Ömer birinciye doğru yürürken Sü- heylâ: —— Hayır, dedi, ötekine binelim.. er bilet paralarını vermek istedi. Süheylâ: — Hayır, dedi. Ben kendi biletimi kendim alırım... 'Tramvay kalabalıktı. Arka sahanlık- ta ayakta duruyordular. Dönemeçlerde; duraklarda durup kalkılırken birbirle- - rinin üstüne düşüyorlar.,. Ömer her seferinde özür dilemek için bir şeyler mırıldanıyor ve Süheylâ gülümsüyor. Fındıklıya geldikleri vakıt Süheylâ: — Siz galiba konuşmayı sevmiyor- sunuz. dedi. Arkadaşınız İsmet Beyin aksine.. Ömer artık bir şeyler söylemek lâ- zım geldiğini anlıyor.. kızın bu sözleri üzerine de Agobun kazı gibi, dilini yut- Muş gibi durursa... — Konuşmayı severim Süheylâ Ha- tim, dedi.. fakat herkesle değil... — Ya? Demek onun için benimle konuşmuyorsunuz... Ömer tera bir lâf ettiğinin farkına vardı. Bu küçük Burjuva hanım efen- disinden çekeceği var.. Ömer ne demek istedi. O ne anladı. — Sizin için demedimi Süheylâ Has nim.. umumiyetle herkesle konuşmak- tan hoşlanmam demek istiyorum. Süheylâ ısrar ediyor: . — Ben de bu umumiyetin içindeyim herhalde, değil mi? Ömer kararını verdi. Dobra dobra konuşacak. İsterse kızsın, darılsın.. — Sizin hakkınızda hiç bir fikrim yok daha.. bu umumiyetin içinde misi- “niz, dışında mısınız? Bilmiyorum.. fa- kat içtimaf vaziyetinize nazaran: Süheylâ & — Yani, dedi, beni içtimat vaziyeti- — Mme nazaran nasıl buluyorsunuz? | | t ; : — Ömerartık açılmış, büyük bir ciddi- yetle konuşuyor: — Halis küçük Burjuva... Süheylâ şaşırdı: — Anlamadım... — Bir brükrat ailesinin kızı.... Süheylâ, bir merak ediyor. — Ne tuhaf konuşuyorsunuz.. Bir — zan: Örfan Sein) KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: 78 rokrat ailesinin kızı|Fransızca — tercümeleri karsılaştırıyor. olmanın Ömer için neyi ifade ettiğini | Bazan Abdullah Cevdetinkileri anlıyor, tramvaydan indi.. Ertesi gün mektepre Ömer mese - leyi İsmetle Hayriye anlattığı vakit Hayri ses çıkarmadı. İsmet: — Senin adam olacağın yok; dedi.. Böyle kitap sahifesi gibi kafanla hayat- ta hiç bir iş beceremezsin... Bunun bu kadarina düpedüz züppelik derler.. Sof- talık derler.. Ömer kendini müdafaa etti. «Ka « famın anlaşamıyacağı bir kıza yüre £ ğim tutulmuş diye kafamı kurban mt edeyimn dedi.. Bu söze İsmetin verdiği cevap şuy- dü: — Kafanın anlaşamıyacağını ner- den tahmin ettin?. Ne «bornen adam- sın be... Sen kafana güvenemiyor < sun... Eğer güveriseydin Süheylâ ile anlaşırım diye düşünürdüm.. başka bir düşünce ile hareket eden — basşka bir istikamet almış az insan mi var?.. |Süheylâ niçin bunlardan birisi olamaz.. Münakaşa hiç bir netice vermeden |üç gün aıra ile uzayıp gitti. Üç gün Ömer Süheylâyi görmedi. Fakat dör-| düncü gün karşılıklı tramvay durak - larında gene karşılaştılar. Süheylâ se- lâm verdi. Ömer kizardı. Selümi iade etti. © ROMEO JÜLİYET Ömer, Şekspiri okuyor. Bu işe Sait sebep oldu. Sait ustaya dedi ki: Nuri — Elime bizim sakallının hayatına dair küçük bir kitap geçti. Meğerse Şeksapir ismindeki İngiliz muharririnin tiyatrolarını çok severmis. Hattâ kız - larına küçük yaşta Şekspirden par - çalar ezberletmiş.. Ömerin edebiyata merakı var diyorsun, fransızcası da kuvyvetlendi her halde. Şekspiri okut - sana.. Ömer Şekspiri okuyor. Abdullah Cevdetin tercümelerile SON POSTA I_ Spor Olimpiyadlarda Yaptığım Tetkikler Yazan: Ömer Besim Büyük harp dolayisile 1916 olim - piyadını. kaçıran Almanlar, yirmi se- |ne sonra yaptıkları muazzam Berlin olimpiyadını bütün cihana bu şekil - de gösterdikten sonra her halde teselli bulmuşlardır. Los Ancelos olimpiyadından sonra broşürlerini almağa başladığımız Ber- lin olimpiyadı, geceli, gündüzlü tam dört sene esaslı bir program içinde'ha- Zırlanınca elbette böyle azametli bir şekil alır .ve elbette Berline kadar git miş olanlar o heybet ve 6o büyüklük karşısında ufalıverir. Amerikalılar, «Almanlar bizi mah- cup ediyorlar» dediler: - Amerikalılar bu sözlerile Berlin olimpiyadının ifade eltiği manayı bütün büyüklüğile söy- lemiş ve anlatmış oldular. İster Almanlar muvaffak olmuş bu- İunsun, ister Amerikalılar mahcup ol- sun, inkâr etmemek Jâzımdır ki Berlin olimpiyadı dünya üzerinde, bugüne kadar yapılmış olan spor hareketleri- nin en başında bir yer alacak, kim ne derse desin, spor tarihine geçecek belli başlı hareketlerin biri ve belki de bi - rincisidir. Berlin olimpiyatlarına iştirâk eden sporculara, onların — idacecilerine, ve gazetecilere Berline ayak — bastıkları gün Avs Vays denen bir serbest hür - riyet varakası verdiler. Cebinde bu kartı olanlar, şimendi - fere, tünele, ondübüse ve bütün spor sahalarına elini, kolunu sallıya sallıya giriyordu. Bana öyle gı ki Alman apor teşkilâtının en bü simalarından bi- ti olan ve Alman olimpiyat komitesi- nin umumi kâtibi bulunan Karl Dim olimpiyat oyunlarından evvel hükü - metten böyle bir “Avs Vays'mutlaka almış olacak ki koca Almanya Berlin olimpiyadı için hep birden ayaklan « mış, başta hükümet reisi bu işe önayak olmuştur. Berlin olimpiyadı sadece bir şehir bazan fransızcaları. | Hamletden en çok hoşuna giden ver | — bürokrat ailesinin kızı olmak iyi mi, fe-| p ensin ölü kafasını eline alıp nutuk | — namnı sizin için?.. Böyle bir kızla ko -| Şöylemesi değil, tiyatrocularla konuş-| nuşur musunuz? Konuşmaz mısınız? | yası oldu. r, dişlerinin arasından: — Görüyorsunuz ya, konuşuyo « Yum, dedi Süheylâ bu cevabın başındaki «maa- lesef vi sezdi: — Ama konuştuğunuza pek mem- hun değilsiniz.. Sizi daha fazla ta - “hatsız etmiyeyim, dedi ve daha kendi duraklarına gelmeden Dolmabahçede -Kadıköy biçki evinin sergisi açıldı Hamletden ve Otellodan sonra Ro- meo Jülyeti okumağa başladı. Birinci perdedeydi ki Süheylâyla — barıştılar.. Daha doğrusu darılan Süheylâ oldu - ğu gibi barışan da Süheylâ oldu. Ba - rışan Süheylâ oldu ama vesileyi hazır- lıyan Ömerdi. Şöyle ki: (Arkası var) 1 ö « Sergiden bir köşe Dört senedenberi muvaffakiyetle derslerine devam eden Kadıköyde Altı- belediyesinin şöyle bir masraf ve ya - rım yamalak kıpırdanmasile altından kalkılacak bir iş değildi. Şarlotenburg'dan mühtelif istika - metlere ayrılan havat şehir treni olime piyat stadının bulunduğu ve Rays Sporfeld ismini alan bir mahalle ka -| dar uzanivermiş... İş bununla bitse ne âlâ! Tuban denilen yeraltı treni de tabiatile başka bir mıntakadan stadın kapısına kadar uzatılıvermiş. Bu hat- ların temeli stadla beraber atılmış. Stad'da koşup atlıyacaklar kadar, bu | işleri takip edecek halkın da ayni dere- cede düşünülmesi, işlerin bir elden çık- tığını kolayca arilatmağa kâfidir. satir- am; Alman beden terbiyesi Mmeaktebinia etrafırla çevrilân muazzam stâd, yüz- me havuzu, Polo meydanı, hokey sa - hası, doyçland -hâle denen kapalı gü - reş salonu birbirini tamamlıyan — öyle spor yerleridir ki bakmakla zevkine do« yulmaz ,rastgele bir masrafla altından kalkılmaz, hele yazmakla kolay kolay anlatılmaz birer şâheserdir, Daimi suzette yüzlerce memur ve bir © kadar kademenin nezareti altın - da bulunacağına hiç şüphe etmediğim bu tesisatın bir müze gibi muhafaza & dileceği şüphesizdir. Buranın Berline yolu düşenler tarafından da ziyaret e- dileceği muhakkaktır. Spor sahalarını en küçük teferrua - tına kadar bir çok yeniliklerle süsle - yen Almanlar Olimpişe Dorf denen olimpiyad köyünü de, dünyada eşine |Olimpiyad galiplerini onurla dile dün yapılan merasim (Baştarafı 7 nci sayfada) Şu sabaya giren, ve alkışlar arasında koşan eli bohçalı atlet kim? Beyazıttan toprak getirecek olan altı atletten biri mi? Hepsi şişip kaldılar da, bu mu gelebildi? Değilse kimdir? Ne diye koşuyor? Ne getirdi? Bu sorguların ccvaplarını alabilmek (- çin gözlerimi tadyo hoparlörüne — dikiyo- rum: Başında kimseyi göremiyorum. Ho- parlörün ağzı var dili yok. Kolu kırmızı şeritli bir bildiğe sokulup soruyorum: — Başladı mm mertasim? — Hayır... 16 da başlayacak. — Neden? — Bando gecikti! — Vah vah... Halbuki ben, geç kala- cağım diye, traş bile olamadan otomobi- le atladım! — Gidip uraş olabilirsiniz! Gidip traş olup dönüyorum. Ve ge- cikmemek için döktüğüm terleri — silerek, ayni #rkadaşa soruyorum! — Bir şeyler olmadı ya> — Hayır.., Daha vakit var... işleriniz varsa, gidip görebilirsiniz! Ve nihayet, saat on yediye doğru rad- yo dile geliyor. Yetişen bando ses veriyor. |Marş çahnıyor. Bayrak çekiliyor, Beyazıt- Jtan toprak getiren atletler — geliyorlar. O |zaman — öğreniyorum — ki, ilk gelen yalnız kaşucu, verilecek - madalyaları getirmiş. Hoparlör madalyaları takılan güreşçi- leri birer birer takdim ediyor. Bu vazifeyi yapan arkadaş, Yaşarın, — serbest — güreş Başka (Baştarafı 1 inci sayfada) Nâzıirlığım yapan M. Titüleskoyu kabi- ne haricinde bırakmasıdır. - Titülesko beynelmilel siyaset âleminin alıştığı bir şahsiyetti. Kendisi yalnız Roman- yanın değil, bütün küçük antantın Ha- ziciye Nâzırı alarak tanımmıştı. Titü « leskonun siyaset âleminden ayrılması bilhasşa Fransada derin bir teessürle karşılanmıştır. Küçük antant mehafili ile Balkan antantı mehafilinin bu te- essüre iştirâk edeceği şüphesiz sayılı- yor. Çünkü Titülesko, küçük antantı sağlamlamış ve Balkan antantının mü- | essisleri arasında mevki almıştır. Titüleskonun kabine haricinde bıra- kılmasının hakikt sebepleri henüz anla« |şılmamıştır. Bir telâkkiye göre Romanyanın dış siyasası bu yüzden bir tahavvül geçi - yecek, şimdiye kadar Fransanın siyasi ve askeri müttefiki sayılan Romanya, bundan böyle - haric? siyasetini daha fazla Almanyaya bağlıyacaktır. Halbu- ki Titüleskonun siyaseti Fransaya bağlanmak, İtalya ve Almanya ile dostluktan ayrılmamaktı, Bu hâdisede Milletler Cemiyeti cep- hesinin zaafa uğramasının da âmili ol- duğu ve Romanyanın Milletler Cemi- yetini küçük milletleri himaye edemiye cek vaziyette görmesinin, Almanya ile Avusturya arasında anlaşma hareke - tinin günden güne ilerlemesine şâhit olmasının tesir ettiği de söylenmekte- |dir. Diğer bir telâkkiye göre Titülesko- nun kabine haricinde bırakılması, sırf şahsi sebeplerden ileri gelmiştir. Almanlar meumnun Paris 31 (Hususi) — Titüleskonun kabine haricinde buakılması — Pariste teessürle, Berlind. memnuniyetle kar- şılamıştır. Berlin gazeteleri, Titüles- konun (Romanya - Rüsya - Çekoslo- yakya) ittifakı lehinde olduğunu, düş- mesinin Almanya bokımında memnu- niyetle karşılanınağa lâyık bulundu - ğunu yazıyorlar güç tesadüf edilir, câzip bir şekilde yapmışlardır. Spor delegelerine tahsis edilen bü - rolar da çok hesaplı bir şekilde yapıl - Budapeşte, 31 (A..A.) _l'.E'.’.!î'_ Sporcuları da, idarecileri de, seyir - cileri de ve nihayet dünya matbuatını da âdeta oturdukları yerde işlerini tı- “yol ağzında Zeki Ayaz ile hemşiresi Müveddet Ayaz !ıraf]nr:îıd:n dam edilen Bayanlar Biçki Dikiş Evi, bu ders senesi nihayetinde de sergisini açmağa muvaffak olmuştur. Mektepten mezun olan hanımlarıtı kendi elle- — rinden çıkıp sergide teşhir edilen Yoblar, bluzlar, çamaşır ve saireler ha- — kikaten takdire şayandır. Sergi her gün açıktır, mıştı. Matbuat için yeni baştan vücu-|kiır, tıkır görecek Pü mükemmeliyet i- de getirilen büro ve alınan tertibatı da | çinde tanzim etmiş olan Nman spor bize tevdi edilen işin ehemmiyetini ve| teşkilâtı hazırladığı bu büyük eserle if- büyüklüğünü, Berline ayak bastığımız | tihar etmekte yerden göğe kadar hak- gün, önümüze koyuvermişti İlidir. ae dünya şampiyonu olduğunu ilân — edintt yanımda oturan bir dost: — Görüyor musun, dedi, bir dakgınl” Bın neler yapabileceğini? Yaşar, bu d gınlık sayesinde, Berlinde ni stadyomda kazandı! ğ Biraz sonra, merasimin heyecanına Ki pıldığı anlaşılan Spiker, serbest — güreş Ü” güncüsü Mersinli Ahmedi, Grekorome' dünya birincisi diye ilân etmez mi? —— O zaman Mersinliyi göreydiniz. AP kulaklarında, Gözleri pınl pırl, Yanındı” kinin kulağına eğiliyor, ve: | — Görzdün mü, diyor, — olimpiyatlart gönderilecek adamı? Oraya — gelseymit hepimiz şampiyon olacakmışız! Madalya tevzünden sonra, iştirâk eden güreşçilerimiz arasında yâP” lan gösteriş müşabakaları, bilhassa — Mef sinli Ahmedin sevimli jestleri ve çevik © | yunları, seyircilerin, gecikmekten — doğtf üzüntülerinden eser bırakmadı. $ Merâsim, ümulmıyacak kadar — genil bir neş'e içinde sona erdi. Temenni olunur ki güreşçilerimiz döft yıl aonra da bize bu güzel ve orijinal me | rasimi tekrarlamak fırsatını — hazırlasınlar ve Beyoğlu Halkevi o günkü seremoniye olduğu kadar, intizama da ye versin! Ben, spikerin hatasmı düşünürket | ösen söylenene değil, söyletene bakla *ö1 zünü hatırlıyor. avunuyorum: ve eyliyorum ki aslan güreşçilerimiz, dört Y — sonra, kendilerini daha bugünden yon ilân eden spikeri yalancı çıkarmıyâ cak vaziyette bulunurlar. — Titülesko ağır hasta, hayatından ümit kesildi! | ko'nun sukutu Macar efkârı umumi * yesinde büyük bic alâka uyandırmış 'f tır. | Yeni hükümet gazetesi «Esti Uj * sag» diyor ki: #Romanyanın harb sonu tarihinin cn büyük hâdisesi budür, Bunün'ye'd rek Romanya gerek küçük antantın beynelmilel vaziyetleri üzerinde ya * pacağı tesirleri şizadiden kestirmeyt imkân yoktur. Mamafi bu küçük an ! tantın tefessühü yo'unda yeni bir emt*; redir.» İtalya İle Romanya Arasında Görüşmeler Bükreş, 31 (A.A.) — Yeni Dış Baka” ni Antonesco, bu akşam - İtalyan — elçisin kabul ederek kendisile bir buçuk eaat gö” iyor Bükreş, 31 (A.A.) — Yeni Dış Bar kanının bugün ilk işi Titülesko'nun &" damı olan Dış Bakanlık Genel Sekrete* rini değiştirmek olmuştur. Diğer taraftan yakında sefirler ara' sında da mühim tebeddülât yapılacağ! ve bilhassa Roma, Berlin, Varşova vt Moskova elçilerinin değiştirileceği ha ber verilmektedir. Monte Karlo, 8! (A.A.) — Mon * tıö muahedesindenber: Cap - Maritim” de ikamet eden M. Titülesko, bir ka$ gündenberi malaryadan — muztariptif Dün akşam şiddetli bir nöbet geçir * miş ve sıhhi vaziyeti endişe uyandır * mıstır. Belgrad, 31 (Husust) — Alınan ha' berlere göre Titüleskonun hayatı teh likededir. Umulmıyan bir salâh olma” dığı takdirde Titüteskonun ölümü belir kaobir. .. llli “Son Posta,, nın Yunan toprağına girmesi yasak (Baştarafı 1 inci sayfada) Yunan hükümetinin gazetemiz hakkilt daki bu yasağının sebep ve hikmetini bi türlü anlayamıyoruz. l rüsl «Son Postav. memleketinin alelitl dost ve müttefiklerine karşı daima dü! davranmış, onları rencide edecek hiç Bf meşriyatta bulunmamıştır. * Kaa senelik kolleksiyonlarımız. t ll dinmıza şâhittir. Hal böyle iken, komt devlet otoriteleri tarafından bu muame” leye maruz kalmaklığımız bize çok acayif geldi. a Bunda bir yanlışlık olduğunu ve vet — len kararın.bir a evvel tashih edileceğifi kuvvetle umarız. 4