SON POSTA Bir Türk operasına Muhtacız... Muhittin Birgen —oN lonunda aslen Litvanyalı olup yada musiki tahsil etmiş, uzun ınüddet Amerikada çalışmış bir opera artisti, bir primadonna ile beraber çay içiyorduk. Safra kamşuluğu bizi yol abbabı etmiş- ti. Şuradan, buradan bahsederken söz Türkiyeye geldi. Hiç Büzel olmıyan, fakat, sının inceliği ve hislerinin zerafeti ile göze çarpan bu artist, me- ğerse Türk inkılâbına biraz olmuş. İngiliz ve Alman dillerinde bize dair yapılmış neşriyatı, bazı Türk mü- elliflerinin bu dillere tercüme edilmiş eserlerini okumuş. «Ol nâdir görülen bir ku: bir Türk ile memnun görü undan altı sene evveldi. Europa va purunun ikinci mevki büyük sa- Türkiyeye karşı uzaktan duyduğu sempatiden uzun uzun ve hararetle bahsettiklten sonra, kendisini bilhassa alâkadar eden bir bahse dönerek: — Nasıl, dedi, operalarınızda güzel artistler var mı? * Operalarımız? Güzel artistlerimiz? Fena bir sual. Eğer ben bu suale, mese- lâ, İstanbulda maruz kalmış olsaydım, belki daha kolay, daha az sıkılarak ce- nevkiinde bile otellerinde vap verebilirdim. İkinci bize Avrupanın en büyi dahi güç bulunan bir konfür veren, o zamanki dünyanın en büyük, en güzel ve en hızlı bir vapurunun, duvarları Yunan san'atinin timsâllerile süslen- miş büyük salonunda bizzat büyük bir opera artisti tarafından böyle bir sual karşısında kalınca sıkıldım — ve hattâ şaşırdım. Biraz gayretle kendimi top- ladıktan sonra, henüz bizim (« geçmediğimizden, operet devrinde bu- hunduğumuzdan ve saireden ve bütün bunların esbabı mucibesinden bahseden bir uzun tekerleme yaptım. aya Yolculukta insanlar gayet nazik ve eemilekâr olurlar, Bu Litvanyalı Primadonna da öyle oldu ve beni daha fazla sıkmayarak bu defa da Türk kadınlarının mesleki ha- yatları hakkında bazı suallere geçti. başlı eksiği bu noksandır; memleket değiştirmek, medenileştirmek sahasın- da yapılmış olan büyük şeyler arasımda eksikliği en çok göze çarpan şey budur. Bir Avruüpalı kafası için, bir milletin bir vek olsun operaya sahib olamayışı, hiç bir suretle ne anlaşılır, ne de izah edilir bir şey değildir. Bunun için yu- karıda bahsettiğim hikâyeyi ne vakıt hatırlasam, mutlaka içimde bir sızı du- yarım ve bilirim ki bize karşı nedense benim m ce - iyi hisler yan opera artisi bir uzun tekerleme ile verdiği vaptan sonra hislerinin üzerinden so - ğuk bir duş geçmiş olduğunu duymuş- tur. * Medeniyetle musikinin, — işlenmiş kültür musikisinin ne kadar büyük ve derin bir alâkası vardır! İnsanların kalblerine incelik duyguları akıtan, bi- zi alelâde canlı - ve ekseriya yırtıcı! - bir mahlük olmaktan kurtarıp insan yapan bu sesi, musikinin göklerden ge- len sesini, daha ne zamana kadar rad - yo makinelerinin öksürüklü ve hırıltılı Kgüğüslerinden dinliyeceğiz? Bilmem kaç metre ve kaç santim at- lamak için senelerce uğraşan Türk de- Hikanlıları arasında nerede o delikan - h ki bize kendi sesinden medeniyetin derin ahöngini içi yüksek bir aş için gönlünde | $ ateşini duy -| müş olsun? Nerede o Türk kızı ki, se- | ginin derinden gelen hisli dalgaları için- | UI n erit de bütün Türkiyenin kalbini kem doğru çekmek aşkını bütün aşkl.ırmi ( lnlmryan bir lokantada yemek yermiş. K Baba ve hoca daima etele Bi Sonbahar geldi, mektep- nuz yarın tekrar bilgi ya- tağınm yolunu tutacak... kontrol bakmaktır... Babanın ler açılmak üzere, çocuğu-|günlük hayatını yakından vazif her elmek, derslerini Bazan fena not alan, sı- mfta kalan bir çocük, ken-|karsı dajma elele vermesi, disini mazur göstermek için | birlikte yürümesi lâzımge- hazırlayıp - hazırlamadığına | hocasından şikâyet edebilir,|len iki unsurdur, yumuşak bulunmayınız. Baba ve hoca Çocuğa ikisi de ayni derecede ehemmiyet- lidir. —.. ——— Farelerin yiyiv Bitirdikleri Suriyede hayatını aşcılıkla kazanan | bir adam biriktirdiği dört bin lirayı bankalara emanet edemiyerek yatağı- na dikmiş. İşini gü bırakıp da meslekten ayrılacağı zaman bir de ne baksın bankaya koymadığı banknot - ları sıçanlar kemirmiş. x» 72 yaşında Jun Kerk'li bir adam harpte malül kaldığı için devletten para alıyormuş, diğer taraftan da, ha- yır cemiyetlerine bap vurarak onla Bu paralarını bir küpe koymuş küpte tam 71.500 frank varmış, adamcağız bu işi yaparken yağmurun yağacağını he- sap etmemiş, küp gömülü kaldığı yer- de su almış ve bütün paralar bazulmuş adamcağız da kalp sektesinden ölmüş. * Musik! dişmanı Bernar Şav İngiliz edibi Bernar Şav bilhassa ye- mek yediği esnada musikiden hiç hoş- lanmazmış onun için Londrada çalgısı dan da yardım görüyormuş zat ir kaç ay o lokantaya uğramadıktan sonra üç beş arkadaşiyle yemek yimek için girmiş. Meğer lokanta âdetini değiştirmiş ve çalgı koymuş, Bernar Şav bu vazi- | yete fena halde sinirlenmiş, © sırada orkestra şefi kendisine sokulmuş: — Hangi parçayı çalmamı istiyorsu- nuz demiş. Şav hiç bozmamış ve şu cevabı ver- miş: — Süküt parçasını! * En kârlı ticaret yolu | Amerikada garip ticaret — usulleri | vardır. Havadan para kazanmak isti - yenler pek açıkgöz şeyler olduğu gibi | halk da hayB vaftir. Geçenlerde iş a damlarından biri gazetelere şu ilânı| vermiştir: 4 (....) Müessesine bir dolar gönde- ren kur'aya dahil olacak ve 159516 dolar kazanabilecektir. | Bu müsabakaya tam 4 milyon insan ' İSTER İ Dün arkadaşlarımızın topladıkları haberler arasında l şu satirlara da tesadül ettik: «İktisad Vekâleti namına meyva tetkikatında bulunan | hey'et dört Eylülda 8 kavun ambalâj y: balâj dün açılmış ve on günlük teecrübı ların çürümediği eörülerek teerübenin muvaffak netice İSTER İNANMA! İSTER ——7 at | YERGUN BİR FAKRA Son dafa Veliefendi'de büyük bir at yarışı yapılıyordu. Tabanca patlaymca bi- niciler ileri atıldılar, Bunların için- de bir iki acemi de vardı. Bir tanesi birdenbire hayvanm üstünden beyinlistü yuvarlandı ve gözlerinin önünde şimşekler — çak- mağa başladı. Düştüğü yer bir ağaç önü idi. A- Kacın altında adam oturuyordu. Adam bön bön sordu: — İlk defa mı ata biniyorsumuz? Süvari homurdanarak: — Hayır, son defa', dedi, Yezanan Eski Boks Şampiyonu ve Zencilerin muvaffakiyeti Zencilerin spor sahalarında bü - yük muvaffaki - yetler kazanmala- rmr üzerine dünya boks şam- yeyoat; — Tilem gazctecilere be & yanatta buluna « rak: — Zenci bak- sör Joe Laouisin eski şöhretini el - de edeceğine ina- niyorum. Ve öye " le sanıyorum ki, pek yakında İngiliz boksörleri biz Amerikalıları pek ya- kında ringten «ilip süpürecektirler. demiştir. eski * “Musik! Insana noler yaptırır? Fransa krallarından 3 üncü Hanri musikiden heyecanlanımmış. Bir “ gün bir düğüne gitmiş içeri girerkön, adlie- ri havalar çalmışlar, Kral o kadar he- yecanlanmış ki, nihayet dayanamamış silâhına sarılarak: — Karşıma çıkacak adam yok mu? diye artalığa meydan okumıya başla- miş, Bakmışlar ki iş sarpa saracak derhal | lar. 'Bu sefer de Kral, bir koltuğa gö- | |mülerek hüngür, hüngür ağlamıya başlamış. Ve böylece büyük bir kâ - zanın önüne geçilmiş. iştirâk ettiği için müteşebbis 159.546 Önlün GA kişlan öremala ve bükiye d lan milyaslarıda celine indirerek işin içinden çıkmıştır. NAN aplırmıştı. Bu am- eden sonra kavua- İNAN Kuluçkaya yatan Adam diri diri Yakılarak öldürüldü Temmuzunda Thorn diri 1724 senesi vilâyeti civarında bir köylü diri yakılmıştır. Kendisine bu cezanın verilmesinin sebebi de şudur: Köylü, yavru yapmak için, kaz ve ördek yumurtalarının üzerinde bir ay oturmuştur. * İki günde bir roman yazan mul İngiliz romancısı meşhur Edgar Vallasın yanında on sene daktiloluk Yağanı oD Korbu geçen hürlte' F badrer gda vefat etmiştir. Vallasın ölümünden Söen Küti bi mlaşbur — zesleklğ ait bazı hatıralarını neşretmiştir. Aşağıdaki satırlar da bunlardan çı- karılmıştır.: «Bir Cumartesi akşamı idi roman tâbilerinden birisi Vallasa Pazartesi - ye kadar bir roman yazmasını söyle - mişti. İki defa daktilo müsabakasın - da kazanmış olduğum için mevcutla- rın arasında en seri yazan ben idim. — mamm eee e İSTER İNANMA! verdiği anlaşıbnıştır.» Bizim bildiğimize göre ambalâja konmayan kavunlar bile bir aydan fazla bir müddet çürümeden kalırlar. Şu vaziyete nazaran kavunların fenni ambalâjdan — dolayı, çürümediklerine ve ambalâjların iyi netice verdiklerine biz inanmıyoruz fakat ey okuyucu sen Hemen bana haber gönderdi. Gidip kendisini buldum. O akşam Vallas yatağına uzanıp romanı bana söyle - miye başladı. O kadar çabuk söylüyor dı ki yetiştirmekte müşkülât çekiyor- dum, Ertesi Pazar günü ve gecesinde de ayni şekilde söyleyip yazdırmıya de- vam etti. Ve Pazartesi günü tâbie ro- manı teslim etti. z Vallasın ölümünden sonra Kurtis de maruf bir polis romancısı olmuştu. İskoçyalı * nn hasisliği İskoçyalılar çok hasis olmakla maruf- muzikaya hüzünlü havalar çaldırmış- |turlar, Bunlardan bir tanesi Amerika- |da bulunuyormuş ve bir işten dolayı evine bir hafta gidemiyecekmiş, tel - grafhaneye gitmiş, Amerikada imza - lardan telgraf parası alınmadığını öğ- renince telgrafi şöyleyazmış: «Cumaya kadar evine gidemiyecek adam» Telgrafçı düşünmüş taşınmış ve ni- hayet para almamıya karar vermiş... A — e F — Sözün Kısası Okuyucula;ır;ıln Hasbihal E. Talu T 2736 le bugünl e pek gayri mun- tazam karşılaşıyorum; özür dile « s izin rim, Yorulan dimağımı, gerilen sinirle « rimi dinlendirmek ve karş l daha ceyyid bir kafa ile çık; için dost Yugoslavyada uzuncu bir se- yahat yapıyorum. Bizi oraya davet et- mek nezaketinde bulunan meslekdaşla« rımız çok zengin bir gezinti prc hazırlamışlar, Garp lehçesind sık sık dola: seyahat yaptırıyor- birle: dinamik y imiz yok, sabali lar, de, Binbir gece mas gibi bir cennetten öt Size ben bunları bir bir fakat dönüşte, Zira, yorgun ar; odasında ve yahut ki bi masası üzerinde, alelâcele çırpıştırıla- cak bir mektubun, gördüğüm ve duy- duğum şeyleri lâyıkile ifade edem ceğine kaniim, Çünkü bu gördüğüm ve duvduğunt şeyler gerçekten güzel şeylerdir. Ki « mini hayranlıkla, kimini de içimi bur « kulıyan derin bir gıpta ile müşahede &t« mekteyim. Öyle bir gıpta ki, tahakkue kunu göremiyeceğim emellere - tallük, ettiği için beni muazzep, muztar.p edis yor, Öyle mamur, temiz, süslü, rahat şe « hirler görüyorum ki, bizde hâlâ neden eşine Trastlıyamadığımızı kendi ken « dime acı acı sormaktayım. O bize arzedilen harikaların tama « harpten sonra, tıpkı bi; j Miş azim r in eseri olarakğ vücuda geldiğini düşündükçe, muha - kememde beliren istifham i d işkence âleti gibi dimağımı parçalı Size, müşahedelerimi uzun uzun Tatacağım. Yazacağımı ve resimlerle, ise tatistiklerle tevsik edeceğim o rımdan, sizinle başbaşa verip ibretler çıkarmağa çalışacağız. < Z re Biliyor Musunuz? | — Karakas hangi hükümetin mer- kezidir? — Kap nerededir, kimin müstemle « | kesidir, nüfusu bizim nüfusumuzdam ne kadar azdır, neler yetiştirir? 1 3 — Şibirya ile Türkistan hududun- da bulunan Balkaç gölünün derinliğİ ne kadardır? (Cevapları Yarın) v * tanınmı te yaralılara ve ölülere yardım Bir şairin şiirlerinde mevzuu bahse “ dilmiştir. 2 — Dalila Samsunun listinde dünyanın en kuv “|larak saçlarının sihiri ile yaşıyan Sam” sun, Dalilâ ile sevişmiş, fakat bu ka * dın kendisine ihanet ederek saçların! kesmiş, onu bu suretle kuvvettefi | düşürerek öldürtmüştür. 3 — PFransızların meşhur kadın kah* ramanı Jan Dark 1431 de Rot Vicux March& denilen yerde yak 423 doktorun tedavl ettiği hastf 1894 senesinde Japonya İmpara * torunun kaynanası hastalanmış ve kâf dmın tedavisiyle tam 423 doktar ge * celi gündüzlü meşgul olmuştur. Ka dının hastalığı imtidadınca bütün İ esliponya matem tutmuştur.