Festivalin yenisini Şimdiden Hazırlamalıyız Yazan: Muhiddin Birgen aa Bktisat hareketi günden güte düşen, ı:ıyl.ık vasati iradı bu düşüşle bera - ber giden ve gittikçe küçük bir işçilik memleketi olan İstanbula, yaz mev - giminde, biraz hareket vermek, hariç- ten değilse bile dahilden misafir cel- betmek maksadile, ilk defa, geçen se - ne tertibine başlanan ve adına «eles - tival» deilen eğlenceler bu sene de tek- rar edildi. Geçen seneki tecrübeden Alınan netice her halde meniınuniyet vermiş olacak ki bu sene bu eğlence programının daha geniş - tutulacağı, mevsimden çok'zaman evvel haber verildi ve gazeteler eski masalların Hepy end'i olan kırk gün, kırk gece düğün tekerlemesini kullanarak, haf - talarca, İstanbulda kırk gün, kırk gece sürecek bir festivalden bahsetmeğe baş- ladılar. Sonra mevsim geldi, festival Luti, şimdi, ebakalım -ayinei devran ne gösterir?» diye herkes, evli evine, köylü köyüne dağılıyor. Gelecek se - neyel * Tertip edilen eğlencelere festival is- mini vermek, bilmeyiz, pek te doğru olur mu? Bugünkü programile ve bu programı canlandıran unsurlarile fes - tival, elbette bir festival değildir. Bir tecrübe, bir başlangıç, bir gayret, bir özenme, bir hamle, bütün bunların hepsi olabilir; fakat bir festival henüz olamaz. Kelime ve bu kelimenin altın- da yaşıyan iddia büyüktür. Festival denildiği zaman bunun ne demek olduğunu bilenlerin gözleri ö - nüne «Tirol> in, «Bavyera» nın, İsviç- renin yıllık halk bayramları gelir. O halk bayramları, ki ancak büyük bir opera dekorunu hatırlatan renklı milli kostümlerile bütün bir köylü kitlesini ayağa kaldırır; ya bir hasat sonunu, ya bir bağ bozumunu ve yahut, yerine göre, herhangi bir tabiat bayramını tes'it eden bir köylü kendisini bu bay- ramın şataretli havasına terkeder, Be- dediyeler, bu hareketi sadece teşkil ve tanzim ederler. Bu festival başkalarını eğlendirmek için «tertip» edilmez. Her- kes eğlenmek istediği içindir ki festi - vale iştirak eder. Aktör de, seyirci de hep ayni şeydir: Mukaddes sayılan bir hasadın idrakini şükran hislerile ilân eden halk! Ötesi ondan sonva gelir. Me- selâ, cenubi Almanya, yahut Tirol festivallerinde büyük operalar da bu- dunur. Ancak bunlar işin dekor tarafı, yüksek süs, biraz da iktisadi kısmıdır. Asıl festival, tabiatin ve işin, ki hunda yer eden bayram duygusile hal- kın yerinden oynamasından ibarettir. O zaman bütün köyler, kasabalar, küçük şehirler, baştan başa halk renk- lerile süslenir, köylülerin bayram el - biseleri sandıklardan çıkar, koskoca bir muhit, faraza bütün bir Salzburg, zen- gin ve parlak renklerle lenmiş mu- azzam bir opera sahnesine döner. Bu halk bayramını görmek, hayatı - nızı tazelemek, küvvetlerinizi -genç - leştirmek demektir. Onun için seyyah- lar akmıya başlarlar: 'Çok ucuz ve çok temiz oteller dolar, temiz yüzlü, nazik bizmetçi kızlar sizin istirahatinizi te - min için etrafınızda nezaket ve ihti - mamla pervane gibi dolaşarak hizmet ederler, ucuz ve güzel şarapların fıçı- ları mütemadiyen dolup boşalır, ben- zin depolarından her gün ucuz fiatla, tonlarca benzin akar, Nihayet bütün bu eğlenceli ve şatır hareket, süzüle | süzüle bir darphane olur... Bu yolda en| gaa ua aai NaÜR ada ada gea Ş AĞA ada eee a l Şk aaanz ö adD aü ada aa nnn Resimli Makal, 1 .— Dünyaya her çocuk nineleri, çifte çilte müreb - | derler. biyeleri vardır. 2 — Bazıları fakir aile cak 3 — Fakat varlıklı muhit- ayni muvaffakiyet ihtimali | yavrusudurlar. — Bakımsız, | te doğup hayata muvallaki- ile gelmez. Bazılarının süt| perişan bir hayatl sürüp gi -| yet ihtimallerini kucak ku- gelenler ara - |rastgeliriz. Çocuk, muhitin - sında da sefil kalanlar çok -| den de yardım görü 3' ç Nai 4 — Hiç muvaffakiyet ih- timali olmıyanlar arasında sivrilenlere de her tarafta İ L " Fakat asıl istikbali kendisi yapar. İIspanya harbi Ispanyol Sefarethanelerinde de Taklit ediliyor İspanyadaki dahilt harbin ayni bu hükümetin Berlin sefarethanesinde de cereyan etmiştir. Hâdise şöyle olmuş- tur: Sâbık İspanya sefiri âsiler tarafdarı olduğu için istifa etmiş, fakat sefaret- haneyi tahliye edip gitmemiştir. Yeni gelen sefir, yazıhane tarafına yerleşmiş, eski -sefir de ikametgâh ta- rafında kalmıştır. Bir gün iki tarafın tevabiüle sefirler birbirlerine girmişler, âsiler ve halk cephesi birbirlerine sopalarla hücum etmişlerdir. Sefarethane binası hariç ez memleket telâkki edildiği için, Al - man polisleri de işe müdahale edeme- mişlerdir. İki taraf dövüşmekten bitap düğtükten sonra mücadeleye nihayet vermişlerdir. İyi maaş verilen bir memuriyet İngilterede radyonun, müzikal olm- yan neşriyat kısmına bir direktör ara- mak lâzım gelmiş, kendisine ayda 1200 İngiliz lirası maaş veriyorlarmış. Bu a- damda aranan şartlar şunlarmşı: 1) Siyasi meselelere derin vukuf, 2) Çok insan tanımak, 3) Hayalperest olmak, 4) Meseleler hakkında müvazeneli hükümler verebilecek kabiliyette bu - lunmak. kira ile kıralanmış basit bir festivalden başka bir şey olamaz. O halde hiç yapmıyalım mı? Yapa- hm. Almanlar der ki: «Yüzmek öğrenmek için evvelâ de - muvaffak olan Tirol, denilebilir ki mün-|nize atılmak lâzımdır.» fakat boğul - hasıran bununla yaşar, mamak için de yüzmenin usulüne ria- M Mi yet şartile, Her sene festival geliyor, Bizde böyle bir festival yapmıya bu-|diyerek acele ile gelişi güzel eğlenceler gün dahi yakın zaman için imkân var|tertip etmeğe mahküm olmamak için —: — d KERGÜN BİR FİKRA Dul kalan tavuklar Eski devrin ağalarından biri, beş on atlısı ile bir köyden geçiyordu. diler ve hayvan oracıkta derhal can verdi. Bittabi geçip gitmek lâzım geli - yordu. Amma, horozun sabihi bir kadın ortaya çıktı. İki göz İki çeş - me... Feryat edip duruyordu. Ağa kadına acıdı: — Ağlama hatun, ağlama.. Ho - kuruş bu hayvan?, Kadın hiç düşünmeden: — Beş altın ağam! dedi. Ağanın adamları hayretle birbir- lerine baktılar. Ağa derhal kesesini çıkardı, beş altın saydı, kadıma uzattı. — AlN, dedi. Atını sürüp gidecekti. Fakat ka- dim derhal önüne geçti, boynunu bükerek acıklı bir sesle bağırdı: — Beş lira da dul kalan tavukla- rım İçin veriniz ağam!. Yüi nnn Zevc faşist, Zevce komünist olursa Netice neye varır? Londrada bir fotoğrafçı olan Er - nest Blay başanma davası münasebe - tile mahkeme huzurunda yaptı ah teklifini karısının kabul etmedi te- essüflerle beyan ettikten sonra sözüne şöyle devam etmiştir: Ben büyük harpten sonra sulhçu ol- düm. O kadar sulhcu oldum ki aile reisi olmak hakkını rızam — ile karıma verdim. Faşizmin ilerlemesinden sonra evdeki eski mevkiimi ele almağa ka - rar verdim. Bunu karıma mükerreren söyledim. Ben karımı seviyorum, O - nun evimizin kraliçesi kalmasını isti- yorum. Ancak rehber ben olmalıyım. Karım demokrat ve komünisttir ve bana da isyan etmiştir. Fakat ben hiç bir vakit kendisini tahtından indirmeğe teşebbüs etmedim. Madam Blay ise kocasının diktatör- lük yaptığından dolayı şikâyet etmiş ve bunun için mahkemeden boşanma kararı istediğini söylemiştir. Kadın şunları söylemiştir: — Ben hiç bir vakit evde kraliçe mevkiini istemedim. Benim istediğim kocamdan ayrılmaktır. Hürriyet âşı - kıyım, aramızda fark olmamalıdır. Mahkeme birdenbire hükmü vere - memiş, bu siyasi boşanma davası hak- madır? Bu imkâmı bir dakika bile dü -| gelecek sene için hemen şimdiden cid- | kında tahkikatın tâmikini hnıhyıu . şünmeğe dahi cevaz yoktur. Elimizde | di henüz hiç bir unsur yoktur. İstanbulun ne halk bayramları, ne güzel ve ucuz otelleri, ne güzel ve ucuz şarapları, ne ucuz benzini ve nihayet ne de festival zamanında, kitleyi neş'e ve şataretle â- yaklandıracak bir halk musikisi vardır. Ne zaman, festivalde halkı meydana çıkarırsak, halk ta kendisini bu şata - ret havasına kaptırıp sırf kendi kendi - sini eğlendirmek için harekete gelirse © zaman cazip bir festival yapmış olu- çalışmıya başlamak lâzımdır, İSTER İNA İstanbulda yeraltı tramvayları yaptırılmasına karar verihniştir. Bu tramvayların hangi caddelerin ve hangi sokakların altlarından geçecekleri, şehircilik mütehassı- sı tarafından tesbit edilecek ve bunu mütcakıp tramvay- İSTER İNAN İSTER İNANMA! ——— N okuyucu sen: INDA ) | Bir virgülün Kıymeti nekadardır, Dersiniz? Virgüle kıymet vermiyenler pek çoktur, hattâ bir şairimiz şürlerinden | derek hoşça vakit geçirdik. Ve birinde muhatabını küçük görmek i -| otelimize döndük. Sen bu kavgada bir virgül bile| Burada da vazife hissi ve meslek çil değilsin» der. Halbuki iş hiç de öyle değildir. O-|te bu mektubum, uykumdan çaldı, kuyun: Amerika gümrük tarifelerinde şu i- bare varmış. «Mevya, ağaçlar ilâh..» meyvalar-ile ağaçlar arasındaki:virgül matbaada yanlışlıkla konmuş, Maksat yalnız meyva ağaçlarını memlekete it- hal etmek imiş. Tabit bu yanlışlık üze- rine memlekete hem meyva ve hem de meyva ağacı ithal etmişler ve Ameri- ka da işin farkına vardığı zaman tam beş milyon içeri girmiş. Hduıuıı'lıvbılıı tren yolcusu Almanyanın Kiel istasyonunda çok garip bir vak'a olmuştur. Tren vagon- |larının bir tanesinde biletsiz olarak bu- lunan bir adam isim ve hüviyetini u - nuttuğunu iddia etmiştir. Mâzisinden hiç bir-şey hatırlıyamadığını söyleyen |bu adam trene nereden ve ne vakit bin- diğini de söylememektedir. Üzerinde de hüviyetini gösterecek hiç bir şey bu- lunmamıştir. Bu adam İngilizce, Fran- sızca ve Almanca İisanlarını pek mü - kemmel konuştuğu halde milliyetini tayin edemediği gibi Almanyaya ne vakit geldiğini de bilememektedir. Zannedildiğine göre bir Amerikalı o- lan bu adam olimpiyat oyunları mü - nasebetile Almanyaya gelmiş ve ora- da hafızasını kaybetmiştir. Ottawa ile İngiltere arasında ticari bir mukavele yapılmıştı, bu mukavele mucibince Ottawa İngiltereye senede 250000 kental domuzyağı ihraç ede -| faat birliğini işaret eylemek de fııyd”ı'ı cekti, halbuki yine bir yanlışlık oldu,|dan hâli değildir. Çok S Küçük Kra!ıAn Büyük memleketinde özün Kısası E. Talu Belyrad, $ - 6 Eylül 1936 Belgrada, bu gece saat dokuz bi : Çukta (bizim saatl&on) şakır şakır yö' — ğgan bir yağmurun altında ve mütemâr — diyen çakan şimşeklerin aydınlığı ilâ — girdik. Matbuat bürosu şeflerinden biri bi* zi, müdürü umumi namına hudutta kâf” şılamış ve bize relfakat etmek nezak€* tinde bulunmuştu. Belgrad istasyonunda kıymetli se * firimiz Haydar Aktay, sefaretimiz ef * — kânı ile beraber bizi karşıladı, Matbuâf, İ umumi müdürü muhterem — dostumuğ Mösyö Lukoviç te, maiyeti erkânı il€ orada idi. â Közem Şinasi ile beni bundan üç a9f evvelki seyahatimiz münasebetile ta 3 2 nımış olan Mösyö Lukoviç diğer ar * | kadaşlarımızla da - tanıştıktan — sa: doğruca bize tahsis edilen, Bel en büyük ve en güzel otelindeki oda * Yarın sabah erkenden, kralın doğuli | yıldönümü dolayısile yapılacak — olalf muazzam geçit resmine vaktile M j rak yetişebilmekliğimiz için bir an evM vel yatağa girmemizi düşünen dostla rımız bize veda edip ayrılmak istedi * kt_ 4 Fakat ne mümkün? Muhterem sefi * — rimizin bize elçilikte birer alaturkâ — kahve ikram etmek hususundaki nazit kâne ısrarını reddetmek elimizden gelt miyordu. 4 Hep beraber, sefarete kadar gittik Orada bir saat kadar, vatandan bılî tekri Ç kı, gene derhal yatmağa mâni oldu. *" saatlerin mahsulüdür. bi * 'Tuhaf şey! Bu yaz burada da, bizd€ olduğu gibi, hemen her pazar hava yağt murlu oluyormuş. Bunu haber veren matbuat ı—mıa | yarın sabah yapılacak geçit resmini düt — şünerek endişe ediyorlar, * Şu satırları karaladığım saatte, şidk detli gök gürültüleri biribirin! takip eti mekte, sik sık çakan şimşekler, kapkât ra bulutlarla kaplı gökyüzünü alev - den zikzaklarla tutuşturmaktadır. * Bugünkü Samuprava gazetesi L'izra Belgrada geldiğimizi haber vere neşrettiği çok dostça bir makalede bik ziyareti Balkan tesanüdünün bir te * zahürü olarak göstermekte ve hakki mızda çok takdirkâr bir lisan kullan — maktadır. - " Ezcümle: «Türk gazetecilerinin, VE* tan hizmetindeki fedakârane mesaisift de hiç bir hudut tanımadığını ve mak istemediğini» söyliyen Samup * rava bundan sonra, gideceğimiz Zağ * reb, Ljubljana, Saray Bosna, Kralje * vo, Çetine ve Niş'de, bütün YugoslaY * ların, dost ve müttefiklerine karşı M tıl bir sevgi beslediklerini gözle ceğimizi yazmaktadır. Ayni Yugoslav milletinin Balkan — paktımfk manasını çok iyi müdrik buluııduğd ve yeni Türkiye dostluğunun Yugoslat politikası ve alelitlâk Balkan . si; için çok ehemmiyetli bir keyfiyet t67 - | kil eylediğini de ilâve etmektedir. Samuprava makalesini bitiriy! diyor ki: «Bu ziyaret münasebetile, 17 | kiye ve Yugoslavya arasındaki mefl İSTER İNANMA! farım yapılması bir müteahhit grubuna verilecektir. Yal- nız kendi hesabımıza biz bu yeraltı tramvaylarını bugü- nün neslinin görebileceğine vek inanmıyoruz, fakat ey arzu ederiğ (İ)Wmmmnuıı-mmmmmmukdk”: bir virgül sıkıştı, ve 250000 kental|den ayrılırken, milletimizin, Kof 2,500000 haline geldi. İngiltere bu -|trüktif ve iyi tanzim edilmiş mesaiyi nun farkına varıncıya kadar işler o ka- nîn kndı.ır v.îuedl bıl_ıl_unguîuunu ve İ i dö: ğe imkân nin yalnız kendi için değil, Üai İ;'olk::lıı Şhasi eee Bi bakımdan da ne derecelerde müfit -— İlacağını gerçekten anlamış bul Türk gazetecileri, Büyük Reisleri Bü tatürkten almış olduğu hızla “";# ayni siyasi ideali güden ulu VE * p. bir millete mensup oldukları #mü' zim emellerimizin hakiki ö dir edeceklerine tümamen kantiz- * YZ * Pi'hakika, Yugoslav dostlüri” Ü gae ze karşı bu sefer de, çok büyük b" 1 (Davamı 8 inci sayfada) #i