AT A SŞ 6 Sayfa Türk ve İngı arasında dostluk Şehirde yolunu kaybeden bir İngiliz bahriyelisinin başına gelenler İlk gördüğü Türk deniıciıin:q :ırd:ıı istedi. Bir kaç dakika içinda arkadaş oldular, şehri gezdiler. Biribirlerinin halde Atatürk ve Kral Edvardın dostluğundan bile bahsettiler. Bu şâ- yânı dikkat hikâyeyi bizim denizcimizin ağzından dinleyiniz! Aşağıda okuyacaklarınızı bize dün donanmamızın kahraman — efradından biri anlattı: — Karlmanın önünde karşılaştık. U- zun boylu, sarışın, gözlüklü bir İngiliz çavuşu. Tam yanından geçerken kolu- mu tuttu. Bir tek kelimesini anlıya - madığım ingilizce uzun bir cümle. Yü- züne baktım. şirm iki tarafa sallı - yarak anlam: ama anlatmak istedim. Akşam olmuştu. Misafir meslektaş e- pey telâşlı. Taksime gitmekten — vaz - geçtim. Gemiciler ne de olsa halden anlarız. Düşünüyorum. Bana sorsa sorsa ne- yi sorar? Muhakkak gemisinin demirli bulunduğu rıhtımın yolunü. Yanyana yürüyoruz. Birdenbire bir dükkân camekânında eski bir deniz| tablosu gördüm. Hemen işaret ettim! Cevab; kocaman bir! S — Yes! Artık anlaşmıştık. Tereddüdü kal - madı. Kolkola girdik. Foto Süreyyanın önünde İngiliz çavuşuna Kralının res- mini gösterdim. Durdu. Uzun uzun baktı. Parmaklarını bir araya toplayıp ağzına götürmesinden sonra damağını çatlatmasından anladım ki fotoğrafı fevkalâde beğendi. 'Tünelin gişesinde durduk. Ben elimi eebime sokunca o da ayni hareketi yaptı. Ben bozuk para çıkardım. Bak- tım yeni arkadaşım da bir avuç para tutuyor. İngiltereden kalkıp buralara kadar gelmiş denizciye para verdire - cek değilim ya, kaşlarımı çattım. Elim- le, gözlerimle (olmaz- vallahi olmaz! Ayıb yahu, misafirsin be) demiş ol - dum. Birer birinci mevki bilet aldım. Araba ağzına kadar doluydu. Orta yer- de karşı karşıya durduk. Arkadaşım cebinden kocaman bir si- gara kutusu çıkardı. Lâfı uzatmıya - yım, ben bir türlü tünelde memnu ol- duğunu anlatamadım. Kimse de im - dadıma yetişmedi. Hazret çubuğu tüt- türdü. Az konuşuyor. Pek meraklanmadık- ça ağzını açmıyor. Fakat beni kaybet - memek istediği de belli. Tünelden çı- kınca tekrar kolkola girdik. Hemen bir paket yenice sigarası al- dım, Bir iki nefes çekti. Ttpkı Kralının güzel çekilmiş fotoğrafı önündeki haz- zı duyduğu meydanda. Tophaneye doğru yürüyoruz. Ben: — Edvard, Atatürk, diyor, sonra iki elimin şehadet parmaklarımı birbiri - ne sürerek dostluğu işaret ediyorum. (GÖNÜL İŞLERİ" Benzerine az tesadüf Edilir bir dert Muvakkaten Yakacıkta oturmak- ta olan bir kadın okuyucum bana ruhan derin bir buhran geçirmekte olduğunu anlatıyor. Derdini üç beş satırda hülâsa edebilirim. Diyor ki: «Kocamla sevişerek evlendik. Ço- luk çocuk sahibi olduk, yedi sekiz sene çok mes'ut bir hayat yaşadık. Fakat sonra bu saadeti felâket ta » kip etti: Kocam hastalanmıştı. Sizo Tafsilât veremiyeceğim. Yalnız şunu söyliyeyim. Yavaş yavaş bozuldu, maddeten büsbütün değişti, tanın - mıyacak bir adam haline geldi, bir - denbire de çöküvermişti. nasıl söyli- yeyim. Merhamet uyandıracak bir görünüş aldı. İlk zamanlarda ben o- nu hep eski halile görüyordum. Fa- kat bir aralık karşımıza bir erkek Çıktı. Bize bakarken dudaklarında a- cı bir tebessüm var gibiydi. bize a- cıyor sanılırdı. Evvelâ kızdım, son- ra bu alâka hoşuma gitti, gönlümde ona karşı bir kayma duydum. Ve bir gün baktım ki kocamı iğreng liz deniz;:ileı*iı K Z .I al Mola lisanlarımı — bilmedikleri pAnlar anlamaz, kocaman kocaman lw_Yes) leri sıralıyor. Tophaneye gelince |denizi gördük. Tekrar sevindi. (Bos - for) dedim. Düşündü. (Bosfor) diye tekrar etti. — Sen nesin? Vazifen ne diye sor - dum. Bunu sarmak için de kolumdaki işareti gösterdi. Düşündü. Kollarını gemiden gemiye bayrak sallıyor gibi açıp kapadı. Ba - Jsımı değil manasına salladım. Tekrar düşündü. Bu sefer de telsiz maniplesi işaretini verdi. Tasdik ettim. Sıranm kendisine geldiğini kestirdi. Elile o - kağa kömür atar gibi yaptı. — Kimin köyünü soruyozsun hem - |geri, Sizin gemiler mazutla işliyor di- yecek oldum. (Mazut) sözünü duyun- ca kendini toparladı. (Valf) işareti ver- di. Anladım ki dostum makine çavuş- hlarından. Tramvay durak yerinde bekledik. Artık vaziyeti tamamen biliyordum. Tramvaya binince tekrâr elleri ceble - rimize daldırdık. Fakat bu sefer bilet- çi benden hovarda çıktı: — Onlardan bilet almıyoruz. Misa - ir onlar, dedi. — Eyvallah, lâkin sen bunlariın mo- törlerinin, kayıklarının hangi rıhtıma| Modelini gör - yanaştıklarını biliyor musun? düğünüz — elbise — Yahu sorsana işte adamcağız ya -|sok zarif bir so - nında. kak elbisesidir. İ- — Demesi kolay amma yapması güç, |Pekliden de ya - kabadayı isen sen sor. pılabilir. Yünlü - — Şaka etme lisanını anlamadığın den de... Yalnız adamla nasıl ahbablaştınız? Bunlar bu- | Yünlüden yapıl - gün hep Dolmabhahçeye indiler. dığı takdirde ku - Zaten Dolmabahçeye gelmiştik: Be- “]""“n b"ıîz ı;" Taber indik. Oldu olacak yeni dostumu '%mîm KOi 'ı'; sahile kadar sağ salim götüreyim, de - | * D hın e an dim. O da çiylik etmedi. Denizi görün-| YERDINTSa Ş;'x""' y ce beni bırakıp savuşmadı. Deştmyer—'fı 'î:;(m.b? d den filika gelinciye kadar birşey ko -| U" p di nuşmadan, yanyana durduk. Elimi sı SÖ U DDE n:nı.idır. kıp diğer arkadaşlarile beraber sanda-| Kolların ağzı ya- la atladı. ;kavednisebe- San defa selâm verdim. Hepsi birden |Yâz kumaştandır. ellerini kasketlerine götürdüler. |Kordelâsı siyah - İngilizler de Kralları kadar centil - | tır. Fakat bu el - men geldi bana. bisenin renginde Yeni dostum İstanbulda denizi kay-|de olabilir. Etek betmişti amma, yolda benim selâmla - (gayet dardır. ve dığım Türk zabitlerini benimle bera -İhafif — kloştur. ber selâmlamamazlık etmedi. Kolların üstün - Sekizinci Edvard buradan giderken 'deki parça ayrı benim şahst bir dostumu da beraber | biçilmiştir. götürecek demek. Yazık! General Mola, İspanyadaki faşist is- yan hareketinin başında olan General balk hükümetine, sosyalist rejime kar- işı isyan etmişlerdir. Mola şimal cephesini idane etmekte- dir ve İrunla Sen Sebastien muhare - belerini yapmıştır. Mola bu muhare - beleri kazanmakla halk kuvyetlerini İhayli müşkül va #odeki, Gayet zarif bir elbise Bu elbiseyi yap- mak için bir met- ro metro kumaştan üç yirmi santim, yüz kırk santim eninde- ki kumaştan ise bir metro yetmiş san- tim alındığı takdirde kâfi gelir.. K.T. olduğu için onları ayrıca izaha lüzum görmiye başlamışım. İlk dakikada görriedik. bu hisse isyan ettim" Kendi kendim- den iğrenmiye başladım. Fakat gün geçtikçe hissim kuüvvetlendi ve şim- di korkmıya başladım.» Okuyucumun derdi — gerçekten benzerine az tesadüf edilenlerden « dir. Ve bir defa başladıklân sonra maalesef önüne güç geçilir, Tedavi- si büyük bir irade kuvvetinin bu - lunmasına bağlıdır. Bu - okuyucum ne yapmalı? Tavsiye beylik ilâç cin- sindendir; benim hüviyeti anlaşıl - masın diye bililttizam Yakacık de - diğim sayfiyeden inmeli, o erkek - ten uzaklaşmalı, bir müddet tenha bir yerde oturmalı, ve kendisini bir zevceden ziyade bir hastabakıcı nemşire farzetmelidir. Bu okuyucu- mun yedi sekiz senelik bir izdivaç hayatı geçirmiş olduğuna — bakarak otuz yaşını aşmış olduğunu tahmin ediyorum. Bu yaşta kadım erkeğe na- zaran daha soğukkanlı olabilir. Son- ra anlaşılan çocukları da vardır, Bir hasta ile iki çocuk arasında hassas bir kalb avunacak bir mevzu bulabilir. TEYZE e lt aa Bd llli Eylül 6 | Yi # - . n T 3 İNGİLTERENİN TARİHİ Dünyanın en büyük İmparatorluğu nasıl kuruldu, nasıl genişledi ? Yazan: Süleyman Sıtkı <e e Halefi birinci (Hanri) İngilizlere|hal, İngilterede başka hükümdarlari! hürriyet esaslarını temin etmiş, ondan | yapabileceği değil, hattâ düşünebilece" sonra bir anarşi devri zühur etmiş, ge- gi bir iş bile değildi. Yalnız Sekizindi ne Fransız hânedanından ikinci Hnnril_(Hanrı) nin bu sui idaresinin tesirati (Normandiya) hânedanı yerine kral ol-|halefi altıncı (Edvar) zamanında gör muş, — hükümdarlık nüfı ve kud-İrülmüş ve memleketin bir çok yerle” retini kilişeye karşı da müdafaa ve mu-|rinde isyanlar, kıyamlar baş göstel” hafaza eylemiş, İşkoçyalıların bir istilâ İmiştir. Ayni zamanda Protestanlık dâ ve tetcavüz teşebbüslerini kırmış Velmcmlckclîc büsbütün yayılarak kato* Etekte görülen cebler gayet basit|, (Irlanda) yı zapteylemiştir. Fakat bu hükümdar, aslen Fransız olmasına rağ-| men, Fransadaki eyaletlerini muhafaza | DĞ için, bilhassa Fransız krallarına karşı eidal etmiştir. Bunun oğulları ve risleri olan aslan yürekli (Rişard (1189 - 1199) ile topraksız (1199 - 1216) da Fransız krallarile uğ-| raşmışlardır. Fakat topraksız (Jan) ha-| Vriçle bu uğraşmalarında muvaffak ©o- lamıyarak (Normandiya) eyaleti ile (Frankonun en sıkı iş arkadaşıdır. Mo-|(Anjon) eyaletini kaybetmiş, dahilde| ila da Franko ile beraber, İspanyadaki|de İngiliz hürriyet temel taşını teşkil | [cdon (büyük kanunu esasi) yi 1215 de İngiliz milletine vermeğe mecbur ol- (muştur. Bunun oğlu Birinci (Edvard) 1283 de İngilterenin (Gal) eyaleti is- |tilâsını tamamlamıştır. Yüz Sene Muharebeleri Aradan geçen bir iki hükümdardan sonra üçüncü (Edvar) 1337 senesinde yccdadımn (Normandiya) ve (Anjon) dükleri olması bahanesini ileri süre- rek Fransız taht ve tacına da talip ol- mak suretiyle (Yüz sene) muharebesi- nin zühuruna sebebiyet vermiştir. hükümdarın torunu ikinci (Edvar) 1377 - 1399 dan sonra İngiliz hüküm- darlığı Lancastie hânedanına — geçmiş- tir. Bu hânedanın iştirdiği başlıca üç hükümdar dördüncü, beşinci ve al- tıncı (Hanri) lerdir. Bu üç hükümdar zamanında İngiliz yüz sene muharebe- sinde Fransada hayli zaferler kazan- mışlar, fakat altıncı Hanri zamanında uğramılan mağlübiyetlerden sonra İn- gilizlerin elinde Fransa topraklarında yalnız (Calais) şehri kalmıştır. Bu al- tıncı (Hanri) nin idaresizliği yüzünden çıkan bir ihtilâlde krallık (York) şu- besine geçmiş ve bunlar da üç hüküm- dar yetiştirerek üçüncüsü olan (Ric- hard) ın 1485 de (Bosvarth) da öldü- irülmesi üzerinde (Tudar) hânedanın- dan yedinci Hanri kral olmuştur.. Bu yedinci Hanri kızını İskoçya — kralı (Jak) a tezviç etmek suretile Büyük 'Britanya krallığı ittihadının esaslarını hazırlamıştır. 1815 . 1603 Bunun oğlu Sekizinci Hanri zama- nında (1509 - 1547) İngiltere, Avrupa dJerine daha ziyade karışmağa başla- mış, ezcümle Fransa ile Avusturya a- rasındaki rekabete müdahale ederek (Avrupa siyaseti Üzerinde müessir - ol- İmuştur. Bu kralın zamanında, İngiliz- Sekizinci Hanri, si ruhanisi ilân edilmiştir. İsyanlar, Kıyamlar Sekizinci Hanri, para ile meb'usla- rın ahlâkını ifsat suretile İngiliz par- | tolik GSan) |7 liklik zaafa düşmüştür. Fakat (1553) de makarnı hükümdâ” rie Tudar), tekrar gelmiş ki” memlekette hâkim kılmağA de, artık İngilizlerin ekse” eti azimesi Protestanlığı kabul eyler diği cihetle (Marie) büyük bir mukâar vemete maruz kalmıştır. (Marle) def e (M: ,sonra Sekizinci Hanrinin diğer kızı O” lan (Elisabeth) 1558 de hükümdarlık mevkiine çıktıktan sonra bu din mü* badelesinde İngiliz kilisesinin papalığl rüchaniyeti esası kat'i surette yerleş” Miştir. İki Kadın Arasında Kraliçe Elisabeth zamanında meş* hur İskoçya kraliçesi (Marie Stuart)ı İngiltere tahtına istihkak iddia ettiğin” den iki kadın arasında cidaller olmuğ |Nihayet (Elisabeth) siyasetteki dira* yeti ve şeytaneti sayesinde İskoçyanlli genç ve güzel kraliçesi (Marie Stur art) ı 1587 de tutturup katletlirmek suretile mevkiini tahkim eylemiştil. Bu|Fakat (Elisabeth) bu galleden kurtü” lür kürtulmaz, İspanya — kralı — ikini (Filip) in iddiaları karşısında knlmlî'_ İspanyollar İngiltereyi zapt ve istilâ İ çin (mağlüp olmaz Armada) denilefi meşhur donanmalarını ihzar — ile yola çıkarmışlarsa da bu donanma 1588 de malâm olan müthiş hezimete uğramığı İngilizlerin Amiral (Houard) idârt” sindeki 34 gemiden olan donanmaâ* 5ı 127 büyük — gemiden — mürekkeD olan İspanyol donanmasımı, muhalefeti havanm da yardımile nihayet mağlüb ve perişan eylemiştir. İngilizlerin bilr tün dünya denizleri üzerinde haki yetleri işte bu tarihten başlar ve gent bu tarihten itibarendir, ki İngiliz sat” vet ve şevketi, şimdiki azametinin lf | esaslarını kurmak yolunu tutmuştuf. Elizabetin vefatından sonru İngilterenin en büyük hükümdarli” rından addedilen (Elizabet) in 1603 İ? vefatı üzerine maktül (Marie suı; art) ın oğlu olan Jak Kral olmuş, lğj ğ senesine kadar hüküm sürmüş, yel oğlu Birinci Şarl geçmiştir. Şarlin w manında hükümdarlık makamile p3f lâmento arasında senelerle sürmekti olan ihtilâf nihayet kanlı bir iht! müncer olmuş, Birinci Şarl birçok y lış hareketlerile halkı kendisinden metro (lerin papalıkla olan rabıtaları kesilerek| ğutmuş, nihayet parlâmentonun kâ : İngiliz kilisesinin rei-|rarı olmaksızın vergi toplamaığa kışmış, bunun üzerine evvelâ İsköf ,d: yada, sonra İrlandada isyan çıkmış, hayet İngiliz- parlâmentosu da bi karşı resmen ilânı husumet ederek Jâmentosuna da hâkim olmuştur ki, bu| ordu toplamış, bu ordunun başına z a Matbuat direktörlüğünün muhterem misafirimize takdim ettiği koleksiyon '—A'İunq“ SA ŞK Matbuat Umum müdürlüğü tarafın- |Jeksiyonu ceylân derisinden mamul bir 'yesile çıkarılmakta olan La Turguie|takdim edilmek üzere dün İngiliz se - lâmentonun evvelâ meçhul bir olan (Olivier Cromvell) geçmiş, bit - dam azmi ve metaneti sayesinde a7 “, manda parlâmento ordusunu kuvv” n Hi bir hale getirmiş ve Kral ordu:'f# iki defa mağlüb ettikten sonra Bi b Şarl İskoçyalılara iltica etmişsede, e koçyalılar kendisini (Cromvell) © lim etmişlerdir. (Cromvell), Krah gene parlâm huzurunda muhakeme ettirerek İ mahküm ettirmiş ve 1649 senesil” bükmü idamı icra ettirmiştir. nev'i “l Ondan sonra - İngilterede bir cumhuriyet idaresi- teessüs etmiş idarenin başına (Cromvell) S“f“ * bu azimkâr adam zâhiren (Protef ür) yani muhafız unvanını almışFA ö hakikatte gayet müthiş bir askef tatörlük kurmuştur. entö , var) Arkası (/ KeLeececELENEENEKERSELEK ERESENEĞRE ASA ç & dan Türkiyeyi ecnebilere tanıtmâ” G Kemaliste ismindeki mecmuanı! ga cikd içinde Majeste Sekizinci Fİ”