SON POSTA W ehmedin Yeni Maceraları BALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 71 Gâvur Mehmet, birdenbire prense-| yapabilmenin ne kadar güç olduğunu sin sözünü kesti: biliyor musunuz?.. — Yeter, madam... Zaten, ne za -| — Madaml!.. Bildiğim bir şey varsa, — Mandanberi ıztırap içindesiniz. Daha|iş bu dereceye gelmiyecektir. Sizin, o fazla üzüntüye tahamımül edemezsi -|kâğıdı imza etmeniz, kâfidir... Siz, be- niz... Esasen artık bu teessürlere lü «,ni dinleyiniz. Söylediklerimi, aynen Ü ğum kalmadı. Dediğim gibi; kendini -| tatbik ediniz. Neticenin, benim dedi- — musu... Sonra, © alçak adamdan inti- zi, tamamile kurtulmuş addedebilirsi-|ğim gibi çıktığını göreceksiniz. niz. — Pekâlâ.. Buna gayret edeceğim. — Lâkin, benim kurtulmamla iş bit-| — Şu halde, şimdi tekrar sizin elle- miş olmıyacak ki.., Zavallı prensin na-İrinizi, ayaklarınızı bağlıyacağım, Sizi burada nasıl buldumsa, gene öyle bı - E Ram... rakacağım... Maamalih, merak etme- — Maodaml.. Şimdi bunları düşün-|yiniz. Ellerinizi, çok hafif bağlıyaca - A Son Posta'nın siyasi tefrikan * Ayasofya meydanının Nasıl doğdu, Nasıl yaşa İttihatçılar Devrinde MUHALEFET ©T dı, Nasıl öldü? iki tarafındaki sıra Yazan: Ziya Şakir ,« kahvelerle Beyazıt meydanındaki, Fatih camisi avlusundaki kahveler ve Direkler arasındaki çîyhnneler birer siyasi klüp haline gelmişti Kâmil Paşaya gelince; bütün ha -|için terki vazife ederiz, demişler. yatında açık, dürüst, riya ve pervadan #zâde bir şiar göstermişti. İşte; bu şebepledir ki, sadaret mev- — Derler a. — Sırtını (cemiyeti muhtereme) ye dayıyan evkaf müdürü ne cevap ver- küne bazı kayıt ve şartlarla geldikten |miş, bilir misin?., sonra, ittihatçılara zerre kadar ehem - miyet vermemişti. Hattâ; sadaret teb- — Ne cevap vermiş?.. — Çok âlâ edersiniz, müezzin efen- meyiniz. Her şey sıraya girecektir. Ben, burada daha fazla kalmamalıyım. Bu, hem benim ve hem de sizin için bir tehlike teşkil edebilir?.. ğim. Öyle ki; istediğiniz zaman, der- hal çekip çıkarabilirsiniz. Yalnız, lâ - zım olan bir şey varsa o da, buraya bir yabancının geldiğini ve sizinle gö - Prenses, birdenbire yerinden fırla-|rüştüğünü onların bilmemesidir. L dı: —— — Nasıl?,. Demek ki, beni burada * Gâvur Mehmet, şüpheyi celbedecek riğine gelen cemiyet murahhaslarını, |diler.. Eğer siz terki vazife eder gider- bitişik salanda uzunca zaman beklet -|seniz, biz de minarelere çan asarız.. mek ve sonra da ayakta kabul ederek Hiç olmazsa, her ay size etek doluları bir kaç sözle savıvermek suretile vezi-|para vermekten kurtuluruz; demiş. râne bir celâdet ğöstermiş ise de, itti- Etraftan; bu muhavereye kulak ka- hatçıların da fena halde kin ve iğbirar-|bartanlar, bu mühim havadisi derhal bırakıp gideceksiniz?.. hiç bir iz bırakmadan yukarı çıkmış.. — Çok kısa bir zaman için, ma -|Mermer kapağı deliğin ağzına kapa - — dam... Lâkin, gitmeden evvel, sizin|dıktan sonra, üzerine gene taşları yığ- Kayatınızı tehlikeden kurtarmak için | mıştı. ğ - lâzım gelen şeyleri yapacağım, ma - Fakat bu işleri bitirmek, o kadar ça- Hdam... Yalnız, neticede muvaffak ol -|buk olmamıştı. Sabah olmıya başla - — mak için, siz de benim dediklerimi ya-|mıştı. Nerede ise, ortalık ağaracaktı. O piniz. — Size; her suretle emniyet ve itaat göstereceğim. Söyleyiniz. Ne yapmam lâzım?.. — O kâğıdı imza ettirmek için, da- ha hâlâ ısrar ediyorlar, değil mi ma - Ve ortalık ağarırsa, her taraftan gö - rünen kale duvarlarının üzerinden geç mek, çok tehlikeli bir şey olacaktı. Onun için Gâvur Mehmet, sıkıntılı dakikalar geçirmekte idi. Surların ü - zerinde görünerek herkesin nazarı dik- katini celbetmektense, her tehlikeyi gö- ze alarak bulund:ıiu kulenin kapısı ö- nünden aşağı inmiye karar vermişti. Bunun için de gene o ipin yardımına dam? — Şüphesiz... Belki; biraz sonra, tekrar geleceklerdir. —Hah'.. Bo tü ” Şimib odi ge Hip te size ısrara başlar başlamaz; bu|müracaat edecekti, kâğıdı imza edeceksiniz?.. Gâvur Mehmet, bu kararla kulenin — Ah.. Buna nasıl muktedir olabi- | kapısından çıktı. Etrafına göz gez - Birim?.. dirdi. Derhal büyük bir sevinç hisset- — Bu.. lâzım, madam,.. Yalnız, im-İti. Kulenin biraz ilerisindeki harap bir zanızı koyarken, bunun altına küçük |evin damı, surların üzerine doğru yük- bir haç resmi yapmayı da unutmayı -| selmekte idi. Ve, bu dam ile surların ,hız. hizası da, yedi sekiz kulaçtan fazla de- — Unutmam. ğildi. — Sonra... Silâh kullanmayı bilir-| Gâvur Mehmet, hiç tereddüt etme - biniz, değil mi?.. den oraya doğru ilerledi. Beline sardığı — Çok iyi ata binerim. Ve çok iyilipi çözerek mazgal deliklerinden biri « silâh atarım, ne geçirdi. Tam ortasını deliğin bulun- — Bu da âlâ... Şimdi, ben size altı|duğu yere getirerek iki ucunu aşağıya aleşli bir rüvelver bırakacağım. Bunu,|doğru attı. İpi, kuvvetli pençelerile — daima elinize en yakın bir yerde bu -|kavradı. Bir iki saniye içinde damın — İunduracaksınız... Şayet kat'i olarak| üstüne ayak bastı. bir ölüm tehlikesi karşısında bulunur -| — İpin bir ucundan çekerek öteki u - sanız, derhal kullanacaksınız. cunu mazgaldan çıkardı. Bu sefer de, — Fakat.. Onlara karşı kendimilevin bacasının dibine geçirdi. Gene ipe müdafaa edebileceğimi, hiç zannetmi-| şarılarak kolaylıkla bahçeye indi. Goğ-: — yorum. sünü kabartarak derin bir sevinçle: —| — Niçin?., — Ooh!.. Kazasız, belâsız hele şu! — Çünkü.. Fernandez, hiç bir za-| yer yüzüne inebildim. man buraya yalnız gemez ki... Diye söylendi. — Kaç kişi ile gelir. Tekrar ipin ucunu çekti. — — Hemen ber gelişinde, Kaptan Mi-|indirecek.. beline saracak.. artık çıkıp — haloviç bulunur. Bazan da, daima de-|başka işlerine gidecekti. Fakat tam ipi gişen adamlar bulunuyor. çekerken başının üstünden gözlerine — Demek ki, bazan iki kişi.. Bazan |doğru simsiyah bir cisim indi, Dört beş da, üç kişi geliyorlar; öyle mi?.. 0 —Evet. larına vurulan kuvvetli bir çelme ile, — Haaaa, bakınız madam.. Evvelâ, Jarka üstü yere yuvarlanıverdi. şunu aklınıza koyunuz ki.. Bu adam- (Arkası var) “dar, uzun müddet sizi öldürmek iste - SALON DEDİKODUSU. - mezler... Çünkü, sizi ellerinde vasıta yaparak, zevcinizden para çekmek i terler ...Buna binaen, şimdilik ölümü aklınızdan geçirmeyin... Benim — size tabancayı vermekten maksadım; an - cak, fevkalâde bir hüdise karşısında kalırsanız, kendinizi müdafaa etmek içindir... Eğer başınız sıkılırsa, bunu da pek mükemmel yapacağınıza e - minim... Şunu unutmayınız ki, bun - lar sizde silâh olduğunu İıilm!flikleri — için, hiç şüphesiz buraya silâhsız geli- yotlar... Böyle bir hal karşısında ka - Salonların başlıca — dedikodusunu tu- walet eşyası teşkil eder. Üç Bayan, bir araya gelimce, hemen, — kullandıkları krem ve pudrayı birbirlerine hedhet- meğe başlarlar. — İçlerinde, — pudrasını, — lırsanız, evvelâ derhal kendinizi şu| kremini, rujunu, İosyonu sık sık değişe köşeye atarsınız. Arkanızı duvara da- yarsınız. İlk ateşi, en geridekine açar- sınız. Tabiidir ki onlar şaşıracaklar. tiren Bayanlar pek çoktur. Yalnız VENÜS KREMİNİ ve VENÜS PUDRASINI kullanmağa alışmış olan- Dönüp arkalarına bakacaklardır. O fır-| lar, ömürlerinin sonuna kadar, onun sa- — Satı da kaçırmazsınız. Ötekilerin üze-| dık bir müşterisi kalırlar, — Tine de, kurşunu basarsınız. — Prenmses, ellerini semaya kaldırdı: — — ÂAh... Ne kadar kolay söylüyor. VENÜS MARKASI, başka bir mar- kayı aratmıyacak — hususi — meziyetlere malik eşsiz markadır. Deposu: Nuııddiı Evliya Zade Tica« ü İstanbul sunuz... Fakat, bir kadın için bunları| , bi nesi larını celbeylemişti. İttihatçılar, Kâmil Paşayı da bir hamlede sırtüstü devirmek istemiş - lerdi. Fakat Sait Paşa vak'asından son- ra - ortada henüz ciddi bir sebep yok- ken - bir de Kâmil Paşaya hücum et - meyi — göğlerine — kestirememişlerdi. Çünkü ,efkârı umumiye tarafından kendilerine fena bir not - verileceğini tahmin eylemişlerdi. Onun için Kâmil Paşanın « kendi hoşlarına gitmiyen ha- reketlerini birer birer tesbite - ve bir müddet daha sarbetmiye karar ver - mişlerdi. Kâmil Poaşa, ittihatçıların tavır ve hareketlerini beğenmemişti. Ordu sa- yesinde vaziyete hâkim olan bu inkı - lâpçıların, günün birinde nasıl olsa kendi başına da bir çorap öreceklerini hissetmişti. Fakat, korkaklık göstere- rek, mevkiinden çekilmemişti. Hattâ; icap ederse, sonuna kadar mevkiini muhafaza ederek (muahlefet) e karar vermişti. Ancak şu var ki, zamanın nezaketini ehemmiyetle nazarı dikka - te alan Kâmil Paşa da ittihatçılar gibi ihtiyatlı davranmış; kopacak fırtına - da kendisi âmil olmak istememişti. * İttihatçılar; gafletle harekette de - vam etmektelerdi. Böyle de şahıslar üzerinde durarak, şahıslarla uğraşa - rak kendilerine karşı (muhalif unsur- lar) yaratırken; azıl büyük tehlikeyi görememektelerdi. Şahıslara karşı girişilen açık ve ka- palı mücadeleler, ası! halk kitlesi üze- rinde menfi tesirler husule getirmek - te idi... İkdam, Sabah, Mizan gazete - lerile, her gün isimleri çıkan ve batan bir çok (verakpareler), memlekette âdeta yeni bir unsur türetmişlerdi. Bu uynsurun makam ve mahafili de, (kah- Aşağıya | ve) ler ve (kıraathaneler) di. Ayasofya meydanının iki tarafın - daki at kestanelerinin altında sıra kah- velerle Beyazıt meydanının, Fatih ca - misi avlusunun kahveleri, ve Direk « el birden kollarına kenetlendi. Bacak-|lerarasındaki (çayhaneler) birer (siya- si klüp) haline gelmişti. Ve kâmilen yarım müpevverlerle avam yatağı o - lan bu kahve ve çayhanelerin hemen hepsi de yukarıda ismini — saydığımız gazetelerin tesirleri altına girmişler - di. Sabahleyin gözlerini bu kahvede a - çanlar; ellerine bu gazetelerden birini alır almaz, hemen başmakaleye göz gezdirmekte, ve derhal ahbaplarile sö- ze girişmektelerdi: kendilerinden daha uzaktakilere du - yurmakta kusur etmiyorlardı: — Ne olmuş, yahu?.. — Ne olacak?.. Camilerde müezzin- leri kaldıracaklarmış. Minarelere çan asacaklarmış. — Deme, hocam, — Demesi, memesi; yok. Evkaf müdürü, resmen söylemiş. — Doğru.. Doğru. Hükümet tara - fından iki yüz adet çan ısmarlanmış. — Üstü örtülü arabalarla, evkaf Yeni Neşriyat Balkanlar ve Türklük — Genç yanıcıları « musdan Yaşar Nâbi Balkanlarda yaptığı ki- sa bir seyahatin intibalarını güzel bir cild içinde toplıyarak kitap halinde neşrelti. Hiç bir edebi ve ilmi iddlası olmuyan bu cserde Balkanlarda yaşıyan milyonlarca Türkün ha- yatı hakkında derin ve etraflı malümat ve- rilmektedir. Eserde Balkan Türklerinin üdet- ,leri, tahassürleri, şiir hayatları ince bir. li Jsanla anlatılmakta, ve içtimal yaşayışları tahiil edilmektedir. Güzel bir kapak içinde temiz bir başkı ile Mmtişar eden bu eser, oku- nacak değerdedir. Köy kalkınma programı — Trakya umu - mi müfettişliği Trakyada köy kalkınma, ha - reketinin beş yıllık programını güzel bir ka- pakla ve bir çok enteresan köy ve köylü re- simlerile beraber neşretmiştir. Bu broşürün içinde Türk inlaldbınm en güzel görünüş - lerine ait resimlerle yazılar bilhassa şayamı dikkattir. Trakyada köy çocukları azat obaları — Trakya U, M. köy bürosunun yayın serisin- den biri olarak çıkarılan bu brogür yalnız resimlerden ibarettir. Edirne — Edirne Turing ve otomobli klü- bü neşriyatının ik sayısı olarak çıkarılmış bir brogördür. İçinde bir çok güzel resim - lerden başkâ Edirneye ait faydalı malümat vardır. Trakya paviyonu münastbetile çıkarılan bu broşgür Trakyanın bugüne kadar geçen bü- tün tarihi hareketleri kısa bir yaza ile tes - yazılarla Trakyadaki ziraat, iktisadiyat, sa- nayi ve eski eserler nakledilmiştir. Çok güzel hir kapak içinde çıkarılan bu brogür Trak- ya hakkında tam ve umumt bir malümatı ihtiva etmektedir. Çaka — Edirnenin ceki eserleri — sevenler kutumu tarafından bu isimde küçük bir e- ser çıkarılmıştır. Eserde, orta zamanda İz- mir ve yakınındaki adalarda görülen Türk bükimiyeti izah edilmektedir. Üryani Beiği — Kastamonu siraat memu- ru Mahir Öğütçü tarafından bu isimde kiy- — Gördünüz mü, Ali Kemali?, Ge- metli bir kitap çıkarılmıztır. Betede bu mej- ne ittihatçılara öyle bir girişmiş ki... — Ya Murat Bey.. Amma da sıyır - ma kantar gidiyor ha. Alimallah, he - riflere duman'attırmış. — Adam, sen de... Attırıyor da, ne yapıyor?.. Her şey, eski hamam.. Es- ki tas... Evvelce bir tek padişaha ta - pıyorduk. Şimdi, elli kişiye tapıyoruz. Üç aydanberi (hademei evkaf) ın ma- aşları verilmemiş. Dün, Hacı Hafız Efendi söylüyordu; bir kaç müezzin birleşmişler.. Evkaf müdürüne gitmiş- ler. Eğer maaşlarımızı vermezseniz, biz | gerdedir. de nafakamızı başka işlerde aramak |Yeni Türk — hut Türk meyvasının yetiştirilmesine dair faydalı ve resimli bir malümat vardır. Balkanlar ve Türklük — Genç yazıcıları - mızdan Yaşar Nabi Balkanlarda yaptığı kısa bir seyahatin intibalarını güzel bir cilt için- de toplıyarak kitap halinde neşrettl. Hiç bir edebi ve ilmi tadlası olmuyan bu eserde Bal- kanlarda yaşıyan milyorlarca Türkün ha - yatı hakkında derin ve etraflı malümat ve- rilmektedir, Eserde Balkan Türklerinin â - detleri ve tahassürler ince bir Hisanla anla- tılmakta ve içtimai yaşayışları tahlil edil - mektedir. Güzel bir kapak içinde temiz bir baskı ile intişar eden bu eser, okunacak de- Eminönü Halkevi tara- hık'yı Broşürü — İsmir fuarında açılan || bit edilmiş, müteakiben bir çok resimler ve || dairesine götürülürken gözlerile gö « renler var. — Eh... Benzedik öyle ise... — Zaten, benzemiyecek neremiz kaldı?.. Mübarek ramazanı şerifte, so- kaklar ortasında, güpegündüz, fosur fosur sigara içenleri görmedin mi?.. — Ya, o kadınların kıyafeti. — Kışlalarda hamam bürosunu kal- dırmışlar. İşte, buna benziyen — muhavereler; böylece bir takım yazanlara, bühtan - lara dayanarak sürüklenip gidiyor; a- sırlardanberi cehil ve taassupla te « reddi etmiş olan idraksiz bir zümre - nin dimağlarına, çıldırtıcı bir fesat ze- hiri akıtıyordu. Artık, her tarafta bir volkan kaynı- yordu. Kahvelerin pis ve boğucu ha - vası içinde başbaşa verenler, birbirle « rini daha ziyade ifsat ve izlâl edebil « mek için, bütün belâğatlerini sarfedi- yorlar.. Ve nihayet, bir tek nokta üze- rinde ittifak ediyorlardı: — Din, elden gidiyor. (Arkası var) osta * İstanbul Gelir ve Para BORSASI Kira ©a B Hazine B. 46,00 95 15 T. B.IL 71,98 || Dahili istikraz $5,75 Lira Oo TBT.B. 1 23.45 ıı ©ç T5 T.B. NT22,20 97,TS) Bivas Erzurum 100.00 Rumt sene 1862 fınd.xn her ay çıkarılmakta olan (Yd“ Türk) ün 45 inci sayısı çıkmıştır. F sayıda : Agâh Sırrı Levent, Pr. Dr. - RafiP Özdem, Pr. M. Şekip Tunç, Kâzım mi Duru, Sabri Esadı Ander, B ÇaV” darlı gibi tanınmış imzaların vardır.