2 -— Sayta geee UÜ Hergün | Corcu seven köylü, Borçtan korkan köylü Yazan: Muhittin Birgen veemamai Mmı]ıkuumııın iyi tamdığım şey - nden biri de köy hayatıdır. Hayatımın bu mühim bir kısmını köy | iktisadiyatının tanzimini yaye - edinen bir kooperatif hareketinin içinde ve köylüler arasında uğraşmakla geçir - dim. Köylünün bütün zihniyetini, bü - *ün derdini, bütün haklı davalarını ve baksız iddialarını bilirim. Küyün en büyük derdi parasızlıktır. zamanlarda bu derdin devamına sebep olan bir âmil peyda oldu ki bu da köy mahsulünün ucuzlaması ve köy- de geçen istihlâk maddelerinin ya pa - halanması, ya hiç ucuzlamıyarak oldu- Bu yerde kalması ve yahut ucuzladıysa | da, pek az ucuzlamış - bulunmasıdır. Bugün köyde hüküm süren sıkıntının, ve hattâ köylünün iktısadi ahlâkında bir çözüntü yapan darlığın sebebi büra- dadir. * Köy iktısadiyatında bir zamandan - beri göze çarpan darlık ve müşkülâta karşı kendini müdafaa için köylünün müracaat ettiği iki usul vardır: Borçlanmak ve yahut borçtan kaç- mak. Bazılarına göre borçlanmak bir silâhtır, bazılarına göre de en güzel si- dâh, hiç borçlanmıyarak dişini tırna - ğına takmak ve kalkınmak için köy hayatına daha iyi şartların karışmasını beklemektir. Birinci silâhı kullanan köylü, ekse - riya tam köylülüğünü kaybederek ka- sabalı ve şehirli itiyatlarına doğru git- miş olan kısımdır; ikinci silâhı tercih eden köylü de köylünün esas vasıfla- rını henüz tamamen muhafaza eden - dir. Bu ayrılışı, ayni muhit içinde yaşı- yan insanlar arasında da görmek ka - bil olduğu gibi, bunları memleketin muhtelif mıntakalarına göre ayrı ay- — Ti görmek te mümkündür. Meselâ, -— garbi Anadolu köylüsünde barçlanma temayülü fazla, merkez yaylâsı köy - ülerinde borçtan kaçma sevkı tabiisi dir. Bunun için garhi Ana - doluda zirai kredi kooperutilleri ç < fazla, merkezi Anadoluda çok azdır. | Köylüler bana soracak olurlarsa on- lara derim ki kendilerinin en büyük Reşenli M hirle Bazı adamlar çatık kaş ile asık suratın kendileri- ne ağırlık ve otorite ver- diğini vehmederler. ilk tesir pati, bir — — Hakikatte çatık kaş ile asık suratın uyandırdığı kuvvetli bir anti sevimsizliktir. Buna mukabil, yeti de ihmal etmiyen bir güler yüzle, karşınızda - kini daha çabuk ikna e - der, daha çok çalıştırırsı- Eylül 22 x —. ’ - i j Sözün Kısası Türk polisi | s gibi lokomotifi, bacasından kıe vılcımla karışık kapkara dumannu ku- saraktan, Bulgar hududundan Türk toprağına girdi. Yataklı vagonun seyyar bir lâhide benzeyen dapdaracık yatağının içinde, bu son gece, esasen beni uyku tutmu- yordu. On yedi günlük ayrılık, gönlümdeki yurt sevgisini körüklemiş, hüd bir ha- £. Talu ciddi - Atadan kalma meşhür Sözdür: Tatlı söz, güler yüz, yılanı deliğinden çı- karır, deriz. SÖZ A NDA ) İngiliz hâtimlerine göre Kadınlar kaç yoşında Boya kullanmalı? İngilterenin küçük Salford kasaba- sının mahkemesine suçlu olarak 19 ya- şında bir kızcağız getirilmiştir. Suçlu dudak boyası çalmakla itham edilmek- tedir. Hâkim kızı mahküm edecek yer- de kadınların dudaklarına boya siirme- leri hakkındaki noktaj nazarını anlat-! mağa başlamış ve: «Sen şiradiden boyü türmüğe pek e- cele etmişsin. 50 yaşına kadar sabredip ondan sonra dudak ve yanaklarını bo- yaman lâzımdı. Kırk yaşına kadar o- lanların boyası için tabiat kendi kendi- ne renk vermiştir. Kızların kadınların bayandığını görerek kıskançlık saikasi- le boyanmağa teşebbüs ettin. Boya- nanlar erkeklerin hiç hoşuna gitmez ve ahlâkları için her türlü sui tefehhüme meydan verir.» demiştir, Suçlu kız hâkimin bu sözleri iüzeri- ne ağlayarak ihtiyarlayıncaya — kadar bir daha boya kullanmıyacağına — söz vermiş, hâkim de kendisini affetmiş- tir. Bu hâdiseyi yazan İngiliz gazetele- ri, bunları işiten genç kadınların hâlâ | boyanmakta ısrar edip etmiyeceklerini soruyorlar. ... Dünyanın en cesur adamı düşmanları borçtur. Bugünkü hayat O 'o'.biıl ö ::*“'" a darlığını en ufak miktarlarla dahi ol- tomobil yarışında Almanya kupa- sa, borç sayesinde defetmek istiyen | *©!9! kazanan Lakambay en tehlikeli köylü, bir daha belini doğrultamama -| Yitajları dönerken bile otomobil'nin ya mahkümdur, Ben, aldığı borç para-| sür'atini azaltmayan bir adamdır . yı tarlasında kullanıp bunu iki misli| — Onun için: yapmak suretile bir müddet sonra bir| — Korku nedir bilmez! kısmı ile borcunu ödemiş, öteki kısmı| — Derler. Korku nedir bilmeyen bu a- ile de bir ihtiyacımı defetmiş köylüye|dama bir gazeteci soruyor: hemen hemen hiç rastgelmedim, diye-| —— Siz hayatınızda hiç kolîmııdıını bilirim, Hele, zirai işleri bizdeki gibi ? havanın — binbir türlü tesirlerinden ğ a azami derecede müteessir olan köylü- î,:(;ı’ıt“:ı PY K a ler arasında senelik istihsalini, şahsi Diz c ';T l — yeya ailevi istihsal kudretlerinin hari-| — Dört yüz kilometre sür'atle gidi- cine taşırıp borç sayesinde fazla mah- yordum, birdenbire otomobil bozuldu. sul almak heyesine düşmüş olanların | Yoldan bir tarlaya saptım. Tarlada ot- içinden bir tane dahi muvaffak ölanı-|lar vardı. Otomobil otlar arasında bir na tesadüf etmedim. Buna mukabil ne-|müddet gittiklen sonra durdu. lşlr, o tede börçtan korkan, borçlanmıyan bir | gün çok korktum. — köylü veya köylüler gördümse orada,| — Otomobil devrilir diye mi? köy iküsadiyatı şartlarınım daha iyi| —. Evet, yolda olsaydı korkmaz- günlere kavuşması devrini daha sağ - gdım, fakat tarlağa iş öyle değil. 'Otlar ç ;h::ı;ırbîîâlıüı:;::f!: ile î’f_k"iy;î;:e' yarim adam boyundan fazla, araların- d |d ardellim. fl I I PrA ı bugün çok sıkılan, fakat, borçlanmıyan : "alı::" çek 'h'. d:ok- köylü için istikbal, ötekine! nisbetle|"S::.So yılandan çot Ürterime <<--- _'""'*'" “'*“j"j'.. daha çok ümitlidir. Halbuki, - belki bu sözlerim bir kı- * sım köylülere garip gelir, fakat - dün- 4 Tinüğ .| yanın her tarafında bütün köy ve halk Böyle olmasına rağmen, küçük ka- İktıadliyatı e T ci Ülmler ve balardan umümiyetle Anadolu - yfönü've bilbakaa. gazkt " 2 İbunları idare eden teşkilâtlar, hep köy- hirlerinden yükselen «Kredi! Kredi'» | lünün borçlanmasına — muhaliftirler. feryadı, hükümeti de şaşırtmaş, köye fazla miktarda kredi vermeyi temin e- decek tedbirlere sevkeylemiştir. Kre- di! Kredi! diye hükümetin iki ayağını bir pabuca sokanların tam köylü ol - madıklarına, tam köylü ikusadiyatı içinde yaşamadıklarına kaniim. Bun - lar, şehirlileşmek istiyen, köylü gibi yaşamıya razı olmıyan ve ayni zaman- — da bugün aldıkları borcu ne vakit ödi- — yeceklerini düşünmiyen unsurlardır. Sırf onların tesirleriledir ki bugün bil- — hassa garbi ve cenubi Anadoluda köy- -— Tü çok borçlanmış ve Ziraat Bankam- nın dd bir çok paraları bağlanıp kal - — Miştır. . h rimizden biri şöyle yazıyormuş: lette mağlüp olduk.» Diğer bir gazete şöyle söylüyormuş; ç a DRUĞA irbasd * Sporcularımızın, müsabakalar yapmak üzere Mosko - vaya gittikleri malümdur. Dün, güreş, müsabakalarının neticeleri geldi. Bu müsabakaları merak eden bir okuyucumuz gazeteleri tetkik etmiş, gazeteleri- «Güreşte galip geldik, eskrimde berabere kaldık, bisik- | HERGÜN BİR FIKRA | Öyle ise satmam! Tarihçi Emin Âlinin bahadan kal - ma köhne bir evi vardı. Bunu ucuz, pahalı satıp savarak başka bir ev al- mak istiyordu. Günün birinde Ercümend Taluya geldi. — Cancağızım' dedi; bizim mahut evi okutmak istiyorum.. Artık otu - rulamaz hale geldi.. Bana bir ilân yaz da, gazetede neşretlireyim. Ercümend de yardı: <.. mahallede, .... sokağında, fev- le havadar, nezareti emsalsiz, her türlü konforu havi, modern bir ev satılıktır. Bahçesi şöyle, avlusu, banyosu, odaları şöyledir... Hâsılı, bir meth ki demeyin git - sin. Emin Âli, ilânı okuduktan sanra, sordu: — Bu tarif ettiğin, bizim ev mi? — Evet, — Bizim ev bu kadar iyi imiş, öy- le mi? Ercümend başını salladı. Bunun üzerine Emin Âli: — Madem ki bizim evin bu kadar muhassenatı varmış, öyle ise satmı- h ıunııı! dedi. Rahatını seven Hırsız yakayı Ele verdi Fransız mahkemeleri çok garip bir hırsızlık davasına bakmışlardır. Hâdise şudur: Meşhur sabıkalılardan birisi zengin bir adamın evine girmiş. Yükte hafif, pahada ağır neler bulmuşsa kaldırmış, hepsini bağlamış, fakat tam gideceği zaman uyku bastırmış, orada bir de güzel şezlong görmüş uzanmış ve uyu- muş. Sabahleyin bir türlü erken kalka- mamış. Ev halkı uyanıp ta hırsızı upu- zuün yatarken görünce, polise — gizlice haber vermişler, ve gelen polisler raha- tına üîıı_l_üıı_h:r!u amışlar. I"foy ünün en bü lüşmanı buu,-luî- ve hattâ, mübalâğasızca söyliyebiliriz, senesi içinde ödemeğe muktedir ol - madığı her nevi borçtur. Köylüler, borcu sevmeyiniz, borçtan korkunuz! İSTER İNAN İSTER İNANMA! «BiSiklet takımımız birinci geldir Üçüncü bir gazete de şu satırlar varmış: «Güreş, eskrim ve bisiklette Sovyetleri Moskovadaki müsabakalar hakkında hep ayni mem- eskrira ve bisiklet balardan malümat ten sonra, gazete idarehanelerine gelen havadislerin o- kunduğuna, anlaşıldığına ve ona göre serlevha yapıldı- ğina biz inanmadık. Fakat ey okuyucu sen ister inan, is- M ter inanma! İSTER İNAN İSTER İNANMA! nız. —a aa — di v le koymuştu. Memleketime, yurddaşlarıma, y ma bir an evvel kavuşmak arzusu bir sâde arzu değil, bir <iç çekişi» idi. Almanlar ağaçtan En dost bir muhitte geçen son on Cam yapmıya Muvaffak oldular Uzün - senelerdenberi — otomobiller| dum. vesaire için kırılmaz bir cam keşfedil- Düstürül de deygu iliri mesine uğraşılmakta idi. Fakat şimdiye '—,thîmbmun ’,îî&'g?îî;âîğ' uğ:: kadar ağaçtan bu şekilde bir cam ya- bi çekecekti. şıkıi Alıı':n mı’ılıe:;:'"l:nu düşünmüş- İşte şimdi, beni geren d'-g"şuüym İsr e Gi sönümdü da muvatlak du. Ve gevşedikçe, bana yemek. içmek, hd Te olmuş uyumak gibi ihtiyaçları unutturan bir Alnimli — mübendislarini - ferahlık duyuyordum. yaptıkları cam diğer camların sikleti-| İstasyonda, hiç kimse haber vermedi« nin yarı ağırlığındadır. Şeffaftır ve kat- |Bi halde, Edirneye geldiğimizi hissete iyyen kırılmamaktadır. Hem de maka- | Kendimi kupmnmdnıı dışarıs ra halinde katlanmakta ve istediğiniz |Y “tüm; etrafa göz gezdirdim. şekilde destere ile kesilmektedir. Sağa sola telâşla koşuşan — istasyort Alman mühindisleri bu keşiflerinin Tüemurları, yolcular ve hamalların a- esasını gizli tutmaktadırlar, rasında, uzun boylu, ağır, vakur çeh « v .. reli, temsil ettiği devlet otoritesinin Be hemmiyetini, ciddiyetini ve yüksekli « Üç senede 600 kişiyi öldüren kadın tana bağlı, öbür ucu da zarla, gine, çekilmiş bir lâstiğe benzetiyors ğini iyice kavradığı hal ve tavrındanı belli bir polis duruyordu. sısları peyda oldu, ve Marya Topana |dı; onun da gözüne bu ağır başlı, nezili isminde bir kadın bu münasebetle meş- |tavırlı memur ilişti. işde çalıştı ve muhtelif memleketlerin ve? * İsaraylarında bu müddet zarfında 600| — Sizin polisiniz, ne kadar mükem« kişiyi zehirliyerk öldürdü. Bu zehirlemek meselesi bilhassa mel! dedi, Renaissance devrinde fazla inkişaf et- mişti. İtalyada bir çok ahçı kadınlar bu işle meşgul oluyorlardı. İçlerinde haf- Sonra, bir iki defa Türkiyeye gelmiş olduğunu, her seferinde zabıtamızın mükemmeliyeti nazarı dikkatini cel « bettiğini, bizde, bizim polisimizde gör« tada 200 kişi zehirleyenler pek çoktu. |düğü terbiye, nezaket, vazifeseverliği ... başka yerlerde her vakit rastlamadığı- Katı yaka yüzünden ölen adam |©! uzun uzadıya anlattı, Ronalt Maden isminde 68 yaşında| Yurda böyle bir intıbala giriş hem mütekait bir ilk mektep muallimi gi-| hoşuma gitmiş, hem de milli gururumu yindiği sert kolalı yakm yüzünden öl-| Okşamıştı. müştür. İhtiyar muallim kolalı ve çok| — Pencereden uzanıp ta, mümkün olsa, yüksek yakalık giyinmek meraklisi i-| bana bu hazzi tattıran o «efendi» me- Biliyor Musunuz? giliz doktorunu bir aşı için getirtmiş, 1 — Meşhur hikâyeci ve şair Ander- doktor muvaffak olunca kendisine | 9ü nerelidir? 200,000 mark vermiş, 40,000 mark ta| 2 — Almanların en meşhur şarkılı ceye kadar senevi 10,000 marklık bir l 3 — Fransız ihtilâlinde en büyük rolü irad temin etmiştir. oynıyan klüp hangisidir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Anubis eski Mısırlıların ilâh » larından biridir. Vücudu insan, başı çakal şeklindedir. | 2 — Baltık denizi, Polonya, Alman- ya, Danimarka, İsveç, Rusya Finlân « diya ve serbest Danzig şehri sahillerile çevrilidir. 3 — Türkiyede müatbaayı tesis eden İbrahim Müteferrikanın mezarı Ka - sımpaşadadır. vi .mı”âp ettik.» alınmaktadır. Şu serlevhalar: gördük- emplon - Oryan - Eksprca in dev : beş gün zarfında, kendimi bir ucu va- — abildi- —