Yazan: Orhan Selim KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: 60 O çizginin altında insan, — Kaç sant çalışiyorsun? yan etmeği düşünebilir, ne kendine) — Bilmem.. sabahtan akşama ka - benziyen yığınlarla insan olduğunu gö- |dar.. rebilir, Sadece, uçsuz, bucaksız, bir) m İşinden memnun musun? damla otu olinıyan bir çöle düşmüş, bir) o Usta cevap vermedi. orman hayvanı gibi sallanan bacakla-? Sait iskemlesini ustanın iskemlesine rile tek başına, bir başına dolaşır du si akliaiidi; Yur, — Bana bak Nuri, dedi. Sana bir iş Nuri usta da çöle düşmüş bir orman | buldum. Bir lira yevmiye.. sonra en hayvanı gibiydi. Ve bu çöl onu hiç de-| fazla dokuz saat, bilmedin on saat.. ça» ğişmiyen, hep birbirine benziyen man-|lışır mısın? zaraları, susuzluğa alışlıran susuzlurİ Usta yine cevap vermef/ ne İS » ğu, yalnızlığı ve yorgunluktan başkal — Söylesene.. bir şey olan yorgunluğuyla yeketmek| — Çalışırım., üzereydi ki Eyüpten son seferi yapar») Sait güldü; larken Saide rastladı, Daha doğrusu E-| — Nerde) diye sormuyörsün.. me- yüpten vapura binen Sait ceak daire -İrek etmiyor musun? , sine seslenip onu yukarı çağırdı. — Etmiyorum... Çalışırım.. Nuri usta, Saidin: — Yalnız buraya biraz uzak,, tram- — «Bugün senin eve geldim, anan | vay deposunda, tamirhanede ...Scnin Haliç vapurlarında çalıştığını söyledi.Jelinden tesviyecilik de gelir, değil mi). Ama adamsın Nuri, hangi vapurda, kaç | Usta demindenberi uyuyormuş da numaralısında çalıştığını bile eve söy-| birdenbire şimdi uyanmış gibi silkin- lememişsin. Seni buluncıya kadar ak-İdi. Yüzünde gölgeler ilk defa yerleri- la karayı seçtim.» diye arka arkaya sı-İni değiştirdiler. Sesi canlandı.. âdetâ raladığı cümleleri tek gözünde bir tek| sevinçle: ışık yanmadan dinledi, dinledi. Sonra,| — Gelir, dedi. hem iyi tesviyeci sa- dümdüz, ne karanlık, ne aydınlık, ne)yılırım., tornadan anlarım.. tesviye, meraklı, ne meraksız, sadece dümdüz!torna.,, İyi tesviyeciyim.. torna he » bir sesle: saplarını mektepte benden iyi çıkaran — Ne istiyorsun? dedi.. Sait afalladı. Nuri ustayı hiç bu hal- de görmemişti: — Hasta mısın? dedi. Ötekisi hep ayni sesle konuşüyor - du: z — Hayır.. — Çok mu yoruldun? Nen var ya- hu?. — Hiç bir şeyim yok... Ve Nuri usta elini selâm verir gibi iki üç defa ağır ağır başına götürdü. Döndü, ocak dairesine indi. Sait, olduğu yerde dona kalmıştı. Düşündü, Kararını verdi, Kasımpa- $ada çıktı ve ustanın mahallesine sapan yokuşun ağzında dikildi. Bekledi. Dördüncü sigarayı yere atmıştı ki usta göründü karşıdan. Sağ elinde bir çıkın var. Vücudunun sağ tarafı bu çı- kının ağırlığile eğilmiş gibi. Sallana sallana yürüyor. Sait onu önledi: — Nuri, hey, Nuril, Uşta durdu: — Hal, Sen misin? Ne var?, Sanki demin vapurda Saidi görme » mişti, Sait güldü: — Bu ne dalgınlık... Seninle konur şacaklarım var... Ver şu çıkını bana.. Usta çıkını Saide verdi. Yürüdüler. Usta evinin kapısını çalarken Sai - de: — Buyur, dedi, Sait çikini ustaya uzattı — Sen yemeğini ye, dedi.. beh aşa» ğıda iskelenin yanındaki kahvede bek- lerim seni.. mutlaka gel.., — Olur... Nuri, tek gözünü, dalgın, fincanın | içine dikmiş ağır ağır kahveyi içirken Sait sordu: — Benimle alay mı ediyorsun), Nuri, bu suale hiç şaşmadan cevap verdi: — Hayır.. — Bak, hayır derken bile numara yapıyorsun gibi geliyor bana... | — Hayır.. numara yapmıyorum... | Sait, Nuri ustanın yüzüne iyice bak ti bu sefer, Tam lâmbanın altında otu- ruyordular. İşık ustanın yüzüne yu - kardan düşüyordu. Yalnız bir gözü de- ğil, iki gözü de körmüş gibi görünüyor, Burnunun — gölgesi çenesine düşmüş, uzun bir çizgi var çenesinin üstünde., Rize kam kleyinin Seti ayibulki, ab tı karanlık, öyle ki ustanm avurtların» da körkünç iki çukur var, Konuşurken yüzünde tek bir çizgi kımıldanmıyor ve bir tek gölge yerini dağiştirmiyer. — Ne yevmiye alıyorsun burda Nu: ri?. — Ayda on kâğıt geçiyor elime. ba- zan on beş, | | | i yoktu... Ama elini de sayılırım. Usta dokuz saat çalışıyordu, bir lira yevmiye alıyordu. Atelyenin üstü cam- dı. Oldukça aydınlıktı, Ve ustanın üş- tünde çalıştığı bir tezgâh vardı, Elleri daha ilk gününden acemilik çekmediler. Kafası bir çok şeyleri u - nutmuş, düşünemez olmuştu ama elle- ri hâfızalarını kaybetmemişlerdi. Ve elleri hâfızalarını kaybetmedikleri için tezgâhta yalnız çelik, bakır, pirinç par- çaların çapaklarını, pürüzlerini, karan- Uklarını değil ustanın kafasını da tesvi- ye etmeğe, ışıldatmağa başladılar. Us- tanin elleri, bir atelyede, başka tezgâh- ların yanındaki bir tezgâh başında us- tayı yeniden yarattılar. Yeni işinin ayında çoktandır unut « tuğu bir ihtiyacı yeniden duydu. Sa - bahleyin işe giderken bir gazete alıp okudu. Ve Anadoluda yer yer kalkın- malar olduğunu ilk defa öğrendi. Da ha önceler de kulağına böyle haberler çalınmıştı. Fakat bu haberler rüyada is şidilen sözler gibiydi. Şimdi ilk defa Anadolu hareketine karşı alâka duyur yordu. Bu mesele hakkında Saitle ko- nuşmağa karar verdi, (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Gi Notlarından © o SON POSTA Olimpiyad ez Yaram Türkiye - Norveç maçı nasıl oldu, nasıl yenildik? Berlin 3 (Sureti hususiyede gönderdiği miz arkadaşımızdan) — Olimpiyatlarda futbol turnuvasına Türk » Norveç maçile başlandı, maç günü Şarlotenburg sahasına gittik, İstanbulda mühim sayılan maçlarda gördüğümüz kalabalığı hasretle aradık. Hasretimiz yalnız bununla kalsaydı, gene memnun olacaktık. Fakat biz galibiyeti de- Bil, iyi oyunlarımızı bile hasretle aradık. Çünkü çok acı ve yersiz bir mağlübiyete uğradık. Benim gibi 1924 de Paris olimpiyatla- rını, 1928 de de Amsterdam olimpiyatla- pnı ve oradaki hareketleri görenleri bu mağlâbiyet herkesten fazla üzdü. Futbol oynamasını unutanlar Bazan Kadiköyde, bazan (o Taksimde, bazan da Şeref stadında maç yapanlar için buralarda müsabaka kazanmak değil, ü- Beş on klüp arasında lik maçları yapan- lardan seçilecek bir milli takım bundan daha iyi netice alamaz, futbol oynamasını| müddet müsavi bir şekilde devam etti, ilk fyorlardı. Niyazinin çektiği korneri İb unutanlar, topu en tabii vaziyetlerde ken-İ başlarda Türk takımı güzel kombinezon | havadan dışarı attı, bize tekrar korna di kaleleri aleyhine kullananları görmek| yapan bir oyun tutturur gibi oldu. Bu hal)du. Bu korneyi Hüsnü büyük bir gaş fazla devam etmeden Norveçliler hâkim | kurtardı. oralarda insana Ürperme veriyor. Bu işi ve onun acı neticesini evvelden tahmin etmemiş olsaydık burada görülen bozuk oyuna gözlerimizin inanmaması lâ « sım gelirdi. Dünyanın her yerinde en tabii şekilde ve en tabil sahada oynanan futbolu biz ne- dense bep gayri tabii şartlar işinde oynarız, Doksan dakikalık bir oyunda zümrüt gibi çayırların üzerinde futbolcularımız, yürü - melerini bile şaşırdılar. Norveç takımı bize bir sürü gol atacak, bizi büyük hezimete uğratacak bir takım değildir. Eğer bizim takım, futbol namı » na yapılması lâzım gelen şeyleri birazıcık yapsaydı muhakkak ki bu acı âkibete düş mezdi. «Hinyağı içer gibi» Biz doksan dakika zorla hindyağı veya zehir içer gibi oyunu seyrettik, Müsabakadan üç gün evvel yapılan #on idmanlardan sonra futbölculerimizla eski futbal federasyonu reisi Muvaffak Mene » menci ile ziyarete gittik. Norveç maçında milli takım kaptanlığını yapan Hüsnü o - yuncuların vaziyetlerini sorduğumuz 2a man, bize bütün arkadaşlarının arasında: «Bugün hiç birimiz iki tur yapamadık» Bu büyük maçtan evvel iki tur çıkara » çak kadar nefesli olınıyan bir tekim eğer girdiği büyük işlerden 4-0 gibi bir mağlü « biyetle çıktı ise buna şükretmek lüzumdir. İN Norveç takımı bize gol atacak bir takın değildi. Fakat bizim çocuklar o kadar fena oynayorlardı ki vaziyetlerde kendi kaleleri aleyhinde kullanan sporcuları görmek insana ürperme veriyor bir vaziyet aldılar. Rebil ile Fikret iyi anlaşıyordu. Nor -|sıralarda Yaşar solaçıkla çarpışarak saktf veçliler havadan oynuyorlardı. Bizim hü-|landı ve 25 inci dakikada on kişi cum hattımız da hiç anlaşacağa benzemi- | solaçık bizim için müthiş bir tehlike o . yordu. * Norveç merkez muhacimi Otek başına | dafileri çalımla geçti kalemizin önüne kadar geldi, muntazam bir pasla top solaçığa gitti ve 35 inci dakikada da eleyhimize ilk gol kaydedildi. Ve dev- | di. re de böyle bitti. İkinci devre Biz gene gayretle başladık, yere düşen, oyuncularımız ayakta duramıyorlar, boyu" na yere düşüyorlardı. Fikretin güzel bir şütü kalenin yanından dışarı gitti. Avuttan aldıkları topu Nerveçiler, bizim kalenin önüne kadar getirdiler, Bu hücumu Hüsnü gülçükle korner yaptı. Sağdan ge » len korner Norveç seliçinin güzel bir kafa vuruşile onuncu dakikada ikinçi defa kale» Darmadağınık Hüsnü merkez muavin yerine geçli, ve müdalsamız da gayet dağınık uyosmağa * İbaşladı. Norveç kalesine yapılan bir hücu- mu kargaşalığa getirerek kaçırdık. Niyazi ve Reşat şayanı dikkat derecede fena oy- nuyorlardı. Top tuttuklarını ve hattâ pas verdiklerini bile göremiyorduk. Hüsnü bir aralık solaçık mevkiine kadar gitti, "Takım darmadağınık oynamağa başla- Norveçlilerin akınile başlıyan oyun bir|du Norveçliler mütemadiyen hücum edi - Parmak ve mafsallarda Ağrılar Müracaat eden; Yirmi dört yaşlarında bir kadındır. Dört senede iki çocuk doğurmuş. İki- sinde de günlerce ateşli, tehlikeli an - İar geçirmiş. Bir kaç aydanberi de omuz başların - da, bacak etlerinde, parmaklarında ve oynak yerlerinde sık sk gelen bay - gınlık verici ağnlardan müştekidir. Muayene ettim. Karaciğerde fazla bir hassasiyet | ve farkedilecek derecede bir şişlik yazdı. Gözlerinin beyaz tabakası sararmıştı, Karsejğer ve safra yolu bozuk olduğu için hazmedilemiyen yemekler kum ya- pıyor. Paimak ve mafsal ağrıları da bu- nun neticesi, oksalat ve ordtların çö- ünlmasından ileri geliyordu. Bir hafta müddetle Tuzla içme suyunu tavsiye ektim. Üç şişe ürofraişm, bir şişe judofraişm kullandı. Nişastalı, fazla unlu ve ekşili yemekle” te ve yanmış etlere pehriz yaptırdım. Ve sıhhati de düzeldi. (*) Bu notları kesip saklayınız, ya « but bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir dokter gibi imdadınaa yetişebilir. İlaştıkça muvaffakiyet bize yüzünü gös İsermeğe başladı. Dünkü güreşlerde bizim: İkinci gün yaptığımız güreşler 3 (Oradaki o arkadaşı * Güreşlerde sikletler ağır Berlin mızdan) 3 kilerin nefessizliğinden şikâyet edebilir dik. Halbuki bu sabah yapılan müsabaka: İarda nefessizlikten şikâyet edemeyiz. Mus tafa, Mersinli Ahmet ve Çoban hepsi sür'at; b çalıştıkları halde güreşleri başladıkları gibi bitirdiler, Bizirakilerin acemi oldukları açıkça gö” züküyor. Oyun alıyoilar, fakat neticeye va: samıyarlar. Yoksa bugünkü puvan hesabi: le kazandığımız galibiyetler, tuşla olabilir di. Yazan: Dürrü Sadi yenemiyor. Yoksa bu güreş muhakkak tuş ile İşhimize neticelenebilirdi. Ahmet sayı| karşı müdafaada, Bir aralık Mustafa *İhesabile müttefikan galip ilân edildi. Mersinli Ahmet ile Alman Schedler 79 kilo İki güreşçi birbirlerini evvelâ yoklamağa | 163 bir müddet durdu ve bizimkinin başladılar, Bir müddet sonra, Ahmet Al -İbiyeti sayılmadı. manı elense ile alta alırken, minderin dı - şına çıktılar. Ahmet bundan sonra bir ba-Jterdi. İki bacağa dalarak basımını cak kaptı, Almanı köprüye düşürdü. Altı| köprüye düşürdü. İngiliz tekrar dakika Ahmedin hâkimiyeti altında geşti- &i halde hakemler her ikisini de beraber addettiler. Kur'ada Ahmet alta düştü. Ve çok iyi kendini müdafa etti. Ahmet üste çıkınca Olimpiyatların açılma günü yapılan merasimden bir inis | bitaraflıkla hareket etti. Küçük Ahmet ile Japon Tamba 56 kilo | Almanın ayağını aldı, burmağa başlayın - Bu iki küçük güreşçi çek sert. hücumlar: |ca Alman minderin hariçine kaçtı. Ahmet la güreşe başladılar. Ahmet göğüs çaprazı jasık Almanın minder haricine çıkmasına alırken alta düştü, Japon burgu ve bacak |da müsaade etmiyor. Adamın başı dönmüş ile Ahmedi zorlamak istedi. Ahmet bur *İboyuna kaçıyor. Nihayet Ahmet müttefi- suyu bozdu, Japonu tek omuzu. üzerine | kan sayı hesabile galin addedildi. düşürdü, i Yarım ağır siklet 87 kilo O kadan gür aile çarmışıyorlardı ki MA *İ— yamrete ile agilir Warok İki güreşçi te- yolarının er. siz birbirlerinden tefrik |. hücümlerin birbirlerine girişler, Mus mete ikin Yollu ni... İtafa kol ve bacak kaptı. İngilizi aluna ak “ o Ee a da, Burgu oyunmas beaşübeye büşladı, İn GAOMMACİYIN NUSEN BEYOE: olr iliz ayak waakası il bozdu. İn- laa ği iği içim rakibini biç çürli giliz ayak sal e Mustafayı ni |defa altına aldı ve üçte göni İzim Çoban Mehmet müttefikan galip öö 2 me | " ” Norveçliler uzun paslarla oynuyorlar, *| b m. ğa başladı. Topu merkez muhacime : Çok tehlikeli olan bu oyuncu bizim mi se kimse ile meşgul olmuyordu. Yaşar (& Tar sahaya girdi, artık kimin nerede nadığı belli bile olmuyordu. Fikret muavinliği yerini bırakıp gene eski geçti. ğ Lütfi kale civarında bir favl yaptı hareket kornere kadar uzadı, top gi ? kurtuldu, aleyhimize tekrar bir frikik ol? du. Cihat topu yakaladı. Fakat li rından elinden düşürdü. Fırsat merkez muhacim rahat bir şütle dördü gollerini de 43 üncü dakikada atarak 8) lip geldi. Biz on tane bile yiyecek bir tevekkül” bezgin bir oyun oynamağa başladık, ise galibiyetin ernniyetile, kendini yı ve oyun da böylece bitti, Takımımız: Cihat, Hüsnü, Yaşar, met Reşat, Lütfi, İbrahim, Niyazi, Hakkı, Rebii, Fiktetten mürekkepli, Maçın hakemliğini yapan İtalyan tam Ömer Besini FwEE SIR PEŞ S2 2O EE 77 1 i giliz Mustafanın mütemadi < i | Ayağa kalktılar. Mustafa kafa kol #4 cek kündesi ve burgu ile basnunı ve düşürdü. İngili tv, hakemler arasında ihtilâf hâsl oldu, ” omuza geçti, Mustafanın galibiyetini ci defa saymadılar. Salonda halk İehimize bağırıyordu. ; Mustafa üçüncü defa olarak İngiliz Eğİ suni bir bacak makam ile köprüye Gİ dü, fakat üçle vakit nihayet buldu ve © tafa müttefikan galip ilân edildi. / Çoban Mehmet Belçikalı ağır sikif; Çoban elense ederken Belçikalı medi başüstü düşürdü. Belçikalı oyunlar yaptı ve alta düşüneş Çoban bastı ve Belçikalıyı çok müşkül vazi soktu. Çoban Belçikalıyı tek kanatla bit gil çalarak | RE vE # Ge 37 #SE i-£ — dildi. Dürrü