; kızının bu münasebetsizliğini şikâyet etmişti, Karakoldan gönderilen polisler, kız ile oğlanı kulübeden çıkararak Beşik- taş karakoluna sevketmişlerdi. Sonra İttihatçılar ,Devrinde Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl öldü? UHALEFET ©7 — 74 — Yazan: Ziya Şakir da kızını alıp götürmesi için babasına haber göndermişlerdi. Lâkin, bir İslâm kızının bir Hıristiyan delikanlısı ile za- bıta memurları tarafında posta ediler rek karakola getirilmesi halkın nazarı dikkatini celbetmiş; halk arasında yıl> dırım sür'atile bir dedikodu başgöster- mişti. Bu dedikodunun esası, şu — suretle hülâsa edilmekte idi: Bu İslâm kızı, o Hıristiyanın evine gitmiş.. ve, Hıristi- yanlığı kabul etmiştir. Bu, görülmüş ve işitilmiş şey midir2.. de değildi. 4 Mahtnudun bu vaziyeti, halkı bif kat daha alâkodar'etmişti. Gerek riye ve gerek Todori hakkmda, müthiş bir nefret ve heyecan h gelmişti. (Hamal Bekir Hoca) isminde b derhal ortaya atılmış: — Ne demek, efendim. Bu yaşa dik, böyle bir şey duymadık. Me yet, hürriyet diye; dinimizi ve şeri: mızı ayaklar altında çiğnetmeyiz. Diye bağırmağa başlamışlardı. Derhal Tatar Mahmudun evinin et-| Hamal hocanın etrafına, derhal şi rafını meraklı bir halk kitlesi ihata et-|adamlar toplanmışti:. — Kör mişti. Mahmud, halk tarafından istice-| Çekici Hasan, Arabacı Emin, vaba çekilmişti. Bu namuslu adam, | müvezzii Kadri, Osman Çavuş, hıçkıta hıçkira ağlamağtan: Halil, Kürd Şahin; Manav Mehmet — Artık, ben onu reddettim. Öyle|Kürd Hamid. (Şahıslara dikkat b evlâdım yok. rulsun...) Demekten başka, cevab verecek hal- (Arkası var) - — $ İstanbul Belediyesi İlânları Cerrahpaşa hastanesine lüzumu olan 85 kalem eczayı kimyeviye açık ek- siltmeye konulmuştur. Bu eczaların hepsine 475 lira bedel tahmin olunmuş” tur. Listesi ve şartnamesi levazım müdürlüğünde görülür. İstekli — olanlar kanunda yazılı vesika ve 36 liralık ilk teminat makbuz veya mektubile be- raber 6/10/936 salı günü saat 14 de daimi -ıı:un(ımılısı;l;;ınılıh * * Şehir tiyatrosu tarafından çıkarılacak Türk tiyatrosu adlı mecmuanın kabı ile ikinci ve üçüncü sayfalarile arkasındaki iki sayfanın alt —kısınına konacak ilân ve reklâm işi açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi ve mecmuanın nümunesi İlevazım müdürlüğünde görülür. İstekliler kanunda yazılı vesika ve 18 liralık ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 6/10/936 salı günü saat 14 de daimi encümende bulımı(ıı;l;h.(ısı” ASİPİN f MN Â /SAĞLIK VERİR a Ankara Yüksek Ziraat Rektörlüğünden : 1 — Yüksek Fnuitillddnıı'içiııyıph-ıhnkolnv.ııhınık' İ cinsi aşağıda gösterilen elbise, palto, manto kapalı zarf usuliyle eksiltmeye ko- — nulmuştur. 2 — İhale 19/10/1936 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 16 da Rek- törlük binasında toplanan Komisyon tarafından icra edilecektir. 3 — Muhammen bedelleri aşağıda yazılmıştır. 4 — Muvakkat teminat teklif edilecek fiatın 95 7,5 dır. S—Nihnunuiniuaınüvebodıvı ini almak isteyenler Enstitü” sü Daire Müdürlüğüne müracaatları. (1168) — (1780) Yapılacak Mukammen — Yekün — — Cinsi “Miktar — Fiyatı tutarı i 40 - 50 1925 Kr. 06250 Kr. Kız talebeye kostim tayyör 5-15 2500 , — 37500 , » » — Manto 434 - 500 — 2325 ,, 1162500 ,, — Erkek talebeye kostüm 130 - 150 1800 ,, — 270000 ,, Kr eei gallş 1566250 Türk Hava kurumu BÜYÜK PİYANGOSU Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. 6. cı Keşlde 11 / Birinci Teşrin/ 936 dadır. Büyük ikramiye: 200.000 virair. Ayrıca: 30.000, 20.000, 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (50.000) Hiralık iki adet mükâlat vardır ...