' Satar ea KĞ Hergün Karşılıklı İki korku Ekrem UşaklıglI SON POSTA Resimli Makale W Okuma zevki |i Okuma zevki, zevklerin en iyisi, en faydalısı, ve en süreklisidir. Fakat bu zevkin de her zevk gibi, mutlaka bir re- jime tübi alması lâzımdır. Bir rejime, bir nizama tâbi olmıyan, yalnız boş vakitleri dalduran okumalar, —insanı üyük muharebeyi takip eden sulh İyalmz oyalamağa, yalnız avutmağa ve müzakerelerinde mütehassıs sı-|eğlendirmeğe yarar. Düşündüren, ve fatile bulunmuş bir Fransız geçenlerde kafayı olgunlaştıran, hayatta yeni u- eski hâtıralarını neşretti. Bunları bu| fuklar açmağa yarayan mütalealar, an-| sütunlarda aynen nakletmeye lüzum|cak bir sisteme tâbi olanlardır. örmüyorum, yalnız bir kaç fıkcası var mkhıle okunmaya ve Üzerinde dik- ketle düşünmeye değer. Bu mütehassı- sın hülâsatan söylediği şudur: — Ben ve İngiliz meslekdaşım taz - minat bahsinde Almanyadan verebile - ceği kadar bir para istenmesi lüzumunu müdafaa etmiştik, Esas olarak da Al - manyanın 1870 harbinde Fransadan aldığı parayı göstermiştik. Başmurah - hasların kendi aralarında verdikleri kararı işittiğimiz zaman biz iki müte - hassıs terasadaydık. İngiliz meslekda- şimin sarardığını gördüm. — Fakat bu mecnunluktur. diye söy- lendi. (O zaman tazminat bahsinde varılan bu ifrat, az sonra Alman ordusunun tahdidi bahsinde de gösterildi. Ve İs- tikbalin önünde en büyük ihtiyatsızlık yapıldı. Bugün Almanya lazminatı ver- mediyse, ordusunu bağlıyan kayıtları Şartıp attıysa bu hareketin ilk mes'ul- leri tatbiki maddeten kabil olmyan şartlar üzerinde israr etmiş olan eski diplomatlardır. Almanyanın mecburi askerlik hizmeti- ni iki seneye çıkardığı haberi Fransada bir bomba tesiri yaptı. Fransızlar: — Hitlerin «bir şeyler» hazırlamakta olduğunu biliyorduk. Ve tahmin edi - yorduk ki, olimpiyad oyunları bitince Almanyanın devlet reisi yeni hareketi- fin ne olduğunu bize anlatacaktır; tah- minimizde yamılmamışız, dediler, * Fransız gazetelerinin yaptıkları ilk fş, Hitlerin iktidar mevkilne geçtiği gündenberi vak'aların takip ettikleri seyri hatırlatmak oldu. fedr 1 — 9 mart 1935 de mecburi asker- lik usulü ihdas edildi, Almatılar; «Bizim de-diğer devletler gibi bir or- duya mâlik olmak hakkımızdır» diyor- lardı. 2 — 7 mart 1936 da Almanya Ren boylarında askerlikten — tcorid edilmiş olan yerleri işgal etti, Almanlar: «Kendi topraklarımızda istediğimiz Bibi hareket etmek hakkımızdıryp di - yorlardı. 3 — 25 ağustos 1936 da ise Almanya ordusunda askerlik müddetini iki sene- ye çıkardı. Buna sebep olarak da Al - manlar bolşeviklik tehlikesinden bah- settiler, hazır olmak tehlikesinden bah- settiler.. * Fransız gazetelerinin saydıkları bu maddelere gelecek yıla kada> bir kaç maddenin daha ilâve edilip edilniiyece- Bu çeşit mütalealar, insanların sevi- yesini yükseltir ve hayatta ileri adımlar atmalarına yardım eder. Fakat oyala- yan ve eğlendiren okumaları da fay - dasız saymak doğru değildir. Bunlar da insana çok şeyler öğretir. Yani ha. yatla alâkalarımızı arttırır, bilmediği « miz bir çok şeyleri zahmetsizce öğre - tir ve dimağımızı genişletmeğe, gönül- lerimizi açmağa yardım eder, Okuma, insanın içinde bir zevk o- larak yerleşti mi, bu zevkten uzak kal- mak, insanı en zaruri ihtiyaçların Bu zevke sahip olanlar, hergün her- şeyden evvel o zevki tatmin edecek va- dan istifade ederler. Okumanın bütün yurdaşlarda zevk yoksulluğundan fazla rahatsız eder ve | sıtaları ararlar, bulurlar ve her nerede|halinde yaşaması kültür seviyesinin istıraba uğratır. Telsizle yemek Pişirmenin Çaresi bulundu Nihayet telsiz ile yemek pişirmek çaresini de buldular. Zeki mühendisle- rin buldukları bir âlet sayesinde ye - mek kömürsüz, odunsuz, gazsız, elek- triksis olarak: bakır tellerden yapılmış bir tabak içerisinde istenilidiği gibi pi” şirilebilmektedir. bir. tabak - içerininde istenildiği gibi pi Tellerden yapılmış olan bu tabağın — içine et, balık, yani pişiri- lecek her şey konularak telsizin ahize- sine raptedilmekte ve pek kısa bir za- man içinde tabağın içindeki — yemek mükemmel surette pişmektedir. ... Fransız mllli bankasının İşlemeyen saatı Fransa Milli Bankası Blum hüküme- tinin son müdahalesi üzerine umumi bir içtima akdetmişti. Bütün azalar ha- zır bulundukları halde salondaki saat daha içtima vaktinin gelmemiş olduğu- nu bildiriyordu. Azalar bir çeyrek beklediler, vakit ği kestirilemez. Hakiki veya hayali gör-|HAlâ gelmemişti, halbuki saat tik-tak dükleri tehlikeyi karşılamak için ilk tik-tak diyerek işliyordu. Yarım saat düşündükleri çareye gelince iki cümle- de hülâsa edilebilir: Birincisi; Her ne pahazına olursa olsun İtalya ile anlaş - mak. İkincisi ; Sovyet ittifakını müm - kün olduğu kadar sağ - Tamlaştırmaktır. * Sulh koönferansının müzakereleri es- nasında mütehassısların verdikleri iti- dal tavsiyelerini dinlemeye zaferin ver- diği sarhoşluk mani olmuştu. Bugün de gaha sâkin düşünmeye karsşılıklı iki en- dişe sebep olmaktadır: Fransada Al - man korkusu, Almanyada bolşeviklik korkusu, İspanyol ka n kahramalnığı Sen Sebastiyen'de âsilerle — hüküme: kuvvetleri içinde kocalarile yanyana — ka- dınlar da, fedakârane dövüşüyorlardı. —- | Şiddetli bir hücumdan sonra âsiler be- | yaz bayrak çektiler, Hükümet Milisleri de geçti, mâliyecilerden biri nihayet ken- di saatine baktı, bir de ne görsün, vakti muayyen çoktan geçmiş. Meğer içti « ma odasındaki saat makineleri işlediği halde yelkuvanları yürümüyormuş. Azalar ruznameye şu maddeyi ilâve ettirmişler: — İçtima salonundaki saatin tami- Yi ... İskoçyalının hasleliği İskonyalılar çok hasis olmakla mâ- rüfturlar, bunlardan bir tanesi Ameri- kada bulunuyormuş ve bir işten do- layi evine bir hafta gidemiyecekmiş. Telgrafhaneye gitmiş. Amerikada im- zalardan telgraf parası alınmadığını İSTER İstanbul bir aya yakın limonsuzluktan kıvzandı, bir Himon 15 kuruşa çıktı. Lüks bir madde değil, battâ ilâç SÖZ ARAS bulunurlarsa bulunsunlar, o vasıtalar- İ ÖRERGÖN BİR FAKRA | Hâkan, tüccar, kasa Malazgird'de birbirine giren Bizans imparatoru Aleksi Komnemnüs ordusu ile Alp Aslanın ordusu saatlerce çar- pışıp boğuştuktan sonra nibayet akşa- ma doğru Bizans ordusu bozuldu, yer yer kaçan askerler arasında müthiş bir panik başlamış, intizam kaybolmuş, imparator yapayalnız, ortada kalmıştı. diler. İmparator bitkin ve perişandı. Fa- kat bun& mukabil itidalini kaybetme- sbigl, Alp Âslanın çadırma — girinca baş eğmeden dimdik durdu. Alp Aszlan harp talihini kaybetmiş alan bu bahtsız kumandana karşı gu- rur göstermedi, ona yer verdi ve olurt- tu, Sonra sükünetle dedi ki: 3 — Biliyorum, harbi kaybetmekten dolayı istirabımz büyüktür. Fakat bu: na mukabil ben de size bir şey kazan- dırmak istiyorum: Benden ne dilerse- niz dileyiniz, size istediğinizi bahşede- ceğim. — Söyleyemem, dedi. Eğer bir hâ- kan gibi harb ediyorsan beni salıver, Bir tüccar gibi muamele ediyorsan sat. Ve eğer bir kasap gibi hareket ediyor- san boynumu vur!.. Alp Aslan bu üç vasıftan Hâkanlı- ğt tercih etti. * İngiltere kralının Peşinden koşan Kitapçı İngiltere Kralı Sekizinci Edvard mütenekkiren Yunanistanda dolaşır - ken bir yerden 30 liralık kitap almış. Satıcı, müşterisinin İngiltere kralı ol- duğunu öğrenince, kendisinden para aldığına çok mütecessir olmuş, ve pa - rayı iade etmek için kralın arkasına düşmüş. Bir haftadır, kralın peşinde koştuğu halde kendisine bir türlü pa - rayı. iade edemiyormıış.... öğrenince telgrafı şöyle yazmış: «Cumaya kadar evine gidemiyecek olan adam» Telgrafcı düşünmüş taşınmış ve ni- hayet para almamağa karar vermiş. . Himon müstahsille: yüksekliğine en kat'i delildir. İIngilizler “ Dünyanın En iri yarı adamı Bizdedir! ,, diyorlar selesi yapıyorlar. Biz gene bu sütunlarda bun - tandaki dev &- iki metreyi aşan boyla - damlardan, rından bahsetmiştik. Şimdi de İngiliz- (let devadamm ketidi aralarında oldu- ğunu söyleyerek ortaya ' çıkmaktadır: lar, İngiltere, dev cüsseli adamı birden- bire matbuat sahasına çıkarmıştır. Bu adamın iki metre yirmi sekiz santim boyüu vardır. İsmi M. W. Ol - dingdir. Ayağının numarası 63 tür. Ağırlığı yüz elli kilodur. Elbise için kendisine altı metre kumaş gitmek - tedir. İngilizlerin dretnot adam dedikleri Olding orduya girmek arzusunu izhar etmiş ve bu talebi kabul olunmuştur. ... Komikler niçin neşell Insanlar değildir ? Tiyatro ve sinemalarda sizi güldü- renler, hayatta daima teessür içindedir- ler. Meşhur Grock'un en eğlenceli za- manlarında bile hiç bir zaman yüzü gülmemiştir. Halkı sinemalara sürükleyan meş- hur kamiklerin ve hatta Şarlonun ha- yatı malümdur. Bu münasebetle İngil- teredeki meşhur Matbews'in bir fıkrası- nı anlatmaktadırlar. Bir gün meşhur bir sinir doktoruna birisi gider ve kendisini gösterir, asabı bozukmuş daima mükedder imiş, dok- tor hastasını muayene ettikten sonra: — Sizi tedavi edecek bir tek yol var- dır. Her akşam Mathews'e gidiniz. Müşteri: — İmkânı yok! Cevabını verir. Doktor sorar: — Niçin? — Çünkü Mathews benim. İNAN İSTER İNANMA! rini müteessir edeceğini bildirmişler- dir. Müstahsillerin iddiasına göre; Şehirde 9 aylık Timon Milletlerde ga- |dedilemez bir katiyetle ileriye sürefi rip bir rekabet|yeni teori, bu iddiasını bir kavli mü * hissi var, En ba-|cerred olarâk değil, fakat ani sit işleri bile şe -|ile, paleososyoloji ile, mantıkla, ref ve onur me -|ilmi delâil ile tevsik etmektedir. Ağustor. 29 a Söşüıl(uw Bir teoriden çıkan #Hlakikatlar E. Talu D ört gündür Kurultava devam ede” rek, okunan tezleri dikkatle di keyenler, Türk dehasının ortaya attığlı ilmi Güneş - Dil teorisinin medeniyt | , tin her bakımından, ne kadar ehemt | yetli olduğunu elbette görmüş, anla mı ışlardır. —— Xe Ş * Güneş - Dil teorisi, ilmin yalnız bir şubesini ışıklandırmağa yarayan bif meşale değildir. Onun nurundan, insanlıkla alâka * da-, tarih gibi, antropoloji gibi, so6 loji gibi, diğer ilim şubeleri de isti edeceklerdir. İ b Çünkü, Atatürk'ün eşsiz kudretil vücut bulan bu teorinin üzerinde Ç9 lışan türk dil bilginleri, bahsi ve iddi yı kuvvetlendirecek yeni yeni delilleri raştırırken, bilmecburiye, bu saydığı? ilim sahalarına da nüfuz etmekte, o haları derinleştirmektedirler, | Bu etüdler, bu suretle, «prehistoirei |h denilen gkablettarihin», paleo - sosyü bjinin, —ve antropolojinin, şimdiy kadar ihmal edilmiş, karanlıkta kalıt köşelerini, insan zekâsının rüyet sâ hasına arzedecektir. İlk insanın, antropoidlikten - hakikl | | insanlığa intikal eder etmez, ilk söz ©" | ' larak: A, aaâ... demiş olduğunu, ved * . J İşte bu deliller, ortaya bir takım y& |1 ni hakikatların da çıkmasına hizmet €t" | 2 mektedir. İ Uzun yıllardanberi, akıntıya kü ı çekip, hakikat denizinin bir kıyısındâli k öteki kıyısma geçememiş olan, klâsil dil metodlarınm sâlikleri, kendilerinti î Türk elile uzatılan bu yedek ipine döt elle değil, bütün mevcudiyetlerile sa © rılmalıdırlar. t Zira Güneş - Di'teorisi, insan zeki sının et dâhiyane bir mahsulüdür. Bif mahsul ki, ilim âleminde büyük inki lâplar yapmağa namzettir. Frenklerifi lâtince bir sözleri vardır:; «Ex Orientü Lux!» derler. Nur, şarktan gelir, Bu sözü, en son, hem de temamile te” yid eden. Güneş - Dil teorisi olmuş.* İj | uBiliyor Husunuz ? 1 — Fenlandiya kaçıncı asra kadâf hangi devletin idaresi altında kalmış tır? Ondan sonra da kimin idaresint geçmiştir? Cumhuriyet ne zaman ıl” z edilmiştir? i 2 — Brasidas kimdir ye ne yapmış © | tır> 3 — Yeni dünya denilen Ametik: | küçük devleti hangisidir) Nüfusilü toprağı ne kadardır? ' (Ceml;n yarın) Dünkü suallerin cevapları: 4 1 — Molteke Prusyalı generallerdef biridir. Parchim'de doğmuştur. Prusyâ | ordularını tanzim ederek mü eıııma"J bir hale koyan bu generaldir. 1870 * 1871 harbinde Alman ordularının bif” kumandanlığında bulunmuştur. 2 — Eski Romanın ikinci impat ğ Tiber'dir. İ 3 — Kızılırmağın uzuntuğu 900 7 | lemetredir. ——— Ce GG AÂAv ruhsatiyesinin tarihi h Eskiden ava değil de silâh taşımağ? ruhsat verirler ve silâh taşıyanlar çulluk ve tavşan vurabilirlerdi. Bu mir | saadeyi Napolyon vermişti, fakat ruhsatiyesi Napolyondan evvel de Vaf _ıh dı ve Dördüncü Hanri zamanında t | N mal edilirdi. M ' Dördüncü Hanri ava meraklı idi ff | kat canından da korkuyordu, avda Ü’ ! raftaki avcılar tarafından suikasde —* » D olarak kallanılan Hmonun bu pahalılığı hepimizi müte- essir etti. Nihayet isabetli bir kararla limon buhranının önüne geçmek için hariçten Timon ithaline müsaade e- düldi. Fakat şimdi öğreniyoruz ki müstahsiller Türkofise ve diğer alâkadar makamlara baş vurarak bu müsaaderin âsilere doğrü giderlerken, elli — metreden bir kurşun yağmuruna tutuldular * ve çok | zayiat verdiler. | Milis kumandanı, bağırdı: | ü — Düşmanı püskürtmek için — içinizde | gönüllü kim var? Derhal on iki kadın ileri de onların peşlerine takıld ihfiyacmı temin edecek kadar mal vardır. Bu vaziyette Hmon ithaline müsaade edilmesi kendilerini zarara so- kacaktır. Çünkü malları satılmıyacaktır, Müstahsiller İktısat Vekâletine de müracaata karar vermişlerdir. rayabileceğini düşünüyordu, onun $7 |bu usulü ihdas etti, ve yalnız itii 'a tiği kimselere ruhsatiye vermeğe ?T |adı. Bilâhara bu usul av hayvanlaf? |korumak için kullanıldı. ; tıldı, erkek-